ŞEYTANIN ARKADAN GELMESİ ve SİYASAL İSLAM!.. (2)
YORUM | Prof. Dr. OSMAN ŞAHİN
Geçmiş, hâl ve gelecek zaman dilimleri bir bütünün değişik yüzlerinden ibarettir…
Geçmiş ile olan münasebetlerin önemine bir çok sohbetinde ve yazısında ısrarla yer veren Hocaefendi, “Geçmiş, Hâl Ve Gelecek” başlıklı “Kırık Testi” yazısında da çok önemli tesbitler yapmaktadırlar. Geçmiş, hâl ve gelecek zaman dilimlerinin birbirinden bağımsız ele alınamayacak zaman dilimleri olduğundan bahsettikten sonra şu önemli hususları ifade etmektedirler:
- Geçmişinden kopuk yaşayan ve hâli değerlendiremeyen insanların yeni bir gelecek kurmaları mümkün değildir.
- Geçmiş; gelecek için tasavvur ve kurguları olan insanların ümitli olmalarını gerektirecek pek çok heyecan verici güzel örneklerle doludur. Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Sahiha’da anlatılan peygamber kıssaları bu hakikatin en çarpıcı misalleridir.
- Eğer geçmiş, böyle bir dinamizm kaynağı olarak görülüp istifade edilirse insan şu neticeye ulaşır: Geçmişte böyle bir diriliş faslı yaşandı ise, bu tür bir diriliş günümüzde bir kere daha niçin yaşanmasın ki!
Hocaefendi “Kollektif Şuur” yazısında bizim olacağı ümidini beslediğimiz aydınlık geleceğe emin adımlarla yürüyebilmemiz için şu hayatî iki hususa vurgu yapmaktadırlar: “
- Bütün millet, hususiyle de aydınlarımız, geçmişimizle mutlaka barışmalıdır.
- Gelecek adına gerçekleştirmeyi planladığımız her türlü yenilenme ve inkılaplar, tarihî dinamiklerimiz ve mânâ köklerimiz esas alınarak projelendirilmelidir.”
Tarihi değerlendirmelerde bütünçül bakış nasıl olmalıdır?..
Hocaefendi, “Geçmiş, Hâl Ve Gelecek” başlıklı “Kırık Testi” yazısında yukarıdaki tesbitleri yaptıktan sonra, geçmişin doğru tahlili, geçmişten istifade edelim derken zarar görmemek için nelere dikkat edilmesi gerektiği ve bu yazının girişinde dikkat çekmeye çalıştığımız tehlikelere de işaretlerde bulunarak şunları söylemektedirler: “Tarihte meydana gelen bütün bu hâdiselerin arka planlarıyla birlikte doğru okunması ve onlardan ibret alınması gerekir. Hazreti Muaviye’nin diğer sahabiler arasında öne çıkan önemli özelliklerinden birinin, onun tarihî tetkikleri olduğu ifade edilir. O, yanındaki yardımcılarına sürekli tarihten dersler yaptırır ve kendisine göre onlardan ibret tabloları çıkarırmış. Hazreti Muaviye için söylediğimiz bu ifadeler garipsenmemelidir. Zira Hazreti Ali’nin hakkını muhafaza etmenin ve hakkın ona ait olduğunu teslim etmenin yanı başında, Hazreti Muaviye’nin de İslâm toplumuna yaptığı küçümsenmeyecek pek çok faydalı icraat vardır. Mesela onun döneminde, Allah’ın izni ve inayetiyle Roma İmparatorluğu dize getirilmiştir.
Vâkıa, hâdiseler ayniyet çizgisinde cereyan etmese bile, şurası muhakkak ki, misliyet ölçüsünde tarihî devr-i daimler vardır. Şayet biz, geçmişi doğru okuyup bu devr-i daimlerden ibret alarak günümüzü değerlendirebilirsek, engellere takılmadan, yürümemiz gerekli olan noktalara doğru yürüyebiliriz.
Yalnız geçmişi bir hazine gibi bilip değerlendirmeye çalışırken şu hususa dikkat etmek gerekir: Aynı toplumun farklı kesimleri olarak geçmişte birbirimizi incitme, rencide etme, birbirimizin içini kanatma gibi yaptığımız bazı hata ve günahlar olabilir. Bunların romanlarda ve filmlerde olduğu gibi günümüzde bir kere daha yeniden acı acı resmedilmesi ve böylece olmuş bitmiş hâdiselerin günümüzde yeniden hortlatılarak kavga vesilesi yapılması kanaatimce doğru değildir. Elbette ki tarihte yaşanmış bu hâdiseler birer vakıadır, inkâr edilemez; ama onları bugün birbirimize karşı kullanmamız ve kavga vesilesi yapmamız doğru değildir.”
Hocaefendi yazının devamında tarihin bütüncül yaklaşımla nasıl ele alınması gerektiğine de işaretlerde bulunmaktadırlar: “Bunu söylerken “tarihin sadece beyaz sayfalarına bakalım” da demek istemiyoruz. Aksine tarihî hâdiseler acı-tatlı bütün yönleriyle tetkike tâbi tutulmalı ve böylece aynı hatalara düşmeme gayreti içinde olunmalıdır. Yani biz, geçmişimizdeki sıkıntılı dönemleri de tahlil etmeli, badireleri nasıl aştığımızı iyi bilmeli; fakat bunu yaparken tarihte yaşanan kin ve nefretleri yeniden hortlatmamalı, şefkat stratejileriyle o ibret tablosunu günümüz ve geleceğimiz için bir projektör gibi kullanmaya çalışmalıyız.”
Doğru kaynaklardan beslenmek çok önemlidir. Günümüzde, bilgiye ulaşmak çok kolaylaşmış olmakla beraber, ileri derecede bir bilgi kirliliği vardır. Zaten yeterince okuma alışkanlığı olmayan bir toplumuz. Okuduğumuz ve ulaşabildiğimiz şeyler, daha çok sosyal medya üzerinden vs. ulaşılabilen bilgilerdir. İnsanlar temel kaynakları ele alıp okumada çok isteksizdirler. Böyle olunca da, genelde bütün dünyada ve özelde ise Türkiye’de oluşmuş ve oluşturulmakta olan, İslam dini, manevi değerler, geçmişimiz, İslami medeniyetler ile ilgili menfi bilgiler ve propagandalar insanlar üzerinde etkili olmaktadırlar. Maalesef, daha çok bu menfi bilgilere ulaşılabilmektedir. Günümüz insanı, çoğunluğu itibarıyla ihtiyacı olan doğru beslenmeden mahrum bulunmaktadır. Dolayısıyla temel kaynaklarda ele alınan hakikatlerin insanlara ulaştırılabilmesi adına stratejilerin geliştirilmesine, doğru kaynaklara ulaşımı kolaylaştıracak yeni yollar ve metodlar bulunmasına çok ihtiyaç vardır.
“Zira Hazreti Ali’nin hakkını muhafaza etmenin ve hakkın ona ait olduğunu teslim etmenin yanı başında…” Ee, nasıl yani?! Bu konuyu biraz açsanız? Hani Siffin savaşı filan…
RTE de İslam’a hizmet etti. Mesela bundan sonra kimse Tr’de başörtüsünü yasaklayamaz. Köprüler, camiler yaptırdı. İslamcıları,dindarları (bence dincileri) devletle buluşturdu. O zaman ileride Muaviye’ye dediğimiz gibi RTE hakkında konuşmayın İslam’a çok hizmetleri oldu mu diyeceğiz. Zulmü kim yapıyorsa yapsın zulümdür. Hiçbir şey üstünü örtemez. Bırakalım artık kutsamayı. Ya da biz de boynumuzu eğelim.
Mesela yavuz alevileri katletti alevilere geçmiş geçmişte kaldı önümüze bakalım diyenler ileride TC de işler değişirse ülke tekrar demokratik zemine oturursa bu yazıdan anladığım egede meriçte hapishanede ölenlerin hakkını aramamalıyız çünkü osman bey’e göre bunu “dramatize” etmek pişirip pişirip getirmek doğru değilmiş baksanıza romanlardan filimlerden bahsediyor…muaviyenin yaptıklarına yavuzun yaptıklarına kılıf uyduranlar sadece ve sadece hakikate ve zulme rıza gösterenlerdir…hiç bir adalet alnayışına sığmayan katilleri temize çıkarma çabalarını bırakın .katil asırlar geçsede katildir ve hak asırlar geçsede haktır , istenir ve alınır.. bugün yaşanan zulumler elbette bitecek ve hesap ödeme zamanı gelecek hitler yahudilerden özür dilemedi ama alman hükümetleri hersene özür diliyorlar…
Anlayamadım zalim yapınca kafir yenince günaha af mı oluyor