Gözyaşıyla ıslanan keman!

Yorum | Nakkaş

“– Aklını mı kaçırdın, sen daha çocuksun.

– Çocuk mu? Sigara içiyorum, uyuşturucu kullanıyorum.

Adam öldürdüm ve soygun yaptım.

Ben bir adamım!”

(Cidade De Deus – 2002)

“İşte kalıcı olan üç şey:

İman, umut ve sevgi…”

(Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 13:13)

 

Topluma dair son derece rahatsız edici ve sarsıcı bir filmdir TanrıKent. (Cidade De Deus / City of God)

Referans aldığı kitaptan dolayı bu ismi alan film, gösterildiği dönem dünyanın dört bir yanında ödüllere boğuldu. Yanılmıyorsak 50’ye yakın ödülü var Brezilya-Fransa ortak yapımı filmin.

“Cidade de Deus”, metropol içindeki çirkin ve suç odağı gecekonduları sistematik bir şekilde kent dışına taşıma projesinin bir parçası olarak 1960’larda kente uzak bölgelerde Brezilya hükümeti eliyle kurulmuş gecekondu önleme yerleşkelerinden birinin, belki de en ünlüsünün adı aynı zamanda. Suç oranı zirvede olan tekinsiz bu mahalle de Rio de Janeiro’nun dışındadır. Film adını buradan almıştır zaten. Filmin başkarakteri bir kişi ya da grup değildir, mahallenin tamamıdır. Ön plana çıkan oyuncularından Leandro Firmino (Zé Pequeno) da dâhil filmin oyuncularının çoğu bu mahallede büyümüş ve TanrıKent tamamen amatör oyuncularla çekilmiştir. Belki ilginç bulup izlemek isteyenler olabilir, uyaralım, son derece rahatsız edici ve şiddet dolu bir filmdir. İyisi mi siz bu yazıyla yetinin deriz.

City of God, bu mahallede yaşayan bir grup çocuğun 1960’lardan başlayarak sonraki 10-15 yıla yayılan uyuşturucu, şiddet ve suçla örülü öyküsünü anlatır. Epik anlatımı ve stilizasyonu açısından Goodfellas (Sıkı Dostlar) ve Trainspotting filmlerine çok benzer.

Brezilya büyük kentleri ikinci dünya savaşından sonra birer büyük suç kampı gibidir.

Özellikle 60 sonrası gettolar suç ve suçlu üretir.

Pek çok çocuk daha konuşmayı öğrenmeden suça bulaşırlar bir şekilde. Uyuşturucu, darp, şiddet, taciz, tecavüz günlük olağan vakalarındandır büyük kentlerin gettolarında.

Ve ne yazık ki çocuklarını koruyacak çok fazla şans ve alternatifleri yoktur Brezilyalı ebeveynlerin.

Bir röportajında okumuştum, G. Saray’ın efsane kalecisi Cláudio Taffarel 101 kez ülkesinin milli formasını giydikten, üstelik 1990, 94 ve 98 Dünya Kupalarında forma giydikten sonra neden sarı kırmızılı takımı tercih ettiğini sorduklarında, özellikle çocukları için duyduğu endişeyi dile getirmişti.

Böylesi bir suç ortamında dünyaya geliyordu Brezilyalı çocuklar.

Bunlardan biri de Diego Frazao idi.

Ayrıca bir bahtsızlığı daha vardı Diego’nun, doğuştan hastalıklarla mücadele ediyordu.

Rio’nun varoşlarında yaşayan fakir ailesi bakımını tam yapamıyordu 4 yaşında menenjit geçiren bu masum yavrunun. Sonra ağır bir zatürre atlattı. Hafızası neredeyse tamamen gitmişti. Bu durum suç çeteleri için paha biçilmezdi. Ona hemen suça bulaştırdılar. 10 yaşında hırsızlığı, kapkaçı öğrettiler…

Problemli çocuk büyüdükçe kendisi probleme dönüşüyordu… Meskeni sokaklardı, sokakta büyüyor, sokak kanunlarıyla gelişiyordu.

Ancak… Hayat hep kötülerin yer aldığı bir barbarlar ormanı değildi şüphesiz.

Bu kötülüklere karşı direnmeye çalışan iyiler de vardı.

Bunlardan biri de Evandro João da Silva’ydı. Bir sanatçıydı Silva… Keman çalıyordu ama esas onu değerli kılan bu değildi. Sokaktaki suça bulaşan çocukları birer birer bulup, çekip alıyordu sokak çetelerinin elinden…

1993 yılında birkaç müzisyen arkadaşıyla beraber Afroreggae isminde kar amacı gütmeyen bir organizasyon kurmuşlardı ve kısa sürede tüm dünya tarafından takdirle karşılanmaya başlamışlardı. 1997’de, yani tam da Evandro’nun doğduğu sene Brezilya’daki pek çok sanatçının desteğini almışlar, halk tarafından büyük teveccüh görmeye başlamışlardı. Silva, suça bulaşan çocukları teker teker çetelerden adeta koparırcasına alıyor ve sanat öğretiyordu. Çoğu müzisyen olmuştu çocukların.

Bir tesadüf eseri Diego ile sokaklarda karşılaştı Silva. Hemen elini uzattı ve minik yavruyu sokaktan çekip aldı. Keman çalmayı öğretti. O kadar ağır hastalıklar, hafıza kayıpları yaşamasına rağmen, Diego, keman çalmayı öğrendi ve büyük aşamalar kaydetti.

Çocuk yaşta bir suçlu olan Silva, şimdi minik bir sanatçı olarak keman çalıyor ve herkesi kendine hayran bırakıyordu.

Ne ki kötülük de boş durmuyordu ne yazık ki…

Adeta yeryüzüne gönderilmiş bir melek olan Evandro João da Silva bir gece yarısı sokak çeteleri tarafından katledildi.

İyiler ağlıyordu…

Brezilya ağlıyordu Silva’nın ardından…

Cenaze töreninde, sokaktan kurtardığı çocuklardan oluşan bir orkestra müzik icra ediyordu. Ve minik Diego Frazao da aralarındaydı. Diego ağlıyordu hocasının ardından keman çalarken.

Gözyaşları kemanını ıslatıyordu minik yavrunun…

İzleyenin yüreğini dağlayan bir tablo oluşmuştu Silva’nın cenazesinde. Ölümsüz bir kare; hocasının ölümüne ağlayarak keman çalan minik kemancı çocuğun görseli yürekleri yaktı geçti…

Tarih 2009’du… Henüz 12 yaşındaydı Diego…

Kötüler sadece bir iyilik meleğini öldürmemişlerdi.

İyiler için bir umut ışığını da söndürmüşlerdi.

Lösemiye yakalanan Diego Frazao, öğretmeninin ölümünden yaklaşık 1 yıl sonra hayata gözlerini yumdu. Yaşadığı kısacık ömre pek çok acı, ızdırap ve gözyaşı sığdırarak göçüp gitti kötülerin dünyasından…

Geriye gözyaşıyla ıslattığı kemanı kalmıştı.

Ve şöyle diyordu şair kimsesizler için yazdığı şiirinde:

“Ağlayın aşinasız, sessiz can verenlere…”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin