Herkesi serbest bırakın ve davaları düşürün!

YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK

Adalet Bakanının Temmuz ayında yaptığı açıklamaya göre Cemaat suçlaması kapsamında 693 bin 162 kişi hakkında işlem yapıldı. Halen 67 bin 893 soruşturma ve 26 bin 893 dava devam ediyor. 122 bin 632 kişi hakkında da mahkumiyet kararı verildi. Bunlar sayı gibi gözüküyor olabilir ama her birisi eş, baba, anne, kardeş, çocuk yani 122 bin 632 insan hakkında mahkumiyet kararı verildi. Peki bu kişiler ne suç işlemişlerdi de haklarında en az 6 yıl 3 ay olmak üzere çeşitli cezalar verilerek cezaevine konulmuşlardı? 

Bu sorunun cevabını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dün yayınlanan Yalçınkaya kararıyla net bir şekilde vermiş oldu. AİHM kararda fazlasıyla hukuki ifadeler kullandığı ve hukuki ifadelerin de fazla teknik olması nedeniyle kararın ne anlama geldiğini ve suçlamaların gerekçesinin ne olduğunu şöyle izah etmeye çalışıyım.

AİHM verdiği kararla mealen şöyle dedi; Ey Türkiye tarafı anlattıklarınıza göre siz on binlerce kişiyi ‘hayatta olmayan bir kişiyi öldürmek’ suçlamasıyla tutuklamış ve cezalandırmışsınız. Ya da başka bir anlatımla, siz bir anda trafik kurallarını geçmişe yönelik değiştirmiş ve yeşil ışıkta değil de kırmızı ışıkta geçme kuralı getirmiş ve bu kuralı da 5 yıl öncesine götürerek 5 yıl önce yeşil ışıkta geçenleri suçlu ilan etmişsiniz diyerek yüzbinlerce insanın hayatta olmayan bir kişiyi öldürmekle suçlandığını, hayatta olmayan bir kişinin öldürülmesinin mümkün olamayacağı için yapılanın açıkça hukuksuz olduğunu belirterek ihlal kararı verdi ve sistematik hale gelmiş bu sorunun biran önce çözülmesini, cezaevinde olan insanların da derhal serbest bırakılmasını ve açılmış davaların da düşürülmesi gerektiğini söylemiş oldu. 

Evet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinde yer alan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin anlamı tam olarak budur. Bu maddeyi anlamak ve anlatmak kolay olmadığı için bu örnekler üzerinden izah etmeye çalıştım. Ne yazık ki yüzbinlerce insan ‘hayatta olmayan bir kişiyi öldürmek’ suçlamasıyla gözaltına alındı, çoğunluğu tutuklandı, bazıları işkence ve kötü muameleye maruz kaldı ve tamamı yıllarını, sağlıklarını, hayatlarını, işlerini ve ailelerini kaybetti. Bu süreçte kimse de çıkıp böyle bir suçlama olmaz demediği gibi yangına odun taşımaya çalıştı. Sonunda AİHM bu çılgınlığa, cinnet haline, akıl tutulmasına ve deliliğe dur diyerek hayatta olmayan bir kişinin öldürülmesi diye bir suç olmaz dedi. 

Konu Bylock kullanmak, Bankasya da hesap açmak, dernek ya da sendika üyesi olmak, sohbetlere katılmak değil konu olmayan bir suç varmış gibi insanların cezalandırılmaya çalışılmasıdır. İktidar oluşturduğu atmosferle olmayan bir örgütün varlığına herkesi inandırmaya çalıştı ve insanlar olmayan bir örgüte üye oldukları için tutuklanarak cezaevlerine atıldı. Yaşanan kaos, karmaşa ve tehdit ortamı nedeniyle suçlanan kişiler ‘siz ne yapıyorsunuz, bu söyledikleriniz doğru değil ben ne örgüt üyesiyim ne de suç işleme kastıyla herhangi bir eylem yaptım’ diye yüksek sesle bir şey diyemedi. Mahkemeler, savcılıklar, kolluk birimleri insanları zorla suçlu olduklarına ikna etmeye çalıştı. Suçlamayı kabul etmeyip masum olduklarını izah etmeye çalışanları da tutuklayarak, mahkum ederek cezalandırmaya çalıştılar.  

AİHM’nin verdiği tarihi kararı sonrasında yaşananların tam bir hukuksuzluk olduğu ortaya çıkmış oldu. Umarım karar sayesinde bu cinnet hali son bulur ve insanlar olmayan suçlardan tekrar gözaltına alınma, tutuklanma ve mahkum edilme zulmüne maruz kalmazlar. 

AİHM’nin dediği gibi sizin öldürüldüğünü iddia ettiğiniz kişi o tarihte zaten yaşamıyordu.  Dolayısıyla da hayatta olmayan kişi öldürülemez.  Bu nedenle mesnetsiz iddialarla cezaevinde tutulan herkes hemen tahliye edilmeli ve tüm davalar da düşürülmeli.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. “Konu Bylock kullanmak, Bankasya da hesap açmak, dernek ya da sendika üyesi olmak, sohbetlere katılmak değil konu olmayan bir suç varmış gibi insanların cezalandırılmaya çalışılması” değil. Bunlar olayı basite indirmeye çalışmak.
    -Devlet içinde niçin örgütlendiniz, nihai amacınız neydi. Bylock, vb. kullanmanız değil, buna neden ihtiyaç duydunuz, neyi gizliyordunuz.
    -Devletten maaş alan, sadaket yemini eden asker, polis, yargıç, öğretmen, vb. görev sırasında başka yerden emir alır mı. İmzacı sözde akademisyenler gibi davranmak ahlaki mi.
    -Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek, Harun Biniş cemaatçi mi, 15 temmuz gecesi askeri üste ne yapıyorlardı. Düğüne mi gittiler, arsa bakmaya mı.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin