YORUM | DENİZ AYHAN
Baştan belirtmek gerekirse Hareket’in son üç-dört yılını özetlemek gerek Türkiye’de gerekse de dünyanın farklı coğrafyalarında yaşadığı bir takım zorlukları betimlemek bu kısa makalenin konusu değil. Benzer şekilde, Hareket’in özellikle 2013 yılından bu tarafa kurumsal, mali, psikolojik ve hatta insani kayıplarını ifade etmek de bu kısa yazının amaçları arasında bulunmuyor.
Bu yazının esas konusu 2017 yılını temel kabul ederek harici bir noktadan bakıp Hizmet Hareketi’nin özellikle insan kaynağı boyutunun aktüel bir resmini çekmektir. Burada hudutları çok belirgin olmasa da kategorize edilecek insan tipolojileri nitelikleri üzerinden değil, içerisinde bulundukları fiziki ve psikolojik durumlarının yanı sıra, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Hareket ile yeniden kurdukları ilişki biçimleri üzerinden bir ayrıma tabi tutulacaktır.
Bu bağlamdan hareketle, kabaca bir tasnif ile Hareket’in insan kaynağını ‘hür olmayanlar’ ve ‘hür olanlar’ şeklinde ikiye ayırmak faydalı olacaktır. Hususiyle, Türkiye’de seksen binin üzerinde insanın Aralık 2013’ten bugüne tutuklanması ve bu insanların kahir ekseriyetinin Hareket’le ilintili olması, Hareket’in ‘hür olmayanlar’ güruhunun son derece geniş bir kesime tekabül etmesine sebep olmakta. Bu grubun an itibariyle bulundukları durumdan kaynaklı olarak Hareket’in bugününe ve yakın geleceğine dair kayda değer bir etki oluştur(a)mayacaklarını ifade edebiliriz.
Diğer tarafta fiziki şartları, psikolojik durumları itibariyle Hizmet Hareketi’nin gerek bugününe gerekse de yakın geleceğine etkisi olacak olan bir ‘hür olanlar’ grubu bulunmakta. Bu grubun temsilcilerinin Hareket’le olan ilişkilerini biraz daha açmak gerekirse, bu insanları üç ana gruba ve bu üç ana grubu ise ikişer alt grubu ayırmak mümkün. Hareket’in hür olan insanlarını özgür olmalarına rağmen içinde bulundukları durum itibariyle ‘mağdurlar’, ‘kafası karışık olanlar’ ve son olarak ‘aksiyonerler’ şeklinde ayırmak mümkün.
‘Mağdurlar’ kelimesi ile sınıflandırılan insanlara dair bir tanım yapılması gerekirse, bu insanların Türkiye’de ya da farklı ülkelerde Erdoğan rejimi tarafından baskılandığı, büyük ölçüde imkân ve hareket kabiliyetlerini kaybettikleri, bu sebebe binaen 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’yi terk ettiklerinin altını çizebiliriz. Bu grubun temsilcilerinin, iş dünyası, akademi, kamu sektörü, askeriye, emniyet gibi farklı birçok meslek grubundan oldukları artık bilinen bir gerçek.
Hareketin hür olan insanını temsil eden ikinci bir grup ise şüphesiz ‘kafası karışık olanlar’ şeklinde ifade edilebilir. Bu insanların asgaride buluşan müşterek özelliklerine baktığımızda genelde Hareket’in münevverleri denebilecek insanların karşımıza çıktığını görmekteyiz. Bu kafası karışık münevver kesimi de ikiye ayırmak mümkün. Bir tarafta Hareket’ten 15 Temmuz’un hemen akabinde uzaklaşan ve sessizliğe gömülen bir kesim var olmakla beraber, diğer tarafta Hareket ile bağlarını koparmadığı halde Hareket’i onlarca teamül üzerinden amansızca eleştiren bir entelektüel profili görmekteyiz. Bu insanların çoğunun idari yetkileri olmaması sebebiyle hareketin uzun erimli ve önemli kararlarında fazlaca etkiye sahip olmadığı bilinen diğer bir gerçek. Fakat, bu ‘kafası karışıklar’ grubunun gerek sessizlikleri ile gerekse de yer yer yıkıcı eleştirileri ile Hareket’in öteden beri üzerine titrediği bir takım prensip ve teamülleri aşındırdığı da belirtilmesi gereken önemli bir faktör.
Son olarak hareketin zihni berrak ve aksiyonerlik nitelikleri ön plana çıkan insan tipolojisinden bahsetmemiz de mümkün. Bu grubun temsilcilerinin ortak niteliklerine baktığımızda Hareket’in lideri ile gerek idari anlamda ilişkisi olan birinci ve ikinci jenerasyondan insanın olması, gerekse de hareketin lideri olan Fethullah Gülen ile özel/manevi bağlarla bağlı bulunmaları, bu grubun temsilcilerini ortak hareket etme ve yıkıcı tenkitlerden uzak durma amaçları etrafında birleştirmişe benziyor.
Tüm bu sınıflandırmalar göz önüne alındığında, Hareket’in yakın geleceğinde en büyük etkiye sahip olacak grubun zihni berraklar, diğer bir ifade ile idari yetkileri olan ve öteden beri yaptıkları işleri 15 Temmuz sonrası da yapmaya devam edenler olduğu anlaşılıyor. Diğer taraftan, bu ‘zihni berraklar’ grubunun ‘kafası karışıklarla’ nasıl bir etkileşimde olacağı da gerek Hareket’in içinde gerekse de Hareket’in dışında birçokları tarafından merakla izlenen bir konu olarak önemini korumakta.