11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kurucusu olduğu AKP’ye karşı yeni parti kurma hazırlıklarıyla gündemdeyken katıldığı D-8 toplantısında ‘manifesto’ niteliğinde bir konuşma yaptı. Mutlak hakimiyetin sadece Allah’a mahsus olduğunu vurgulayan Gül, hukuk, insan hakları ve demokrasi olmadan bir ülkenin itibarı olmayacağını söyledi.
T24’ün haberine göre Abbdullah Gül, “Mutlak yönetimlerde mutlak hakim olan mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir; mutlak hakimiyet sadece Allah’a mahsustur” dedi. Kendi içi düzenli ve itibarlı olmayan bir ülkenin kendisine, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasına katkısı olamayacağını belirten Gül, “Bununla da neyi kastettiğim gayet açık. İnsan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyaloğun, huzurun; bütün bunların sağlanması gerekir” diye konuştu.
Gül, ABD ve Avrupa’daki belirli gazeteler, akademisyenler dışında bölgedeki soruna (İran-Arap savaşı) ilişkin ciddi uyarıların yer almadığını söyledi ve şöyle devam etti:
Medeni demokrasi ve hukuk standardı
“Bunların olmaması için güzel düşüncelerle rahmetli hocamız Erbakan bu fikri ortaya atarak bu ülkelerin işbirliği yapmasını, ekonomi ve dünya barışına yardım edecek adımların atılmasını istedi. Her şeyin başı, herkesin kendi evinden geçiyor. Kendi evi düzenli olmazsa bir ülkenin, kendi evi itibarlı olmazsa dünya ülkeleri nezdinde o zaman kendisine bir faydası olmadığı gibi, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasının meselelerine de bir katkısı olmuyor. Bununla da neyi kastettiğim gayet açık. İnsan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyaloğun, huzurun; bütün bunların sağlanması gerekir.”
“Silahlar, tanklar caydırıcılık anlamında önemli ama o ülkenin yumuşak gücü yoksa etkili olmaz. Hepimizin birbirimize yardım etmemiz gerekiyor. Dayanışma içinde olmamız gerekir. Şüphesiz ki hiçbirimiz naif olacak değiliz. Önce kendi ülkelerimizi sağlam yapmamız gerekir. Kendi ülkelerimizin sağlamlığı da muhakkak ki huzur, mutluluk ve ekonomik refahtan geçiyor. Bunun yolu da medeni bir şekilde demokrasi ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakları meselelerinin halledilmesi ile açık-şeffaf rekabet ortamlarının oluşturulmasından geçiyor.”
“Bütün bunların rüyasını gördüğü için değerli hocamız bu ilkeleri sıraladı. Şimdi bunları hayata geçirmek bu ülkeleri yönetenlere, siyasetçilerine ve düşünürlerine rol düşmektedir. Bu anlamda bugünkü toplantıyı değerli buluyorum. Bundan dolayı Temel Bey (Karamollaoğlu) ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum”