GÖRÜNTÜLERLE, RAPORLARLA İSPATLANDI; Gölbaşı Özel Harekatı bombaladı denilen F-16’lar uçuş bile yapmamış!

15 Temmuz Ölümlerini Araştırma Platformu koordinatörü Selçuk Adıgüzel, 15 Temmuz’da 51 kişinin hayatını kaybettiği Gölbaşı Özel Harekat dosyasıyla ilgili önemli detaylar paylaştı. Kişisel YouTube kanalında yayınladığı videosuna, “15 Temmuz’un 8. yılında Gölbaşı Özel Harekatta gerçekleştiği iddia edilen iki bombalamayı bütün delilleriyle ortaya koyacağız.” diyerek başlayan Adıgüel, ardından belgeleriyle, resmi verilere dayanarak önemli tespit ve değerlendirmelerde bulundu.

Gölcük Özel Harekatı bombaladığı ileri süren F-16’ların aslında o gün hiç uçuş bile yapmadığı resmi belge ev kamera kaydı görüntüleriyle ortaya koyan Adıgüzel’in araştırmasına göre TAİ’nin bu yöndeki raporu da rejim mahkemeleri tarafından görmezden geliniyor. Pilotlara yönelik suçlamaları tek tek ele alan ve resmi kayıt ve raporlarla bunları çürüten Adıgüzel, “İşte böyle hukuksuz yargılamalarla 47 insana müebbet hapis cezası verildi.” diyor.

Selçuk Adıgüzel’in videosundan bazı bölümler şöyle:

  • Geldiğimiz noktada Gölbaşı Özel Harekatı vuran askerlerin Gülen Cemaati sempatizanı
    olduğu iddia edildi; ama yine geldiğimiz noktada Gölbaşı’da şehit olan 51 kişinin içerisinde Cemaat’e sempati duyan polislerin olduğu da söylendi. Hatta bazılarının daha önce hazırlanan ihraç listelerine yazıldığı ama ölümleri üzerine bu listelerden çıkarıldığı söylendi. Tabii şu soruyu sormak durumundayız; yani Gülen Cemaati, kendine mi darbe yaptı?
  • Belki son yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti devletinin diyelim görebildiği en kanlı kumpas 15
    Temmuz’dur. Kanlı kumpas içerisindeki en vahşice planlanan organizasyon kardeşin kardeşe kırdırılıyor.
  • Emniyet Havacılık Dairesi Başkanlığı ile başlıyoruz; birinci bombalama iddiası sonucunda 7 polisimizin Emniyet Havacılık Dairesi’nde şehit olduğunu ifade ediyor mahkeme. Peki
    burada suçlanan pilotlar kim; Mehmet Çetin Kaplan ve Ertan Koral isimli F16 pilotlarının bombayı attığı, Mustafa Azimetli ve Ekrem Aydoğdu isimli iki pilotun da ikinci uçakta hedefi bulabilmeleri için lazer desteği verdiği mahkeme tarafından iddia ediliyor. 
  • Bu ifadelerden anlayacağınız gibi iki kişilik D tipi F16 uçağın kullanıldığını anlıyoruz ve bu uçaktan kol halinde yani iki uçak yan yana uçmuşlar, Peki en güçlü delil olarak değerlendirilen vikor telsiz konuşmalarında Mehmet Çetin Kaplan’ın 21.53 de bir konuşması olduğu iddia ediliyor.
  • Mehmet Çetin Kaplan ile Ertan Koral’ın beraber bütün hazırlıkları tamamlamış şekilde uçuşa hazır olmaları gerekiyor. Peki baktığınız zaman Ertan Koral’ın Biz saat 21.40’ta Filo Harekat Odasında saat 21.40 görüntü verdiğini görüyoruz. 21.4O’ta görüntü verdikten sonra 13 dakika sonra bahsettikleri uçağa binmeleri ve bu telsis konuşmasını ortağı olan yani beraber uçtuğu Mehmet Çetin Kaplan’ın yapması mümkün değil.
  • Çünkü bunun bir prosedürü, hazırlığı var. Bunun için de en hızlı hareket tarzında 25 dakika gerekiyor. Dolayısıyla 13 dakika sonra bu uçakta olması mümkün değil. Kamera görüntüleri, ses kaydını kesinlikle yalanlıyor. Böyle bir uçuşun söz konusu olmadığını, en azından bu pilotların uçmadığı bize ifade ediyor. 
  • Peki burada ne değişiyor? Bu saatlerde küçük oynamaların olması, uçağın kalkışı, havada kalış süresi, bombalama zamanı uçan pilotlar gibi bütün bilgileri altüst ediyor. Bu bilgileri Yargıtay’ın dahi onayladığını düşünürsek davayı altüst ediyor. 
  • Ayrıca telsis konuşması yapması gereken Ertan Kural ve Mehmet Çetin Kaplan’ın iddia edilen telsis konuşmaları içerisinde tek bir telsis konuşması yok. Bu telsiz konuşmaları
    olmadan bu koordinasyon sağlanmadan söz konusu bombanın atılması mümkün değil.
    Aynı şekilde uçak içerisinde bu kişilerin DNA’ları, parmak izlerine ilişkin bir bulgu da  göremiyoruz raporda.
  • Dolayısıyla Emniyet Havacılık Dairesi başkanlığına bomba attığı iddia edilen Ertan Koral’ın ve Mehmet Çetin Kaplan’ın bu kamera görüntüsünden hareketle o uçakta olması mümkün değil. En azından şunu söylüyor Ertan Koral, “Ben terörle mücadele uçuşu için uçtum. Ankara’nın şehir dışında bir süre bekledim, sonra iniş yaptım” diyor. Bütün veriler bu bilgiyi doğruluyor. Yani suçlanan pilotların kamera görüntüleriyle aslında suçlanmalarına engel bir durum olduğunu ortaya koymuş olduk.
  • Gölbaşı Emniyet Havacılık Dairesi Başkanlığı’nın bombalanması ile ilgili sormamamız gereken ikinci soru, burayı hangi kuyruk numaralı uçak bombalamıştır. Savcılığın ve mahkemenin iddiasına göre 94-0110 kuyruk numaralı F16 uçağı burayı bombaladı ve 7 polisimizi şehit ettiler.
  • İki tane uzmanlık raporu var elimizde. Biliyorsunuz balistik inceleme gibi uçakların da
    incelenmesi mümkün. Bomba attılar mı atmadılar mı; uçtular mı uçmadılar mı; hangi
    bölgede uçtular, konum bilgileri, lazer bilgileri… Bunu iki tane raporla yapmışlar; bir TAİ’nin 15 kişinin imzasıyla gerçekleştirdiği bir inceleme raporu var. 
  • Bir de 3 kişilik imzalı bir rapor var. Bu 15 kişilik imzalı rapordaki bazı bilgiler sanıklar lehine olduğu için mahkeme bunu dikkate almayı seçmemiş, 3 kişilik imzalı raporu dikkate alarak hüküm kurmuş. Burada gerçekten çok önemli bilgiler var mesela 94-0110 kuyruk numaralı uçak uçtu mu uçmadı mı, bununla ilgili teknik bilgiler… 
  • Biliyorsunuz uçaklarda kara kutu bilgileri vardır ve bu uydu temelli veri kaydetmektedir. Uyduda verisi yer aldığı için bu verilerin değiştirilmesi mümkün değildir. TAİ’nin incelemesine göre kara kutu bilgilerine baktığınız zaman bu kuyruk numaralı uçak
    14 Temmuz’da yani bir gün önce en son uçuşunu gerçekleştirmiş. 15 Temmuz’da bu uçağın uçuşu yok. 
  • İkincisi yakıt meselesi; yani yakıtlara baktığınız zaman uçağın ne kadar yakıt harcadığını, havada ne kadar kaldığını, uçup uçmadığı anlayabilirsiniz. Yine aynı kuyruk numaralı uçak TAİ incelemesinde tam kapasite deposunun dolu olduğu ortaya çıkıyor. Havada yakıt ikmali yaptığına dair radar görüntüsü yok. Yerde yakıt ikmali de yok. Yakıt ikmali olmadığı halde tam depo dolu olan benzini tam deposu dolu olan bu kuyruk numaralı uçağın uçması mümkün değil; zaten uçmamıştı!
  • Peki bu uçağın bomba attığı olayı nereden çıkıyor? İki tane bomba yüklenebiliyor F16 uçaklarına. Bir kanatta bir bomba var, diğer kanatta bomba yok! ‘Bomba yoksa olsa olsa bu bomba atılmıştır’ düşüncesinden hareketle bu tezi geliştirmişler. Ama bu bomba illaki
    atılmış olacak anlamına gelmez. Bu bomba sonradan indirilmiş olabilir, yüklemesi yarım kalmış olabilir. Takılı bir bomba aşağı indirilmiş olabilir; türlü türlü ihtimaller var. Bunları hiç değerlendirmemişler ve ‘tek bomba varsa diğeri mutlaka atılmıştır’ demişler. 
  • Ama teknik incelemeler var; mesela bir bomba atıldığı zaman emniyet telleri kalıyor uçağın kanadında. Emniyet tellerine baktığınız zaman ‘buradan bomba atılmıştır’ sonucuna ulaşıyorsunuz. Bakıyorlar uçağın kanadında emniyet tellerini bulamıyorlar.
  • Katric adı verilen bir parça var. Yani bomba çok kolay uçaktan ayrılmasın diye küçük bir patlayıcı mekanizmayla uçaktan ayrılıyor. Bu patlayıcı mekanizma çalışınca da barut izleri kalıyor. İnceliyorlar ve bakıyorlar ki barut izi yok!
  • Sistem sigortası diye bir şey var uçağın kazara düşmemesi için, kaza yaşanmaması için çekili vaziyette tutuyorlar. Bomba atmadan önce basıyor, sistem sigortasını atmaya hazır
    hale geliyor. Uçağa gidiyorlar bakıyorlar ki sistem sigortası çekili vaziyette yani kesinlikle bomba atmış bir durumla karşı karşıya değiller! Yani bu uçtuğu iddia edilen uçağın kesinlikle bomba attığını söyleyemiyoruz. 
  • Gölbaşı Emniyet Havacılık Dairesi Başkanlığı ile ilgili üçüncü sormamız gereken soru, bir pilot bombayı atarken diğer hangi pilot onun hedefi vurmasına yardımcı oldu veya lazerle işaretlemeyi kim yaptı? Çünkü mahkemenin iddiası bu yönde! Mustafa Azimetli ve Ekrem
    Aydoğdu bombayı attığı iddia edilen Ertan Koral’a lazer desteği vererek hedefin işaretlemesi sağlamışlar; mahkemenin iddiası bu…
  • Peki verilere bakalım gerçekten böyle bir lazerle işaretleme söz konusu mu, değil mi? Şimdi bu lazerle işaretlemeyi iki kişilik uçan bir F16 yapıyor, iki kişilik uçan diğer uçak da bombayı bırakıyor ve bomba hedefe doğru ilerliyor. İki uçağın organize/koordine hareket etmesiyle bu bombayı atabiliyorsunuz. Senaryo böyle, işlemler de bu şekilde oluyor. Yalnız şöyle bir detay var; eğer lazerle işaretlemeyi yapan uçak -manuel bir tetiği var bu lazerin – manuel tetiğe bastığınız zaman kara kutu bu tetiğe basma anını kaydediyor.
  • TAİ, teknik rapora bakmış. Lazerle işaretleme anlarını çıkartmışlar ve tabloya baktığınız zaman bomba attığı iddia edilen 23.18’de tetiğe basmanın söz konusu olmadığını bir anlamışlar. Teknik rapordan bunu anlıyoruz!
  • İkincisi; iki uçağın koordinasyon içinde olması lazım ve sürekli telsiz konuşmaları yapıyor olması lazım. Biliyorsunuz bu davanın en güçlü ve en önemli delilleri mahkemeye göre telsiz konuşmaları. Telsis konuşmalarına baktığınız zaman iki uçağın koordine olduğuna dair hiçbir
    telsis konuşması göremiyorsunuz. Bu çok anormal! Neden bu koordinasyona ihtiyaç var? 
  • Bomba atacak olan uçak hedefe yönlendi ikazını yapması lazım telsizle. ‘Bombanın ayrılmasına 30 saniye var’ ikazını yapması lazım, telsizle. ‘Bomba ayrıldı’ ikazını yapması lazım, telsizle. ‘Bombanın hedefe çarpmasına 15 saniye kaldı’ ikazını yapması lazım, telsizle. Lazer desteği verenin de ‘biz ikazları aldık, lazeri hedefe sıktık’ diye cevap vermesi lazım! Bu iki uçak arasında hiçbir şekilde böyle bir telsis konuşması yok!
  • Gölbaşı Emniyet Havacılık Dairesi Başkanlığı’nın bombalanması ile ilgili sormamız gereken 4. ve önemli sorulardan bir tanesi de bombalanma saati… Mahkemenin gerekçeli kararına göre 23.18’de  bombalanmış. Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürü Levent Alıcı 3 Ekim 2016’da olay
    yeri inceleme tutanağını savcılığa gönderiyor. Polis memurları tespitlerinde diyorlar ki ‘biz emniyet havacılık dairesi başkanlığındaki güvenlik kamera görüntülerinden patlamanın saatini tespit ettik. Onların tespitine göre patlama 22.34’te olmuş.
  • Aynı şekilde Özel Harekat yerleşkesinin güneyinde yer alan TOKİ konutları var. TOKİ konutlarındaki güvenlik kamera görüntülerinin bombalanma anını kaydettiği kamera görüntüsü var. Oraya baktığınız zaman da Emniyet Havacılık Dairesi’nin 23.08’de bombalandığını görüyorsunuz. Emniyet Havacılık Dairesi’nin güvenlik kamera görüntülerindeki saat ile mahkeme arasında 45 dakika; TOKİ’deki konutların güvenlik kamerası ile mahkemenin tespit ettiği rakam arasında 10 dakikalık bir süre var. 
  • Çok önemli bir detay birinci saldırıda şehit olduğu ifade edilen Ahmet Oruç’un eşi mahkemede diyor ki, “Patlama olduktan sonra eşim havacılık dairesini aradı ve yapılacak bir şey var mı, gelmeme gerek var mı” diye konuştu diyor. Bu kişinin birinci saldırıda şehit olması gerekiyordu! Şehit olmuş birisinin şehit olduğu yeri arayarak ‘yapacağım bir
    şey var mı’ demesi mümkün mü; değil! Bu kafalarda çok büyük soru işaretleri
    doğurdu!
  • Bu yargılamayla 47 müebbet verildi!

Videonun tamamını izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz…


Yarbay Karakuş’un 15 Temmuz savunması: Esrarengiz pilotlar, hayalet uçaklar

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin