YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Recep Tayyip Erdoğan, MHP, CHP ve İşçi Partisi’nin de yardım ve yataklığıyla Türkiye Cumhuriyeti devletini tamamen yıktı. Devlet bir enkaz haline geldi. 16 Nisan Referandumunda bir kere daha anladık ki; bundan sonra AKP haricinde bir partinin seçim kazanarak devleti eski haline getirmesi, onarması ihtimali yok!
Erdoğan devletin bütün kurumlarını partisinin herhangi bir il başkanlığı derecesinde ele geçirdi. Bundan sonra YSK’nın adil bir seçim yapabilmesi ya da başka herhangi bir kurumun bu seçimleri denetleyebilmesi mümkün değil. Böyle giderse kısa bir süre sonra Türkiye’deki seçimler Hüsnü Mübarek’in Mısır’ı ve ya Esed’in Suriye’sindeki seçimler gibi olacak.
Muhalefet, Ayhan Oğan’ın ‘yeni bir Türkiye kuruluyor kurucusu da Recep Tayyip Erdoğan’dır’ sözüne karşılık küçük çığlıklar atıp ‘Ne olur öyle olmadığını söyleyin’ inlemeleriyle basit hezeyanlara girse de Oğan’ın sözlerinin çok ötesinde fiili bir durumla karşı karşıyayız.
Artık bundan sonra Türkiye’nin önünde iki yol var: Ya muhalefetin ‘Hayır, bu kabul edilemez’ tarzı küçük tepkileri eşliğinde Recebizm ideolojisine göre kurgulanmış bu fiili durum yasallaşacak ve herkes cehennemde yaşamayı sineye çekecek ya da hukuk ve adalete göre şekillenmiş yepyeni bir devlet kurulacak.
Bu açıdan baktığımızda, Meral Akşener ve partisi dahil hiçbir partinin AKP’ye karşı seçim kazanabilmesi ihtimali yok. Saray seçimle ilgili bütün tedbirleri alabilecek devlet imkanına sahip durumda. Dolayısıyla Akşener’in bu kördüğümü çözüp her şeyi eski haline getirebilmesi de mümkün görünmüyor.
Aslında ölümü gördüğümüz için bugün sıtmayı arıyor olsak da ülkenin sıtmadan da bir hayli şikayet ettiğini unutmamak lazım.
Türkiye’deki siyaset yapma ve ülke yönetimine talip olma biçimi düzelmedikçe Recep gitmiş Meral ya da Kemal gelmiş bir şey değişmeyecek. Siyasetin finansmanı konusu düzenlenmedikçe ve siyaset yoluyla zenginleşmenin önüne çok sert tedbirlerle geçilmedikçe, Türkiye’nin dünyada saygın ülkeler sınıfında yer almayı başarması mümkün değil.
Evet, hırsızlıkta ve zulümde zıvanadan çıkmış bu parti cehennemin dibine gidecek ama yerine gelenlerin bir müddet sonra ona benzemeyeceğini kimse garanti edemiyor. Türkiye’de siyaset rant dağıtma üzerine kurulu olduğu için iktidara kim gelirse gelsin, bir müddet sonra AKP’leşmesi, ANAP’laşması kaçınılmaz oluyor.
AKP de eski düzeni değiştirme, Batı standartlarında bir demokrasi ve hukuk sistemi getirme vaadiyle iktidara gelmemiş miydi zaten?
Belki bu toprakların genlerinde bir sorun var, her iktidarı kullanan kendini ‘padişah’ vatandaşları ‘kul’, ülkedeki ‘mal ve kaynakları’ da ‘hazine-i hassa’sı olarak görüyor. Siyasetin bütün imkanlarını; kendilerini ve etraflarını zenginleştirmek için kullanıyorlar. Bu düzende bunu engellemek mümkün değil. Böyle bakınca Meral Akşener’in ve partisinin bu şartlarda bir umut olma ihtimali yok. Hem yıkılmış bir devletin sağını solunu tamir etmek, yamalar yapmak onu tekrar hayata döndürebilir mi? Ya da o eski devlet ‘hayata döndürülsün mü’?
Bu toprakların yeni bir siyasi partiden çok yeni bir toplumsal mutabakata, yeni bir devlete, yeni bir kurucu iradeye ihtiyacı var. Hiçbir kimsenin aidiyetinden, inancından ya da kimliğinden dolayı suçlanmadığı, her vatandaşın kendisini birinci sınıf hissettiği ve siyasetin kişisel zenginleşme aracı olmasının kesinlikle önüne geçildiği yeni bir toplumsal mutabakata, yeni bir devlete!