Hakem döven Faruk Koca, milleti nasıl tokatladı?

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM 

Hep söylerim; Türkiye’nin itibarını beş paralık etme konusunda hiç kimse AKP’lilerin eline su bile dökemez.

Başta Erdoğan olmak üzere ileri gelen AKP’liler öyle icraatlara imza atıyorlar ki ülkenin geri kalanı bir araya gelse Türkiye’nin itibarına zarar verme konusunda onların yanına bile yaklaşamazlar.

Buyrun son olay.

Erdoğan’ın yakın halkasından, eski ev sahibi, eski AKP’li vekil canlı yayında sahaya inip hakem dövdü. Yetmedi, yanında getirdiği iki ‘vip konuk’ yerde yatan hakeme öldürücü tekmelerle saldırdılar.

Görüntüler sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında manşetlerde. Faruk Koca’nın o yumruğu Türkiye’ye çok pahalıya patladı. Zira zararın telafisi için milyarlarca dolarlık imaj çalışması gerekecek.

‘Türkiye’nin itibarı mı kaldı ki?’ derseniz siz de haklısınız ancak Faruk Koca olayı tam anlamıyla tüy dikti.

Özgür medya olmayınca…

Türkiye’de özgür medya kalmadığı için kimse Faruk Koca olayında futbol dışına çıkamadı. Oysa ki Faruk Koca deyince işin içine milyar dolarlık vurgun ve İran ajanlığı gibi ağır suçlamalar giriyor.

Selam Tevhid, MİT, İran Devrim Muhafızları ve Türkiye üzerine oynanan istihbarat oyunlarını merak edenlere şu videoyu önerip esas konuya gelelim.

Koca’nın milyar dolarlık tokadı

Bu köşeyi ve youtube kanalımı takip edenler biliyor. Daha önce de gündeme getirmiştim. Gübretaş ile ilgili inanılmaz skandallar var ve ipin ucunu çektiğinizde karşınıza Faruk Koca ve önde gelen AKP’liler çıkıyor.

Nasıl mı ?

Özetle anlatayım. Gübretaş A.Ş. diye bir kurum var. Adından da anlaşılacağı üzere gübre üretmek için 1952’de kuruldu. KİT’lerin özelleştirilmesi furyasında Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği’ne geçti.

2008’e geldiğimizde ise sahneye yumrukçu Faruk Koca’nın da aralarında olduğu AKP’liler çıktı.

Gübretaş sürpriz bir şekilde İran’ın gübre üreticisi Razi Petrochemical Co şirketini satın aldı. “Ne olmuş, gübre üreten bir şirket yurt dışından gübre üreten bir başka şirketi satın almış!” diyebilirsiniz.

Ancak kazın ayağı öyle değil!

Herşeyden önce alınan şirket ABD’nin ‘kara listesi’nde. O listeye girmek için neler yapılması gerektiğini tahmin edebilirsiniz.

Ancak konumuz o değil.

Bu satın alma işinde iki gizemli ortak vardı. O kadar gizemlilerdi ki kamu bankalarından bol kredi verilen bu şirketlerin isimleri, ortakları ve mali yapıları TBMM’den bile saklandı.

Gübretaş 681 milyon dolar ödeyip Razi Petrokimya’yı satın aldıktan sonra 150 milyon dolar da yatırım yaptı.

Bu aşamada bir durup bakalım:

  • Türkiye tarihinin en büyük dış yatırımı ABD yaptırım listesinde olan bir İran şirketine yapılıyor.
  • 681 milyon dolar ödeniyor üzerine 150 milyon dolar da yatırım yapılıyor.
  • Ortada gizemli iki ortak daha var ama kimse bu iki ortağı bilmiyor.

Şüpheci olmak için yeterli gerekçeler bunlar.

İpin ucunu çekmeye devam edelim;

MHP o yıllarda Saray’ın yancısı değil. Hatta, “Yolsuzlukların hesabını sormazsak namussuzum!” diyen bir Bahçeli vardı. MHP, Gübretaş’ın bu gizemli ortaklarını TBMM gündemine getirdi.

Dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker, kendine gelen yazılı soru önergesine devlet sırrı diye cevap vermedi. Konunun peşini bırakmayan bazı isimler meseleyi dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dikkatine sunuyorlar ancak yine sonuç alamadılar.

İş giderek daha da gizemli hale geliyordu.

Savcılığa ihbarlar gelmeye başladı. Ancak bir el bu ihbarları da işleme koydurmadı. Fakat akacak kan nasıl damarda durmazsa, sızacak haber de saklanamıyor. Sonuçta Ankara çok büyük bir yer değil.

Düşmanınız anlatmasa dostunuz saklamıyor. İyi iz süren gazeteciler o gizemli ortaklara ulaştı. Gübretaş’ın yüz milyonlarca dolarlık yatırım öncesi yanına aldığı şirketlerden birisi Asyagaz.

İlginçlik şu ki bu şirketin gübre ile ilgisi yok ve ihaleden sadece 20 gün önce kurulmuş. Diğeri de daha yeni iflas etmiş olan Tabosan isimli şirket.

Burada bir başka AKP geleneği işletildi ve Vakıfbank ve Halkbank’tan yüksek miktarda kredi kullandırıldı. Yani biri batmış, biri 20 gün önce kurulmuş iki şirkete milyonlarca Euro kredi açıp dış alım yaptırıyorlar.

“Peki bütün bunların yumruk gündemiyle ilgisi ne?” diyenlerdenseniz, acele etmeyin. Çünkü kağıt üzerinde kurulan bu şirketlere Vakıfbank ve Halkbank’tan kredi verilmesine aracılık eden kişi yumrukçu Faruk Koca.

Naylon şirketlerden bakın kim çıkıyor?

İpin ucunu çekmeye devam ediyoruz.

Kamu bankalarından fonlanan bu iki şirkete ait ipuçlarını birleştirince karşımıza daha da tuhaf bir durum çıkıyor. Daha doğrusu AKP hükümetinin bu işe neden devlet sırrı muamelesi çektiği anlaşılabiliyor.

Asyagaz’ın ortaklarından birisi İhsan Arslan. Diğeri de Hakkı Selçuk Şanlı.

İhsan Arslan’ın Erdoğan’a yakınlığı herkesin malumu. Hele ki akçeli işler söz konusu ise. Hakkı Selçuk Şanlı ise bizi bambaşka yerlere çıkarıyor.

Uğur Mumcu ve bazı aydınların öldürülmesine ilişkin Umut Operasyonu’nda tutuklanmış ve 12 yıl 6 ay hapis cezası almış bir isim Selçuk Şanlı. Aynı zamanda Erdoğan’ın bir dönem oturduğu evin sahibi olan Faruk Koca’nın da dünürü.

Reza Zarrab üzerinden İran ambargosunun delinmesi işlerinde de sürekli karşımıza çıkmış bir isim Hakkı Selçuk Şanlı. Hakkı Selçuk Şanlı’nın telefon tapelerine göre Faruk Koca da alım süreçlerinin içinde.

Düşünebiliyor musunuz; Türkiye tarihinin en büyük dış alımı için kağıt üzerinde iki paravan şirket kuruluyor. O şirketler için halkın paralarından avantajlı krediler kullandırılıyor. Onlar da gidip bu kredilerle kendilerine şirket satın alıyorlar.

Tıpkı Doğan Medya’nın el değiştirmesi operasyonunda olduğu gibi.

Gübre işinden Selam Tevhid çıkıyor 

Gübretaş etrafında dönen başka bir yığın tuhaflık var.

Bu noktada karşımıza Selam Tevhid Operasyonu’ndan tanıdığımız isimler çıkıyor. Dosya zaten ilginçti, şimdi daha da ilginç hale geliyor.

Şöyle ki…

Özü itibariyle Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturması Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun eşi Kamile Yazıcıoğlu’nun polise başvurması ile başlamıştı. Kamile Yazıcıoğlu eşine dair ilginç iddialarda bulunmuş ve polise cep telefonu, sim kart ve bir takım belgeler getirmişti.

Hüseyin Avni Yazıcıoğlu meşhur Kudüs Gecesi’ni organize eden, dönemin Sincan Belediyesi Eğitim Kültür müdürüydü. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde Hizbullah üyeliğinden yargılanıp mahkum oldu. 4 yıl kadar hapis yattı. Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy suikastlarının zanlıları ile de yolu kesişiyor.

Selam Tevhid operasyonu sırasında elde edilen verilere göre İran Konsolosluğu’nda görevli Naser Ghafari ile düzenli aralıklarla görüşüyor. Hakan Fidan, MİT Müsteşarı olunca makamında ziyarete gidiyor.

Peki bütün bunların Gübretaş’la ilgisi ne dersiniz?

Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun oğlu Ahmet Yazıcıoğlu, İran’da bulunan Gübretaş şirketinin satış müdürü. Ayrıca üç İranlı ile birlikte Çatalca Serbest Bölge’de şirketleri var.

Dahası Avni Yazıcıoğlu’nun evinde fişleme listeleri ele geçiriliyor.

Hakan Fidan gibi isimlerin bu listede yer alması ve yanlarında (+) işaretinin olması tek başına bir anlam ifade etmeyebilir ama bu dosyada normalde yan yana gelmeyen öyle şeyler yan yana geliyor ki artık şaşırmıyorsunuz.

Fakat hikaye burada bitmiyor.

Gübretaş’ta dönen yüz milyonlarca dolarlık işlere bu kez altın madeni vurgunu ekleniyor. Kuruluş amacı tarımsal gübre üretmek olan Gübretaş, ilginç bir şekilde 2020 yılında Gübretaş Maden Yatırımları isimli bir şirket kuruyor.

Kısa bir süre sonra ise Havuz medyasında, “Gübretaş’ın Söğüt’teki arsasında 3,5 milyon onsluk altın rezervi bulunduğu ve piyasa değerinin 46 milyar lira olduğu” iddiası manşetlere çıkıyor. Doğal olarak şirketin borsa değeri roket gibi fırlıyor ve “birileri” inanılmaz zengin oluyor.

Ancak perdeyi araladığınızda hikaye daha da ilginçleşiyor. Çünkü söz konusu arsanın işletilmesi 2008 yılında Koza Altın’a verilmiş.

Türkiye’nin tek ve yerli altın şirketi Koza, buraya büyük yatırımlar yapıyor ve 2013’te deneme amaçlı üretime geçiyor. Ancak 17 Aralık büyük yolsuzluk soruşturması ve Koza Holding’e kayyım atanması sürecinde işler karışıyor.

Holding TMSF’ye devredilmiştir ve Gübretaş fırsattan istifade sözleşmeyi feshetmiştir. Kayyım heyeti atması gereken adımları da atmaz ve Gübretaş yönetimi keşfedilmiş rezervin üzerine çöker.

Vurgun üstüne vurgun…

Yani hazır madeni işletmek için maden şirketi kurar.

Bu arada büyük borsa vurgunu için hazırlıklar tamamlanır. Saray’a bağlı yargı mensuplarına, danışmanlara ve AKP’nin gözde bürokratlarına Gübretaş hisseleri aldırılır. Öyle ki evini arabasını satıp, eşinin kolundaki bileziği bozdurup hisse alan savcılar-hakimler olur.

Ardından “46 milyar dolarlık rezerv” haberleriyle bu isimler zengin edilir. Yani “Saray’a hizmetlerinin” karşılığını fazlasıyla alırlar.

Böylece gübreden altın çıkartan dört dörtlük bir vurgun gerçekleştirilir.

Yazı hayli uzadı ve kafanız karıştı değil mi? Gübreden girdik Selam Tevhid’den çıktık. Emin olun daha resmin bütününü görmedik bile.

Konuya hakim bir uzmanın ifadesiyle Gübretaş ile başlayan ilişkiler ağı bir deşifre olsa Zarrab’ı sollayacak bir skandal ortaya çıkacak. Yine aynı uzmanın ifadesine göre üçüncü ülkeler konuya eğilirse AKP için esas kabus o zaman.

Şimdi en başa dönelim; İran Devrim Muhafızları generali Mirvakili’nin ‘Furgan’ kod adını verdiği Faruk Koca’nın bu özgüveni nereden geliyor anladınız mı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Kâinattaki bütün şeytanlar ittifak etseydi. AKP (Allah Kahretsin Partisi, Ahmak Kafalıların Partisi) nin, Devlete ve Milletimize vereceği, zarar ve ziyanı veremezdi. Kıyamete kadar lanetle anılacaklar. İla Cehenneme Zümara

  2. Başlığı düzeltmek gerek. Hakem döven defüğiniz zaman bu millet dövene gizli hayranlık besler o yüzden hakem saldırganı demek daha doğru. Milleti nasıl tokatladı bölümü de düzeltilmeli çünkü bu millet tokatçıya hayran tanıyalım artık Türk milletini onun yerine cebinizdeki parayı nasıl çaldı diyelim. Kendi cebinden çalanı sevmez bu millet ama sizin başlığınızdan bu sonucu çıkaramaz. Doğru başlık: Hakem saldırganı Faruk Koca sizin cebinizden paranızı nasıl çaldı olmalı.

  3. Ya abicim bi yumruğu neden bu kadar büyüttün! Bak yarın medyanın önüne çıkar da ” ben feto ile mücadele ediyorken bu olan bana kumpas” derse ne diceksin! bak koca ülke “hepimiz AKP liyiz” kıvamına gelmişken yazılanların ne kıymeti olabilir ki! ben mi? tabi ki ben de artık “mütemadiyen AKPliyim”. birgün hepimiz AKPli olucaz. nerden mi biliyorum. tarih söylüyor! hepimiz CHPliyiz. hepimiz DPliyiz. hepimiz DYP liyiz. hepimiz ANAPlıyız. hepimiz AKPyiz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin