YORUM | TARIK TOROS
Görüldü ve görülüyor ki moral üstünlük muhalefette.
Millet İttifakı, durduğu yerde dursa… Hiçbir şey yapmadan bu seçimi alır.
Yeter ki büyük bir hata yapmasın.
**
Erdoğan’ın hikâyesi bittiği gibi, planladığı projeler de elinde patladı:
TOGG’u sessiz sedasız piyasaya sürdüler, Kanal İstanbul’da çivi bile çakamadılar, EYT filan gibi müjdeler bekledikleri ilgiyi görmedi.
**
Üstüne peşpeşe felaketler yaşandı, yaşanıyor.
Doğa olayları birer afet değildir elbette.
Gelgelelim, üzerine oturacağı zemin hesaba katılmadan yapılan yerleşim planları yüzbinlerce insanın canına mal oldu, milyonlarcasını yerinden etti.
Halen de akıllar başa gelmiş değil.
Adamını bulan evine “hasarsız” raporu alıyor, çatlakları sıvayan kiracı bakıyor, başını sokacak çadırı yok “Allah reisi başımızdan eksik etmesin” diyor.
Reis de “Yıkılan yüzde 98 bina bizden önceki döneme ait” diyor.
Diyelim de öyle.
Kimse de çıkıp sormuyor:
“Yahu, 20 seneyi geçti iktidarsın, öncesi-sonrası mı var, bu süre tüm ülkeyi dönüştürmeye yeter, artardı.”
**
Hikâyesi bitti, muhalefeti kopyalıyor:
Kendi altılı masasını kuruyor, benzer biçimde “cumhurbaşkanı yardımcılarını” ilan etme derdinde.
Komik oluyor tabi.
Muhalefeti “koalisyon” diye kötülerken…
Kendi masasındakilere “dostlarımız” diyor.
Kaale alınır yanı yok, olmamalı da.
**
Fakat iki yönden hayra yormalı bunu:
İlki, Erdoğan’ın seçime asılması seçimle gidebileceği ihtimalini güçlendiriyor.
İkincisi daha önemli.
Beğenin beğenmeyin, bir ittifak topluyor.
Yetinmeyip muhalefeti bölmek için Muharrem İnce, Perinçek gibi “adaylara” lojistik destek veriyor.
İşte bu risk, muhalefetin tek aday etrafında kenetlenmesini zorunlu kılıyor.
Erdoğan, seçimi ilk turda alamayacağını biliyor.
Muhalefet de 50’yi bulamasın diye, oyları bölmek derdinde.
Onun için seçimi ilk turda bitirmek zorundasınız.
Diyebilirsiniz ki: “Muhalefet ilk turda bölünse dahi ikinci turda Kılıçdaroğlu lehinde birleşir, Erdoğan her türlü kaybediyor.”
Bu kadar emin olmayın.
**
Yerinde kim olsa, seçimden önce bavulunu toplardı.
Erdoğan’ın toplayacak bavulu yok, belki de hiç olmadı.
Kendi ve çevresinin rahatlığı, seçim mühendisliği ile masa üstünde galibiyet planı.
Daha önce yazdım, bir kere daha hatırlatayım:
Özer Sencar (Metropoll) anlatmıştı.
2019 Ankara belediye seçiminden önce yaptıkları yoklamalarda Mansur Yavaş rakibine 20-25 puan fark atarken… Sandıkta ancak 4 puan farkla ipi göğüslemiş. Çünkü ıslak imzalı tutanakların ancak yüzde 55’i merkeze ulaşmış. Parti ekipleri sandıkların tamamına yetişememiş. İstanbul’da ise sonuç tahmin ettikleri gibi gelmiş, çünkü tüm sandıklar kontrol altındaymış.
**
Şimdi tüm Türkiye söz konusu.
Deprem nedeniyle göç edenler var.
Başta Suriyeliler olmak üzere göçmen meselesi var.
10-11 ilde ilan edilmiş OHAL var.
Seçim güvenliği emanet edilmiş Süleyman Soylu var.
Güdümlü medya var.
Fahrettin’in trolleri var.
Yani anlayacağınız “var oğlu var.”
**
200 bin sandıkta…
Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçim pusula ve tutanaklarını eksiksiz biçimde denetlemeli, seçim günü, gecesi ve sonraki günler için çok iyi organize olmalısınız.
Tüm organizasyonu yedeklemeli, enerji kesintilerinden, jandarma-polis baskısına her şeyi hesaba katmalısınız.
Öteki türlü, sahada kazandığınızı masada kaybedersiniz.
**
Ülkeye musallat olmuş şebekenin iktidarı kaybetmemek için yapmayacağı şey yok, bu kimse için şaşırtıcı değil artık, çok iyi biliyorsunuz, öğrendiniz.
Kazanmak kadar kazandığınızı kabul ettirmek zorundasınız.
Her türlü çirkefliğe hazır olun.
Esadda her girdiği seçimi kazanıyor. Tayyipte illa ki kazanacak. Ama sorun şu; bir adam deprem yüzünden kazanabilir mi? Sel oldu o yüzden oylarım arttı ve kazandım diyebilir mi? Mesela yüzde 60 oy alsa insanlar merak ederler bu adam ne yaptı da oyu bu kadar arttı diye. Ortada oylarını arttırmasını gerektirecek hiçbir şey olmadığı için seçimi kazansa da hiç inandırıcı olmayacak.
O sanki ortada bir başarı varmış gibi seçimden kendini galip çıkartacaktı. Asgari ücreti arttırdım, eyt derken kazandım diyecekti. Ama tam gerekçelerini hazırlamıştı ki deprem oluverdi. Çıldırdı. İki gün kendine gelemedi. Sanki Allah onu engellemeye çalışıyordu. İnsanların hayatını güvene almak için hem de depremin geleceğini bile bile tedbir almadı. İnsanları kendi haline bıraktı. Hatta ölüme terk etti. Nereden bilsin depremin tam asgari ücret arttırıldıktan, eyt den hemen sonra geleceğini. Açığa düştüler. Depreme yakalananlar belki ihmal edilişi hafif sezinlemiş olabilirler ama deprem dışındaki Tayyipçi müslümanlar herkesin iki arabası olduğundan bahsetmeye devam ediyorlardı.
O yüzden bu kaçıncı açığa düşmeleri. 17 aralıkta suç üstü yakalananınca Tayyipçi müslümanlar onlara sahip çıkmışlardı. Korkmayın demişlerdi haram yiyicelere, size kızmayacağız diyerek haram kavramının zamanla çok değiştiği sahiplerine göstermişlerdi. Ama bu sefer depremde kendi müslümanları canını, malını kaybetmişti. Fakat depremden bir gün sonra herkesin iki arabası var diyen Tayyipçi müslümanı duydum. Depremden 2-3 gün sonra Hayırlı Cumalar şeklinde birbirlerine hiçbir şey olmamış gibi mesaj attıklarını gördüm.
Yani şunu anlıyoruz burada; Tayyipçi müslümanlar pes etmiyorlar, kolunu kesip yoluna devam ediyorlar. Tayyip onlara birkaç güzellik yaparak seçimde neden kazandığının gerekçelerini hazırlamış olacak. Mesela herkese 1000 tl dağıtacak. Sonra seçimde yüzde 60 oy alacak. Nasıl başardın diye sorduklarında herkese 1000 tl dağıttım ya! diyecek.
Esadda hep kazanmasını belki “uzun boylu, mavi gözlüyüm ya! Halk bana hayran, tapıyorlar” diyerek geçiştiriyordur.