ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
“Amerika’yı süper güç yapan nedir?” derseniz doğrudan ‘akademisi’ derim. Evet, Amerikanın çok güçlü bir ordusu, yüksek teknolojisi, kuvvetli sivil toplumu ve devasa bir ekonomisi var. Ancak bunlar köklü bir akademinin sonucu.
Yaklaşık 4 bin üniversitenin olduğu ülkede en küçük taşra üniversiteleri bile Türkiye’de hayal dahi edilmeyen standartlara sahip. Mesela ABD’de bir üniversite de ‘Aktrol’ olarak bilinen Selman Öğüt gibi birisi bırakın rektör olmayı araştırma görevlisi bile yapılmaz.
Yanlış anlaşılmasın, sorun Selman Öğüt’ün iktidar yandaşı olması değil; akademik hırsızlık! Selman Öğüt’ün yüksek lisans tezinde intihal yani hırsızlık vardı. Hırsızlık hele ki akademik hırsızlık asla ve kat’a kabul edilebilecek bir şey değil burada.
Dahası doçentlik tezi de şaibeliydi.
Zira Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’a gönderdiği bir e-mailde doçentlik jürisinin ayarlanmasını talep ediyordu. Öğüt, doçentlik mülakatı kaldırıldıktan sonra ‘doçent’ olabilmişti. Bırakın Harvard, Chicago ya da Princeton gibi üst sınıf üniversitleri, taşra üniversitelerinde bile tezinde intihal yapan birini kapıdan içeri sokmazlar.
Ancak konumuz Selman Öğüt değil. “Türkiye’de ayaklar baş olduktan sonra Selman Öğüt de rektör olmuş çok mu!” deyip esasa dönelim.
Malum olduğu üzere İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar ve Netanyahu öncülüğündeki savaş kabinesinin Gazze’de giriştiği operasyonlar dünyanın dört bir yanında protesto ediliyor. Özellikle de Amerikan üniversitelerinde.
Her ne kadar Biden yönetimi ve ana akım medya tekmili birden İsrail’in yanında olsa da sosyal medya ve sivil toplum Gazze’de katledilen sivillere sahip çıkıyor.
Tartışma büyük.
Üniversitelerde protestolar, eylemler var. Antisemitizm tartışmaları da büyüyor.
Konu ABD Kongre’sinin de gündeminde ve önceki gün çok hararetli bir oturum vardı. Harvard, Pensilvanya ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MİT) rektörleri Kongre’de ifade verdiler.
Harareti yüksek oturumdan Türk üniversitelerinin alacağı çok şey var. Öncelikle, bırakın cumhurbaşkanı ya da bakanı, milletvekilini görünce eli ayağı dolaşan rektörler yok.
Nitekim ABD Kongresi’nde antisemitizme ilişkin soruları yanıtlayan Harvard Rektörü Claudine Gay, Pensilvanya Rektörü Elizabeth Magill ve MIT Rektörü Sally Kornbluth üç saat boyunca Cumhuriyetçi Kongre üyelerinin ısrarlı sorularıyla karşılaştılar.
Hem de öyle böyle değil.
Kongre üyeleri, rektörleri resmen sorguya çektiler. Cumhuriyetçilerin sağlı sollu salvolarına karşı rektörler ifade özgürlüğü vurgusu yaptılar. Cumhuriyetçi Kongre Üyesi Elise Stefanik, Harvard Rektörü Gay’e, “Nehirden denize!” ya da “İntifada!” sloganlarını kullanan öğrenciler için disiplin işlemi yapılıp yapılmayacağını sordu.
New York’lu Kongre Üyesi Stefanik, ısrarla, “Lütfen evet veya hayır şeklinde cevap verin.” dese de rektörler duruşlarını değiştirmedi. Harvard Rektörü, “Harvard’ın değerleriyle zıt olabilir ancak görüşler uygunsuz, saldırgan ve nefret dolu olsa bile ifade özgürlüğüne bağlılığı koruyoruz.” yanıtını verdi.
Claudine Gay, ‘eğer ifadeler şiddeti teşvik eder ya da güvenliği tehdit eden bir davranışa’ dönüşürse harekete geçebileceklerini, çok güçlü bir disiplin süreçleri olduğunu söyledi ama bu açıklaması siyasileri tatmin etmedi.
Aynı kongre üyesinin, “Yahudi soykırımı çağrısının” üniversite kurallarını ihlal edip etmediğine dair sorusuna Pensilvanya Rektörü Magill de, “Söylem davranışa dönüşürse, evet!” karşılığını verdi.
Stefanik, MIT Rektörü Kornbluth’a da aynı soruyu sordu. Kornbluth de bunun bireyleri hedef alması durumunda gündeme geleceğini söyledi.
Stefanik’in bunların üniversitenin kurallarını ihlal edip etmemesine ilişkin sorusuna Kornbluth da ‘bunun çok ve şiddetli olması durumunda taciz olarak soruşturulabileceğini’ şeklinde cevap verdi.
Üç rektörün cevapları Amerika’da Yahudileri fena halde kızdırdı.
Öyle ki Pensilvanya Valisi Josh Shapiro, Pensilvanya Üniversitesi Başkanı Liz Magill’in açıklamasını ‘utanç verici’ bulduğunu söyledi. Rektörlere tepkiler sadece lafta kalmadı.
Pensilvanya Üniversitesi’nin bağışçılarından Stone Ridge Asset Management’in kurucusu ve CEO’su olan Ross Stevens, Magill’in açıklamalarına tepki olarak 100 milyon dolarlık bağışı iptal ettiklerini açıkladı. Rektörlerin istifasını isteyen çok sayıda siyasetçi oldu.
Bunun üzerine Magill, üniversitenin sosyal medya hesabından özür-izah karışımı bir açıklama da yaptı ama tepkiler dinmiş değil. Her üç ismin görevden alınması için yoğun çaba da var.
Konu Kongre’nin de öncelikli gündemleri arasında.
Bilindiği gibi ABD anayasasının birinci ek maddesi ifade özgürlüğünü düzenliyor. Bu konuda hayli geniş bir muktesebat da var. Ancak Gazze gündemi ifade özgürlüğü tartışmalarını da alevlendirdi. Bakalım ifade özgürlüğünü savunanlarla sermaye-lobi gruplarının mücadelesi nereye evrilecek.
Daha önceki yazı ve yayınlarda anlattığım gibi; Gazze’de yaşanan sivil kayıplar Batı’yı tahmin edilenden daha fazla sarsıyor.
Kongre’de ifade veren her üç üniversite başkanı da hayli tecrübeli isimler. Siyasilerin duymak istediği cevapları vermedikleri zaman başlarına neler geleceğini de tahmin edebiliyorlar. Buna rağmen ifade özgürlüğünü savunmaya devam ettiler.
Acaba Türkiye’de kaç kişi ya da kaç rektör yüz milyonlarca dolar ve belki de pozisyonlarını kaybetme riskini göze alabilirdi?