Gazetecilik artık ‘tehlikeli meslekler’ arasında

MEHMET DİNÇ, STRAZBURG

Gazetecilik, artık tehlikeli meslekler arasında değerlendiriliyor. Hükümetlerin medyayı kontrol altına alma hırsları gazetecileri hedef haline getirirken, psikolojik şiddet, hapis cezaları hatta ölümle sonuçlanan veya fiziksel şiddet… Unesco rakamlarına göre son 10 yılda 827 gazeteci hayatını kaybetti. 150’si Türkiye’de olmak üzere toplam 348 gazeteci hapiste, yüzlercesi de terör sanığı olarak mahkemeye çıkıyor, Türkiye büyük bir cezaevine dönüştü.”

Demokrasinin 4. önemli ayağı olarak ifade edilen medya veya basın son yıllarda hiç olmadığı kadar baskı, şiddet veya sansüre maruz kalıyor. Bir ayağını kaybeden demokrasi birçok ülkede yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. İktidarların baskıları, dolaylı olarak adli baskılar, sosyal baskılar, fiziksel ve psikolojik baskılar sebebiyle gazeteciler artık kendilerine oto sansür uyguluyorlar. CHP milletvekili Gülsün Bilgehan’ın AKPM genel kurulunda verdiği rakamlara göre gazetecilerin yüzde 31’i fiziksel, yüzde 69’u psikolojik, yüzde 15’i ise online saldırıya maruz kalıyor. Basın baştan sona  tehdit altında.

İfade özgürlüğü savunucuları veya derneklerinin isimlerini artık çoğumuz ezberledik, çünkü gazetecilerin kendilerini koruyacak, kurum veya örgütlenmelere daha fazla ihtiyacı var.

Avrupa Konseyi medya, eğitim ve kültür komitesi başkanı Volodymr Ariyev genel kurulda yaptığı konuşmada Türkiye’de yaşanan baskı rejimine dikkat çekerek  “Gazetecilere yönelik tehditler her gün artıyor, Türkiye’ye yönelik yapıcı çağrılarımızı devam ettirmeliyiz, gazetecilere zulmü durdurun demeliyiz, psikolojik ve fiziksel saldırıları engelleyecek önemler almalıyız” ifadelerini kullandı.

Diğer taraftan da gazeteciler kendi mesleklerini değersiz hale getiriyor. Yaptıkları yalan haberler, bir kesimin veya iktidarın çıkarlarını korumak için yapılan yanlı/yanıltıcı haberler veya görmezden gelinen olaylaralar mesleklerine ihanet ediyor. MHP milletvekili Zuhal Topçu’ya göre “medyanın ne yazdığına değil ne yazamadığına bakmak lazım, çünkü yazılmayan haberlerde çıkar ilişkisi vardır”.

Medya kuruluşlarının arkasında kimler olduğu açıkça belirtilmeli

Demokrasilerin tam bağımsız medyaya duydukları ihtiyaç giderek artıyor zira hükümetler veya ekonomik gücü elinde bulunduranlar aynı zamanda medyanın da sahibi oluyor. Medyanın gücünü fark eden kesimlerin daha fazla nüfuz alanı açmak için büyük medya kuruluşlarını yönlendirmeye çalışıyor. Yakın dönemin en bariz örneğini  Türkiye’de görüyoruz,  “havuz” medyası kavramıyla bağımsız gazetecilik tamamen bitirilirken, hükümet tüm baskın gücüne bir de medya desteğini alarak tüm ülkeyi istediği gibi yönlendiriyor. Muhalif en ufak sesin çıkmasına dahi tahammülü olmayan iktidar, dünyadaki tutuklu gazetecilerin yarısını tek başına hapse atarak kırılması güç bir rekora imza attı.

Bağımsız gazetecilik yapmanın beledi Türkiye’de çok ağır, ya sürgünle ya da  hapisle cezalandırılıyorsunuz. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de benzer durumlar yok değil. Türkiye örneği Rusya veya Azerbaycan gibi demokrasisi oturmamış, mesleki örgütlenmeleri tamamlanmamış, hukukun işlemediği ülkelerde daha net görülüyor. RSF’nin her yıl yayınladığı istatistiklere baktığınızda ülkelerin röntgeni açıkça görülüyor. İfade özgürlüğünün ne anlama geldiği, bu konuda bedel ödeyen veya ödenen bedellerde ders çıkaran ülkülerde daha iyi biliniyor.

Yalan haber belası (fake news)

Youtube, Twitter, Wikipedia, Facebook gibi son çağın en önemli iletişim araçları kapatılırken veya sansürlenirken, diğer taraftan onlarca gazetece, yüzlerce radyo, dergi, televizyon haber ajansı, yayın evi de kapatıldı, kitaplar yakıldı. Ülkede insanların haber alma kaynakları neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı. Bu sebeple havuz gazetelerinde her gün onlarcasıyla karşılaştığımız (Fake News) yalan haberler mücadele etmek çok zor. Dünyada yalan haberlerle mücadele eden  (CrossCheck) gibi onlarca oluşum medyana geldi. Fakat Türkiye’de bu mücadeleye girişmek etmek neredeyse imkansız. Türkiye’de de teyit.org bu görevi yapmaya çalışıyor.

Siyaset, medya üzerine baskı kuruyor

Avrupa Konseyi genel kurulunda perşembe günü Stefan Schennach’ın hazırladığı “basın üzerinde siyasi baskılar” raporu tartışıldı. Rapora göre tarihte görülmemiş oradan basına, gazetecilere baskı ve tehditler var. Baskı altında kalan  medya organları kapatılıyor veya ekonomik olarak hayatlarını sürdürmeleri imkansız hale geliyor. Özgür bir gazeteci olarak kariyer sürdürmek en temel haktır  fakat birçok devlet bu hakkı vermiyor. Raportör bu alanda Norveç’i kutlarken, Rusya, Macaristan, Türkiye ve Azerbaycan’ı ise bir kere daha uyardı.  RSF yetkililerine göre, birçok lider çeşitli paranoyalar geliştiriyor, korku ver gerginlik ortamı oluşuyor. Özel sektörü veya siyasileri kollayan bir durum ortaya çıkıyor. Amaç araştırmacı gazeteciliğin önüne geçerek susturmak ve sesini kısma, korku ortamı oluşturmaktır.

Medya şirketlerinin arkasında kimler olduğunu bilmeliyiz  

Parlamenterler, medya şirketlerine kimin sahip olduklarını kamuoyunun açıkça bilmesi gerektiği üzerinde durdu. Ermeni vekil Arpine Hovhannisyan da bu konu üzerinde durarak “insanlar medyaların arakasında hangi güçlerin olduğunu bilmek istiyor” ifadelerini kullandı. Rapor, kamu hizmet medyasının bağımsızlığını korumak, terörizm ya da hakaret suçlarıyla ilgili kanunların gözden geçirilmesi gibi gazetecilere yönelik tehditlerin önüne geçebilmek için bir dizi güvenlik önlemi ve şeffaflık çağrısında bulunuyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin