YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Selçuk Erdem’in resim yapan gergedan karikatürünü hatırlıyor musunuz? Hani şu ciltler dolusu kitapla anlatmakta zorlanacağımız bir gerçeği tek kareyle ifade eden karikatürü. Gergedanın gözünün önünde bir boynuzu olduğu müddetçe, isterse on binlerce resim yapsın, binlerce konu anlatsın bütün anlatımların ve çizimlerin önünde boynuz olacaktır. Gözünüzün önünde, burnunuzun hemen yanında kocaman bir boynuzunuz varsa ufkunuzu bakışlarınızı hatta tüm dünyanızı o boynuz belirleyecektir.
Karikatüre bir daha bakın, oysa o gergedan ne kadar da kendinden emin, ne kadar da mutlu, ne kadar doğru bir çizim yaptığı kanaatinde. Bütün resimleri boynuz ile başlıyor çünkü dünyayı böyle görüyor. Şimdi siz onu bakışı konusunda ikna edebilir misiniz? Dünyanın görüntüsünün boynuzdan sonra başladığına inanabilmesi mümkün müdür?
Dünyaya boynuzsuz bakmaya çalışıyorum diyerek kendimi hemen temize çıkarmış olmayayım ama bu soruyu kendime çokça sormaya çalışıyorum. Benim bakışlarımı ‘sürekli’ yanıltan burnumun önünde bir çıkıntı var mı diye.
İnsan bazen kesin inançlılara, cahil kararlılığına, az bilgiyle çok bilmişlik satanlara imrenmiyor değil. Öyle bir kesin inançlı ki kafasında hiç soru işareti yok. Adam kalkmış, son derece kararlı bir cahillikle “Hz. Musa diye biri tarihte yaşamamıştır” diyor. Ben en çok kafasında acabası olmamasına hayret ediyorum. Mesela şöyle demiyor “Benim okumalarım, araştırmalarım, tahkiklerime göre Hz. Musa diye bir insan yaşamamıştır. Tevrat ile Sümer mitolojisi arasında benzerlikler görüyorum bu da Tevrat’ın ilahi bir metin olduğu konusunda kafamı karıştırıyor, benim bilgilerime göre böyle bir isim yaşamamıştır” vs. Yani benim bilgime göre yok falan demiyor. Adam ilmin, araştırmanın, bilimin son noktası, yeryüzündeki bütün bilgileri yalayıp yutmuş, öyle bir emin ki kendisinden, kafası öyle bir net ki, bu netlik ömrü boyunca sadece Cin Ali kitabı okumuş ‘zır cahillerde’ vardır. Bertrand Russell’e atfedilen o meşhur söz vardır ya tam bunun gibiler için söylenmiş “Akıllılar hep kuşku içindeyken, aptallar küstahça kendinden emindirler.”
Gözünün önünde, burnunun ucunda boynuz olanlar, yeryüzünde her şeyin önünde boynuz olduğu konusunda çok emindirler.
Mesela adam diyor ki ‘bu fütücülerin ülkedeki güçlerinin ve sızmalarının sebebi işlerini çok büyük ciddiyetle, özverili yapmaları, genel sanının aksine torpil değil hak ederek görevlere geliyorlardı. Bu sayede büyük güç elde ettiler.’ Fetömetre ne diyordu? Bir kişi çok iyi dil biliyorsa, işini çok ciddiye alıp hakkını veriyorsa, yüksek lisans, doktora yapıyorsa, çalmıyor, hak yemiyor, adil davranıyorsa bunlar fütücüdür ve çok tehlikelidir.
Normal bir dünyada herhangi bir inanç ya da topluluk için iyi ve kötü olduğu nasıl ölçümlenir? İnsanlığın kötülüğüne işler yapıyorlar mı? Ellerine silah alıp, şiddet uyguluyor, birilerinin canına, malına, ırzına kast ediyorlar mı? Evrensel değerlerin kötü saydığı fiilleri yapıp kötülüğü organize ediyorlar mı? Hayır, bunların hiç birisini yapmıyorlar. Hatta dost ve düşman biliyor ki bunların tam tersini yapıyorlar.
Tek bir ölçüleri var ‘fütü kötü bir şeydir’ diye burunlarının ucuna yazmışlar, sipsivri öyle önlerinde duruyor. Başka bir bakış açıları da olmadığı için ne kadar iyi şey yapıyor olurlarsa olsun, bunlar yeryüzünün en iyi, en mükemmel, en hümanist, en insancıl, en hakperest, en iyiliksever işlerini de yapsalar burunlarının ucundaki şey onlara dünyayı hep boynuzlu gösteriyor.
Gergedan penceresi bu kadar oluyor işte.
Çok güzel bir yazıydı. Sadece bahsi geçen konularla ilgili değil genel manada herşeye uyarlanabilecek bir karikatürü bu açıdan yorumladığınız için çok teşekkürler.
Elinize, dimağınıza sağlık.
Bu yazının üstüne, çocukluğundan itibaren hiç formal eğitim görmemiş bir işçi olan Eric Hoffer’ın 1951’de yayınladığı “Kesin İnançlılar: Kitle Hareketlerinin Doğası Üzerine Düşünceler” kitabı gözden geçirilebilir. İnternetten kolaylıkla ulaşılabiliyor. Kitabın, tarihçi Ceren hanımın da oldukça değerli bir yorumu da var youtuba’da…