Ana Sayfa Yazarlar Veysel Ayhan Hizmet, siyaset ve kabuğuna çekilmek…

Hizmet, siyaset ve kabuğuna çekilmek…

YORUM | VEYSEL AYHAN

“Siyaset cambazlığına giren bir adam, iradesine dikkat etmelidir çünkü siyaset karakteri bozar.”

Bismarck

“Sadece bir şey, bir şey olarak kalıyorum, o da palyaço. Bu beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir düzleme yerleştirir.”  

Charlie Chaplin

Siyaset nedir? Politika ile uğraşmak mıdır? Evet.

Yönetime talip olmak mıdır? Evet.

İktidar olmak için çalışmak mıdır? Evet.

Bir yerleri veya bir şeyleri kurtarır görünmek çabası mıdır? Evet.

Bunlar siyaset tanımı içine giren şeyler.

Ama siyaset, politikadan ibaret değil. İçerik değil, sunum ve oluş biçimi.

Her yerde ve her şeyde kullanılabilen bir usûl.

“Yönetme” ve “yönetilme”nin olduğu her yerde siyaset yapmak veya yapabilmek söz konusudur.

İnsanları idare etmek ve yönetmek siyasettir.

Siz bir dernekte veya vakıfta yönetici iseniz. Veya bir vakfın mütevelli heyetinde iseniz bir yönüyle “siyasi”sinizdir.

Ve bu siyaseti iki türlü yapabilirsiniz.

a- Şeffaf bir şekilde davranırsınız. Nasılsanız öyle görünürsünüz. Kimseyi “idare” etmezsiniz. İçiniz dışınız birdir.

b- Su-i niyetiniz yoktur ama insanları idare etmeyi “beyaz” yalanlarla ve “masum”  aldatmalarla yapabilmeyi bir marifet sanırsınız. Sürekli manevralar yaparsınız. Kırk tilkiyi aynı kümese sokup sonra kuyruklarını birbirine değdirmemeye uğraşırsınız. Konjonktüre göre konuşursunuz.

Ve sizden bahsedenler sizin için “iyi idareci” der.

Oysa siz “iyi idareci” değil, “iyi bir siyasi”sinizdir.

İnsan yönetmenin söz konusu olduğu her alanda bu tür bir yönetim şekli farklılığı olur. Ya ilki gibi davranırsınız veya ikincisi.

Sonuç olarak siyaset yapmak politikaya münhasır değildir. Büyük bir vakıf olsa veya minicik bir dernek, fark etmez. Yönetici iseniz, müdür iseniz, yönetim kurulunca vazifeli iseniz siz bir yönüyle siyasetçi olmaya açıksınız demektir.

Ya “a” gibi bir idareci olursunuz veya “b” gibi. Veya melez.

ASIL KONUMA GELEYİM

Ahirette en büyük sorumluluk her seviyede insan idare edenlerdedir. Sırat’ı geçmek herkes için zordur ama bir yönetici için fevkalade güçtür. Kul hakkına girmeden ve zulmetmeden insanları idare etmek çok az talihli insana nasip olur.

O nedenle de hem yönetici olup hem “temiz kalmak” hatta “veli” olmak binde bire nasip olur. Hükümdar ve halife olup aynı zamanda Allah dostu olan insan sayısı bilmiyorum kaç elin parmak sayısını geçer?

Bu tür insanlar “hayır”larının “seyyie”lerine üstünlüğü ile kurtulurlar. Ve bu pozitif farkın “toptan” oluşuyla yani miktar çokluğuyla az bir kısmı velayete erebilir.

Buna rağmen ahiret ve hesap her yönetici için karanlık bir kabustur.

EUZU BİLLAHİ MİNE’Ş-ŞEYTANİ VE’S-SİYASE

Bediüzzaman Hazretleri tehlikenin büyüklüğünü görmüş ve “Euzu billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyase” demiş. Yani “Şeytan ve siyasetten Allah’a sığınırım”.

Ama siyaset çok caziptir. Düz insan olmak herkesi tatmin etmez. Çoğu insan yönetme sevdasındadır. Ama yönetme ve siyaset yukarıda anlattığım gibi devlet idaresinden ibaret değil. Hayır kurumlarında, vakıflarda da siyaset mümkündür. İdarenin olduğu her yerde siyasi olmak tehlikesi vardır.

Her meslekten insanda siyaset meraklısı vardır. Böyle insanlar düz “Hizmet”le iktifa etmez. Kimisi halkı irşad etmek, insanlara tek tek el uzatmak varken bununla yetinmez. Görünmek ve yönetmek sevdasına tutulur, siyasete soyunur. “Memleketi” hatta “hizmet”i kurtarmaya kalkar. Bilip bilmediği işlere girer. Ve nihayet metamorfoz geçirir, kendini bitirir. Siyasetin yuttuğu o kadar alim vardır ki…

Çünkü siyasi davranma alışkanlıklarının yolu şeytanın tuzaklarına açıktır.

Neticeyi Bediüzzaman Hazretleri özetler:

“Bir salih alim, kendi siyasî fikrine uyan bir münafığı hararetle sena ve siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkit ve tefsik edebilmiştir.”

“Bir şeytan senin fikrine yardım etse rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa lânet edeceksin”

Bu tenakuz her türlü yönetimde söz konusudur. Her makam, kendisini hazmedemeyen insanı siyasete zorlar. Siyasi davranmaya iter. Bu tipler, eksiklik ve yetersizliklerini siyaset yaparak kamufle etmeye kalkar.

DÜZ İNSAN OLMAK

Hizmet içinde her insan için iki seçenek vardır.

Ya düz insan olup hizmet etmek veya hizmet kademelerinde yönetici olmak.

Yönetici olup meyve vermek verimli olsa da siyaset riskinden dolayı oldukça zordur.

Düz insan olmak ise nispeten risksizdir. Düz insanın, ahirette insanları kırıp dökmek, uzaklaştırmak, kaçırmak gibi bir vebali daha sınırlı olur. Toptan olmaz.

Düz insan olmak “birey” olmamak demek değildir. Düz insan, vereceği meyveyi siyasete bulaştırmayarak hormonsuz ve sağlıklı bir şekilde verir. Kaderin sunduğu tüm imkanları değerlendirir. Birey olarak dilediği mecrada arzu ettiği biçimde meyve verir.

Peki düz insan olmak, şahit olduğu yanlışlara boyun eğmeyi mi gerektirir?

Tabii ki hayır. Hizmet’in kaide ve kuralları bellidir. İsteyen her insan “Pırlanta serisi”, özellikle “İrşad Ekseni” ve “Ölçü ve Yoldaki ışıklar” … gibi eserleri okur. “Benim anayasam bu kurallardır” der. “Kimse beni bunları ihlale zorlayamaz.” diye düşünür.

KURALLAR İHLAL EDİLİRKEN…

Bu kurallar ihlal edildiğinde bana söz hakkı doğar.

Muhalefet şerhlerimi seslendiririm. İletirim. Duyurmam gerekenlere duyururum.

Dinin özü tebliğdir. Dinde zorlama yoktur. Bana düşen bir “mümin” olarak izahtır ve ikazdır. Baskı ve zorlama değil. İlzam değil.

Bir yandan “dinde zorlama yoktur” diye İslam’ın kucaklayıcılığını anlatmak diğer yandan “Hizmet’i şu biçimde veya bu usulde yapacaksınız yoksa karışmam” diye şart koşmak tenakuzdur.

Arzu ettiğim “iyi şeyler”in yapılmaması, yanlışların düzeltilmemesi durumunda bunda aşırı ısrar etmek ve enerji sarf etmek beni siyasi bir duruşa iter. Çözmek elimden gelmeyen ve yetki dairemde bulunmayan işlerde enerjimi tüketirim, zamanımı zayi ederim.

“Falanlar, filanlar” derim. “Onlar varsa ben yokum” derim. Dedikçe derim ama hepsi boşa gider. Sahada top oynamayı bırakıp tribüne çıkarım.

Siyasi parti taraftarına dönüşürüm.

Sonra istediklerim olmayınca “muhalefet partisi” mensubu “öfkeli bir gayri memnun” olurum.

Ben bir “birey” şuuruna sahipsem Hizmet etmem için hiçbir engel tanımam. Tohum olarak düştüğüm toprakta kök salarım. Bulunduğum noktada meyve veririm.

“Birey”, bir “koro”nun içinde olmadan da Hizmet edebilir. Kendi ayakları ve psikolojisi üstünde ayakta durabilir, organizasyon ve organik bağlara takılmaz. Gönül birlikteliği ile iktifa edebilir.

Fakat ben “birey” değilsem, inancım ve itikadım kitle psikolojisine veya bazı şahıslara dayanıyorsa, yapılan “siyasi” yanlışlar ümidimi kırar, meyve vermemi engeller. Kötümser hale gelirim. Heyecanım kaybolur.

Bediüzzaman bu tehlikeye işaret eder:

“Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalp ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Her bir dairede, her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var.

Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür.”

KIBLEYİ BULMAK KOLAY DEĞİLDİR!

Şimdinin sık görülen problemi bu.

Problemleri seslendirip dedikleri olmayınca küsüp ‘pire için yorgan yakıp’ kabuğuna çekilmek.

Oysa iç içe daireler var. En dış dairede yanlış gördüklerim beni kendi dar dairemde Hizmet etmekten alıkoymamalı.

Sol elim felç oldu. Çalışmıyor. Peki böyle bir durumda sağ elim onun üzüntüsüyle gönüllü olarak felç mi olmalı?

Sağ gözüm köreldi. Yas tutup sol gözümü kapatmalı mıyım?

Caminin içinde kıblesini şaşırmış, yanlış istikametlere doğru namaza durmuş birileri olabilir. -Ki her zaman olmuştur. Kıbleyi bulmak kolay değildir-. O yüzden günde en az 40 defa Allah’ım “Bizi doğru yola ilet.” (Fatiha, 6) diyoruz.

Ben insanlara doğru olduğuna inandığım kıbleyi gösterebilirim. İkaz edebilirim. Ama onları sarsamam, çekiştiremem. Sadece kibarca ikaz ederim. En fazla “sübhanAllah” derim. Ama hala aynı kıblede namaza devam ediyorlarsa bana düşen onlar için dövünüp yırtınmak değil kendi namazıma devam edip onlara dua etmektir.

3 YORUMLAR

  1. ademoglu
    islam peygamberinin hayat ve dine hizmet serancamesinden anliyoruz ki asil hedef birbirinin hakkina azami dikkat eden her turlu ser ve tahribi terk etmis ortak degerler etrafinda hayati orguleyip yasayan tikir isleyen karar alip uygulayan bir topluluk haline gelmek maksat bu durumda toplumun yoneticisi gerekmiyor toplum belli islere idareci atayip gerektiginde hesap soruyor. tabi menfaat yok ustune ustluk hesap sorulacaksa siyasetci dinin bireyi ve toplumu donusturmesine musade edermi etmez tabi ne eder islahata mudahale eder duzeni bozar taki toplum curusun ona gun dogsun. olaylari aslinda bir de bu istikamtte okumali.
  2. Sadık
    Veysel bey iyi noktaya yazının başında parmak basmış ama konuyu başka yere bağlamış. Olsun o da fena değil. Ama Dini gruplarin ya da hizmetin siyasallasmasi dogru ya da yanlis olabilir. Tercihe bağlı. Ve epey siyasallaştığımız bir gerçek. Hala da öyleyiz. Sorun "siyasetten uzagiz" deyip, bogazina kadar siyasete batan ikiyuzlu anlayista. Hizmet içi siyaset ise fecaat boyutunda. Bundan daha ahlak yoksunu bir dini anlayis olabilir mi? Ya siyaset yapma adına parti kur legal yola devam et ya da arkayı dolanma her ne farklı yol ile olursa olsun.
  3. Osman
    Veysel abi, Sadık beyin dediği gibi yazının başını okuyunca eyvallah Aro galiba bişeyler düzelecek diye, ümit ışığı doğdu içime lakin sonunu okuyunca topun tacı da geçmiş stadın dışına çıkmış olduğunu gördüm. Bu kadar güzel analizi yaptığınız halde neden halen siyaset ile milleti kullanmaya Kalkan’lara müdahale etmiyorsunuz?(Hizmet içinden bahsediyorum). Zaten son10 yılda olduğu gibi bana dokunmayan yılan hesabı arkamızımı dönelim yoksa müdahale mi edelim. Sizce hangisi doğru? Eğer müdahale etmekse, niçin yapmadınız- yapmıyorsunuz - yapabilecek misiniz? Lütfen yazabilirmisiniz.....