Hatıralarımın arasından bu satırlar çıktı; demek ki hep taşlama yazmamışım. Gökmen besteler mi bilinmez…
“Lav oldu gönlüme aktı gözlerin.
Bir cehennem gibi yaktı gözlerin.
Ahımı duyunca insafa geldi,
Bana sevgi ile baktı gözlerin.
Bu nasıl rüyaydı, anlayamadım,
Hem âteşti, hem ıslaktı gözlerin…”
* * * *
GEL DE SÜLEYMANLA ATIŞMA!
Hadiseler gönlümüzü yaralıyor. Bazen öyle ağır şeyler yazıyorum ki, yazdığım beyaz sayfalar utancından kıpkırmızı kesiliyor. Sonra Hocaefendinin, “Üslûbumuz namusumuzdur.” sözü aklıma geliyor da, yırtıp atıyorum. Arada bir “doğaçlama”nın esnekliği içinde ağzımdan bir şey kaçarsa onu da siz hoşgörün lütfen… Haydi Süleyman, er meydanına…
BEKİR SALİM:
Süleyman, ne dersin hâllerimize?
Gene dibimizi oyuyor bunlar.
Şeytan hayret eder yollarımıza,
Zulmü dayadıkça dayıyor bunlar.
SÜLEYMAN:
“Cengiz” demişti ya, şaka değilmiş,
Birin yerine beş koyuyor bunlar.
Vatandaş ses etmez, sanırsın ölmüş,
Baksana, ayakta uyuyor bunlar.
BEKİR SALİM:
Milletin marazı gerçekten ağır,
İstediğin kadar feryat et, bağır;
“Kalp mühürlü, göz kör, kulaklar sağır”,
Ne görüyor ne de duyuyor bunlar.
SÜLEYMAN:
Demek hâlden memnun, ne hesap sorsun!
Bırak makarnayla hayâller kursun.
O üç beş kuruşla kıvranadursun,
Parayı kamyonla sayıyor bunlar.
BEKİR SALİM:
Hızlı tren ayrı bir pasta olsun,
Havalimanında tam usta olsun.
Tünel olacak ki humus da olsun,
Başka türlü nasıl doyuyor bunlar?
SÜLEYMAN:
Beni de çarptılar, bıraktım nazı,
Gaspın hiç olur mu fazlası, azı?
Diriler ne yapsın, kadere razı,
Amma, ölüyü de soyuyor bunlar.(*)
BEKİR SALİM:
Salim der, hilâfet şakası için,
Üç günlük dünyanın cakası için
Birkaç haraminin bekası için,
Koca bir millete kıyıyor bunlar.
SÜLEYMAN:
Süleyman da der ki, yandık temelli,
Ne gün anlayacak o yüzde elli,
Haramilik dedin, ölçüsü belli,
Tarife birebir uyuyor bunlar,
(*) Dişinden tırnağından artırdığı üç beş kuruşla bir kooperatif evi alan garibanların evlerini, hele hele Rahmet’e ulaşmış Ahmet Selim’in malını gasp eden akbabaları Allah’a havale ediyorum.
(*)Süleyman hem ilk dörtlükte hem son dörtlükte ayak olarak “uyuyor” dedi. Kurallar gereği aynı ayağı kullanamaz, ama, cinas yaparak iki farklı anlamda kullanınca iki farklı ayak olarak kabul ediliyor.
* * * *
AYAK AÇMA SIRASI SENDE SÜLEYMAN…
SÜLEYMAN:
Güneşin batıdan batması normal,
Velâkin doğudan batması kötü.
Horozun çöplükte ötmesi normal,
Tavuğun seherde ötmesi kötü…
BEKİR SALİM:
Ellerin hilesi, hasedi neyse,
Kardeşlerin haset etmesi kötü,
Düşmanın fitnesi fesadı neyse,
Dostun buna çanak tutması kötü.
SÜLEYMAN:
Haddimi boyumdan aşırmam ama,
Kendimi korkuya düşürmem ama,
Aslanlar kükrerse şaşırmam ama,
Farelerin nara atması kötü…
BEKİR SALİM:
Toz, toprakta yatar eşek dediğin,
Çamura da batar eşek dediğin.
Elbet çifte atar eşek dediğin,
İnsanların çifte atması(*) kötü…
SÜLEYMAN:
Senin olsa n’olur mal-mülk, han, hamam.
Sonunda kayığa bindirir imam.
Rızkımız bitmeden ölürsek tamam,
O rızkın ölmeden bitmesi kötü.
BEKİR SALİM:
Başkası kötülük etse anlarım.
Aşıma ağular katsa anlarım.
Hans tutup Hasan’ı satsa anlarım,
Hasan’ın Hasan’ı satması kötü…
SÜLEYMAN:
Süleyman der, bunu unutma bir an,
Yaradan’dan gelir her türlü ihsan,
Toprakta biteni yutar da insan,
Toprağın insanı yutması kötü…
BEKİR SALİM:
Ey Salim, ne etsen erersin kâra,
İnsanlar içinde bir insan ara,
Namuslar, şerefler çıkmış pazara;
Paranın her şeye yetmesi kötü…
(*)Bu defa ben Süleyman’ın yukarıda yaptığı gibi cinas kullandım. Nara atması… Çifte atması…
Bekir Salim seni seviyoruz