Gazeteci Nazlı Ilıcak, neden yeniden cezaevine girdi?

AV. MEHMET TAHSİN | HABER İNCELEME

Pazartesi günü akşam saatlerinde 79 yaşındaki gazeteci Nazlı Ilıcak’ın yeniden cezaevine girdiği haberini aldık. Neyin nesi derken, avukatının açıklaması geldi. T24’e konuşan Nazlı Hanım’ın avukatı Kemal Ertuğ Derin aynen şunları söylemiş“Nazlı Hanım, 2016 yılında Orhan Kapıcı hakkındaki bir yazısı nedeniyle 2021-2022 yıllarında yargılandığı davada 2 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Ceza istinafta onanınca bunun üzerine bugün cezaevine teslim oldu. Normalde açık cezaevine alınması gerekiyordu. Ancak ‘casusluk’ suçlamasından denetimli serbestliği devam ettiği için kapalı cezaevine girdi, yaklaşın 2-3 hafta kadar kapalı cezaevinde kalması bekleniyor. Ardından açık cezaevine geçerek denetimli serbestlikle ayrılacak.”

Umalım ki bu haberi yapan muhabir yanlış yazmıştır; yoksa avukat bunları söylediyse fena. Çünkü bildiğimiz kadarıyla Nazlı Hanım “casusluk” suçundan ceza almadı. İşlemediği bir suç yüzünden suçlansa bile ceza almadığı halde avukatının “casusluk” suçundan ceza almış gibi medyaya bilgi vermesi yanlış.

Malumunuz 14 Aralık 2014 tarihinde, tam da 17/25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yıldönümünde… Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu ile bazı polislere operasyon yapılmış, o operasyon sonrasında Hidayet Karaca ve bazı polisler tutuklanmıştı. Polislerin ‘Tahşiyeciler’ isimli El Kaide’ye yakın bir gruba operasyon yapmaları, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu’nun da bu konuya yayınlarında yer vermesi savcılar tarafından suç sayıldı. Nihayetinde bugünlerde adliyelerde rüşvet iddialarıyla adını çokça duyduğumuz hâkim Bekir Altun tarafından tutuklandılar ve 9 yıldır hapisteler.

Tam o günlerde gözaltındaki polislerin avukatları tarafından dosyaya bir belge sunuldu. Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin imzalı 13 Mart 2009 tarihli belgeye göre, ‘Tahşiyeciler’ tarafından kurulan bazı şirketler askeri ihalelere giriyormuş.

Genelkurmay İstihbarat Dairesi de MİT’e bir yazı yazarak bu kişilerin araştırılmasını istemiş. MİT’in yaptığı araştırmada Tahşiyeciler grubunun lideri Mehmet Doğan’ın kendisini ‘Mehdi’ ilan ettiği, El Kaide terör örgütü lideri Üsame Bin Ladin’e tam destek verdiği detaylarıyla anlatılıyor.

 

İşte Nazlı Ilıcak, 2 Ocak 2015 tarihinde bu belgeyi konu alan bir yazı yazmış ve yazının görselinde Genelkurmay’ın 13 Ocak 2009 tarihli yazısının kapak sayfasına yer vermiş.

Soruşturmanın ilerleyen safhalarında 2014 yılındaki Tahşiyeciler soruşturmasını yürüten Savcı Hasan yılmaz MİT ve Genelkurmay’a bir yazı yazarak ilgili belgelerin doğruluğunu teyit etmiş.


Nazlı Ilıcak, bu yazı ile casus olur mu?


Bu yazının yayınlanmasından 3 yıl sonra, 2018 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Nazlı Ilıcak, Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan bu belgeyi yayınlamakla suçlandı ve “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istendi.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonunda Nazlı Ilıcak “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Halbuki söz konusu olan bir gazete yazısıydı ve aynı yazı için daha önce basın savcısı takipsizlik vermişti.

Yazının yayınlanmasından 3 yıl sonra 2018’de dava açıldı. Oysaki basın suçlarında zaman aşımı 4 aydır. 4 ayın sonunda dava açılamaz… Ama Basın Kanunu kimin umurunda! İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Nazlı hanımın savunmasına ve Basın Kanunu’na itibar etmeyip 5 yıl 10 ay hapis cezasını verdi.

Neyse ki mahkeme heyeti Nazlı Ilıcak’a TCK 330/1. maddesinde yer alan “Casusluk” suçundan ceza vermeyip, TCK’nın 329/1. maddesinde yer alan, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak”tan ceza vermiş oldu.

Bu karardan yaklaşık 2 yıl sonra, bu defa Orhan Kapıcı isimli bir Cumhuriyet Savcısı, Nazlı Ilıcak’ın 16 Haziran 2016 tarihli yazısında kendisine iftira attığı iddiasıyla dava açtı. Halbuki yazının içeriğine baktığımızda iftira suçunu destekleyecek bir şey olmadığı gibi, yazının konusu da eski emniyet müdürü Hanefi Avcı tarafından savcılığa yapılan bir suç duyurusuydu. Söz konusu suç duyurusunda Avcı, yargı ve emniyet içinde yapılanan ‘Milli Damar’ isimli bir grubun herkese iftira attığını, kendilerinden olmayanın ayağını kaydırdığını’ iddia ediyordu. Hanefi Avcı’ya göre Orhan Kapıcı da bu grubun içindeydi!


Nazlı Ilıcak yeniden cezaevinde; İşte gerekçe yapılan 2016’daki o köşe yazısı

Nazlı Ilıcak’ın yaptığı sadece Hanefi Avcı’nın bu iddiasını yazmak ve doğru olup olmadığını sorgulamak. Savcı Orhan Kapıcı’nın, iddiaların kaynağı Hanefi Avcı aleyhine bir dava açıp açmadığını bilmiyoruz. Açsaydı şimdiye kadar çoktan haber olurdu.

Neticede İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Nazlı Hanım “iftira” suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Önceki cezanın denetimli serbestlik süresinde bu cezayı aldığı için de kararın istinafta onanmasının ardından cezaevine girmiş oldu.

Nazlı Ilıcak’ın hapse gönderilmesine haklı bir tepki 25. ve 26. Dönem AKP Milletvekili Hüseyin Kocabıyık’tan geldi. Kocabıyık, sosyal medya hesabından, “O Nazlı Ilıcak ki 12 Eylül darbesine kafa tutan, Tayyip Erdoğan’ın en yalnız zamanlarında yanında olan, 28 Şubat’la savaşan, TBMM’nde erkekler sıvışırken başörtüsünü savunan kadın! Onu hapse atıyorsunuz. Yazıklar olsun bunu yapanlara!” şeklinde bir paylaşımda bulundu.

AKP kurucularından eski bakanlardan Hüseyin Çelik ise şunları yazdı:Militarizmin ve yargı vesayetinin hakim olduğu günlerde birçok siyasal İslamcı sus pus iken, pısmışken Nazlı Ilıcak büyük bir yüreklilikle tanklara meydan okuyordu. Nazlı Ilıcak’a en büyük vefasızlığı, bir zamanlar onun arkasına saklanan Milli Görüşçüler göstermiştir. 79 yaşındaki Nazlı Ilıcak’ın yeniden cezaevine gönderilmesi zaten yerlerde sürünen adaleti yok etmiştir. Yazıktır, günahtır, ayıptır…” diyerek tepkisini gösterdi.

Bugün bu kararı bahane edip Nazlı Hanım’ı cezaevine tıkanlar, 15 Temmuz sonrasında hukuku ayaklar altına alarak o ve onun gibi cesur gazetecilere sırf yazdıkları ve konuştukları yüzünden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdılar. (Yani idam kaldırılmamış olsaydı idam cezası olacaktı). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yapılanları hak ihlali olarak gördü. Yargıtay müebbet hapis cezasını bozdu ve Ilıcak ve arkadaşlarının özgürlüğüne giden kapıyı açtı. Ama belli ki 79 yaşında, aktif gazeteciliği bırakıp köşesinde oturan bir Nazlı Ilıcak bile birilerinin hıncını azaltmamış. Kanuna, ahlaka ve insanlığa sığmayacak yöntemlerle, suçlar uydurup tekrar hapse gitmesini, belki de oradan hiç çıkmamasını istemişler.

Daha yakın bir zamanda aynı sebeple hapse giren Barış Pehlivan için yeri göğü inletenlerden iki gündür ‘tık’ yok. Ne diyelim yaşattıklarınız yaşamadan Allah canınızı almasın.

***

İnfaz aşamasında cezalar toplanarak infaz edilir!

Her ne kadar hapis cezaları birbirinden bağımsız olarak varlıklarını sürdürseler de infaz aşamasında cezalar içtima edilerek (toplanarak) infaz edilir. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin kararlarına göre önceki suça ilişkin infaz işlemi yapıldığı sırada 2. Suç kesinleşir gelirse o zaman şu şekilde hareket edilir.

1- İlk suç için kişi hakkında Koşullu Salıverme kararı alınmış ise artık cezalar içtima edilmez ve ikinci suç için denetimli serbestlik kendi kurallarına göre belirlenir.

2- İlk suçtan koşullu salıverme kararı alınmamış ise o zaman ilk suç ve ikinci suçun cezaları toplanır ve birlikte infaza devam edilir.

3- İlk suç ve ikinci suç için kanunda farklı denetim süreleri öngörülmüş ise en az denetimli serbestlik öngören suçun denetim süresi içtima edilen cezanın denetim süresi olur. (Örneğin ilk suç için 1 yıl 2. Suç için 3 yıllık denetim olsun. Bu suçlar içtima edilir ise içtimalı cezanın denetimi 1 yıl olarak uygulanır)

4- Örnekten hareketle kişi ilk suçtan denetimli serbestlik tedbirleri uygulanırken ikinci suç kesinleşmiş ve infaza gelmiş ise o zaman denetim durdurulur ve cezalar içtima edilir, kişi için yeni denetim ve koşullu salıverme tarihi belirlenir.

Bu durumda örneğin içtimai cezanın denetimi 1 yıl ise ve kişi ilk suç açısından 3 ay denetimde kalmış ise o zaman kişi yeni koşullu salıverme tarihine 9 ay kala (1 yıldan bakiye kalan) denetimli serbestlik hükümlerinden faydalanarak tahliye olabilir. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Olayı böyle uzun uzun hukuki içtihatlarla izah etmeye ne gerek var?
    Yeniden hapse atılmasının tek bir sebebi var:
    Belirli bir gruba yönelik arzu edilen söylemleri dile getirmeyip, sessizce köşesinde oturmayı tercih etmesi.
    Bu kadar basit.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin