YORUM | Av. FİKRET DURAN
Türkiye için “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesidir” denir.
Çok bilinmese de son yıllarda yargılanan avukat sayısı, gazeteci sayısının çok üstündedir.
Son birkaç yıl içinde 2000 avukat hakkında terör soruşturması açıldı.
Kimisi tutuklanıp sözde yargılama sonunda suçlu bulunup mahkûm edildi.
Kimisi mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra cezaevine girmek için gün sayıyor.
Kimisi ‘adaletiniz batsın’ deyip terk-i diyar eyledi.
Adalet Bakanlığı’nın açıklamasına göre sadece 2019 Yılında 470 avukat tutukluydu. 2019’un geneli değil, gensoruya cevabın verildiği tarihte tutuklu bulunan sayı bu.
Bu sayı ruhsatlı avukatları ifade ediyor, tutuklu stajyer avukatlar bu rakama dahil değil.
Gerçek sayı bunun çok üstünde.
Avukatlara yönelik terör (!) operasyonları 2020, 2021, 2022’de de devam etti.
Sonraki yıllara ait sayılar, bakanlıktan sorulmasına rağmen ısrarla gizleniyor.
İnsan haklarını ilgilendiren davalara bakan avukatlar hükümetin hedefi halinde. Hak temelli avukatlık yapanların susturulduğu, baskı altına alındığını görüyoruz.
Savunmasını yaptığı kişilere yöneltilen suçlamalarla özdeşleştiriliyor avukatlar. Örneğin terör dosyasına giren avukatlar terörden yargılanıyor.
Bununla ilgili söyledikleri bir yalan var: Onlar avukatlık faaliyeti nedeniyle yargılanmıyor.
Uydurdukları kılıf çok tanıdık: Terör faaliyeti…!
Terör kavramının cılkını çıkardılar.
Avukatların mesleklerinden dolayı yargılanmadığı, teröre bulaştığı iddiası koca bir yalan…!
Nereden mi biliyorum?
Yıllarca mahkeme koridorlarında birlikte duruşma sırası beklediğim, baro odasında çay içtiğim, bürosuna gidip geldiğim avukatlara açılan terör soruşturmalarından biliyorum.
Gözaltına alındıklarında avukatlara yapılan suçlamalardan biliyorum.
Hakkında soruşturma bulunan filanca kişi ile filanca tarihte telefon konuşmanız olduğu tespit edilmiştir. Açıkla…!
– İçerik var mı?
– Yok.
– Ne konuşmuşum?
– Sen söyle…! Konuşmuşsun işte, HTS kaydın var, hesap ver…!
Hakkında soruşturma bulunan filanca kişinin, filanca tarihte sana şu kadar parayı havale ettiği tespit edilmiştir. Bu havalenin sebebini açıkla…!
Tamam da bu adam zaten bu avukatın müşterisi, müvekkili.
Tabii ki avukatını arayacak
Tabii ki para gönderecek.
Önce, ürettikleri suçlamaları gizlemek için dosya hakkında kısıtlama kararı veriyorlar. Sonra yalan haberlerle toplumu manipüle ediyorlar.
“Şurada terör operasyonu yapıldı…! Şu kadar avukat gözaltına alındı.”
Yalan, külliyen yalan…!
Olsun toplum yiyor. Yemese de yer gibi yapıyor.
Daha sorguya girmeden, cezaevine götürecek aracı garajda hazır ediyorlar.
Apar topar tutuklayıp hapse atıyorlar.
Bir yıl sonra iddianame yazılınca dosyanın boş olduğu görülüyor.
Yukarda sorduklarından başka ne var? Hiçbir şey.
Ortada ne suç var ne terör.
Dağ fare doğuruyor.
Yok böyle bir şey.
E o zaman neden tutukladınız avukatı?
Cevap çok basit; tekerlerine çomak sokuyor.
İtirazı sevmiyorlar, çünkü kuralları sevmiyorlar.
Yasa tanımıyorlar.
Konu mesleki faaliyet olunca, avukat hakkındaki soruşturma özel bir usule tabi oluyor.
Mesleki faaliyet değil, terör diyerek soruşturma prosedürünü aşıyorlar.
Kanunu devre dışı bırakıp, arkasından dolaşıyorlar.
Önce Adalet Bakanlığından izin alınması gerekir.
Polis kafasına göre avukatın evini basamaz. Karga tulumba gözaltına alamaz.
Savcı olmadan evini arayamaz.
Bu da yetmez, barodan bir avukatın gözlemci olarak hazır bulunması gerekir.
Ne mülakat ne de ifade adı altında soru sorulamaz.
Terör deyince bunlara gerek kalmıyor. Vur kır, kır gir oluyor.
Sadece terör soruşturmaları ile kıskaca alınmıyor avukatlar.
- Ruhsatları gasp ediliyor. Canı öyle istedi diye, Adalet Bakanlığı kimi avukat adaylarına ruhsatlarını vermiyor. Ruhsatı verilmeyen binlerce stajyer avukat var.
- Hakkında soruşturma başlatılan avukatları, keyfi bir şekilde bazı davalardan yasaklıyorlar. Daha yargılaması yapılmadan mesleğini yapamaz hale getiriyorlar. Dosyasına baktığı kişiyi de bir anda avukatsız, çaresiz bırakıyorlar.
- Avukatın cezaevindeki müvekkiliyle görüşmesini engelliyorlar. Avukat görüşlerinde olmadık kısıtlamalar getiriyorlar. Avukatla tutuklu arasına gardiyan dikip, konuşmaları not ettirip tutanağa döktürüyor, hatta kaydettiriyorlar. Avukat-müvekkil gizliliği hak getire…
- Kısıtlama kararı ile soruşturma safhasında avukatların evrak inceleme yetkisini kısıtlıyorlar. Avukat vekalet sunuyor ama dosyaya ulaşamıyor, inceleyemiyor, belge alamıyor. Suçlamanın ne olduğunu bilmeksizin savunma yapmaya zorlanıyor.
- Hakkında soruşturma başlatılan avukatların malvarlıklarına el koyuyorlar. Avukatın, yıllardır dişinden tırnağından arttırıp satın aldığı evini bloke edip satışını yasaklıyorlar.
- Keyfi bir şekilde vergi cezaları, SGK cezaları kesiyorlar.
Avukatlık, itiraz mesleği.
Avukat Hasan Çabuk’u da itiraz ettiği için tutukladılar.
Yangın tüpünden, kapının boy ölçüsünden yurdu kapatamazsınız dediği için. Sohbette bulunmak suç olmaz dediği için varlığından rahatsız oldular.
Ömrünün son günleri hukuk içinde bunlarla mücadeleyle geçti.
Güzel bir yazı; elinize sağlık.
2019’da tutuklu avukat sayısı:470. “Avukatlara yönelik terör (!) operasyonları 2020, 2021, 2022’de de devam etti. Sonraki yıllara ait sayılar, bakanlıktan sorulmasına rağmen ısrarla gizleniyor.”
Bu nasıl bir adalet, nasıl bir Adalet Bakanlığı ki, sayıları bile alamıyorsun?
Sonra bir kalkıp: “eğer Türkiye diktatörlük olsa, sen bu soruyu soramazsın” diyor.
Zulmediyorlar. Devleti terörize edip, insanları soru sormaktan, hakkını aramaktan korkar hale getiriyorlar. Hakkını aramak isteyenleri avukat bulamaz hale getiriyor, davaları kabul eden avukatları da suçlu sayıyor, terörize ettikleri yargıyla soruşturma açıyor, tutukluyor, cezalandırıyorlar.
“2020, 2021, 2022’de kaç avukat tutuklandı?” diye soruyorsun; cevap bile vermiyorlar.
Türkiye diktatörlük değil öyle mi? Diktatörlük olsaydı soramazdık öyle mi?
Soruyorsun da ne oluyor? Devlet yetkililerinin, sokakta benim gibi basit insanlar tarafından da değil, bu ülkenin parlamentosundaki milletvekillerinin sordukları soruya/sorulara bile, saat değil, gün değil, hafta da değil, yıllarca cevap bile vermedikten sonra…
Soruyorsun da ne oluyor?
Hükumet rejime çalışanlar kararı çoktan vermiş.
Mahkemelere ne ihtiyaç var diye sorarım.
Herhalde dışarıya göstermelik
Bugüne kadar bu ülke yine iyi ayakta durabilmiş dagılmamış diyesi geliyor insanın.
Burada suçlular birbirlerine bağlı oldukları için olsa gerek.
Müslümanlar (Tayyipçiler, Perinçek müslümanı, tarikat&cemaatler) tek tip insan istiyorlar. Milyonlarcası hizaya girmiş hazırol vaziyetinde bulunulması isteniyor. Tek komutla herkesin sağa dönmesi, tek konutla herkesin sola dönmesi isteniyor. Burada amaç herkese arkanı dön komutunu verdiğinde ön tarafta leş yiyiciler ganimetleri ulusal ve uluslararası çıkar gruplarıyla malları paylaşmaktır. Ama arada itaat etmeyip dönüp bakanlar oluyor. Herşeyi öğreniyorlar. Türklerin tek tipleştirmesi ile itaat altına alınması bir annenin hareketli çocuğunu kendisini uğraştırdığı için dayakla sindirmeye çalışmasına benzer. Bu sayede anne rahat eder, bacak bacak üstüne atar ve keyfine bakar. Ama bazıları dayağa rağmen sorgulama, merak dürtüsünü yenemiyor. Bunların terörist olması kimin gözünden bakıldığına bağlı. Kendi gözlerinden baktıklarında haksızlığa uğradıklarını düşünecekler. Ama Kötü adamın gözünden bakıldığında bunlar düzeni bozan yaramaz insanlar. Tayyipin ve onun müslümanları gözünden bu yaramaz insanlar düzene uyum sağlamadıkları için teröristtir. Yani kendi açılarından Tayyip tipi müslümanlar haklılar. Düzene sende ayak uydur, niye sesini çıkarıyorsun? niye soru soruyorsun? diye soruyorlar.
Tek tipleştirmenin de artıları var ama insanı insan seviyesinden hayvan seviyesine indirmen gerekiyor. Çünkü soru sormayacaksın, sorgulamayacaksın. Bunu tabi müslümanlara açıktan söylemek hoş olmaz. Bunun yerine insan özelliği gösteren yani sorgulayan kişileri terörist olarak tanımlamak ve terörist olarak tanımlanan insanları, insan oldukları için cezalandırarak insan olmanın kötü birşey olduğunu müslümanlara öğretmek. Bu sayede müslümanın içinde insani bir uyanış olursa, o uyanışı hayvani yönüyle bastırmış oluyorsun. Zamanla kimse insani bir yönü uyanacaksa tövbe tövbe diyor ve nasıl ben sorgularım diye kendine kızıyor. Kürtler nasıl Apoyu sorgulayamazlarsa Tayyipçi müslümanlar, tarikatçı, cemaatçi, ışidçiler de Tayyipi sorgulayamaz. Sorgulamak günahtır, terördür, cezadır, afarozdur, dayaktır, dışlanmaktır, kafir olmaktır, Kılıçdaroğlucu olmaktır, dinden çıkmaktır.
[…] YORUM | Av. FİKRET DURAN Türkiye için “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesidir” denir. Çok bilinmese de son yıllarda yargılanan avukat sayısı, gazeteci sayısının çok üstündedir. Son birkaç yıl içinde 2000 avukat hakkında terör soruşturması açıldı. […]