YORUM | AHMET KURUCAN
“Hizmet Nedir?” Mahmut Akpınar’ın Crab Publishing tarafından e-book olarak yayınlanan son kitabını ismi. Yayın günü 18 Ağustos 2023 olmasına ve ilk günden itibaren kitaptan haberdar olmama rağmen yeni okuma fırsatı buldum. Kitap Mahmut Bey’in TR724 isimli online yayın yapan gazetedeki konu ile alakalı yazılarının toplamından ibaret. Tabii makalelerden derleme her kitap çalışmasında olduğu gibi yazılar yazarı tarafından belli bir insicam altına alınmış, konu bütünlüğünü sağlamak, okuyucunun zihni canlılığını diri tutmak için üst başlıklar konulmasa da belli kategorik ayrımlar yapılmış. Kitabı okuma fırsatı olanların bunu müşahade edeceklerine kanaatim tam.
Önce yazar hakkında kısa bir değerlendirmede bulunacağım. Çok yakından olmasa da şahsen tanıdığım ve yazılarını takip ettiğim Mahmut Bey Siyaset Bilimlerinde doçent payesine sahip sahasının uzmanı bir insan. Lanet olası 15 Temmuz öncesi Türkiye’de Hizmet kurumlarından olan bir üniversitede dersler veren hoca. Ama bundan daha önemlisi kitapta çeşitli vesilelerle defalarca anlattığı gibi eğitim yıllarında Hizmet evlerinde kalmış ve İngiltere’ye zorunlu göç yapıncaya kadar da yapının içinde aktif görev almış birisi. Yani içeriden bir insan.
İçeriden insanların içinde bulundukları ve medyûniyet duydukları yapılar için objektif değerlendirmeler yapması zordur. Vefa, sadakat vurgularının yoğun bir şekilde ön plana çıktığı yapılarda bu zorluk katmerlenir. Bu yaklaşımın zihni arka planında İslami değerler önemli rol oynar. Ama Mahmut Hoca benim görebildiğim kadarıyla bunu aşmış, içeriden bir insan olmasına rağmen dışarıdan bir insan misali tenkide medar olan, piyasada çeşitli tartışmaların odağında yer alan hususlarda objektif değerlerdirmeler kaleme almış. Vefa deyip ilmi kriterleri dışlamamış. Sadakat deyip körü körüne bir bağlılık sergilememiş ve olan ile olması gereken arasındaki farkı kendi ilmi birikimi ve vicdani duruşuyla ortaya koymuş. Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi “Seni severim ama hakikati daha çok severim” demiş ve hakikatin temsilciliğini yapmaya çalışmış.
Yalnız en azından bunun kadar önemli bir başka yaklaşımı da şu olmuş: Mahmut Bey kalemi ile bunları kağıda dökerken hakikat tekelciliği içine düşmemiş. “Benim dediklerim doğrudur, bunun haricinde her türlü düşünce ve yorum yanlıştır” dememiş. Sadece kendi perspektifinden gördüğü doğruları yansıtmaya çalışmış.
Zordur bunu yapmak. Hem de çok zor. Ama bu zor aslında olması gerekendir. Gerçek vefa ve gerçek sadakat bunu gerektirir. Daha iyiyi, daha güzeli yakalamak bununla mümkündür. Bu cesareti gösterdiği, insafı elden bırakmadan bilgisi ve tecrübesini yansıttığı ve kullandığı yapıcı üslubundan dolayı Mahmut Bey takdiri fazlasıyla hak eden birisidir. Sağ olsun var olsun.
Yazar hakkında kısa bir değerlendirme yapacağım derken dikkatinizi çektiyse kitabın muhteviyatı adına da bazı ip uçları verdim. Verdiğim ilk ip ucu eleştirel düşünce, sorgulayıcı değerlendirmeleri içinde barındırması ki 15 Temmuz sonrası Hizmetin düşmanlaştırıldığı bir süreçte bu perspektifi kaale almayan hiçbir kitap sahih ve sahici olamaz. Devletin orantısız bir güçle ve bütün mekanizmaları ile Hizmete saldırdığı bir zeminde doğrularla yanlışların içi içe girdiği bir gerçektir. Özellikle yapagelmiş oldukları zulme mesned bulabilmek, onu Anadolu ve dünya insanının gözünde meşru gösterebilmek için kullanmış olduğu propaganda taktikleri okumayan, düşünmeyen, muhakeme etmeyen, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyen insanların zihninde ciddi dönüşümler meydana getirdi. Dolayısıyla bunların cevapları ile birlikte kitapta yerini alması çok önemlidir.
Benim Mahmut Hocanın bu kitabından gördüğüm en önemli ikinci nokta ise işte bu noktaya direkt atıf yaparak tabir caizse 12’den vurarak Hizmetin tarihi süreç içinde insanımıza, kültürümüze, dinimize kazandırmış olduğu artıları dile getirmesi. ‘Tamam dedikleriniz doğru ama bunları nereye koyacaksınız?’ dercesine unutturulmaya çalışılan yaşanmışlıkları anlatması şâyân-ı dikkat bir boyut. “Kafasına vura vura” denir ya halk arasında, devİetin orantısız gücüyle gerçekleştirdiği zulümlere, yalan, iftira, ithamlarla dolu propagandalarına karşı insanımızın kafasına vura vura, gözlerinin içine soka soka dünü resmetmesi çocuk kadar insafa sahip olan her vicdan sahibini düşündürtecek unsurlarla dolu. Hele Yusuf Bekmezci, Hacı Veli Amca, Şaban Kök Ağabey ve emsali insanlar üzerinden kendi şahitliğini de işin içine katarak yaptığı değerlendirmeler her türlü takdirin üzerinde.
Son bir husus, kitapta “Hizmet nedir ve ne değildir?” sorularına cevapla başlayan yolculuğunda Mahmut Hoca tenkide medar olan hemen her bir mesele hakkında alternatif çözüm önerileri sunmuş. Ben şahsen bunu çok değerli ve kıymetli buluyorum. Sosyal medya ağlarında yapıcı değil yıkıcı eleştiriyi merkeze yerleştirip “Vur Abalı’ya” yapan bazı insanlara bedel, bu hizmetin imkanları ile bir yerlere geldiği halde tam da kendisine ihtiyaç duyulan ve elini taşın altına koyması gereken bir zaman diliminde “Allahısmarladık” demeden çekip giden insanlara bedel sunduğu teklifler onun hala daha “ben içerideyim” diyen bir haykırışıdır aslında. Bu açıdan mesleği, bilgisi, tecrübesi, vicdanı, vefası ve sadakati gereği oynattığı kalemden hareketle bazılarının eleştirilerine maruz kalsa da hala aynı çizgide kalıp daha iyi, daha güzel ve daha doğrunun yakalanması için göstermiş olduğu çabaya şapka çıkartıyorum.
Daha çok şeyler yazabilirim bu 200 sayfalık kitap hakkında. Ama bu defa sizin okumanıza gerek kalmayabilir endişesini taşırım. Onun için yazılarını TR724’de parça parça okumuş bile olsanız iki-üç oturumda kitabı okumanız zihinsel bütünlük içine mevcudu tekrar etmenizi sağlayacak ve yeni ufuklara yelken açacaktır.
Mahmut Akpınar ve Crab Publishing başta olmak üzere kitabın biz okuyucularla buluşmasından emeği geçen herkese çok teşekkürler.
Bu birtek bana mi sacma geldi; koseyazilari biraraya getirilip ekitap haline getirilmis ki yazarin basligina gidip 20 yaziyi kopyalayip pdf haline getirmeyi artik siradan bir internet kulanicisi bile yapabilir. Bu ekitap icin bir de tanitim yazisinin yazilmasi.. Ne bileyim absurdlukler zincirlemesi.. Baslik Hizmet olunca boyle elestirilere kalkan olur diye dusunmeyin diye yazdim vesselam
Köşeyazılarından kitap yapmak herhalde Mahmut beyin icad ettiği bir şey değil. Köşeyazılarının hepsi hizmetle ilgili olmayabilir, bazı konularda fikrini değiştirmiş olabilir. Ayrıca yazıları kendi anlayışına göre sıraya koyması, bunları daha kolay okunur ve anlaşılır hale getirecektir. Özel meraklısı olmadıkça kimse vakit ayırıp o yazıları derleyip kitap haline getirmez. Size niye saçma geldiğini doğrusu anlamadım.
Eleştiri, şekle yapılmaz. Eleştiri fikre yapılır. Kitap çıkması yanlış değil, içindeki içerik yanlış /doğru olabilir. Köşe yazısından kitap olanı var, olmayanı var, sıfır ya da bir değil bu konu, biraz mantıklı yazalım kardeşler..
Asıl tartışılması gereken konu, Hizmet tabanının, taban diyorum çünkü yönetici kesimin umrunda olmadığı aşikar, Mahmut Akpınar ve benzeri akademisyenleri desteklememeleridir. Mahmut Akpınar, belli ki tüm gününü bu işlere ayırıp daha fazla işler ortaya koyamıyor.
Bize düşen patreon sayfasına girip bu gibi Hizmette aklı selimi temsil eden, toparlayıcı vazife gören insanları desteklemek olmalıdır. Mahmut Akpınar, bu güne kadar bu vazifeyi kıt imkanlarına rağmen yine de iyi götürdü veya tüm zamanını verebilse ne kadar güzel işler çıkarabileceğini belli etti.
Bu gibi tanıtım yazılarının da benim gözümde hiçbir değeri yok. İleride şartlar gerektirdiğinde bak ben de böyle tanıtım yazısı yazdıydım demekten başka fonksiyon ifa edemez bu yazılar. Etse bile bunlar zaten herkesin bir araya getirip okuyabileceği yazılar, yepyeni bir çalışma yok ortada.
Dolayısıyla iş bize düşüyor. Şu an cemaatte mikrofonu elinde bulunduranlar, o eski çok iyi bildikleri tahşidatı belli ki bilerek yapmıyorlar, yapanlar da mış gibi yapıyorlar. İsteseler, ortalama her bir Hizmet mensubundan ne yapar eder ortalama 10 Cent alır ve bu insanları ihya ederlerdi. İstemiyorlar. Öyleyse bu iş bizim işimizdir. Artık sürekli yukarıdan gelen taleplere göre bi şeyler yapma yaşını geçtik. Mahmut Akpınar’ın kafamızda canlandırdığımız şekilde yazmasını istiyorsak vazifemizi yerine getirmeliyiz.
katiliyorum. Patreon da daha cok destek olmak lazim Mahmut Akpinar ve diger yazarlara.
Ya kardeşim alkışlamayı da dene…
Ne olur…
Elin mi yorulur?
İnsanları şevkten salmak zevk mi veriyor?
Yapma be kardeşim..
Kitabı yapanlar bunu bilməz mi sence?
Sen deki mantık la bakanda ve bu yolda gidende varılan yer kurak ve hava bıkkınlık verir.. Yönünü bağ bostanların olduğu tarafa dönder..
Mutlu ol, mutluluk ver..
Öncelikle kitabı okumaya, analiz etmeye değer bulduğu için, ayrıca hak etmediğim takdirleri için Ahmet Kurucan hocamıza teşekkür ederim.
Yazılarını ilgi ile takip ettiğim Mahmut Akpınar’ın kitabını burada yorumlamanız çok güzel olmuş, teşekkür ederim. Bunun yanında, kitaba daha kolay ulaşmamız için yazıya bir link (kitabın satış linki) ekleseydiniz daha hoş olurdu.
Bir katkı..
Hizmetin tarihi süreç içinde insanımıza, kültürümüze, dinimize kazandırmış olduğu artıları…
İslam mı Hizmet’e kazandırır? Hizmet mi, İslam’a kazandırır?
Teşekkürler.. Mahmut bey Ahmet hocam.. Bu yazıları okuyunca umudum artıyor!
En önemli nokta eleştiriden korkmamak…!
İşte bütün mesele burada!
Eğer eleştirden korkuyorsan yok ol daha iyi ne işe yararsın! eleştirenleri susturmak için her türlü fırıldağı yapıyorsan kendi düşünceni kutsallaştırıyor ve hadsizce düşünceni objektif doğru yerine koyuyorsun demektir.
BEN ARTIK HİZMETİN BU ÇITAYI AŞMA YOLUNDA TARİHTE GÖRÜLMEMİŞ BİR MESAFE ALDIĞI KANAATİNDEYİM…!
Ama mutlaka bu yolda ayak sürtme ve geri adım atma adına içerden ve dışardan korku üfleyen ve hatta cahilce saldırılarda bulunanlar olacaktır. Zaten Müslüman tarihi bu örneklerle doludur. Cahil kitleleri korkutarak ve kutsalla Allah’la aldatarak özgür düşünce ve hürriyetçilerine yapmadığını bırakmamışlardır. O yüzden hep yerinde saymış hatta geriye gitmişizdir.
AMA BU SEFER YAPAMAYACAKLAR! Ne içerdeki iyi niyetli cahiller ne dışardaki kötü niyetli münafıklar bizi korkutamayacak ve kandıramayacaklar… Çok umutluyum hocam sevgili arkadaşlarım çok umutluyum!
Kant’ın da dediği gibi Halkın değişmesi çok uzun zaman alır. Ancak toplum Özgür olursa bu çok hızlı olabilir. Vesayetler kalkarsa toplum zamana ayak uydurabilir. Kısacası toplumun önündeki en büyük engel vesayet problemidir. Özgürlükçü Bediüzzaman ve Ebu Hanife gibi aydınlar bile maalesef en yakınları tarafından çok çabuk istismara uğramış gerçek ekolleri unutturulmuştur.. Ama bu sefer yapamayacaklar..
Dünyanın en zor işi değişim ve gelişimdir yani terakkidir. Çünkü bu özgürlüğe dayanır. Muhafazakarlık ya da mukaddesatçılık kadar toplumu zehirleyen ve uyutan ikinci bir tehlike yoktur. Çünkü vesayet bu duygulardan beslenir. İstemezük kadar kolaycı bir hayat yoktur..
Etkileyici bir izah
Hakaret ve Küfür olmadıktan sonra bütün YORUMLARA AÇIK olan Tr724 ü tebrik ediyorum. Bu arada samanyoluhaber.com sitesinin de AYNI CENTİLMENLİĞİ göstermesini sadece umuyorum..
👍