NECİP F. BAHADIR | YORUM
Her zaman medyaya yansıyan anket sonuçlarına dikkat kesilirim. Son haftalarda çok sayıda anket rakamları haberlere konu oldu. Yazıya otururken yeni bir anket gördüm. ORC gençlere ‘en sevdiği 10 siyasetçinin kimler olduğunu’ sormuş. Birinci sırada kim var biliyor musunuz; Cumhurbaşkanı Erdoğan. Oranı düşük ama; yüzde 21… Erdoğan’ı, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş izliyor. Listede Mustafa Sarıgül bile var.
Şimdi buna ne demeli?
Gülüp geçmeli mi, üzerinde durmalı mı? Gençler herhalde ‘tanınırlık’ ile ‘sevgiyi’ birbirine karıştırmış gibi geldi bana. Erdoğan’ın 23 yıldır ülkenin bir numaralı adamı olduğu doğru. Gençler arasında seveni olduğu da muhakkak. Benim yadırgadığım ilk sırada çıkması… Erdoğan başarısızlığın, fiyaskonun diğer adı değil mi?
Acep sevginin kaynağı ne olabilir?
İdeoloji mi? ‘Müminlerinin’ oranı en azından gençler arasında o kadar yüksek çıkmamalı. Gençlerin dünyası ile Erdoğan’ın Türkiye’si arasında dağlar kadar fark var. ‘Siyasal İslam’ ideolojisi ise yerle yeksan. Tabutuna son çiviyi Türkiye’de ağırlanan Sisi çaktı. Erdoğan’ın ne siyasi değeri kaldı bugün, ne de İslam’ı. Hepsinin içini boşalttı. Hiçbir iddiasını gerçekleştiremedi.
İki yüzlü siyasetin kitabını yazdılar!
Geçenlerde, “İsrail’e girebiliriz!” diye bir çıkışı oldu. Bu sözü Netanyahu yönetimine haddini bildirecek diye anladı. Meğer Türk gemileri İsrail’e ticari amaçlarla giriyormuş, çelik çimento gibi lojistik malzemeler taşıyorlarmış. Bir gazete haklı olarak bunu ‘mesele yaptı’ ve haberi manşete taşıdı. Duyan oldu mu? Galiba etkisi, sadece okurlarıyla sınırlı kaldı.
Filistinli gazeteci diyor ki; “Sadece Ağustos ayında 6 gemi, Türkiye limanlarından çıkarak Hayfa’ya ulaştı. Yasağı aldırış etmeden direkt ticaret yapan 11 gemi var. Sürekli sevkiyat gerçekleştiriyorlar. Gemilerin rotasını ve limana giriş çıkış tarihlerini görebiliyoruz. Tabii bunlar yalnızca bizim tespit edebildiklerimiz…”
AKP veya Erdoğan ‘iki yüzlü’ siyasetin kitabını yazdı. Söz başka, uygulama başka.
Gençlerle İsrail’e ticaretin ne alakası var demeyin. Siyasal İslam ideolojsinin çöküşünü bundan daha iyi anlatan örnek bulunabilir mi? Bulunur tabii de. Bu yakıcı örnek. Yoksa Sisi’in Mısır’ı var. “İsrail’e gireriz!” sözünden önce, “Bir gece ansızın gelebiliriz!” efelenmeleri de unutulmadı. Nereye gidecektik? Atina’ya falan. Daha ‘Şam’da cuma namazı kılacaktık.’ Halep’in plakası bile belirlenmişti. Payımıza Süleyman Şah’ın cenaze namazını kılmak düştü.
Şimdi Erdoğan yalvar yakar Beşar Esad’le görüşmenin yollarını arıyor. Amerika yolunda söylediklerini duydum, onun adına ben utandım. Bir lider bu kadar düşer mi? Esad kim? Ayıptır, günahtır… Anadolu topraklarının bir izzeti var. Putin’i devreye soktu. Olmadı. Esad’ın şartları var. Sisi’nin olduğu gibi. Şartları karşılanmadığı sürece Esad’la görüşmek hayal. ‘Şartlar kabul edilemez’ diyeceğim ama Sisi’nin ön koşullarını harfiyyen yerine getirdi. İstanbul’a yerleşen ‘İhvan’ı satmakta beis görmedi. Çok da ucuza sattı!
Ramazan El-Buti’nin vebali omuzlarında!
Hangi siyaset, hangi İslam Erdoğan’ın ‘oynak’ dış politikasına ruhsat verir. Erdoğan’a ‘Suriye ve İhvan günahı’ yeter de artar. Bunu bilir, bunu söylerim. Yüzbinlerce insanın iffeti ve kanı elinde. Ne Mursi kaldı, ne Rabia, ne de Suriye’de Şam yönetimine karşı kışkırttığı gruplar.
Erdoğan, Ramazan El-Buti’nin mektubunu hatırlıyor mu acaba? Buti’nin söylediği noktaya geldi ama vakit çok geç. Dönülmez akşamın ufkunda artık. Erdoğan’ın elini soktuğu Suriye’de Buti vaaz ederken oturduğu kürsü bombalandı. Buti’nin vebali de Erdoğan’ın omuzlarında.
‘Gençler Erdoğan’ın nesini seviyor?’ diye sorgulamakta haksız mıyım? 22 yıllık eseri ortada. Türkiye kaç lig birden düştü. Hedef Brüksel’di, yol Kabil’e çıktı! Türkiye, Afganistan’dan biraz hallice. Coğrafyası, tarihi daha dibe inmesine engel. Yoksa bugün bir ‘Anadolu çukurundan’ söz ediyor olurduk. Siyasi anlamda söylüyorum. Sisler içinde, puslu bir ülke…
Hayır, anket şirketini sorgulamıyorum, rakamlar doğru olabilir. Neden mi? Çünkü birkaç seçimdir halk ‘gençlere’ umut bağladı. ‘Y kuşağı, Z kuşağı’ dedi. Mayıs seçimlerinde ilk kez sandığa giden Z kuşağının ülkenin kaderini değiştireceği. Doğrusu ben de umutluydum. Çünkü genç kuşak karanlık içinde, umutsuz ve karamsar… Gözünü yurt dışına dikmiş durumda. Fakat seçimde ‘Z kuşağının’ hiçbir hükmü olmadı. Erdoğan yine aynı oyun aldı.
Darbeyi emeklilerden yedi!
Erdoğan darbeyi hiç beklemediği yerden yedi. Z kuşağının yapamadığını, ‘A kuşağı’ yaptı. Kim mi A kuşağı? Emekliler… Cami cemaati, kahvehane ahalisi beklediği zammı alamayınca ‘Ne Reis’ dinledi, ne ‘din iman’… Söze gelince soğan ekmek yiyecek, Reis’i asla yedirmeyecekti. Reis’i kendisi yedi.
Acı ama gerçek; Cüzdan bütün kutsalları yendi, vicdanı da, dini imanı da, vatan millet Sakarya’yı da… Vicdan, sahibinden bunun intikamını almayacak mı? Almaz olur m? Bugün toplumun neden iki yakası bir araya gelmiyor… Vicdanın, azabı pek yaman olur. Daha sırada ‘Allah’ın gazabı’ var. Cüzdan karşısından gerileyen din ve imanın ‘Sahibi’ gücenmeyecek mi?
Enseyi karartmayalım; muhalefet açık ara önde
Enseyi karartmayalım; Her ne kadar gençler ilk sıraya ‘Erdoğan’ı koymuş olsa da muhalif siyasetçilerin toplam oranı yüzde 70’i buluyor. Erdoğan – Bahçeli ikilisi yüzde 30’larda. İmamoğlu ve Yavaş birlikte değerlendirildiğinde açık ara öndeler… Seçimlerde ‘güç birliği’ yapacaklarını varsaymak yanlış olmaz. AKP’nin CHP üzerindeki ‘fitne senaryolarının’ başarılı olacağını pek sanmam. Özgür Özel’e güvendiğimden değil, toplumsal muhalefetin önünde durulamayacağından.
Anket şirketi ‘sevdiğiniz siyasetçiler kim’ diye emeklilere sorsaydı sonuç ne olurdu? Erdoğan yine birinci çıkabilir miydi? Biraz zor. Emekliler, 31 Mart’ta Erdoğan’a ‘kırmızı kartı’ gösterdi ve sahanın dışına attı. Oyun dışı kalanın sahaya dönmesi hiç de kolay olmaz. Kaderin cilvesi, Erdoğan 2024’ü ‘emekliler yılı’ ilan etmişti. En büyük darbeyi de ‘yıl’ ile ödüllendirilen emeklilerden aldı.
‘Türkiye’nin umudu gençler mi yoksa emekliler mi?’ bilemedim. ‘Hala umudun var mı?’ diye sorarsanız, ‘Evet, umut ölmez…’ derim.
Bir anket haberi bizi nerelere getirdi. Erdoğan, o kadar yüksekten düştü ki, onu Özgür Özel de, anketler de kurtaramaz. Muhalefete değil, kendisine yenildi. Ve dünyanın alacakaranlık döneminde kaybedenlerden oldu.
Anketlerde sorunun soruluş şekli çok önemli:
* Sizce en sevilen siyasetçi kim?
* Sizin en sevdiğiniz siyasetçi kim?
Bu iki soruya cevabınız çok farklı olabilir.