AHMET KURUCAN | YORUM
Siz hiç kitap okurken, yazarının ya da hakkında kitap yazılan kişinin sizinle konuştuğunu kulağınızla duydunuz, gözünüzle gördünüz mü? Ben duydum ve gördüm.
Nasıl mı? İsmet Macid Bey; sınıf arkadaşım, dostum, ağabeyim, kardeşim Merhum Halil Şimşek Hoca hakkında bir kitap yazmış. Kitabın adı: “İlim, İman ve Hizmet Yolcusu Halil Şimşek Hoca.”
Hatıratından parçalar, onunla münasebeti olan insanların hatıralarından kesitler, çeşitli konuşma ve sohbetlerinden örnekler, vecizevâri güzel sözlerinden bir demet ve hayatın tabiî akışı içinde uygulamalarını aktarmış.
Yukarıda saydığım her bir karede, her bir cümlede, her bir hatıratta onun benimle konuştuğunu hissettim. Sanki karşımdaydı. Sanki Köşe Camii’nden hutbe veriyordu. Sanki beni Köln’de ilk alınan binayı gezdiriyordu. Sanki Mekke’de, Zühre Lokantası’nın üzerinde, taze hurma ve içinde taze naneler olan çayları yudumluyorduk.
Sanki… sanki… sanki…
Kitap şunu gösteriyor: Halil Hoca, arkasında çok derin bir iz bırakmış. Köyde yakılan kış ocaklarından Avrupa’da satın alınan Hizmet binalarına; çocukluk şiirlerinden umre hatıralarına; ilahiyat yıllarındaki talebelik ve imamlık hayatı hatıralarından baba ocağında öğrenilen cömertliğe; Kur’ân ve Risale-i Nur’un neşrindeki sebatkâr gayretlerinden eşi ve çocuklarıyla olan münasebetlerine kadar…
Halil Hoca’nın hayatı, sade ama sarsıcı örneklerle bezeli, tam bir irfan yolculuğu. İsmet Bey de bu izi, elindeki kalemle adeta bir tablo hâlinde sunmuş bize. Bahsettiğim irfan yolculuğunun hem dışa yansıyan kapsamlı boyutunu hem de insanın iç dünyasına derinlemesine dalan, sarsıcı ve derûnî yanını başarıyla aktarmış.
Bakın şu duaya: “Allah’ım, Seni sevmek istiyorum. Sana kul olmak istiyorum. İnsanlara, insanlığa hizmet etmek istiyorum. Bir sadaka-i câriye bırakmak istiyorum…”
Etkilenmemek mümkün mü? Bu dua cümlesi, bir insanın iç dünyasını yansıtan edebi bir beyan değil mi? “İyi ama dua nerede?” diyebilirsiniz. Baştaki “Allah’ım!” nidası var ya! Sonunda bizim alışık olduğumuz tarzda “Ver, ihsan et, lütfet, kabul buyur!” demeye gerek var mı? Her şey O’na ayân değil mi?
Halil Hocam’a seslenmek istiyorum sizlerin huzurunda:
“Dostum, kardeşim, sınıf arkadaşım Halil Hocam… Seni anlatmak kolay değil. Çünkü sen bir kitaba sığacak biri değildin. Sen, hatıralarda yaşayan, tebessümle anılan, gıyabında hüsn-i şehadetle uğurlanan nâdir insanlardandın.
İlim yolunda yürüdün, imanla yaşadın, hizmetle yoğruldun. Dünyadaki fani varlığın itibariyle seni kaybettik ve ebediyete uğurladık ama sadece herkes gibi fani olan cesedini değil… Biz aynı zamanda sende tecessüm etmiş olan ahlâkı, asaleti, sadakati, sevdâyı, cömertliği, nüktedanlığı uğurladık.
Uğurladık uğurlamasına ama senin geride bıraktığın izler, dokunduğun kalpler, yetiştirdiğin insanlar hâlâ dimdik ayakta ve binlerce Halil Şimşek olarak konuşuyor ve koşuşuyor dünyanın dört bir bucağında.
Derin ve silinmez bir iz bıraktın Halil Hocam yaşadığın fani hayatında ve öldün. Hayır, sen ölmedin! İz bırakanlar ölmez. Kalplerde, gönüllerde yaşıyorsun ve yaşayacaksın. İsmet Macid Bey’in kaleminden dökülen bu kitap da nesiller boyu yaşamana vesile olacak en büyük vesilelerden biri.
Halil Hoca’yı yakından tanımış biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; bu kitap, hem onun adını yâd etmek hem de bu devrin gönül erlerine bir pusula sunmak açısından kıymetli bir emanet. İsmet Macid kardeşime bu vefakâr ve içten çalışması için gönülden teşekkür ediyorum.
Rabbim, Halil Şimşek Hocamızın amel defterini açık eylesin. Bu kitap, onun adına bir sadaka-i câriye olsun. Rabbim bizleri de onun gibi hizmetin yükünü neşeyle taşıyanlardan eylesin.
Kitabı incelemek ve satın almak için linke tıklayabilirsiniz…
Halil hocamla1987 veya 1988 li yilada Ankara Emekte ki kent apartmanda ki ışıkevinde karşılaştık ,ben üniversite öğrencisiydim o zaman , Halil hocam bana Sen SEYİTMİSİN diye sordu ben de bilmiyorum dedim ve hala da o sornun cevabını bilmiyorum ama babamın ismi SEYİT idi ,bir gün sonra rüyamda kendimi Sızıntı dergisinin kapağında bir resim olarak gördüm ,biraz daha esmerdim ama saçım düz olarak değil, kıvırcık olarak ve arap kıyafetleri içinde gòrdüm kendimi ,o gün keşke Seyit olsaydım diye çok sevinmistim ve ümitlenmiştim o zaman ama şimdi Seyit olduğumu ögrensem üźuntülerim katlanacaktır belki ,çünkü BEN O EFENDIMİZE s,a.s YAKİŞİR BİR HAYAT YAŞAYAMADİM ,HAYATİMİN BIR DÖNEMINDE DİYE , O s.a.s BENIMİMLE BİR TORUNU OLARAK UTANACAK DİYE çok korkuyorum, inşallah bu utancla karşilaşmam oteki dünysda da..