YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Görkemli saraylarınıza bakıp ‘vay be Türkiye ne kadar da güçlü bir ülkeymiş’ diye güya gıptayla bakan devlet başkanları, depremle yerle bir olan ülkeye bakıp aynı şeyleri düşünmeye devam etmişler midir?
Muhtemelen şöyle diyorlardır: “Vay be nasıl güçlü bir devlet ki depremle yerle bir olan şehirlere, tenezzül edip giden ülkenin yöneticileri, enkazın altında ne var ne yok dert etmeden, onları hemen temizleyip, yapacakları binaların hesabını yapabiliyor. ‘Yıkılmış binaların içinde kimler kaldı, bu canları nasıl kurtarırız, hangi çabayı gösterirsek daha çok canı o beton bloklar arasından çıkarıp alabiliriz’ gibi hesapları yapmakla bile vakit kaybetmeden, buralara yapacakları inşaatların hayaliyle yanıp tutuşan koca yürekli devlet yöneticileri var bu güçlü ülkenin.” Öyle bir hizmet aşkıyla yanıyorlar ki depreme baktıklarında enkaz altında kalanları, ağlayan, bağıran, feryat edenleri değil, enkazın yerine yapacakları binaları görüyorlar.
Recebin saraylarına bakıp güçlü Türkiye’yi gören dünya liderlerinin, deprem vesilesiyle de büyük devlet nasıl olurmuş dersleri almaya devam ettikleri muhakkak. Mesela ülkedeki büyük felaket anında büyük güçlü devlet kaşlarını çatar ve çoluğu, çocuğu, eşi, dostu ciğerparesi enkaz altında insanlara, ‘kesin ulan sesinizi’ diye bas bas bağırır. Sesini kesmeyenler için güçlü devletin hapishaneleri vardır ve bu hapishane muhalifler için öylesine caydırıcı bir cezalandırmadır ki herkes bir anda dut yemiş bülbüle döner. Muhalif sanatçılar, gazeteciler özellikle de siyasetçiler “aman Silivri soğuktur” sözüyle irkilir ve hemen buna göre durumlarını güncellerler.
Güçlü devlet şatafatlı binalarıyla güçlüdür! Türkiye’yi Çanakkale Köprüsü gibi kimseye bir faydası olmasa da görkemli bir bina mı daha güçlü gösterir yoksa bir felaket anında bütün ülkenin sağlıklı refleks vermesi mi? Bir kriz anında kimin hangi görevi eksiksiz ve zamanında yapacağını bilmesinin, alet ve ekipmanlarıyla ona göre hazırlıklı olmasının, hangi oy sandığına, ne faydası olabilir? Aslında küçük çabalarla bu işler yoluna konup, çağdaş ülkeler gibi refleksler verilebilir ama güçlü devlet, alt yapı, organizasyon, yetişmiş insan vs. gibi şeylere vakit de para da ayırmaz. Bunun yerine fiyakalı ve görkemli yapılar inşa eder. Güçlü devlet kriz anında meydana gelecek olumsuzluklara önceden tedbir almak yerine, kaşlarını çatıp herkesi susturarak gerekirse cebir ve şiddet yoluyla hizaya getirerek çözer. Soma’da enkaz altında kalan madencilerin yakınlarının itirazlarını, Gar Patlamasında çocuklarını, kardeşlerini kaybedenlerin homurtusunu cebirle anında çözen devlet uygulamalarında olduğu gibi.
Güçlü devleti olan ülkede, vatandaşın enkaz altında kalmasının da, enkazdan kurtulmayı beklemesinin de hiçbir önemi yoktur. Devlet yöneticilerinin oraya lütfettikleri ziyaretleri esnasında bütün çalışmalar bir tarafa bırakılıp elbette onlar karşılanacak, ağırlanacak ve üzüntüsüne sebep olacak ayrıntılar temizlenecektir. Onların hak ettikleri şekilde güzel ve güvenli vakit geçirmesi sağlanacak, sonra enkazın altında çocuğunu bekleyenler de o yüce insanlara elbette bütün minnettarlığını sunacaktır. Neticede o enkazın altında ve üstünde kalan yüzbinlerce insanın tamamı, o kutsal ve güçlü devleti yönetenlerin tırnağı edebilir mi?
Bütün dünyanın devlet başkanları, ülke yöneticileri Türkiye’nin güçlü devletine kıskançlık ve gıpta ile bakmasınlar da ne yapsınlar? On milyonlarca insan, senin beceriksizlik ve kasıtlı yanlışlarınla perişan oluyor, enkaz altında kalıyor, maden ocaklarında ölüp gidiyor ama yine de senin sözünden dışarı çıkmıyorlar. Çıkmadıkları gibi oylarıyla yeniden yeniden iktidara taşıyorlar. Çocuklarını, canlarını, mallarını çalan bir hırsız ya da onları aşağılayan bir kibir abidesi olsan da, onların sırtından karun kadar zenginleşsen de seni seçmekten asla vazgeçmiyorlar.
Bakın işte Recep, kaşlarını çatarak güçlü devleti gösterdi, ‘şimdi tuttuğumuz defterleri zamanı gelince açacağız’ dedi. Hadi herkes korksun, sinsin, suyuna gitsin. En çok da muhalif siyaset hadi hep birlikte yeniden ‘aman kızdırmayalım Silivri soğuktur’ desin. Silivri soğuksa on binlerce insanın enkaz altında kalmasının ne önemi var.
…içimden geçenlerin tam tercümesi….
78yaşımdayım.DP dahil yöneticilerin bu kadar silik,beceriksiz ,liyakatsız ,sevgiden, merhametten bu kadar yoksun olanını görmedim.Hatalıydım,deyip istifa etmektense FITRAT ,Kader gibi saygısız benzetmeler yapabilen,utanma özürlü kişiler olsa olsa darbe dönemlerinde olur diyordum.Yanılmışım.Haa bu nitelikteki kadroları aynı düzeydeki yığınlar seçti.Ama bedelini seçmeyenlerde ödüyor.Tayyibin hesap sorarlar diye ödünün patladığı falanda yok.Helalleşme dümeniyle arada kaynayacağına inanıyor.