YORUM | MAHMUT AKPINAR
Türk toplumu okumayı değil, dinlemeyi sever; yazmayı değil, konuşmayı tercih eder. O nedenle çok şey sözlü kültüre dayanır ve anlatılarla aktarılır nesilden nesile. Bizde kültür topluma önemli oranda türkülerle, ağıtlarla, manilerle aktarılmıştır. Yazmaya üşeniriz. Çünkü yazmak için düşünmek, tasavvur etmek ve cümlelere, kelimelere dökmek gerekir. Bu da çaba ve zaman isteyen bir şeydir. Boş işlere pek çok zaman ayıran bizler çok önemli şeyleri yazmaya vakit bulamayız.
Allah ayette açıkça “Aranızda bir anlaşma yaptığınızda onu yazıya dökün” (2-282) dediği halde Müslümanlar yazmayı, akitleri kağıda dökmeyi sevmezler. Konuşarak anlaşmayı tarcih ederler. Dini faaliyetler için biraraya gelen, hayır işleri yapan pek çok dini cemaat, tarikat tamamen sözlü işleyişe dayalı çalışır. Kurdukları vakıfların, derneklerin bir tüzüğü, kuruluş metni vs var ise de onları denetim zamanlarında sıkıntı yaşamamak için kerhen yapmak zorunda oldukları resmi evraktan ibaret görürler. Resmi evrak genelde ihtiyaçlara uydurulur. Katı laikliğin, otoriter uygulamaların olduğu dönemlerde gelişen bu anlayış maalesef demokratik dünyada (EU, USA) dahi değişmeden devam etmektedir.
Cemaat, tarikat yapılarının pek çoğunun günümüz toplumunun ihtiyaçlarını esas alan yazılı kaynakları, temel metinleri yoktur. Asırlar önce yazılmış eserler üzerinden günümüz Müslümanlarının problemlerini çözmeye çalışırlar. Amaçlar, ilkeler, yöntemler, hedefler sözlü talimatlar doğrultusunda belirlenir ve lidere, şeyhe göre değişiklik gösterir. Sözlü talimatlar tabana ulaşana kadar çoğu zaman tanınmayacak bir şekle bürünür. Güven esasına göre çalışan ve dindarların maddi manevi desteğiyle yürüyen bu yapılar yazıya dökülmüş esaslara, ilkelere dayanmadığı için istismara açıktır. Hemen hiçbirinin etkili denetim mekanizması yoktur. Probleme çözüm “yok sayma” veya “örtme” şeklinde tecelli eder. Şeyhin, liderin talimatı kişiye, anlayışına göre yorumlanır ve farklılık gösterir. Yetki ve sorumluluk sınırları net değildir. Yazılı hiç değildir. Bu nedenle mabeyne yakın olan, yüzsüzlük yapan, ötekilere baskın gelen gücünü, etki alanını genişletir.
Cemaat tarikat yapılarında kaynaklar nasıl toplanacak, nasıl harcanacak, kim harcayacak, kararlar kimler tarafından nasıl alınacak ve kimlere nasıl iletilecek, personel atamaları neye göre nasıl olacak ve kimler tarafından yapılacak gibi şeffaflık, hesap verebilirlik için hayati konular sözlü bildirime ve güven esasına göre işler. Bu gruplarda herkesi bağlayan objektif kurallar ve yaptırımlar yoktur. Cazgır, cüretkar olan öne çıkarken, terbiyeli olup geride duranlar yükü çeker. Birilerine katlanılır, ötekilere sabır tavsiye edilir. Eğer tarikatler eskiden olduğu gibi dergahlarda, hücrelerde bir lokma bir hırka ile muttaki hayat yaşanan, mistik ortamlardan ibaret olsaydı bu şekilde devam edilebilirdi. Yaşananlar bir nevi nefis terbiyesine vesile olabilir, sabrı ve tevekkülü geliştirebilirdi. Ama şu anda cemaatler, tarikatler dünyevi, maddi imkanlara, binalara, konumlara sahip ve herhangi bir holdingten geri kalmayacak çatışmalara, rekabetlere sahne oluyor. Dolayısıyla dini hizmet vermek, kamil mümin yetiştirmek amacıyla başlanan bu yapılar sadece bir kısım istihbari kurumların değil, pek çok çıkarcının, egoistin, güç tutkununun da vuruştuğu arena haline dönüşebiliyor. Kurallar ve sınırlar iyi belirlenmezse insanları çürüten, yozlaştıran, fitne fesadın hüküm sürdüğü bir zemin haline gelebiliyor.
Hizmet hareketi belki cemaat-tarikat yapıları içinde yazılı kaynaklara sahip, güncel problemlere çözüm olacak eserleri bulunan istisnai bir Hareket. Kur’an ve Sünnet esasları yanında Bediüzzaman’ın asrın başında yazdığı Risale-i Nurlar var.
Bu açıdan Hizmet hareketi belki cemaat-tarikat yapıları içinde yazılı kaynaklara sahip, güncel problemlere çözüm olacak eserleri bulunan istisnai bir Hareket. Kur’an ve Sünnet esasları yanında Bediüzzaman’ın asrın başında yazdığı Risale-i Nurlar var. Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin her konuda ilkeler, ölçüler ortaya koyduğu yazılı eserleri ortada. Hareket çok zengin bir yazılı külliyata sahip. Ama ona rağmen Harekette de hala sözlü etkileşim güçlü ve işler söze, söyleme dayalı olarak yürüyor. Bir konuda, “kitaplarda ne var, bir bakalım!” demek yerine insanların özel kanallardan edindikleri özel sohbetlere, anlatımlara itibar ediliyor. Gizemli, hususi anlatımlar kaynakların, temel esasların önüne geçiyor. Temel ilkelerle çelişen, makul ve rasyonel olmayan şeyler tercih edilebiliyor. Oysa muhterem Gülen: “Hazreti Peygamber yakazaten görünse ve bana hadislerle bağdaşmayan bir emir verse, Ben: “Ya Resulallah kusura bakma! Bu senin hadislerinde yok! Ben yakazaten gördüğüm sana değil, senin hadislerine tibar ederim” diyor. Ama insanlar kitaplarda olan esaslarla çatışma pahasına sözlü beyanlara önem verebiliyor. Sanırım bizim toplumuzda sözün ayrı bir gücü ve gizemi var.
Sözlü aktarımlar ve paylaşımlar nedeniyle Hizmet Hareketi son dönemde büyük sıkıntılar yaşadı, ağır iptilalara maruz kaldı. Erken uyanan “ben hususi bir ortamda duydum”, “bana dedi ki”, “bir defasında dedi ki” gibi gizem katılmış, mübalağa edilmiş ama me’hazın kutsiyetine yaslanarak söylenen sözlerle insanları iğfal etti. His ve heveslerini tatmin, beklentilerini gerçekleştirmek isteyenler Hocaefendinin şahsına dayandırarak rivayetlerde bulundu. İnsanların o kaynağa güvenini istismar etti. Bazen Kur’an ve Sünnetle bağdaşmayacak, Hizmetin esaslarıyla çatışan şeyler insanlara tebliğ edildi.
Kurgu darbe planı olan 15 Temmuz karesine Hizmet’in sokulmasında ve insanların mağdur edilmesinde bu türden manüplasyonların olduğu mülahazasıyla insanlar artık gizemli ve sürükleyici de olsa sözlü aktarımlara itibar etmek istemiyor. Kur’an ve Sünnette yeri olmayan, yazılı kaynaklarımıza uymayan hikayelere, söylemlere prim vermiyor. Onları ciddiye almıyor, aksine sert şekilde sorguluyor. Şu sıralara herkes yoğurdu üfleyerek yeme, mantık süzgecinden geçirme ve temel kriterlere vurarak alma taraftarı.
AfSV’nin son açıklamaları yazılı metin ortaya koyma adına önemli. Hizmeti itham altına sokmamak, kişilerin hatalarını umuma mal etmemek için artık yazılı kurallar manzumesinin orataya konmasına ihtiyaç var. Çok gecikmeden Hareketin temel ilkeleri, hedefleri, yöntemleri, sınırları, açık ve net şekilde dünyaya deklare edilmeli.
Gecikmiş olsa da AfSV’nin son açıklamaları yazılı metin ortaya koyma adına önemli. Hizmeti itham altına sokmamak, kişilerin hatalarını umuma mal etmemek için artık yazılı kurallar manzumesinin orataya konmasına ihtiyaç var. Çok gecikmeden Hareketin temel ilkeleri, hedefleri, yöntemleri, sınırları, açık ve net şekilde dünyaya deklera edilmeli. Ondan sonra da kişiler, işleyişler, kurumlar, faaliyetler bu mihenge vurulmalı. Hareket bireysel yorumlardan, indi tefsirlerden, gizemli hikayeleştirmelerden kurtulmalı. Bu yapılmazsa maniplasyonların, senaryoların arkası kesilmeyecektir. İnsanlar da kenara çekilmeyi, hiçbir şeye bulaşmamayı tercih edecektir.
Bildirideki şu cümleler çok hayati:
“Her türlü hizmet faaliyeti kanuni ve ahlaki çerçevede olmak zorundadır, bu konuda taviz verilemez.”
“Şeffafiyet ve hesap verebilirlik konusunda bulunduğumuz toplumun standartları esastır.”
“Karar verici olan, icra rolü üstlenenler; mesuliyet almak, şeffaf olmak ve hesap vermek durumundadır. Şahsi sebeplerden dolayı bu şartları sağlayamayanlar karar verici rolü üstlenmemelidir”
“Yönetici, yönetim kurulu ve hak/söz sahiplerinin (stakeholder) hiçbirinin kurumsal yapılar üzerinde tahakkümü ahlaken kabul edilemez… Bütün karar verici rolleri için dönem süresi ve sayısı belirlenmelidir.”
“Kurumların yönetim kurullarında, liyakat ve çoğulculuk prensibine uygun şekilde farklı kesimlerin temsili esastır. ..pozitif ayrımcılık yaparak bayanlar ve genç neslin yönetim kadrolarında bulunmaları sağlanmalıdır.”
“Kurumsal yapıların gerek yönetim kurullarının teşkili gerekse faaliyet planlarında yerel-genel dengesinin göz ardı edilmemesi gerekir.”
“İnsan kaynaklarının tespiti, geliştirilmesi konusunda objektif, rasyonel ve toplumun şeffafiyet normlarına uygun mekanizmaların kullanılması gerekir.”
“Finansal kaynakların çeşitlendirilmesi ve kollektif şuurla şeffafiyet içerisinde yönlendirilmesi..”
“Hizmet hareketinin her türlü faaliyetinde evrensel ahlaki prensipler, ülke kanun ve mevzuatları, kurum tüzükleri, ve kamuya açık kaynaklarda ifade edilen hizmet prensiplerine uygun hareket esastır.”
Son dönemde yaşanan olaylar ve bunlardan doğan ağır mağduriyetler tabanda bazı sorgulamaları doğurdu. Farklı seviyelerde güven erozyonu oluştu. Aşınmayı durdurmak ve insanlara tekrar motivasyon kazandırmak için temel ilkelerin açık ve net şekilde belirlenip deklera edilmesine ihtiyaç var. AFSV daha geniş ve gelişmiş bir yazılı metni gecikmeden yayımlamalıdır. Sonra bu esaslara uyma konusunda herkes itina göstermeli, yazılı kaynakları dikkate almalıdır. Bu yapılabilirse Hareket art niyetli çabalara karşı kendini garantiye alacak, tabanın ümidini yenileyecek, azmini güçlendirecektir. Demokratik dünyada var olabilmek, yenilenmek ve yaşananları fırsata dönüştürmek için buna ihtiyaç var!
Sayin Mahmut bey sizi takdir etmemek elde değil uzun süredir yazılarınızı takip ediyorum problem gerçekten nedir ve nasıl çözülebilir çıkış noktalı hem reel bakış açısı hem de ızdırap içeren yazılar kaleme alıyorsunuz. Hemen her nokta ve açıdan meselelere bakarak çözümler üretmeye çalışıyorsunuz ve bence birçok temel ve sorunlu konularda ciddi mesafe alınmasına katkıda bulundunuz/ bulunuyorsunuz.
Lütfen çizginizi bozmadan aynen devam ediniz…
Üslubunuz da ayrıca kocaman bir teşekkürü hakediyor. Teşekkürler…
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
En kötü ideoloji bile kağıt üzerinde vaat ettikleri ile güzeldir
Önce hesap verilmelidir
Sonra yeni bir sayfa açılabilir
Hesap verilmeden açılan bu vb her sayfa mevcut tartışmaların üzerine atılmak istenen kalın bir perdeden başka bir şey değildir ve ahlaken yanlıştır.
Bu zamana kadar zaten böyle olmamız gerekmiyor mu idi?
Açıklama da yine bir çok muğlaklık var.
Tek tek yazmaya bile gerek yok.
Mesela karar vericiler verdikleri kararlar ile bugünleri hazırlamışlardır.
Hala mı bu karar vericiler için zaman takdir edilecek.
Yapmayın çok komik oluyorsunuz.
Hiç bir şey ifade etmeyen bu açıklama iç regülasyon için gerekli idi ve yazar gibi kalem erbabı da bunu köpürtmekte durumdan vazife çıkarma adına yazılar kaleme alıyor,
Zurnanın zırt dediği yer burası
Geleceğe umutla bakabilmemiz için aydınlatıcı güzel analizinizden dolayı teşekkür ederim sayın hocam.
Belki de bundan sonrası için atılacak adımlarımızın yönünü belirlemekte böyle zulümlere koca bir camianın,cemaatin uğraması gerekiyordu ilahi kudret nazarında!!! Saf ve çıkar gözetmeden sadece Allah’ın hoşnutluğunu uman nice Müslümanların yaptıkları hayırlı işlerde rekabet,hırs,çekememezlik damarlarını istemeden işletmiş de olabiliriz Hizmet Hareketi olarak. Önemli olan da zaten bundan sonrası için belirtilen düsturlara riayet ederek ilerlemek tir kanaatimce.Geçmişi deşmekle,hatalı kişileri ifşa etmekle enerjimizi harcamak yerine “bundan sonra nasıl yola devam ederiz?” sorularına kilitlenmesi ve alınan kararları da hoşumuza gitmese bile şeffaflık,hesap verirlik konusunda hassas davranırsak problemlerin yumak haline gelmeden çözülmesine yarayacağını düşünmekteyim. İnşallah bu konuda hüsranlar yaşamayız,saygılar sevgili hocam ve tr724 ailesi!!!???
HADI SORGULAYALIM. ASV NERDEN ÇIKTI. Vardı da biz mi duymadık. Hadi vardı niye şimdiye kadar tek kelam edilmedi. Şeffaflık diyorsunuz Allah LillahPeygamber aşkına bir şeffaf olun. Bizim imanımızı itaatimizi sorgulamayın. CEVABINI VEREMEDIGINIZ SORULARI DÜŞÜNÜN. Ben canımın acısını, o acının şiddetinden hissedemiyorum. Tavan taban nedir yaa. Ben tavanım diyenin vay haline. Bize böyle öğretmediler. Her biriniz hizmet erisiniz hizmet etmek sereftir kalben aşk ile hiç bir menfaat beklemeden sağ el sol eli bilmeden hizmet…. Herkes böyleyse tavan kim ki aman ha tavandan herkese inanmayın diyorsunuz. Varsa öyle bir TAVAN ALLAH’A TAVAL EDIYORUM. RABBIM HAK ETTIKLERINI VERSIN
DIKKAT
Bu konular onlarca yil evvelinden akli basinda, gercekten hizmetleri Allah rizasi icin seven, hicbir beklentisi olmayan insanlar tarafindan dile getiriliyordu lakin anlasilmak ne kelime fitnecilik oluyordu. Eger bu acilar yasanmasaydi sizin bu yazinizda bir anlam ifade etmez ve samanyolu haber de yayinlanmazdi.
DIKKAT DIKKAT DIKKAT…
Lakin AFSV nin bu manifesto yazisi yayinlanali bir hafta olmasina ragmen, uzerinde sizin gibi pekcok akademisyen ve gazeteci yorumlar ve uyarilar yaparken halen daha taban bundan bilincli bir sekilde haberdar edilmiyor.
Her turlu ruya, rivayet, saglik haberleri, devlet imkanlari, is ilanlarinin paylasidigi gruplarda bu metne yer verilmiyor.
ISLER ESKI TAS ESKI HAMAM DEVAM ETSIN DIYE DIRENEN BIR GRUH VAR. BUNLAR TESBIT VE TASVIYE EDILMEZ ISE
Siz yazdiklarinizla kalirsiniz, millet ve memleket olarak acilar devam eder gibi.
En azindan siradan bir sirket gibi her kurusun hesabi her faaliyetin evvelinde fizibilitesi, sonrasinda feedback(artisiyla eksisiyle durum degerlendirmesi) yapilmali.
Herkes en azindan kendine ait imkanlari kullanirken gosterdigi dikkat ve hassasiyeti hizmet vakif vs imkanlarini kullanirken de gostermelidir en azindan.
YARIN HAKKIN DIVANI VAR. BU GUN TURKIYE DEKI ZULUMDEN KACARAK SIGINDIGIMIZ LIMAN HUKMUNDEKI BU MEMLEKETLER VE IMKANLAR AHIRETTE OLMAYACAK!
Bunlara ek olarak kurumların birbiriyle ve Hocaefendi ile iliskileri resmilesmeli. Mesela abiler toplantısı veya eyalet abilerinin Hocaefendi ile toplantıları hangi resmiyette olacak hangi sıfat ve haylilerle olacak bunlar da belirlenmeli. Bir karar kimler imza atmış belli olmalı. Abilik fesh edilmeli dönüşenlerin haklı yönü burası. Ya hersey resmî plakalı ve yetkili kişiler ayni zamanda sorumlu olmalılar yada gerçekten abicilik bu gayri resmi yonuyle fesh edilmeli.
Mesele bunlar yayınlandıktan sonra “evet ya yazili olmali evet ya hı hı…” demek degil! Zamaninda eleştirip dışlanma pahasina konuşmak!!!