İhaneti alkışlamak!

Yorum | Naci Karadağ

Gününün her saniyesi neredeyse tüm kanallardan (TRT çocuk ve Diyanet de dahil) canlı yayınlandığı için illa ki bir yerden denk gelmişsinizdir, zira evde televizyon bulundurup cumhurbaşkanımızdan kaçabilmek mümkün değil artık. Sabahın erken saatinde onu alıyoruz odalarımıza, öfke dolu, atarlı, giderli haykırışlarıyla başlıyoruz her güne. Ve her gece onun öfke dolu, ona buna bulaşan maraza çıkaran diliyle kapatıp uyumaya gidiyoruz. Sonrası kabus gibi bir ülke tabii…

Son konuşmalarından birinde “İstanbul’a ihanet ettik, bunu ben de yaptım” dedi açık açık..

Üstüne basa basa…

Ve enteresandır bu cümleyi dinleyiciler çılgınca alkışladılar.

Eminim bu ülkenin en az yarısı da “Helal olsun Reise, bak ihanet etmiş” dedi takdirle.

Toplumun yarıya yakınının ne tür bir zihinsel uyuşukluğa düçar olduğunu bilmiyorum ama her halükarda alkışlayıp desteklediğini biliyoruz artık. Örneğin Amerika Başkanına atar yapıyor, başta havuz medyası olmak üzere alkış kıyamet gidiyor. Daha sonar sanki o atarlı cümleleri kuran o değilmiş gibi adamların ayağına gidip pıspıs bir şeyler konuşuyor ertesi gün havuz manşetten “hiç olmadığımız kadar yakınız” şeklinde ezik Amerikan muhibbi dili kullanıyor. Dünya lideri diyor sokaktaki efsunlu vatandaş.

Putin ile de çok farklı değil. Önce “O Rus Bu” diye manşet atılıyor sonra Rusya bizim canımız ciğerimiz iç organımız diye füze bilmem ne alışverişi aynı şekilde takdir görüp alkışlanıyor.

İhanet ettim diyor düpedüz yahu, ihanet… Alkışlanıyor ama…

Ya kelimelerin anlamını unutmuştuk ya da toplumsal olarak hastaydık bilemiyorum.

Çünkü “ihanet etmek” itirafının alkışlanması normal görülüyor bu memlekette.

Normal bir ülkede olsa, bir savcı çağırır, “hele gel bir bakalım, ne kastettin bu ihanetten” diye sorardı elbette.

Ama ülke normal olmadığı gibi biz de değiliz artık.

Maalesef, hastalandık millet olarak…

Bunu bizzat AKP yandaşları da artık açık açık itiraf ediyorlar.

Toplumun negatif duygularla dolup taştığını, herkesin gergin, sinirli ve psikolojisi bozuk olduğunu yazıp çiziyorlar…

Ama ihanet itirafı alkışlanıyor bu ülkede.

Açıp TDK sözlüğüne tekrar baktım, bende mi bir arıza var, diye.

Şöyle yazıyor “ihanet” kelimesinin karşısında: “Hıyanet, hainlik…”

“Ben hainim” diyor biri kendi ağzıyla ve “Helal be yürü, kim tutar seni” diyerek alkışlıyoruz toplum olarak.

İşte bu sebeple hasta bir millet olduk.

Bilmiyorum Batı toplumunun Osmanlı’nın çöküşünden hemen önce efektif olarak kullandığı “hastalık” tabiri bir koca medeniyeti yıkmanın son eşiğinde toplum mühendisliği olarak kullanıldığı kadar, bu tür bir metaforik gerçeklik de içeriyor muydu?

Sedat Peker’in devlet adamlığına soyunduğu bir toplumda, başkent belediye başkanının mafyatik yöntemle istifa ettirilmesinden daha hastalıklı bir durum olabilir mi?

Sokakta görseniz selam vermeyeceğiniz, ezik kıytırık troller sosyal medyada bakanlara fırça çekiyor, had bildiriyor. Meclis iç tüzüğü değiştiriliyor bir gecede ve milletvekillerine verilen söz hakkı yarı yarıya indiriliyor. Bunun da büyük bölümünü zaten iktidar partisi kullanıyor. Cumhurbaşkanı Meclis TV seyrederken milletvekili sayımı yapıyor ve “Falanca milletvekilini salonda göremiyorum, nerede?” diye yoklama alıyor, sınıf başkanı gibi yok yazıyor, muhtemelen sonra da mazeret dinliyordur…

Türkiye adeta kocaman bir bünye, beden. Tüm uzuvları birer birer sinyal veriyor, çürüdü çürüyecek, metabolizma göçtü göçecek ama kimsenin pek umurunda değil gibi.

Muhalefet işi gücü bırakmış “Müftü, imam nikahı vesaire” gibi mevzularla gün geçirip zevahiri kurtarıyor, HDP’liler zaten hapishaneden dışarı çıkamıyor, MHP Tayyip beyin lokomotifine vagon olmuş, ilk genel seçimde tarih olacak gibi zaten.

Geriye kerameti kendinden menkul Perinçek ve Ergenekoncular kalıyor. Bu zihniyetin vücuda zerk ettiği hiçbir ecza şifa vermez bunu çok iyi biliyoruz.

Çürüyen bu bünye de kavramların da içi hızla boşalıyor, ahlak, edeb, iz’an, erdem tersyüz oluyor.

Bu sebeple biri çıkıp “ben ihanet ettim” deyince kınanmak yerine alkışlanıyor takdir görüyor…

Biz alkışlıyoruz ama “İhaneti tarih kabul etmez, kusar.” Diyor merhum Tarık Buğra.

Bu hastalık meselesine dair birkaç kelam daha edeceğiz inşallah.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. 28 şubat sürecine alet olduğunu ve gazetecilik ilkelerine “ihanet” ederek, askerlerin direktifleri doğrultusunda gazetecilik yaptığını itiraf ettiği günlerde, Cemaat Medyası da Can Ataklı’yı alkışlamıştı!

    Bu toplumun hastalığı bulaşıcı! Ve hiçbir grup tam sağlıklı değil…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin