YORUM | NEVİN ERDEM
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 11 Kasım 2020 tarihli yazısıyla, Osman Kavala dosyasındaki iddianame, tutuklama kararları ve duruşma zabıtlarını istemesi kamuoyunda şaşkınlık yarattı.
Gerçekten yazı zamanlaması ve mahiyeti itibariyle çok ilginç!
Öncelikle, yazı Osman Kavala’yla ilgiliydi.
İkincisi, Osman Kavala’yı tutuklayan, tutukluluğuna devam kararı veren, iddianameyi düzenleyen tüm hakim ve savcıların terfileriyle ilgili değerlendirme yapılacağı söyleniyordu.
Üçüncüsü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına atıf yapıyordu.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Dördüncüsü, yazı Amerika’da Joe Biden’ın seçilmesinin hemen sonrasında yazılıyordu.
Kararın sosyal medyada yayılmasının ardından, “Osman Kavala tahliye edilecek galiba” düşüncesine kapıldığımız bir sırada, HSK hemen bir basın açıklaması yaparak bu yazının ‘genel ve rutin bir terfi mutfak çalışması’ olduğunu duyurdu.
Mutfak çalışmasıymış! Hangi mutfak? Şefi kim?
Basın açıklamasında, “Bilgi yazısının yol açtığı kafa karışıklıklarını ve hatalı değerlendirmeleri gidermek adına açıklama yapma zorunluluğu hasıl olmuştur,” deniliyor.
HSK’nın kafa karışıklığı ve hatalı değerlendirme olarak nitelendirdiği şey, AİHM kararlarına rağmen tahliye edilmeyerek cezaevinde hukuksuzca tutulan Osman Kavala’nın tahliye edilmesi ve bu hukuksuzluğa imza atan hakim ve savcılarla ilgili hukuki gereğinin yapılması beklentisi.
Yani, hukuka dönüş yolunda küçük bir işaretin gözüktüğü algısı!
Aslında yazının kafa karışıklığı ve hatalı değerlendirmeye yol açacak bir yönü yok.
Yazıdaki temel vurgu şu cümlede: “[Hakim ve savcıların] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesine yapılan incelemelerde ihlal kararına sebebiyet verip vermedikleri, neden oldukları ihlalin niteliği ve ağırlığı ile ilgililerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile teminat altına alman hakların korunması konusundaki gayretleri, göz önünde bulundurularak yükselmeye layık olup olmadıklarına karar verilir.”
Yazı, yasalarda açıkça düzenlenmiş olan bir kuralı hatırlatıyor. Hak ihlaline sebebiyet vermiş bir hakim ve savcının bundan sorumlu tutulacağını, bu ihlalin ağırlığının hakim ve savcının terfisinde dikkate alınacağını belirtiyor.
Hukuka uygun karar vermek, hak ihlali yapmamak hakim ve savcının en temel görevi zaten. Hele bu ihlal AİHM tarafından da tespit edilmişse, elbette bunun sonuçları olur. Üstelik bu sonuçlar, ihlalin ağırlığına bağlı olarak, sadece terfi incelemesini etkilemekle kalmaz, hukuki ve cezai boyutta da kendini gösterir.
HSK’nın bu temel kuralı hatırlatması, nasıl bir kafa karışıklığına yol açabilir o zaman?
Bu yazı olsa olsa, görevdeki hakim ve savcılar için kafa karışıklığına yol açabilir.
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra, sanki hukukun üstünlüğü diye bir kavram yokmuş, ceza hukukundaki tüm yorum sınırları kalkmış, Anayasa ve AİHS kendilerini bağlamazmış gibi hukuki temellerden yoksun kararlar veren hakim ve savcılar için bu yazının kafa karışıklığına yol açması normal!
Sabah akşam beraber oldukları, çocuklarını beraber büyüttükleri, beraber ağladıkları, beraber güldükleri kapı komşusu meslektaşlarını gelen talimatlarla tutuklayarak başlattıkları süreçte, hukuksuzluklarını o kadar normal görmeye başladılar ki, bu yazı o normalleşmeyi sarsacak, kafalarını karıştıracak, hatalı değerlendirmeye yol açacak nitelikte.
Zira yazı, mevcut yasalar sizi bağlar diyor, Anayasa sizi bağlar diyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları sizi bağlar diyor!
Peki, basın açıklaması bu kafa karışıklığını ortadan kaldırabilir mi?
Azıcık dahi olsa gerçeklikle bağı kalmış olanlar için, bu mümkün değil!
HSK’nın bu yazısını sadece terfiyle ilgili bir yazı olarak okumamak gerekir. Bu yazı, hakim ve savcılara “Hukuksuz kararlarınız nedeniyle hesap vereceksiniz” diyor.
Böyle demek istemiyor, ama böyle diyor. İşte bunun için kafa karışıklığına yol açıyor.
HSK’nın “mutfak şefi” hemen devreye girerek basın açıklaması yapıyor.
Hakim ve savcılara, “Elbirliğiyle yarattığımız bu hukuksuzluk dünyasında yaşamaya devam edin, biz sizin hukuksuzluklarınızı örtbas etmeye, sizi terfi ettirmeye, Yargıtay üyesi yapmaya devam edeceğiz,” diyor.
Adalet bekleyen kamuoyuna ise, “Boşa umutlanmayın, biz tüm hukuksuzluklarımızla buradayız. Durmak yok, hukuksuzluklara devam! Bizim mutfağımızda pişen, ‘adalet’ adını verdiğimiz yemeği yemeye devam edeceksiniz, menümüzde başka bir şey yok!” mesajı veriyor.
Bir şekilde sosyal medyaya yansıyan HSK yazısı, yasaların, Anayasa’nın, AİHS’in tüm bağlayıcılığıyla yerli yerinde durduğunu ve uygulanacakları günü beklediklerini gösteriyor.