YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL
İhraç Vergi Hâkimi Fatma (Ayhan) Işık, Ege’deki elim kazada iki çocuğunu da kaybetti, kendisi de hayati tehlike altında.
Onu ilk Emin Çölaşan’ın -9 Ekim 2016’da- Sözcü‘deki köşesine taşıdığı mektubundan tanımıştık. Hâkim Işık: “27 haftalık hamileyim… Hastaneye demir kelepçelerle gidiyoruz. Doktorun, ‘bebeğin durumu iyi’ demesi bile bana yetiyor. Kilosunu, boyunu, görüntüsünü sormak aklıma bile gelmiyor… Çok zor bir süreç yaşadık. Bütün bu süreci karnımda taşıdığım doğmamış bebeğimle yaşadım. (Cezaevi koşullarını anlatıyor, inanılır gibi değil.) Koğuşta meslekten ihraç edilen 14 kadın hâkim ve savcıyız.”
Fatma Işık, dokuzuncu dönem idari yargı hâkimi idi. Mersin vergi mahkemesinde görev yapmıştı. Eşi Nasır ise 17. Dönem adli yargı hâkimi adayı idi ve daha aday iken ihraç edilmişti.
Fatma hâkim, 15 Temmuz kurgusundan hemen sonra hamile haliyle tutuklanmış 3 ay kadar sonra -doğuma az kala- tahliye edilmişti. İlk çocuğu İbrahim 2016’nın aralık ayında dünyaya gelmişti.
Arkadaşlarından öğrendiğime göre hemen yurtdışına çıkmak istemiş ama yeni bir çocuk daha bekledikleri için çıkışlarını ertelemişlerdi. Ve Mahir 05.07.2019 tarihinde doğmuştu.
Tahliyeden sonra eşinin memleketi Siirt’e gitmiş, mantar yetiştirmeye çalışmışlar ancak buna muvaffak olamamışlardı…
Gittikleri her yerde dışlanmışlardı.
Maddi sıkıntılardan dolayı Mersin’in bir kenar mahallesinde zemin katta rutubetli bir evde yaşamaya başlamışlardı. Nasır, boya işlerine gitmiş ama geçinebilecek bir gelir imkânı bulamamışlardı.
Bu esnada Fatma hakim, Tokat’ta tekrar gözaltına alınmış, bu birkaç günlük gözaltıdan dolayı çocuğundan ayrı kalmıştı. Küçük çocuğu olmasından dolayı, gönülsüz de olsa kendisini serbest bırakmışlardı. Bundan kısa bir süre sonra da eşi Nasır gözaltına alınmış, bilahare serbest bırakılmıştı.
Bu arada hâkime hanım 7,5 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiş ve BAM (Bölge Adliye Mahkemeleri) tarafından bu ceza jet hızıyla onanmıştı.
Türkiye’de geçim sıkıntısı, aldığı ceza derken; dosyası Yargıtay’da inceleme sırasında iken yola düşmüşlerdi. Ve bu acı yolda iki evlatlarına veda etmek zorunda kalmışlardı.
VE GERİDE KALANLAR
Fatma hâkim, ülkede zorluklar yaşayıp kendisini ve çocuklarını ölümü pahasına yollara vuran yargı mensuplarından sadece birisi idi.
Diğerlerinin, hepsinin ayrı bir acı hikayesi var…
Hâkim Hacer Bardakçı mesela; avukatlıktan hakimliğe geçen bayan yargı mensuplarından… (Aynı dönem idik.) Kopya iddiası ile görevden alınmıştı. Bu aşağılayıcı ve ortada hiçbir delil olmaksızın yapılmış ihraçtan sonra yargılaması 2 yıl kadar sürmüş ve yakın zamanda beraat etmişti. Fakat bu sıkıntılı süreç onu kanser etmişti. Bu arada bir çocuğu dünyaya gelmişti… Şimdilerde kanser metastaz yapıp beynine sıçramış vaziyette! Ve şu ara beyin ameliyatında!
..
Bir başka kadın yargı mensubu ise Nalan Can. Üç yıllık bir takibin ardından tutuklanmıştı. Üç çocuğu ve felçli babası geride kalmıştı. Bir zamanlar başsavcı olan eşi ise tutuklu idi.
Ve daha niceleri…
ADİL YARGILAMA İÇİN BAĞIMSIZ YARGI başlıklı yazı dizimizin 5. Bölümünde “Bugün 23 Nisan, adalet istiyor insan!” başlıklı yazımızda halen içeride bulunan kadın yargı mensuplarının hüzünlü durumunu kaleme almaya çalışmıştık. Diğer detayları orada bulabilirsiniz. Ve şu son yaşananları kelimelere nasıl dökülür, bilemedik açıkçası. Birkaç gündür düşünsek de yazacak kelimeler bulamamıştık. Bir sakinleştirici ilacın takviyesi ile bu kadarlık bir aktarım olabildi…
Benim asıl merak ettiğim;
Kadınlarla ilgili yaşanan bu trajediye kadın derneklerinin, kadın yazarların ve siyasetçilerin çıldırtan sessizliğinin sebebi… ‘İnsandışılaştırma’nın yaşandığı Türkiye’de Leyla Şahin’in sözlerini anlamak” başlıklı yazımızda ele aldığımız gibi, ötekileştirmek ve insandışılaştırmakla içlerini rahat tutmayı başarabiliyorlar mı acaba?!..
Ve Baş Bayan Pelikan Hilal Kaplan, yaşanan bu “cadı avı” için, “Çok merhametli gidiliyor ama!” diye sitem ediyordu bir canlı yayın arasında, acaba bu son yaşananlar birazcık olsun onların yüreğini soğutmuş mudur?..
**
Bu ölümler üzerine sosyal medyada Egede İnsanlıkÖldü başlığı ile tag’lar açılmıştı. Ama bu bilgi eksik ve yanlış idi sanırım. Zira insanlığın ve adaletin öldüğü yer; Erdoğan ve Perinçek’in yönettiği, kitlelerin de bu idari şekle onay verdiği Türkiye idi. Adaletin yıkıldığı yerde, insanlık canlık verirken cesetlerin gömüldüğü yer idi Ege.
Ve acıların, feryatların arşı titrettiği yerde Türkiye artçılarla sallanmaya devam ediyor. Asıl yürekleri ağza getiren deprem 5.8 şiddetinde idi. O da Kur’an’ın 5. Suresi olan Maide suresininin 8. Ayetini akla getiriyordu:
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Diyanet Meali; 5-8)
7-4’de ise zulümde, adaletsizlikte zirve yapan milletlerin ve devletlerin akibeti haber veriliyordu…
SESSİZLİĞİN SEBEBİ..
Sesini çıkaran herbir insan yalnızca tutuklanmıyor, müebbetle cezalandırılıyor…
Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak bunun en açık kanıtıdır…
Ahmet Altan kim olursa olsun mazlumu savunan, zalimin karşısında dimdik duran ve durmasını bilen cesur bir yazardır.
Ve sırf bu yüzden içerdedir.
Ve sırf bu yüzden tüm bir millet sessız ve sağırdır…
Başka bir neden yok.
Bakın Çölaşan bile dayanamayıp yazıyor..
Allah Fatma hakimeye sonsuz rahmet etsin ve mekanları Cennet olsun inşallah.
17/25 Aralık ın rüşvetçileri ve 15 Temmuz un planlayıcıları bu korguladıkları ortaya çıkmasın diye tıpkı ınfıal yaratan CEM GARİBOĞLU gibi nasıl ki sevgilisini testerelerle parça parça ettiyse, bunlarda ortaya çıkmasın diye bütün TÜRKİYEYİ YAKMAYI göze almışlar…
Yarın Bilal seini çıkarsa müebbetle cezalandırılacak…
Bunu bilip, ona göre pozisyon almak lazıım…