HABER-YORUM | HAKAN TANER
Türkiye 35 yıldır mücadele halinde olduğu terör örgütü PKK’yı ve uzantılarını yerinde etkisiz hale getirmek için bir kez daha sınır ötesi harekâta başladı.
Türkiye’nin bölgede ne kadar ilerleyeceği, ne kadar kalacağı ve bu harekâtttan elde edilecek sonuçlar henüz net olmasa da bazı tahminlerde bulunmak mümkün. Bu operasyonun birkaç hedefi var…
Hükümet bu operasyonla içeriye, dışarıya ve teröristlere ayrı ayrı mesaj vermek istiyor.
İÇERİYE DÖNÜK HEDEFLER
Malum olduğu üzere ekonomik realite siyasi otoriteyi zayıflatıyor. İşsizlik, kapanan işyerleri, ülkeyi terk etmeye devam eden yabancı sermaye, ödenemeyen borçlar, zamlar ve bunalan bir halk…
Son dönemde tüm sektörlerde banka borçları yeniden yapılandırılmakla meşhur. Enerji sektöründe tam 7,5 milyar dolar borç bankalarda yeniden yapılandırıldı.
Ekonomik kırılganlık ve çözümsüzlük içerisinde bütün bunların üzerindeki birleştirici tek unsur din ve milliyetçilik.
Artık klişe haline gelmiş olan “ülkenin birlik ve beraberliğe muhtaç olduğu şu günlerde” gibi ifadeler tedavüle girdiği andan itibaren anlaşılıyor ki eleştiri zorlaşmış, farklı düşünenler için etiketler hazırlanmış demektir.
Bu söylemle birlikte suskunluk sarmalı da başlamış demektir.
Nitekim sosyal medyada harekâtı eleştiren, tweet atan ya da haber yapan birçok kişi gözaltına alınarak sorgulama ve merak etme minumuma indirilmiş oldu.
İktidar rahat hareket edebilmek ve istediği neticeleri elde edebilmek için tüm imkânları seferber edecektir. Bunun bir adım sonrası Olağanüstü Hâl’in (OHAL) tekrar aktif hale getirilmesi olabilir.
Bu noktada bir gerçeği ifade etmeliyiz: Fiziki sınırları korumanın yolu zihinsel ve toplumsal sınırları ortadan kaldırmakla mümkündür. Bir ülke kendi içerisinde toplumsal kutuplaşmaları ve zihinsel bölünmeyi teşvik ediyor ve buradan rant elde etmeye çalışıyorsa dışarıya karşı hem itibarını hem de geleceğini riske atar.
İnsanları korkutarak, sindirerek belki amacınıza ulaşabilirsiniz, fakat, mutsuz, huzursuz, fakir fukara ve sevgisiz bir toplum ortaya çıkarırsınız ki böyle bir toplumda kimse ne yaşamak ister ne de mutlu olabilir.
DIŞARIYA DÖNÜK HEDEF
İktidarın bu operasyonla dışarıya dönük olarak verdiği en net mesaj, “Eğer beni desteklemez ve mani olursanız 3 milyon 600 bin mülteciyi serbest bırakırım. Bunları bırakmamı istemiyorsanız taleplerimi karşılamak zorundasınız.” oldu.
Bu durum doğal olarak konunun muhatapları tarafından irite edici bulunmakla kalmadı, çok da ciddiye de alınmadı.
Recep Tayyip Erdoğan, “Mülteciler için şu ana kadar 40 milyar dolar harcadık. Bir 40 milyar dolar daha harcarız.” derken hem içeride hem de dışarıda, “Bu kadar paran varsa kendi ülkenin vatandaşlarının refah ve mutluluğu için harcamalısın.” tavsiyesi ile karşılaştı.
Askeri harekâtır dışarıya dönük kısmında şu net bir şekilde anlaşıldı ki ABD Başkanı Donald Trump kendisi hakkında başlayan azil sürecini ve eleştirileri unutturmak istiyor. Bu onun için iyi bir fırsattı ve bu fırsatı değerlendirdi.
Zaten tutarsız ve ilkesiz biri için sözlerinin birbirini kendi içerisinde yalanlaması ve itibarsızlaştırması çok da umurunda değildir.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetine gelince Saray çevresi ve de iç pazara başka, dışarıya bambaşka açıklamalarıyla kafa karıştırmaya devam ediyor. Bu ikircikli durum gerçeğin anlaşılmasını zorlaştırsa da dikkatli gözlemciler doğruyu yanlıştan ayırmakla artık ustalaştı da hedeflenen ile beyan arasındaki tenakuzu çok rahat çözümleyebiliyorlar.
HAREKÂTIN SONUNDA NE OLUR?
Askeri harekât aynı zamanda savunma harcamalarının katlanması demek. Bu maliyet artışı ekonomisi zaten kırılgan olan Türkiye ekonomisi daha da zayıflar.
Trump biraz zaman kazanmış olur.
İç meseleler ertelemiş, fakat çözümü daha da zorlaşmış olur.
Suriye bataklığına girmek kolay, fakat çıkmak zordur.
Dış güçler Erdoğan ile Esed’i aynı masa etrafında buluşturur.
Türkiye PKK belası ile uğraşırken buna ilave IŞİD ile de başa çıkmak zorunda kalır.
OHAL geri gelir, özgürlük ve hukukun alanı daha da daralır.
Türkiye yabancı ülkelerden gelen mültecilere ev sahipliği yapma karşılığında Avrupa Birliği (AB) fonlarından bir miktar daha para alır.
PKK terör örgütünün arkasındaki güçler desteğini çekerse ya da Türkiye bu desteğin kesilmesini sağlayabilirse PKK dağılma sürecine girer ki bu harekât ancak o zaman başarılı olmuş sayılır.
Bu harekâtla birlikte hedeflenen amacın bu olduğunu düşünüyorum.
Aksi takdirde Erdoğan’ın daha ilk günden “Herkesi AKP’ye üye olmaya davet ediyorum.’’ davetine bu safhadan sonra icabet edeceklerin çok sınırlı kalacağı gün gibi aşikârdır.