Hizmet Konferansı: ‘Bugünü yönetmek, geçmişi seçici olarak unutmak ve geleceği inşa etmek’

YORUM | AHMET KURUCAN

Önemli not: Aşağıdaki yazıyı dün bu sayfalarda yayınlanan Ekrem Dumanlı’nın Hizmet için dönüm noktası başlıklı yazısının devamı olarak okumalısınız. İki günlük çok yoğun geçen programı iyi bir takip ile hem gazetecilik formasyonunu hem de gözlem ve analiz yeteneğini konuşturarak enfes bir şekilde özetlemiş ve yorumlamış Ekrem Bey.

Amerika başta olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinde akademik düzlemde Hizmet’in kendisini teşrih masasına yatırdığı konferanslar olurdu eskiden. Sosyal bilimlerin değişik alanlarında uzman olan insanlar Hizmet ile alakalı yapmış oldukları çalışmalar sonucu kaleme aldıkları tebliğlerini bu konferanslarda sunar, peşinden müzakereler yapılır ve söz konusu tebliğler kitap olarak yayınlanarak kamunun hizmetine sunulurdu.

Teşrih masası tabirini bilerek kullandım. Zira bu konferanslarda hizmet hareketinin teorik düzlemde misyonu, vizyonu, değerleri, hedefleri pratik düzlemde de hayata taşımış olduğu projeleri sosyal bilim uzmanları tarafından masaya yatırılır ve değerlendirmeye tabii tutulurdu. Konusuna göre Hizmet gönüllüleri ile yapılan röportajlar, istatistiki çalışmalar, dünyanın sair ülkelerindeki benzer hareketlerle yapılan mukayeseler ve ilmi kriterler eşliğinde elde edilen sonuçlar paylaşılırdı. O konferansların hemen hepsine katılmış bir insan olarak söz konusu sonuçları üç kavram etrafında toplayabilirim: tebrik, tenkit ve teklif.

Bu defa da öyle oldu. 10 yıllık bir aradan sonra böylesi bir akademik konferansa California Devlet Üniversitesi ev sahipliği yaptı. Aynı üniversitede öğretim görevlisi olan Sophia Pandya’nın koordinatörlüğünde uzun bir çalışma sonrası gerçekleşen konferansta birçok akademisyen kendi çalışma alanlarında tebliğler sundu. Tebliğlerin yanında birkaç seans da yuvarlak masa tartışmaları yapıldı.

Konferansın başlığı “Hizmet Hareketi: Çağdaş Zorluklara Cevaplar.” Bu lafzi bir tercüme oldu. Anlam-yorum merkezli bir tercüme yapacak olsam şöyle derdim; Hizmet hareketinin varlığını tehdit eden çağdaş, güncel ve aktüel sorunlara karşı çözümler. Pekala sonuç ne oldu derseniz; yukarıda dediğim gibi tebrik, tenkit ve teklifler bu konferansa da damgasını vurdu. Bunların hepsi videolara kaydedildi, sayfalarca notlar alındı. Şimdi sıra SWOT analizi hükmüne geçen bu değerlendirmelerin karar alıcılar tarafından dikkatle okunması, tartışılması ve realize edilmesidir. Benim inancım bunun mutlaka yapılacağı istikametindedir. Aksi takdirde bu kadar çaba ve gayret halkla ilişkiler çalışması olarak kalır.

Şunu gördüm; hizmet gönüllülerinin hayatın tabii akışı içinde yapmış olduğu faaliyetler bu çalışmalara konu olmuş. 15 Temmuz sonrası mağdur, mazlum ve mağdurlara yapılan maddi manevi yardımlar mesela. İnsanımızın, bu insanlara sahip çıkmak benim insanı, dini, ahlaki, vicdani vazifem diyerek Allah’ın rızasından başka hiçbir şey düşünmeden yapmış olduğu faaliyetlerin hem bugün hem de yarınlarımız için hem o insanlar hem de toplum ve insanlık için ne türlü sonuçlar doğuruyor? Yapıldığında ne oluyor, yapılmasa neler olabilir? Sosyal bilimlerdeki sözgelimi “general resistent resourses” veya “sense of coherance” gibi kavramlarla ele alınıp anlatılan bu faaliyetlerin akademik dünyada araştırmaya değer görülmesi, üzerinde hem de üniversite bütçelerinden fonlar ayrılarak çalışmalara konu edilmesi dikkate şayandı benim için. Hapishanelerde kalmış kadınlarımız ile yapılan röportajlar sonucu kaleme alınan tebliğler, entegrasyon konusunda cemaat dayanışması, başka Müslüman ülkelerdeki benzeri cemaatlerle mukayeseler yapılarak kadınlarımızın sosyal hayata katkıları vb. konular ilk etapta aklıma gelenler. Ben inanıyorum, şimdilerde derslerde örnek olarak gösterilen bu çalışmalar yakın bir gelecekte üniversitelerin ilgili bölümlerinde belki müstakil ders olarak ele alınacak.

Bir başka dikkatimi çeken husus usta çırak ilişkisini yansıtan manzara oldu. Düşünenler çok iyi düşünmüş, doktora talebesi bazı kişiler de tebliğ sundu bu konferansta. Hizmet hareketinin dördüncü, Amerika ve İngiltere gibi batı ülkelerinde yaşayan mensuplarının ikinci ve üçüncü neslinden olan genç araştırmacılardı bunlar. Ele aldıkları konular tam da konferansın başlığına uygun modern zamanların en büyük problemlerinden bazılarıydı. Mesela cinsel tercihler ve bu konuda Hizmet hareketi ile Usuli Enstitüsünün görüşlerinin karşılaştırılması. Bir başka örnek, Hizmet hareketi yeni nesillerinin dünya görüşlerinin ve aidiyet duygularının analizi. Scott Alexander’in dediği gibi bunları hafife almamak gerekiyor. Tebliğlerin akademik kurul tarafından seçilmesi bir kenara bu gençlerin varlıkları ve yıllarını bu işe vermiş sosyal bilimcilerin huzurunda uluslararası konferansta cesaret edip, boy gösterip ana dilleri olan İngilizceleri ile sunum yapmaları bile başlı başına ayakta alkışlanacak bir hadise.

Bitirirken, Scott Alexander ilk günün akşamında bir konuşma yaptı. Orada Vijay Govindarajan’ın “The Three Box Solution: A Strategy for Leading Innovation; “Üç Kutu Çözümü: yeniliğe, değişikliğe liderlik etmek için bir strateji” kitabından bahsetti. Bu üç kutu, içinde yaşanılan zamanı ve problemleri yönetmek, seçici olarak geçmişi unutmak ve geleceği inşa etmek. Yazarın verdiği örnekler üzerinde bu üç kavramı uzun uzun anlattı. Yanında oturduğum değerli dostumun kulağına eğildim ve “Bütün bunları Hizmet hareketi ve faaliyetleri ile nasıl bağlayacak, ne tür bir ilişki kuracak merak ediyorum” dedim. Merakımı kısa bir sürede giderdi konuşmacı. Yaptığı mukayeseler sonucu şu cümlesi çok çapıcıydı: “Yenilik yoksa sadece mevcudu programlama ve yapma vardır.” Keşke konferans heyeti Scott Alexandar’dan izin alarak bu konuşmayı kağıda dökse ve kendisinin tashihinden geçirerek yayınlasa.

Konferansa hem akademik hem de lojistik anlamda emeği geçen, katkı sağlayan herkese teşekkürler. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. En nefret ettigim ifadelerden biri “keyif almak” ise digeri de “enfes” kelimesinin gerekli-gereksiz sürekli kullanilmasi. Ekrem Dumanlinin konuyla ilgili yazisinin neresi enfes. Belli ki, Hizmet´e bircok acidan bakan bir etkinlik olmus ve yazida bunlar birer paragraf ayrilmak suretiyle aktariliyor ve o iddiali “dönüm noktasi” havada kaliyor. Enfes olan ne ben onu anlamadim.

  2. Hocam , InsaAllah umid ediyorum ki bu yapilanlar hakli olarak ifade ettiginiz gibi Halkla Iliskiler calismasi olarak kalmaz.
    Keske yazinizda bir iki one cikan fikri de paylassaydiniz . Hele Ekrem beyin ki destanlastirma parlatma yani sadece PR.
    Mesela Amerikada ki charter school lar icin Hizmetle irtibatini inkar etmek, yalan soylemek kotu bir tercihtir, insanlari aptal yerine koymamaliyiz , hic bagimiz yok demek yerine bir gonul bagimiz var ama bu yaptigimiz Akademik calismalari pek etkilemez gibi realist bir aciklama yapilmasi da tavsiye edildi mi?

  3. Keşke bu kadar abartıya girilmese ,enfes kelimesini çok abartılı ve gereksiz buldum .Ve söylermisiniz Allah aşkına hizmette yeni olan ne var ?yıllardır aynı yol ve yöntemler sürüp gidiyor ,tabanın öneri ve sıkıntıları görmezden gelinmeye ,itaat et kurtul mantığıyla ne yaşanırsa yaşansın kulaklar duymamaya devam ,ayrıca Ekrem by keşke artk görünür olmaktan ziyade görünmeden hizmetine devam etse daha faydalı olur kanaatindeyim hem kendisine hem de yenillere fırsat verilmesi açısından.

  4. Sunulan bildirilerden durum tespiti ile kalmayıp, çözüm önerileri de sunanlar var ise keşke sitenizde yayınlansa. Gündeme getirilip tartışılmazsa, o öneriler arşivlerde kalacak, bir işe yaramayacaktır.

  5. Körler sağırlar birbirini ağırlar yazısı.
    Kurucan Dumanlıya pas atmış.
    Başka zaman da Dumanlı Kurucan a pas atar.
    Bu hikaye böyle devam eder gider.
    Bir önceki İhsan Eliaçık ile ilgili kurucan yazısına yazdığım temel eleştiriyi yorumlara almayıp “ eleştiriyi neden yazmadınız” diye sorumu yorumlara alan şark kurnazı arkadaş hakikaten şaka gibisiniz.
    Ama kötü ve münasebetsizinden

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin