M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Suriye’de 6 Mart’tan bu yana yaşananlar, gelişmeleri başından bu yana takip edenler için maalesef sürpriz değil. Ahmet Şara’nın, terör örgütü HTŞ’nin başında Şam’a girmesinden bu yana Aleviler adına bu korku yaşanıyordu. Korkulandan daha fazlası yaşanıyor, Türkiye’deki siyasal İslamcılar ise katliamlara gönülden destek veriyor.
7 Aralık 2024’te HTŞ çatısı altında toplanan cihatçı güçlerin ülkeye ele geçirmesi ile ülke fiilen üçe bölünmüştü.
- Kürtler ülkenin kuzey ve doğu kesiminde kontrolleri altında tuttukları bölgeyi bırakmamakta kararlı davrandılar.
- Güneydeki Dürziler ise ülkenin önemli bir kesiminde fiili hakimiyet kuran İsrail şemsiyesi altına sığınmayı seçerek özerk bölgelerinde kendilerini güvence altına almaya çalıştılar.
- Ülkenin en sahipsiz kesimi olarak geriye Aleviler kaldı. Suriyeli Aleviler, üzerlerindeki Esad korumasının kalkması ile bütünüyle HTŞ’nin insafına kalmış oldu.
İBN TEYMİYE’DEN EBUSSUUD EFENDİ’YE ALEVİ FETVALARI
Aleviler, Hz. Hasan’dan halifeliği devralan Muaviye’den (603-680) bu yana İslam dünyasında hep zulme maruz kaldı. İbn Teymiye’nin (1263-1328) verdiği fetvadan sonra ise Hz. Ali taraftarları neredeyse her dönemde, gücü eline geçirenlerin soykırımına maruz kaldı.
İbn Teymiye’nin yüzyıllarca hüküm sürecek fetvası ne diyordu?
Özü şu: “Aleviler, Yahudilerden, Hıristiyanlardan hatta pek çok müşrikten daha kafirdir ve putperestler gibi yaşama hakları yoktur.”
İbn Teymiye’nin bu fetvası kâğıtta kalmadı. Arabistan bölgesinde, 18. yüzyılda yayılmaya başlayan ve Suudi Arabistan’ın kurucu atası ve Vahhabiliğin kurucusu sayılan Muhammed b. Abdulvahhab’ın (1903-1792) sahiplenmesiyle bugün geniş kesimlere yayıldı.
İbn Teymiye yolunda giden yalnızca Abdülvahhab olmadı. 16. yüzyılda Safevi-Osmanlı rekabetinde Şeyhülislam Ebussuud’un (1490-1574) benzer fetvaları da Anadolu coğrafyasını Aleviler için yaşanmaz hale getirdi.
İslam alimlerinin bu fetvaların güncellemesiyle Suriye’de özellikle Tartus ve Lazkiye’de HTŞ’nin giriştiği katliama, bölgedeki Sünniler bile dayanamadı. Pek çok Sünninin, barındırdığı riski bilmelerine rağmen, Alevileri evlerinde sakladığı belirtiliyor.
KATLİAMI HTŞ’LİLER PAYLAŞIYOR
Bölgeden gelen katliam görüntülerini Aleviler değil, bizzat katliamı yapanlar paylaşıyor. Alevi öldürdüğü için kendilerinin cennetteki makamının yükseleceğinden emin olan HTŞ’li teröristler, kameranın karşısına geçip yaptıklarını övünerek anlatıyor.
Bu görüntülerin eski olması ya da başka yerde çekilmesi ihtimali de yok. Özellikle Orta Asya’dan gelen Türk kökenli cihadistler, tarih ve yer adı vererek yaptıklarını paylaşıyor. Hiçbirini buraya alabilmek mümkün değil. Bütün görüntüler kan dolu.
Suriye’de Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Ahmed Şara ve ekibi, yapılanları önce “eski rejimin kalıntılarının temizlenmesi” olarak gördü. Sonra bir genelge yayınlayarak yapılanların videoya alınmasını yasakladı. Şara genelgesiyle, bir anlamda teröristlere, “Sana katliam yapma demiyorum, öldürmeye devam et ama ortaya delil koyma!” der gibi.
Özellikle Batı dünyasından gelecek parayı bekleyen Şara, yaşananların dünyanın vicdanını sızlatacağından endişe etmiş olmalı ki en son açıklamasında ise olayların incelenmesi için bağımsız bir soruşturma komisyonu oluşturulacağını duyurdu.
İSRAİL VE ESAD’IN YAPTIKLARINI MEŞRULAŞTIRMAYA ZEMİN HAZIRLADI
Filistin’de İsrail katliamına karşı bu ülkenin her kesiminden insanı sesini olabildiğince yükseltti. (Gerçi AK Partililer, Starbuckslara baskın yapıp kahve içenlere saldırarak bir adım önde olduklarını gösterdiler.)
İsrail’in giriştiği katliama sesini yükselten siyasal İslamcılar, mezhep kaygısıyla HTŞ’nin yaptıkları karşısında üç maymunu oynamayı seçme yoluna gitti.
Aslında Suriye’de Esad rejimi çöktüğünde AK Parti ve MHP yanlıları “fetih rüyaları” görürken, 5 Aralık 2024’te “Suriye’de savaş yeni başlıyor” diye yazmıştım. Komşuda yaşananlardan endişe eden tek ben değildim. Bölgeyi takip eden hemen her eli kalem tutan, gelişmelerden rahatsızlıklarını bir şekilde dile getirmişti.
‘MÜSLÜMAN TERÖRİST OLUR’
Siyasal İslamcı kesimden teröristlere tavır alması beklenemez. Siyasal İslamcılığın en makulü gibi görünen edebiyatçı tarafı da olan İsmet Özel, “Müslüman teröristtir. Terörist olmayan Müslüman, Müslüman değildir.” diye açıkça ilan edeli onlarca yıl olmadı: 10 Ekim 2015’te Ankara’da düzenlenen panelde söyledi bu sözleri.
İsmet Özel’in has talebesi Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, 8 Mart’taki yazısında Alevileri Müslüman saymadığı gibi insan da kabul etmiyor. Nusayrilerin dini inançlarından dolayı değil, emperyalizme yaptıkları köpekliğin sonucu olarak hala Suriye’de sivil insan öldürecek kadar alçak oldukları için gebertildiklerini söyleyebiliyor.
Suriyeli Alevilerin, Türkiye’de 1 milyon dolayında yakın akrabaları bulunduğu biliniyor. İsmail Kılıçarslan’a ‘halkı kin ve nefrete sevk etmekten’ bugüne kadar ifadeye çağıran savcı olmadı. Bu cümledeki “Alevi” yerine “Sünni” kelimesini koyarak birisi benzeri bir söz sarf etse başına neler gelirdi anlatmaya gerek yok.
Siyasal İslamcı kafa, entelektüel yetkinliğe erişmiş gibi görünseler de ilk testte asıllarına dönüyorlar.
ALEVİLERE YAPILANI GÖREN YPG SİLAHI BIRAKIR MI?
Savunmasız sivillere karşı katliam uygulayan HTŞ’li teröristlerin yaptıklarını gördükten sonra, Suriye Demokratik Güçler’in (SDG) hakimiyet bölgesinde bulunan YPG’liler silah bırakır mı? Bırakmaları halinde başlarına nelerin geleceğini Tartus ve Lazkiye dolaylarında yaşananlar ortaya koymuş oldu.
Dünyaya “devrimci” diye pazarlanan Ahmed Şara yönetiminin ülkenin sahil kesiminde yaptıkları, Esad döneminde yapılanlara meşruiyet kazandıracak nitelik bürünmeye başladı. Beşar Esad, muhaliflerin üzerine yürürken “devlete baş kaldıran isyancı gruplar” nitelemesi yapıyordu. Bugün de HTŞ, “rejim artıklarını temizlemekten” söz ediyor. Mevcut Alevilerin baş kaldırması bile söz konusu değil.
Şara liderliğindeki Şam yönetimi, Esad rejimi kalıntılarının ülke içinde risk oluşturduğunu öne sürüyor. Anlaşıldığı kadarıyla Şara, Şam’ın 20 kilometre yakınına kadar gelip işgal etmiş olan İsrail ordusunu risk olarak görmüyor, bir avuç silahsız Alevi azınlığı tehlike olarak görüyor.
“Sana ne Alevilerden!” diyenler için Aziz Nesin’in sözü ile cevap vermek en doğrusu olur:
-Alevi değilsin ki sana ne oluyor dedi.
-İnsan değilsin ki sana nasıl anlatayım.