YORUM | HASAN CÜCÜK
Avrupa’da yaşayan 5 milyon Türk için kullanılacak en iyi kelime ‘arafta yaşayanlar’ olur. Ne tam Avrupalı ne de tam Türkiyeli oluyorlar. İşlerine geldiği an şekil değiştiriyorlar. Mevzu Türkiye olunca, milliyetçilik duyguları kabarıyor “Türk’ten daha çok Türk” oluyorlar. Konu Avrupa’ya dönünce, “Neden hâlâ ‘biz ve onlar’ kavramını kullanıp, bizi kendilerinden kabul etmiyorlar” deyip içinde yaşadıkları ülkeye eleştiri oklarını yöneltiyorlar.
Avrupa’da Türkler artık 60 yılı çoktan devirdi. Sirkeci’den kalkan trenlerle yıllar önce Avrupa’ya ‘misafir işçi’ olarak gelenlerden artık geriye kimse kalmadı. Hatta ilk neslin çocukları bile yoklar. ‘Gurbetçi’ tabiri artık demode oldu. Hatta ajitasyon aracı oldu. “Türkiye özlemi” diye bir kavram çoktan tedavülden kalktı. Geri döneceğim diye gelen ilk kuşağın döneminde ne teknoloji ne de ulaşım araçları günümüz kadar gelişmiş değildi. İletişim mektupla, ulaşım trenle yapılıyordu. Uçak seferleri ancak belirli başkentlerden, haftada ancak birkaç kez olurdu. Telefon bile lükstü. Zira, çoğunluğu köylerden gelen ilk kuşağın aradığında sıladaki evlerinden cevap verecek bir telefonları yoktu. İlk kuşak tabir-i caizse, feleğin çemberinden geçti. Dil ve iz bilmeden geldikleri ‘yaban ellerinde’ zor şartlarda ‘en alttakiler’ olarak çalıştılar.
Bunlar artık tarih oldu. Gurbet diye bir kavram kalmadı. Gurbet, dedelerinin geldiği topraklar oldu. Elbette bunu anlamayanlar, zamana karşı beyhude direnenler de var. Ne yazık ki, bunun adı istismar. Öncelikle bunu yıllarca Türkiye yaptı. İktidarlar, günün şartlarına göre Avrupa’daki Türkleri kullandılar. Önce ‘döviz’ olarak görüldüler. Şimdilerde ise ‘oy’ olarak. Eğitim durumları ne olursa olsun, hâlâ Türkiye ile yaşayanlar var. Bulundukları ülkeyle temasları mecburiyetten öteye geçmiyor. Mülteciler kadar olmasa da bir entegrasyon sorunu devam ediyor. Avrupa’nın nimetleri içinde yaşayıp, Orta Doğu kafasıyla hayata devam etmelerinin izahı henüz yapılamıyor.
Türkiye’nin Avrupa’da yaşayan Türkler diye bir derdi yok. Hiç de olmadı. Kendi içindeki problemleri çözmemiş bir ülkenin, dışarıda yaşayan Türkleri dert etmesi zaten beklenmez. Hoş hangi problemimize çözüm olacak ki? İlgileniyor gibi yapması en çok Avrupa’daki Türklere zarar veriyor ama gel de bunu Türkiye gündemiyle 24 saatini dolduranlara anlat! Herkes şunun cevabını arasın, ‘’Türkiye benim hangi sorunumu çözer?’’ Türkiye’nin kağıt üzerinde ve çıkar amaçlı ilgisinden dolayı var olan bazı sorunlar çözümsüz kalıyor.
İçinde yaşadığımız ülkeyi ‘ırkçı’ olmakla sık sık suçluyoruz. İslamofobi ve yabancı düşmanlığı Avrupa’nın bir problemi. Çuvaldızı karşımızdakine batırmadan önce dönüp kendimize bakıyor muyuz? Biz ne kadar yaşadığımız ülkenin kural, kanun ve yaşam biçimine saygı duyuyoruz. Hemen olayı alkol ve domuz etine indirmeyin. Avrupa’da dini tüm İslam ülkelerinden daha rahat yaşıyoruz. Kimse ne yaşam ne de inancımıza müdahale ediyor. Küçük bir azınlık dışında makul çoğunluk hoşgörü sahibi. Peki biz aynı hoşgörüyü gösteriyor muyuz? Kaç komşumuzla ilişkimiz var? Sosyal hayatın ne kadar içindeyiz? Yaşamımızın odak noktasını, ilke değil çıkar oluşturuyor. Avrupa’da oy kullanırken tercihimiz sol partiler, Türkiye olunca hemen kanat değiştiriyoruz.
İçimizdeki ‘ırkçılığı’ klasik Türk mantığıyla ‘milliyetçilik’ sosuyla açıklıyoruz. Saçma dizilerin etkisiyle kendimizi ‘Osmanlı torunu’ addediyoruz. Dünyanın Türkiye etrafında döndüğüne inanıyoruz. Tayyip Erdoğan’ı ‘dünya lideri’, Türkiye’yi dünyanın bir numarası görüyoruz. Kendi dar penceremizden dünyayı tarif ediyoruz. Sokak röportajlarında gördüğünüz, kafayı yedirten yorumlar yapan ‘gurbetçiler’ işte bu tipler. Almanya’nın bittiğini iddia edecek kadar içinden yaşadığı ülkeden uzak, “Türkiye’nin kıymetini bilin” deyip, cebine koyduğu birkaç bin Euro ile kebap tatili yapıp, ülke gerçeklerinden uzaklar. “Tüm kafeler dolu kardeşim, nerde yoksulluk” diyecek kadar vicdansızlar. 85 milyon ülkede yüzde 10 nüfusun iyi hayatını genel sanacak kadar izandan uzaklar. Kafe ve otellerdeki gördüğü yaşamı, Türkiye sanıyorlar. Bir de ajitasyon yok mu; ‘Olmaz olsun, kurulu düzenimiz olmasa, bir an bile durmayız.’ Tutan yok kardeşim hemen git. Hatta bazı ülkeler kesin dönüşü teşvik edip, cebine para koyuyor.
Bu kısır döngüye girmeyenler ise başarılı oluyor. Avrupa’da başarılı olmuş kişilerin çoğunluğu ‘gurbetçi ajitasyonuna’ girmeden, içinde yaşadığı ülkeye en iyi şekilde entegre olanların çocuklarıdır. Yine tamamına yakını, inanç veya siyasi görüşünden dolayı Türkiye’den ayrılmak zorunda kalanların çocukları. Yıl 2023 olmuş hâlâ uçak biletlerinin pahalı olmasından şikâyet edip, THY’nin ‘gurbetçiler’ için ‘ucuz bilet’ tarifesi uygulamasını isteyenler var. AKP neden Avrupa’da yüksek oy alıyor, şimdi anladınız mı?
İşte yine o üsttenci bakış. Sorsan büyük ihtimal kendisi de işçi çocuğudur. Hizmetin ilk temelleri atılırken böyle olmadı. Sorunlar tespit edildi yokluk, cehalet ve ihtilaf diye ve birtakım adımlar atıldı.
Tespitlerin çok doğru olduğunu ve fakat adımları çok yanlış attığımızı bugün hala kabullenemiyoruz ve suçu kitlelere atıyoruz. O da niye söyleyeyim: Bizi desteklemedikleri için!
Adama sorarlar: Sen o kadar sene gazete çıkardın ve okur kaybetmemek için hiçbir defomuza değinmedin. Kötü hep Almandı, Danimarkalıydı. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle Almanlar veli, Danimarkalılar ermiş.
Bu kitleyi bu hale kim getirdi? Irkçılığın sebep olduğu ezilmişlik duygusu+ bu duyguyu istismar eden AKP+ bu soruna zamanında müdahale etmeyen, bunun yerine vitrinlere oynayan Hizmet.
Kitlenin bu halde olması gayet normaldir. Anormal olan şey bellidir.
Anormal olan bir şey daha var: Böyle yazıp çizerek insanları aptal yerine koymak!
Böyle vahşi doğa belgeseli anlatır gibi devam edin, yakında bu kafayla bidon kafalı, kıllı bacaklı diye köşe yazıları da attırırsınız. Nasısa alıcısı var.
Çok acımasızsınız Gargamel Kardeşim.
Yazarı ve hizmeti eleştireyim diye yazmışsınız verip veriştirmişsiniz. Ya hu hizmet hareketinin eti neydi butu neydi ki 5 milyon yurt dışında yaşayan Türk’ü dönüştürsündü. Yapma birader kızma birader! Laf çakmak için laf çakıyorsun!!!
Fakir kardesim sana cevap yazmistim, masumdu da baya, yayinlamamislar, canlari sagolsun, bunu da yayinlamayabilirler, zaten yazdigin yoruma cevap vermek de aslinda zaman kaybiymis.