İnsan Hakları İzleme Örgütü, (Human Rights Watch) 2023 Dünya Raporu’nu yayınladı. Raporun Türkiye bölümünde, geçtiğimiz yıl yaşanan olaylar ve hukuksuzluklarla ilgili önemli tespitlerde bulunuluyor. Raporda, hukuksuz soruşturmalarda binlerce insanın ‘adil olmayan’ şekilde yargılandığı ve cezalandırıldığı belirtiliyor. Onbinlerce insanın KHK’larla kitlesel olarak ihraç edildiği hatırlatılan raporda, MİT marifetiyle Gülen Cemaati’ne mensup insanların yurt dışından yine hukuksuzca kaçırıldığı kayda geçiriliyor.
Raporda ayrıca Türkiye’nin mahkum edildiği KHK’lı Yüksel Yalçınkaya kararına da atıf yapılıyor. Eylül ayında verdiği kararda AİHM’nin, Türkiye’yi suç uydurmakla suçladığı, varsayımlarla insanları mahkum ettiği ifade ediliyor.
Raporun Türkiye bölümünde özetle şu tespitler yer alıyor:
Erdoğan hükümetinin medyanın büyük bir bölümünü kendi kontrolünde tutması, özellikle seçim yılında daha da önem kazandı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa Konseyi öncülüğündeki uluslararası seçim gözlem heyeti, iktidar koalisyonunun seçim kampanyası sırasında “medyanın yanlı yayın yapması başta olmak üzere haksız bir avantaja sahip olduğunu” kayda geçirdi.
Gözlemciler, TRT gibi kamuya ait yayın kuruluşlarının “açıkça iktidar partilerini ve adaylarını kayırdığını” ve toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine yönelik süregelen kısıtlamaların da “bazı muhalif siyasetçilerin ve partilerin, sivil toplumun ve bağımsız medyanın seçim süreçlerine katılımını engellediğini” vurguladılar.
RTÜK, muhalif medyaya nefes aldırmıyor
Hükümete yakın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), başta Halk TV olmak üzere hükümete eleştirel yaklaşan az sayıdaki televizyon kanalına düzenli olarak keyfi para cezaları kesiyor. RTÜK, aynı şeyi seçim döneminde söz konusu kanallarda yayınlanan bazı yorumlar için de yaptı.
Türkiye’de bağımsız medya esas olarak çevrimiçi platformlar üzerinden faaliyet gösteriyor. Yetkililer sık sık eleştirel içerikli çevrimiçi paylaşımların veya bakanlar, cumhurbaşkanı ve yargı mensupları ile ilgili olumsuz haberlerin kaldırılmasına karar veriyorlar.
Bu satırlar yazıldığı sırada en az 43 gazeteci ve medya çalışanı gazetecilik faaliyetleri veya medya ile ilişkileri nedeniyle terör suçlarından tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunuyordu. Hükümet, Ekim 2022’de geçirilen bir dizi mevzuat değişikliği ile internet sansürünü önemli ölçüde genişletmişti.
Kürt gazeteciler orantısız şekilde hedef alınıyor
Diyarbakır’da “terör örgütü üyeliği” ile suçlanan 18 Kürt gazeteci ve medya çalışanının yargılandığı bir davada, 15 kişi 13 ay tutuklu kaldıktan sonra Temmuz ayında yapılan ilk duruşmalarında tahliye edildiler.
Hükümetin 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminden sorumlu tuttuğu ve FETÖ adıyla andığı, ABD’de yaşayan din adamı Fethullah Gülen’in liderliğindeki hareketle bağlantılı oldukları iddia edilen on binlerce kişi, terörle mücadele yasası kapsamındanki suçlardan adil olmayan yargılamalara maruz kalmaya devam ediyor.
KHK’larla insanlar kitlesel olarak ihraç ediliyor
Çok sayıda insan, kamu görevlerinden ve yargıdan kitlesel olarak ihraç edilmelerinin ardından, etkili bir hukuk yolu olmaksızın uzun süreli ve keyfi hapis cezalarıyla karşı karşıya kaldı. Adalet Bakanı, Ağustos ayında yaptığı açıklamada cezaevlerinde 15.050 tutuklu ve hükümlü FETÖ mensubunun bulunduğunu bildirdi.
MİT, adam kaçırıyor
Milli İstihbarat Teşkilatı, hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ülkelerdeki yetkililerle işbirliği yaparak, Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin kaçırılıp Türkiye’ye teslim edilmesini organize etmeyi, Mayıs ayında yapılan seçimlerinden sonra da sürdürdü. Emsal Koç ile Koray Vural’ın Temmuz ve Eylül aylarında kaçırılmaları ve Türkiye’ye getirilerek tutuklanmalarında, hukuki iade süreçleri Tacikistan makamları tarafından es geçildi.
Bu satırlar yazıldığı sırada, Gezi davası sanıklarından insan hakları avukatı Can Atalay, Anayasa Mahkemesi’nin Ekim ayında verdiği tahliye kararına aykırı olarak cezaevinde tutuluyor ve Mayıs ayında Türkiye İşçi Partisi’nden girdiği seçimlerde kazandığı milletvekilliği koltuğuna oturmaktan alıkonuluyordu.
İşkence ve kötü muamele iddiaları soruşturulmuyor
2016’dan bu yana polis ve jandarma gözetiminde ve cezaevinde işkence ve kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin iddiaların titizlikle soruşturulması nadiren görülen bir uygulama halini aldı, faillerin yargılandığına ise daha da nadiren şahit olunuyor.
Erdoğan hükümeti Mayıs ayındaki seçim kampanyası sırasında muhalefet partilerine karşı son derece ayrıştırıcı bir söylem izleyerek CHP’yi düzenli olarak PKK’yı desteklemekle suçladı, hatta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir videosunun PKK liderliğinin görüntüleriyle birleştirildiği sahte bir videoyu dolaşıma soktu.
Türkiye, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmayı sürdürüyor. Bu satırlar yazılırken, 3.2 milyondan fazla Suriyeli geçici koruma statüsüne, Avrupa dışındaki farklı ülkelerden gelen 290,000’den fazla kişi de bir çeşit şartlı mülteci statüsüne sahipti.
Bu kişiler Türkiye’nin yayınladığı istatistiklerde de gösterildiği üzere, sık sık büyük gruplar halinde sınır dışı ediliyorlar. Türk makamları sınırlarda toplu geri itmeler de gerçekleştiriyor.
Yalçınkaya kararını hatırlattı
Eylül ayında AİHM, Türkiye’de Gülen hareketi ile ilişkili oldukları iddiasıyla zulüm gören on binlerce kişi için önemli sonuçlar doğuracak Yalçınkaya v. Türkiye kararını verdi. Mahkeme, kişilerin Gülen takipçileri tarafından kullanıldığı iddia edilen ByLock adlı bir cep telefonu uygulamasına sahip oldukları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılanmalarının ve mahkum edilmelerinin, yasaların keyfi bir şekilde uygulanması ve kanunilik ilkesinin ihlal edilmesi anlamına geldiğine hükmetti.
Kararda ayrıca adil yargılanma ve örgütlenme özgürlüğü haklarının da ihlal edildiği tespit edilerek, binlerce benzer davanın AİHM önüne gelmesini önlemek için Türkiye’nin genel tedbirler alması gerektiğine hükmedildi.