YORUM | ALPER ENDER FIRAT
31 Mart 2019 mahalli seçimlerinde neredeyse ülkedeki bütün muhalifler tek bir adreste toplanmıştı. CHP’lisi, HDP’lisi, Alevisi, Kürdü, KHK’lısı AKP’ye karşı İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nu hem de iki kere belediye başkanı seçmişti. İlk seçimlerde 15 bin olan fark, seçimlerin iptal edilmesinden sonra 800 bine çıkmış, iktidar uzun yıllar sonra sandıkta ilk kez böyle bir hezimet yaşamıştı.
Bir adam seçimlerde Saray’ı iki kere yenmiş, Türkiye’nin en büyük şehrinin belediye başkanlığı koltuğuna oturmuştu.
İnanılır gibi değildi, muhalefet bayrağını alıp ülkeyi bu hırsız-zalim güruhtan kurtaracak yeni bir lider mi doğuyordu?
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Toplumsal muhalefet ondan böyle bir çıkış beklerken İmamoğlu beklentilerin tam tersi bir tutum içine girdi. Seçildikten hemen sonra Saray’dan ısrarla randevu talep etmiş ayağına kadar giderek kendisini Recep T. Erdoğan’a anlatmayı daha uygun bulmuştu. Bununla da kalmamış cenaze namazlarında Recep ile aynı safta kalmalara büyük özen göstermeyi de ihmal etmemişti.
Toplum AKP’ye başkaldıracak bir lider beklerken Trabzonlu bir müteahhit çıkagelmişti. Bu koltuğa Beylikdüzü Belediye Başkanlığından gelmişti ama her kalburüstü Doğu Karadenizli gibi o da aileden inşaatçıydı. Beylikdüzü’nü mesken tutmasının sebebi de buydu. Siyasetin gazına gelip malı mülkü risk altına atamazdı. Nitekim atmadı da, hemen Saray’a çıkıp ona rakip olmadığını altı üstü bir belediye başkanı olduğunu, uyum içinde çalışmak niyetinde olduğunu izhar etti.
Farklı bir CHP’liydi, herkesin hoşuna gidecek mesajlar veriyor, yeri geldiğinde Atatürkçü, yeri geldiğinde dindar, yeri geldiğinde başörtülülerin yanında duruyordu. Yeri geldiğinde laiklerin en hassas damarına mesaj veriyor yeri geldiğinde Kur’an okutuyor, AKP tabanına sıcak gelecek davranışlar sergiliyordu.
Hüsn-ü zan etmek için bahane arayan bakışlarımız bu tavırları; çatışmayan, uzlaştıran, ülkedeki her tarafı bir arada tutmaya çabalayan, herkesin ortak paydası olma gayretleri gibi okuyordu.
Taa ki İçişleri Bakanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesinde teftişe başlaması ve kayyım tartışmalarının gündeme gelmesinden sonra aldığı tavra kadar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanması tartışmalarının olduğu zaman İmamoğlu, sade suya tirit bir açılışta 15 Temmuz üzerinden, en çirkin AKP’linin bile kullanmaktan çekindiği sözlerle Hizmet Hareketine ithamlarda bulundu.
Güç sahiplerine benim siyasette bir ilkem, bir omurgam yok dedi. “Sizinle her şeye varım” demekti bu aslında. Bu tavır İmamoğlu’nu da herhangi bir AKP’li siyasetçi haline getirdi.
Adalet duygusu taşımayan, kendini bağlayacak bir ilkesi olmayan her siyasetçi potansiyel bir Recep T. Erdoğan’dır.
Sorun Hizmet Hareketine o çirkin sözleri söylemesi değil, adaleti ve insan haklarını pazarlık konusu yapıyor olması.
Samanyolu’nda programa çıkmak için Mehmet Şeyho’ya bir sürü aracılar gönderip şirinlikler yapan İmamoğlu şartlar değişince en iğrenç sözleri söylemekten imtina etmiyor.
Pazarlığa açık karakter profili bütün ötekiler için, hatta bütün muhalefet için son derece tehlikeli bir durumdur.
İnsanlar kişisel hayatlarında böyle davranabilir, ilişkilerini buna göre dizayn edebilir, böyle bir karakter sorunu kendisini bağlar. Ancak devlet yönetiminde nasıl tehlikeli biri haline geleceğini düşünebiliyor musunuz?
Bu konuyu daha iyi anlamak için bakınız Recep T. Erdoğan’ın siyaset serüvenine.
Bir takım güç odakları Bülent Arınç’ın ima ettiği gibi İmamoğlu’nu yıpranmış tükenmiş Erdoğan’ın yerine monte etmek istiyor olmasın?