HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün toplumsal olaylarda vatandaşların hatta gazetecilerin görüntü almasını yasakladığı genelgeye tepkiler artıyor. Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, aleni gerçekleşen adli olaylarla ilgili ses ve görüntü alıp bunu haberleştirmenin Anayasal bir hak olduğunu söylüyor. Bir başka ceza hukukçusu İzzet Özgenç ise pandemi boyutundaki salgın dolayısıyla ülke genelinde alınması gereken tedbirlerle ilgili hukukiliğin sağlanmasının zorunluluk olduğunu anlatıyor. Özgenç, “Akademik camianın bu kanuni dayanak eksikliğinin giderilmesi yönündeki önerileri, Yürütmenin güdümüne girmiş bulunan Yasama organı tarafından henüz dikkate alınmamıştır.” diyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü, 30 Nisan’da yayımladığı bir genelgeyle kolluk personelinden kamusal alanda görevlerini yaparken ses ve görüntü kaydı alanların engellenmesini istedi. Genelgede ayrıca görüntü alanlar hakkında adli işlem yapılması gerektiği de belirtildi.
1 Mayıs’ta beklendiği gibi oldu ve gösterilerde görüntü alınması bir gün önce yayımlanan bu genelgeye dayanılarak engellendi. Sadece vatandaşların değil, gazetecilerin bile görüntü almasına mani olundu. Polis gazetecilerin telefonlarını aldı, yere fırlattı, üzerine bastı.
SOYLU’YA GÖRE ‘ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ’ İHLAL EDİLİYOR
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, önceki gece CNN Türk’te katıldığı bir programda Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hukuksuz genelgesini savundu. Hukuk profesörlerinin aksine Soylu, söz konusu genelgenin Anayasa’yı ihlal etmediğini savundu. Soylu’ya göre vatandaşların toplumsal bir olayda görüntü alması ‘özel hayatın gizliliğini ihlal’ suçu. Soylu, “Vatandaşın polisi çekmesi Anayasa’ya aykırıdır. Kişinin rızası olmadan, bırakın polis memurunu, normal bir vatandaşın da telefonla kaydını alamazsınız.” dedi.
KAMU GÖREVİNİN İCRASI ÖZEL HAYAT DEĞİLDİR
Süleyman Soylu, polisin özel hayatının ihlal edildiğini savunuyor. Genelgenin bu nedenle yayınlandığını söylüyor. Ancak bu açıklamanın da hukuki bir dayanağı yok. Zira kamu görevinin icrası özel hayat olarak kabul edilmiyor. Hukukçulara göre ayrıca söz konusu genelge ‘kanunsuz emir’ niteliğinde. Zira genelgeler kanuna, kanunlar ise Anayasa’ya aykırı olamaz.
SÖZÜER: TOPLUMSAL OLAYLARDA GÖRÜNTÜ ALMAK VE YAYMAK ANAYASAL BİR HAK
Ancak duayen hukukçular Süleyman Soylu gibi düşünmüyor. Ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, konuyla ilgili dün bir paylaşım yaptı. Anayasa’nın 26. maddesini hatırlatan Sözüer, “Aleni gerçekleşen adli olayla ilgili ses/görüntü alıp, haber yapmak haktır. Anayasa m. 26 ‘Herkesin düşünce ve kanaatini söz, yazı, resim veya başka yollarla açıklama/yayma hakkı vardır. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmadan haber/fikir almak veya vermek serbestisini de kapsar.” ifadelerini kullandı.
İZZET ÖZGENÇ: TEDBİRLERDE HUKUKİLİK SAĞLANMALI
TCK’nın mimarlarından Prof. Dr. İzzet Özgenç de dün kişisel blog sayfasında konuya ilişkin genel bir yazı paylaştı. ‘COVID-19’ Salgınına Karşı Alınması Gereken Tedbirlerin Hukukiliği ve Etkinliği Sorunu’ başlıklı yazıda Özgenç, “Öncelikle ‘pandemi’ boyutundaki bu salgın dolayısıyla ülke genelinde alınması gereken tedbirlerle ilgili hukukiliğin sağlanması gerekir. Belirtmek gerekir ki, olağan hukuk rejiminde, bu bağlamda alınması gereken tedbirleri belirlemeye Yürütme erkinin başı olarak Cumhurbaşkanı dahi yetkili bulunmamaktadır.” diyor.
TEDBİRLERİN KANUNİ DAYANAĞI OLMALI
Umumi Hıfzıssıhha Meclislerine ‘talimat’ şeklinde yayımlanan İçişleri Bakanlığı Genelgeleri ile, salgına karşı efektif bir tedbir sistemi oluşturulamadığını ve oluşturulmasının da mümkün olmadığını anlatan Özgenç, söz konusu tedbirlerin etkinliğini sağlayabilmek için, öncelikle bunlara ilişkin hukukilik sorununun çözümlenmesi, yani kanuni dayanak oluşturulması gerektiğini aktarıyor. Özgenç, şu uyarılarda bulunuyor:
CEZA HUKUKU YAPTIRIMLARI SON ÇARE OLMALI
“Akademik camianın bu kanuni dayanak eksikliğinin giderilmesi yönündeki önerileri, Yürütmenin güdümüne girmiş bulunan Yasama organı tarafından henüz dikkate alınmamıştır. Bu tedbirler bağlamında ceza hukuku yaptırımlarına son çare olarak başvurmak gerekir. Bu tedbirlerin etkinliğini sağlama bakımından bir yöntem olarak, söz konusu tedbirlere riayetsizlik dolayısıyla kendisine hastalık bulaşan kişilerin bu hastalığın tedavisi bağlamında sosyal güvenlik sisteminden yararlandırılmaması değerlendirilmelidir.”
BORÇ ÖDEMELERİNİN ERTELENMESİNE YÖNELİK DÜZENLEME YAPILAMAZ
“Söz konusu salgınla ilgili olarak özel hukuk alanında yapılan kanuni düzenlemelerde de sorunlar bulunmaktadır. Örneğin özel hukuk alanındaki borç ödemelerinin ertelenmesine yönelik düzenleme yapılamaz. Bu şekilde yapılan düzenlemeler ile borçlu korunur iken, alacaklı mağdur edilmekte ve ekonomik düzende önemli sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verilmektedir. Şayet bu alanda bir düzenleme yapılacak ise, borçlu olanların kabul edilebilir bir mazeretlerinin varlığı halinde borçlarının ödenmesini sağlama yönünde bir kredilendirme rejimi oluşturulabilir. Bu suretle, ekonomik düzendeki istikrar korunmuş olabilir. Ancak kamusal mali yükümlülükler bağlamında, örneğin vergi borçları ile ilgili olarak, kanuni düzenleme ile, ödemelerin ertelenmesi, takside bağlanması ve hatta, borcun kısmen veya tamamen silinmesi mümkün olabilir.”