Ana Sayfa Yazarlar Erman Yalaz ‘Bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar’

‘Bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar’

YORUM: ERMAN YALAZ

Bu yazının başlığı ve ana fikri, sözlerin kime ait olduğu, en son paragraf ve cümlelerde yer almaktadır. Sabrınıza sığınarak, demokrasi, insan hakları, eğitim, seçim, devlet, siyaset ilişkilerine, teröre dair ‘zamanın eskitemediği’ tarihi tespitleri ve düşünceleri paylaşacağım. Biz gazetecilerin en çok dikkat ettiği şey 5N 1K kuralıyla, neyin nerede nasıl olduğunu, kim tarafından yapıldığını, kimin ne söylediğini yazmaktır. Bu hep önceliklidir. Bu kez kuralı alt üst ederek, sadece ‘ne söylendiğini’ kaleme aldım. Son paragrafta bunu izah edeceğim. Buyrun başlayalım.

DEMOKRASİ-İSLAM

“İslam’ı demokrasiye, demokrasiyi İslam’a zıt görmek yanlıştır. Dinin emirlerinin zaten yüzde 95’i ferdi ve ailevi hayatı içerir. Zaten onlar yaşanıyor. Devleti alakadar eden yüzde 5 nispetindeki  meseleler demokrasi iyi değerlendirilse büyük ölçüde halledilebilir.  Bunun ötesinde başka şeyler düşünülüyorsa,  Türkiye’nin durumu bazı şeylere müsait değil.  Demokrasi bir süreçtir, geriye dönülmesi mümkün değildir.” (…) (20 YIL ÖNCE)

“Demokrasi bütün dünyada yaşanan bir vetiredir. Gerçekten de daha mükemmeli, daha âlâsı bulunmadan ne dünyada, ne de bu dünyanın bir parçası olan Türkiye’de geri dönülemez” (…) (20 YIL ÖNCE)

“Hiçbir siyasi parti ile hiçbir zaman böyle bütün bütün aynı çizgide olmadık. Hangi parti olursa olsun bu yani MHP de olabilir, CHP de olabilir, AK Parti de olabilir, ANAP, DYP de olabilir. Bunların isabetli işlerini desteklemek insani vazife…” (…) (2 YIL ÖNCE)

“İslam’ı demokrasiye, demokrasiyi İslam’ a zıt görmek yanlıştır. İslam’ın da tam yaşanamadığı dönemlerde belki halihazır demokrasiden geri olmuştur, mesela insan hakları çiğnenmiştir, devletin başında müstebit insanlar olmuştur. Bütün bunları bazı aydınlar da ifade ediyorlar.” (…) (22 YIL ÖNCE)

“Nitekim referandumda ben şimdiye kadar hiçbir zaman demediğimi dedim. Bu bir demokratik bir açılımdır, demokratik bir referandumdur. Bu mevzuda herkes evet demeli. HSYK vs. demokratik çerçevede şekil almalı, dedim.” (…) (2 YIL ÖNCE)

AK PARTİ-MÜSTEBİT İDARE

“Birtakım insanlar her şeyi kötüye kullanabilecekleri gibi İslam dinini de kötüye kullanabilir ve müstebit bir idare için dini istismar edebilir. Fakat bu, İslamiyet’in müstebit bir yanı olduğu manasına gelmez. Bunu söylemek biraz cehalet olur.” (…) (22 YIL ÖNCE)

“2002’de seçime giderken (AK Parti) demokratik reformları hayata geçirerek, insan hakları ve özgürlükleri güçlendirerek Türkiye’yi AB üyeliği yolunda ilerletmeyi, dünya ile daha iyi bütünleştirmeyi, yolsuzluğu bitirmeyi ve hükümetlerin insanları siyasi kimliklerine göre ayrımcılığa tabi tutan yöntemlerine son vermeyi vadetmişlerdi. Ben ve arkadaşlarım onları bu vaatleri sebebiyle destekledik.” (…) (2 YIL ÖNCE)

GAYE-İ HAYAL

“Hizmet Hareketi, başlangıçtan bu yana hep eğitime önem vermiş, insanlara iyi, nitelikli, ahlaklı, bilgili, yaşadığı çağın idrakinde, vefalı, hasbi ve fedakâr olmalarını telkin etmiş, gönüllülük esasına dayanan bir harekettir.” (…) (BİR HAFTA ÖNCE)

“Bütün dünyaya karşı Hz. Mevlana gibi, yani bir ayağımız işin merkezinde, kendi düşünce dünyamızda, mefkuremizde, gayeyi hayalimizde. Bir değer taraftan da bütün insanlığa sevgiyle açılma. Genel felsefemiz bu.” (…) (2 YIL ÖNCE)

“Sen tohum at git, onu kim hasat ederse etsin. Kim tımar ederse etsin. Genel düşüncemiz bu. Sadece milletimizin bütün insanlıkla münasebetleri adına, yapılması gerekli olan şeyleri yapmak gibi bir misyonumuz, bir mefkûremiz var.  Gaye-i hayalimiz budur.” (…) (2 YIL ÖNCE)

KADROLAŞMA

“Görevden alınan, hapse atılan emniyetçilerin, hakim ve savcıların ya da askerlerin ne kadarı Hizmet’le alakadardır onu bilmiyorum. Hizmet’e sempati besleyen insanların büyük ekseriyetini tanımam. Bunun bir kaydı, defteri vs de yoktur.” (…) (BİR HAFTA ÖNCE)(KHK MAĞDURLARI VE HAPSEDİLENLER İÇİN)

“Bir milletin, evlatlarını kendi müesseselerine göndermesi sızma değil, en tabii haktır” (…) (3  YIL ÖNCE-BİR HAFTA ÖNCE)

“Ama tasfiyeye tabi tuttukları, tayin ettikleri her kişi cemaatten demek doğru değil…O insanların içinde zannediyorum sosyal demokratlar var, milliyetçiler var, ulusalcılar var.” (…) (2 YIL ÖNCE)

“(KİŞİLERE)…Sakın, zinhar, bize karşı sempati duymayın, bizim hizmetimizin içinde, hareketimizin içinde görünmeyin diye ilan vermek gibi bir sorumluluğumuz yok. Sempati duyabilirler. Başka zaman da ifade ettiğim gibi, şimdi bunların sağa sola savurdukları insanların binde birini tanımam. Mübalağa yapmıyorum burada, çünkü Allah bunun hesabını sorar benden.” (…) (2 YIL ÖNCE)

“Bu insanlar, savcısı, hâkimi, emniyetçisi, yerlerine dönmek istedikleri zaman herhalde orijinlerini ortaya koyacaklardır.”  (…) (2 YIL ÖNCE)

ORDU, DARBE VE SORUMLULUĞU

“Hizmet tamamen bir gönüllüler hareketidir. Daha önce de söylediğim bir şeyi sizin aracılığınızla yeniden ifade etmek isterim. Bu darbe tiyatrosunda yer alanların içinde Hizmet’e sempati duyan birileri olup olmadığını bilmiyoruz. Bunların arasında Hizmet’e sempati duyanlar varsa Hizmet’in temel değerlerine ihanet etmiş demektir.” (BİR HAFTA ÖNCE)

“Hatta cemaat lideri falan bundan da rahatsız oluyorum. Aslında -cı’dan -cu’dan rahatsız oluyorum. Çünkü bunlar toplumu bölücü şeylerdir” (…) (23 YIL ÖNCE)

(‘SİZİN ADINIZLA ORDUYA SIZANLAR VAR’ SORUSU ÜZERİNE) “Beni tanıyan insanlardır, değildir; camiye gelmişlerdir, vaaz dinlemişlerdir, değildir, bilemem ben onu da. Birileri böyle diyerek bir yere varmak istiyorlar. Belki askerin içinde de ordunun içinde de bu denen şeylere inananlar vardır. Bilemiyorum öyle olduğunu zannedenler, vehmedenler vardır. Bu manada bir Fethullah yoktur, dolayısıyla Fethullahçılık yoktur.” (23 YIL ÖNCE)

“Benim öğretim daima hukuk dairesinde ve etik şekilde hareket etmektir. Eğer benim çalışmalarımı takip eden biri yasa dışı ya da etik dışı davrandıysa ya da üstlerinin hukuk çerçevesindeki emirlerine itaatsizlik ettiyse, bu benim öğretime ihanettir ve bu kişilerin soruşturulması ve yaptıklarının sonuçlarına katlanmasını tamamen destekliyorum.” (10 AY ÖNCE)

“Türkiye’de bugüne kadar yapılmış bütün darbelere şahit olmuş ve darbelerin ülkeye verdiği zararları birebir yaşamış biri olarak ilk tepkim “Allah milletimize zeval vermesin,” oldu. (…) (BİR HAFTA ÖNCE) (DARBEYE KARŞI İLK TEPKİ)

“Darbe toplumu yeniden bölüyor, parçalıyor, kamplara ayırıyor. Onun için Cenab-ı Hak baştakilere akıl versin, içlerine demokrasiye saygı versin ve demokrasiyi kullanmayan insanlara kullanma basireti ihsan eylesin.” (…) (22 YIL ÖNCE)

ÇEYREK ASIRDIR AYNI SÖZ: DEMOKRASİDEN DÖNÜŞ YOK

“Türkiye’de bazı insanlar demokrasiye ‘dinsizlik’ nazarıyla baktığı günlerde tepkileri göze alarak ‘demokrasiden dönüş yok’ demiş bir insanım. Darbelerin, zararını birebir yaşamış ve millete faturasını müşahede etmiş biri olarak ülkem adına endişelendim.” (…) (BİR HAFTA ÖNCE)

‘‘İslam her insan ferdini başka varlıklara göre bir tür olarak gördüğü için, tek bir insanı öldürmeyi, bütün insanları öldürme, tek bir insanın hayatını kurtarmayı da bütün insanların hayatını kurtarma olarak kabul etmiştir.” (15 YIL ÖNCE)

“Ben 27 Mayıs’ı genç olmama rağmen idrak ettim.12 Mart muhtırasını yaşadım acı acı. 12 Eylül’ü de ondan daha acı yaşadım. Bu açıdan şahsım adına darbeye karşı duyarlıyım. Ülkede istikrarın darbelenmesi açısından da darbeler iyi değil…” (…) (22 YIL ÖNCE)

MÜSLÜMAN, TERÖR, KATLİAM…

“İslam, Müslüman fertlerin hareket ve faaliyetlerinde, hedefe giden yolda meşru olunması gerektiğini hususiyetle vurgular. Terör, herhangi bir gayeyi gerçekleştirmede asla vasıta olamaz.”

“ Mecbur kalındığında ancak bir devletin, belli prensipler çerçevesinde uygulayabileceği savaşı, fertler veya örgütler başlatamayacağı gibi, kuralsız insanlığın korunması gereken değerlerine yönelik ve tamamen emniyeti yok edici terör hadisesinin de İslam’da yeri olmayacağı açıktır. (15 YIL ÖNCE)

“Terörist hakiki bir Müslüman olamayacağı gibi, Müslüman da terörist olamaz. Müslüman terörist olamaz; çünkü İslam, dünyada en ağır cezayı insan hayatına ve insanların emniyetine kastetmeye vermiş, kasten cana kıyanların cehennemde ebedi kalacakları tehdidinde bulunmuştur.’’ (15 YIL ÖNCE)

“‘Hakkın küçüğü büyüğü olmaz’ diyerek, ferdin hakkı ile toplumun hakkını eşit görmüş, bunlardan birini diğerine feda etmemiş. O kadar ki, ‘Bir gemide 9 cani, 1 masum bulunsa, o masum orada oldukça, 9 caniyi cezalandırmak için o geminin batırılamayacağı’ hükmünü getirmiştir.”

Evet listeyi; tarihe ve zamana rağmen eskimeyen bu sözleri, düşünceleri daha da artırabilirsiniz. Son 25 yıl içinde demokrasi, asker, siyaset, hizmet ilişkisinin kodlarını sergileyen bu tavır ve düşüncelerin sahibi Fethullah Gülen. Bir kısmı ulusal (Nuriye Akman-Sabah, Ertuğrul Özkök-Hürriyet), bir kısmı BBC, Politico, Reuters gibi uluslararası basın yayın kuruluşlarına verilmiş röportajlardaki bu sözler, bugün Fethullah Gülen’i terörle, darbecilikle, demokratik bir cumhuriyeti yıkıp yerine İran Humeyni devleti gibi bir devlet kuracağı ithamlarında bulunan, iftiralar atanlara tarih huzurunda verilmiş cevaplar.  Bugün 15 Temmuz. Bir yıl önce gerçekleştirilen darbe girişiminin, kurgu darbenin birinci yıl dönümü. Önce kayyımlar, sonra tutuklamalar, OHAL ve darbe sonrası sivil darbe ile susturulan ve ele geçirilen medyasıyla, birileri oturup aynı yalanları söyleyecek. Fethullahçı Terör Örgütü, diyecekler. 40 yıllık geçmişinde demokrasi, barış, eğitim, cehaletle mücadele diyen bir harekete, milyonlara; şahsında Fethullah Gülen Hocaefendi’ye iftiralarını sürdürecekler. Ancak tarih öyle demiyor. Onlarca farklı gazeteciye, farklı yıllarda söylenmiş fikirlerde demokrasiden, özgürlüklerden, insani ve gerçek İslami hassasiyetlerden milim şaşma yok.

Sahte peygamber, terörist, paralel devlet, darbeci, yalancı dediler… Kendi sirkatlerini serdettiler aslında. Yalan söyleyenlere değil. Tarihe not düşenlere bakın. Geçmişimiz geleceğimizin aynası neticede. Müfterilerin gelecek aynası da iftiralarının hep kendilerinde müşahhas hale geldiğini gösteriyor. 50 binden fazla insanın tutuklu, 100 binlerin işsiz bırakıldığı, bebeklerin kadınların ‘adalet kisvesi altında’ devlet eliyle ezildiği bu dönemler bitecek. Dün, 28 Şubatlar, 27 Mayıslar, 12 Mart, 12 Eylüller bittiği gibi, 15 Temmuz sivil darbecilerinin süreci de bitecek. Amelleri inşa eden hakikat daneleri hep baki kalacak.

Çünkü, bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar.

HENÜZ YORUM YOK