Hüseyin Kara’nın anlattıkları 

YORUM | LEVENT KENEZ

İlk okuduğumda birçokları gibi beni çok etkiledi. Bir türlü engel olunamayan ve elden bir şey gelmeyen bu durum için ne yapılabilir bilemedim. Şaşırdım mı? Artık bunlara o kadar çok alıştık ki maalesef insan şaşıramıyor. Hizmet insanlarının düştüğü bu duruma karşı çaresizlik her yanı kaplıyor.

Bir süre küfür ettim, duyduklarıma ve bunlara sebep olanlara. Bu anlattıklarını kamuoyu ile paylaşmak için başka bir yolu kalmamış ne acı dedim.

O kadar çok Hüseyin Kara var ki. Hangisine yetişilebilir. Hangisi çözülebilir. Bu konjonktürde elden ne gelir? Belki de ‘konjonktür’ yapmamız gerektiği halde yapmadığımız bir çok şeyin bahanesi.

İnsan istese bir şekilde bir arızayı tam çözemese bile etrafındakilere ulaşır. İhtimal ender de olsa birinden durumunun değiştiği yönünde olumlu bir haber alsanız hemen ertesi gün yeni bir şokla karşılaşıyorsunuz. Bir türlü bitmiyor imtihanlar.

Sonra baktım sosyal medyada ne kadar gündem olmuş diye. Düşündüğümden fazla insan konuya ilgi göstermiş. Neredeyse anlatılanları bu konularla ilgili olup da duymayan kimse kalmamış. Hüseyin Kara’yı tanıyan tanımayan herkes bir şekilde bir şeyler söyleme ihtiyacı hissetmiş.

Hüseyin Kara, 9 Mart’ta tutuklanan Hacettepe Üniversite’nde kimya doktorası yapmış genç bir baba. Edirne F tipi cezaevine konmuş ama davasına Ankara Savcılığı bakıyor. 3 tane küçük çocuğu var. Çocuklara anneleri tek başına bakıyor yazmayı dahi çok isterdim ama aynı gün anne Zübeyde Kara da tutuklandı. Onu da Karaman Kapalı Cezaevi’ne koymuşlar. Yavrulara okuma yazması olmayan ama fedakarca babaanneleri bakıyor. Allah ondan razı olsun. Çocuklardan en büyüğü 12 yaşındaki Rana yakın zamanda sol kol kemiğindeki bir tümörden ameliyat oldu. Kardeşleri Erdem(10) ve Sena(3). Çocuklar psikolojik tedavi görüyor. Sürekli ağlama krizleri yaşıyorlar. Sena sürekli annesini soruyor.

Hüseyin Kara’nın hapse girerken geride bıraktığı çocuklarına bir gün kavuşacağı hayalinden çok daha acı veren başka şeyler var şimdi kafasında. Hüseyin Kara tedavisi olmayan spastik kolon hastası. Geceleri bağırsakları kilitleniyor ve acılardan, sancılardan uyuyamıyor. Sıvı gıda harici de beslenemiyor. Hastalık emniyette gözaltında iken ortaya çıkmış. Tedavisi için cezaevi yönetimi oralı bile değil. Acil-imdat butonuna bassa da yardım eden yok. Haftalar sonra 30 saniye doktorla bir görüşmesi olmuş, doktorun yazdığı ilaçlar hiçbir işine yaramıyor.

Hüseyin Kara’nın eşi Zübeyde Kara da kalp hastası. Normal hayatında sürekli baygınlıklar geçiren anne şimdi cezaevinde çok daha kötü bir durumda, bayılma nöbetleri çoğalmış.

Hüseyin Kara insanın kalbine bıçak gibi saplanan şu sözlerle bitiriyor anlattıklarını: Ben bu rahatsızlığımdan dolayı daha fazla hayatta kalamayacağım. Burada ölüyorum, sesimi kimseye duyuramıyorum. Ben yetim büyüdüm, babasızlığı çok iyi bilirim. Üç çocuğum da yetim büyüsünler istemiyorum…

Hüseyin Kara’nın 4 Temmuz’da mahkemesi vardı. Tutukluğunun devamına karar verildi. Mahkeme 26 Eylül’e ertelendi. Ailesi çabalayan arayıp soran herkese dua ediyor.

Belki başlığından dolayı başka bir yazı okuyacağınızı tahmin etmiş olabilirsiniz. Bence bugün konuşulacak, dertlenilecek ve dinlenilecek tek Hüseyin Kara, yukarıda Ömer Faruk Gergerlioğlu’na mektubundan ayrıntılar paylaştığım acılar içinde kıvranan baba.

Zor günler… Herkes bir acayip. Şu gün kendisine bir iyilik yapmak isteyen bir insana en acil tavsiyem Twitter diyeti. Kimse merak etmesin hiçbir şey de kaçırmazsınız. Çok daha az yıpranırsınız. Sigarayı bırakmaktan daha faydalı.

Konuşan ne konuştuğunu bilmiyor. Ona cevap verenlerde ayrı bir nobranlık. Cevap verenlere cevap verenlerin ayrı kabalığı. Hiç kaale almayıp cevap vermeyenlere laf sokmalar. Üstten üstten bir haltmış gibi sanki kim olduğunu kimse bilmiyormuş gibi ayar vermeler.

Bu ne ya… Bu ne asabilik, bu ne hesap kitap merakı. Bu ne ego tatmini… Herkes ateş edeceği adamı çoktan bellemiş, bir fırsat olsa da dalsam diye eli tetikte bekliyor. Yazık çok yazık. Her şey konuşulur, her şey yazılır. Hele günümüzde buna engel olmanın mümkünatı yok. Ama bu kadar yakışıksız olması çok üzücü.

İki mağduru retweet ettin mi, araya da bir tane Kürt yerleştirdin mi vitrin tamam. Görenlere mahcup olmazsın, başka söyleyeceklerine kalkanı kurarsın.

Keşke imkanı olan herkes, aksaçlısı, genci, mağdurlar için gerçek manada bir şeyler yapma gayretinde olsa. Bunu ilk önce kendime söylüyorum. Sonra birbirimizi yiyecek çok vaktimiz olacak kimse merak etmesin. İçerideki insanlar çıktıklarında “Biz içerdeyken siz bunların muhabbetini mi yaptınız?” diye sorduklarında mahcup olmayalım.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Bu yazı ayrı bir teşekkürü hak ediyor..
    Levent Bey bazen kalabalıkta kayboluyor ve kendi kimliğimizi bile unutuyoruz. Ne diyeceğimi bilemediğim bir zamanda yazıldı. tam bir entelektüel bakışı.. tam bir insan bakışı

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin