İLKER DOĞAN | HABER İNCELEME
Akademisyen ve Yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı davasına, Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. Bugün görülen duruşmaya, Ukrayna’dan getirilerek tutuklanan ancak daha sonra tahliye edilen Nuri Gökhan Bozkır katılmadı. Firari, nerede olduğu da bilinmiyor.
Gazeteci Müyesser Yıldız’ın aktardığına göre 5 tutuksuz sanık duruşma salonunda, başka suçtan tutuklu Enver Altaylı da Sincan Cezaevi’nden SEGBİS bağlantısıyla hazır bulundu. Duruşmada yazar Ergün Poyraz, ‘tanık’ olarak dinlendi. Hablemitoğlu’nu kimlerin öldürdüğünü, tetikçiye kadar bildiğini söyledi ancak bunu söyleyemeyeceğini anlattı. “Söylersem buradaki herkes ölür!” dedi.
Ergün Poyraz, aklı sıra olaya gizem katıyor; cinayeti karanlık bir noktaya, çözülemeyecek bir alana çekiyor. Karanlıkta kalması ve Hizmet Hareketi’nin ilelebet ‘failmiş gibi’ görünmesi için zemin hazırlıyor. Tıpkı MİT’in ve Zihni Çakır gibi sözde gazetecilerin desteğiyle iddianameyi hazırlayan savcı Zafer Ergün gibi; cinayette asıl faillerin bulunmasını değil, bulunmamasını istiyor.
Necip Hablemitoğlu’nu ağabeyi gibi bildiğini söyleyen Ergün Poyraz, sözlerine AKP eski milletvekili Ramazan Toprak ve Savcı Zafer Ergün’e yönelik suçlamalarla başladı. Poyraz, “Ramazan Toprak isimli şahıs, Necip Hablemitoğlu’nu kötülemek, onu bir kere daha öldürmek için ağır ve yalan iftiralarda bulundu. Bunlar da aynen iddianameye geçti. Necip Hablemitoğlu’nun, benim ‘Patlak Ampul’ kitabımın yayımlanmaması için hiçbir dahli olmadı. Aksine; yayımlanması için çalıştı ve önsözünü yazdı. Kitap da 2002 seçimlerinden önce yayımlandı. Sanırım bu iddianameyle başka bir oyun çevireceklerdi, yarı yolda kaldılar.” dedi.
Ramazan Toprak ne demişti?
AKP kurucusu ve eski milletvekili Ramazan Toprak, iddianamede ‘tanık’ olarak alınan ifadesinde, “Hablemitoğlu, AK Parti’ye Ergün Poyraz’ın Tayyip Bey hakkında hazırladığı kitap delil gösterilerek seçimden önce kapatma davası açılacağını, psikolojik savaşı kendisinin yönlendirdiğini ancak yanlışı gördüğünü, AK Parti Genel Merkezi’nin dinlendiğini ve konuşmalarımızda dikkatli olmamızı söyledi. Kitabın yayımlanmasını seçime kadar engelledi.” diyordu.
Ergün Poyraz, işte bu ifadeleri yalanlıyor…
AKP’lilerin gittiği sauna araştırılsın, ortaya çıkar!
Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın, Ergün Poyraz’a Ergenekon davasında yargılanırken failleri ve tetikçiyi bildiğini söylediğini hatırlattı. Mahkeme huzurunda bu isimleri verip vermeyeceğini sordu. Poyraz, “Veririm ama mahkeme kurtulamaz!” dedi.
Müyesser Yıldız’ın aktarımına göre daha sonra mahkeme salonunda şu diyaloğlar yaşandı:
Başkan: Biliyorsanız, isim verin.
Poyraz: Biliyorum, delil yok. Araştırmalarım sonucunda tespitlerim var. Cinayet yerinin 75 metre yukarısında bir sauna var, AKP’lilerin gittiği. Orası araştırılsın ortaya çıkar.
Başkan: “Tetiği çekene kadar söylerim.” demişsiniz.
Poyraz: 2 çocuğum, eşim var. Kim koruyacak? Hala başım beladan kurtulmuyor.
Başkan: Burada söylemenizin şöyle bir vicdani sorumluluğu var…
Poyraz: Bir de can sorunu var.
Av. Ersan Barkın: Şimdi güvenlik sorununuz yok.
Poyraz: Bu heyetle paylaşırsam herkes ölür. Ben buradan Aydın’a dönemen.
Başkan: Yani isim vermeyeceksin.
Av. Eren Turan: Peki kim olmadığını sôyleyebilir misiniz?
Başkan: Evet, huzurdaki sanıklar mı? Tetiği çeken, yardım eden bu sanıklar mı?
Poyraz: Bunlardan birisinin en ufak dahli olduğunu bilmiyorum.
Av. Ersan Barkın: Bu isim hala etkin mi? Muvazzaf, emniyet, polis, asker – kimse; aktif ve çekinmeniz gereken biri mi?
Poyraz: Bu örgüt farklı. Şengül Hablemitoğlu’nun o sabah gördüğü, uzman çavuş olduğu söylenen iki kişi araştırılsın.
Levent Göktaş: Hakkınızda koruma kararı çıkarılsın.
Poyraz: Emniyet istese failleri 24 saatte buraya getirir. İstemedikçe, ne anlatsam boş.
Başkan: Başka bir oturumda da olur, bilgi vermek istersen, biz de elimizden geleni yaparız.
Poyraz: Uzman çavuş olduğu söylenen o kişiye uzman çavuş olup olmadığı sorulsun.
Fikret Emek: Ben Ergun Poyraz’ı mert, korkuruz biri olarak tanıdım. Burada hayatımız söz konusu. İftiralarla katil olduğumuz söyleniyor. Kendisinden ricam, koruma kararı çıkarsın. Olmazsa ben gider korurum. Bildiklerini kapalı oturumda anlatsın.
Başkan: Devlet korur.
Aklı sıra olaya gizem katıyor!
Ergün Poyraz, ‘Musa’nın Çocukları’ ve ‘Takunyalı Führer’ gibi Erdoğan’ı hedef aldığı kitaplarıyla biliniyor. Ergenekon davasında 29 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Son dönemde AKP’yle, özellikle Hizmet Hareketi söz konusu olduğunda yan yana durmaları sizi yanıltmasın. AKP’nin kapatılması ve sonrasında ‘darbeyle’ devrilmesi için yoğun çaba gösteren isimlerden biriydi.
Ergün Poyraz’ın ifadelerinin ‘elle tutulur’ hiç bir yanı yok. Ne dediği belli değil. Hablemitoğlu’nu öldürenleri, tetikçiye kadar bildiğini ancak isim veremeyeceğini söylüyor. Gerekçesi ise ‘can’ güvenliğiymiş!
Hikaye anlatıyor…
Zaten kendisi de elinde ‘delil olmadığını’ belirtiyor. ‘Araştırmaları sonucu kendi tespitleri’ varmış! Bir başka soru üzerine ‘salondakilerin cinayete en ufak bir dahli olduğunu bilmediğini’ söylemekle yetiniyor.
Peki kim o zaman; “Söyleyemem, hepimiz ölürüz!”
Bu adamlar bu kadar tehlikeliyse ve sen de cinayeti çözdüysen; bugüne kadar nasıl hayatta kalabildin?
Herkesi kör, âlemi sersem sanıyor olmalı!
Aklı sıra olaya gizem katıyor, cinayeti asla çözülemesin diye karanlık bir noktaya çekmeye çalışıyor.
Bu ifadeler şaşırtıcı değil; iddianameyi MİT elemanı sözde gazeteci Zihni Çakır’la birlikte hazırlayan savcı Zafer Ergün’ün amacı da asla asıl failleri bulmak olmadı. Zihni Çakır’ın ‘hiç bir somut delile’ dayanmayan beyanlarıyla yıllar sonra yeniden açılan cinayet soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame çelişkilerle doluydu. İddianamenin temel amacı katilleri ve azmettirenleri bulmak değil, cinayeti Gülen Hareketi üzerine yıkmaktı!
Bu amaç için MİT operasyonuyla Ukrayna’dan Türkiye’ye getirilen ve tutuklanan Nuri Gökhan Bozkır, yargılama sürecinde tahliye edilmiş ve ardından ‘sırra kadem basmıştı.’ ‘En önemli sanık’ olarak lanse edilen Bozkır, duruşmalarda Mustafa Özcan ve Enver Altaylı’yı tanımadığını itiraf etmişti. Onun ifadelerine göre bu isimleri dosyaya eklemesini Zihni Çakır istemişti. Amaçları Özcan ve Altaylı üzerinden cinayeti Cemaat’in üzerine yıkmaktı.
Sözün özü; bu davadan hiç birşey çıkmaz, çıkmayacak. Daha önce de yazmıştık, tekrar edelim: 85 milyona tiyatro izletiyorlar…
***
Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde, ikametgâhına ait açık otoparka geldiğinde silahlı saldırıya uğramış ve hayatını kaybetmişti. Hablemitoğlu soruşturması, cinayetten 20 yıl sonra MİT’le bağlantılı gazetecilerden Zihni Çakır’ın eski ÖKK çalışanı Nuri Gökhan Bozkır’ın yönlendirmesiyle alınan ifade sonrası ‘davaya’ dönüştü.
HABLEMİTOĞLU DAVASI | En önemli sanık firar etti; 85 milyona tiyatro izlettiler!
Hablemitoğlunun ailesi bu işin organizatörünün devlet olduğunu anlamıştır artık. ee anlasın artık. masumlara suç atmasınlar, hem işi uzatır derin devletin ekmeğine yağ sürer, hemde derin devlet böyle oyunlardaki başarısını başka kurbanlar ile pekiştirmek isteyebilir
Derin diye bir devlet yok, artık anlayın. Devleti ele geçiren maalesef derinleşiyor. Yüzüklerin efendisindeki yüzük gibi düşün. Takan deliriyor. Eğer 15 Temmuz olmasaydı derin devlet biz olacaktık. Çünkü hiç kimse Anayasa, kanun, yönetmelik ve de kurum içi direktiflere bağlı olarak iş yapmıyor. Herkes paralel ve kendi bağlı olduğu klikten veya hiyararşik olmayan şekilde emir alıyor. Anlayacağın herkes paralel. İşte bunun için devleti ele geçiren derinleşiyor. Bundan vazgeçilmezse bu böyle devam eder gider. Bu ülkeden de bir cacık olmaz. Olmuyor da işte.