Gönüllü yalnızlık

YORUM | M. NEDİM HAZAR

‘En çok cep telefonlarından korkuyorum.’ demişti bir sanatçı dostum.

Yok, radyasyon, manyetik dalga filan değildi kastı, cep telefonlarının bu yüzyılın en belalı vebasına dönüşeceğine inanıyordu. Başka bir sanatçı dostumla geçtiğimiz hafta yediğimiz yemekte bir kez daha kavradım durumun vahametini. Bir anda üzerinize gelen bir sürü insan, ellerinde cep telefonları…

Hastane, devlet dairesi, havaalanı fark etmiyor… 

Bekleme salonları başları önlerine eğik, ellerinde cep telefonu, bir şeylerle uğraşan insanlarla dolu artık. Toplu taşımalardaki durumu hiç söylemiyorum zaten. 

Bilmem ki, cep telefonlarının icadından sonra insanlardaki tırnak yeme alışkanlığı sona ermiş midir artık?

Amerikan Başkanı Rutherford B. Hayes’e atfedilen bir söz var; “Çok güzel bir buluşa benziyor ama Tanrı aşkına bunu kim, niye kullanmak istesin ki?” diyor telefonu ilk gördüğünde… 

Bugünkü gelinen durumu bizzat cihazın mucidi bile tahmin etmemiştir sanırım…

Misal, Beethoven o güzelim bestelerinin böylesine bir cihazda tüketilmesine nasıl bakardı acaba?

Hayat gittikçe ceplerimize, küçücük bir cihazın içine doğru yöneliyor. 

Büyük bir ordunun fethi gibi, ne varsa önüne katıyor, yaşamı hallaç pamuğu gibi savuruyor cep telefonları. 

Büyük bir kara delik gibi önüne ne gelirse yutuyor, içine alıyor…

Yakın zaman önce telefonda yaşadığım bir sıkıntı için gitmiştim bir şirkete. 

Bana, oraya boşuna gittiğimi, telefonla müracaat edilmesi gerektiğini söylediler. Ve biliyoruz artık, gerçek insan bile çıkmıyor karşımıza bu tür hatlarda. 

“Bilmem ne için, bilmem kaça tuşlayınız”a bağlanmış sorunlar.

İnsanlarla olan iletişim bir süre sonra artık sadece bu kanaldan olacak belki.

Müziği oradan dinliyoruz artık.

Filmi oradan izliyoruz…

Gazeteleri oradan okuyor, haberleri, dedikoduları oradan alıyor, gündelik işlemlerimizin çoğunu cep telefonları üzerinden hallediyoruz.

Para işleri, hal hatır işleri, yemek siparişleri, bilet alıp satmak, otobüse binmek, uçakla gitmek hep telefon üzerinden yapılıyor artık.

Sanal mezarlık gördüm geçen gün bir arkadaşın telefonunda… 

Bahçesini cep telefonu aracılığıyla sulayanı gördüm inanın. 

Dahası var…

Aplikasyonu çıkmış. 

Girip, buluyorsun yakınının mezarını ve Fatiha’nı ekrandan okuyorsun.

Pardon, Fatiha bile okumaya gerek yok artık, hazır okunmuşu var. Yasin de var Cevşen de…

“Büyük bir icat!” demişti rahmetli babam, elektrikle çalışan sinek kovucuyu gördüğünde. Benim henüz keşfettiğim, sivrisinek kovma aplikasyonunu görmeye ömrü vefa etmedi. 

Programı çalıştırınca mor bir ekran çıkıyor ve düşük desibelli ses yayarak sinekleri kovuyormuş. Denemedim, bilemiyorum…

Son olarak bir teknoloji firmasının sitesinde gördüm, nabzınızı ve solunum oranını sadece cihazın kamerasını kullanarak ölçen yeni bir uygulama geliştirilmiş. 

Uygulama yüzünüzün rengine göre nabzınızı, göğsünüzün hareketine göre de solunum oranınızı ölçüyormuş. 

Arzu ederseniz (neden edeceksiniz onu da anlamadım ya) uygulama ile sonuçları Facebook, Twitter’dan paylaşabiliyormuşsunuz… 

Uygulamanın mucitleri elbette ki, bu keşfin ‘klinik yerine geçemeyeceğini’ söylüyorlar ama geçmiş olsun artık.

Eminim benim bilmediğim yüzlerce, binlerce daha ilginç ve hayatı oyun dışı bırakan uygulama vardır telefonlar için. Bilenler bilmeyenlere aktarır sanırım.

Sakın yanlış anlaşılmasın, asla karşı değilim elbette; keşfe, kolaylığa vs… 

Ancak insanı yalnızlaştırdığı da nedense görülemiyor sanırım bu gidişatın. Birer birer koparıyor gerçek dünyayla olan bağlarımızı.

İnsanın yerini çoktan aldı… 

Şimdi sıra aynanın yerinde… Kadınlar artık ayna bile kullanmıyorlar. Ön ekranı varken cep telefonlarının aynaya ne gerek var değil mi?

Cep telefonu ekranına bakıp sevinç çığlığı atabiliyoruz. 

Aynı ekran ağlatabiliyor bizi ne bileyim… Sınav sonuçlarını oradan öğreniyor, ayrılık mesajını oradan alıyoruz.

Beylik klişe; dünya küçülüyor, lakin hayatı küçültüyor ve yalnızlaştırıyoruz.

Yoksa bilmeden gönüllü esiri mi oluyoruz biz bunun?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin