YORUM | AHMET KURUCAN
(Gelecek Projeksiyonu Serisi 45)
Geçen hafta girişini yaptığım yazıya sıra geldi. Konu gayrimüslimlerin cennete girecek ya da girmeyecek oluşu. Çok önemli dört hatırlatma ile yazıma başlamak istiyorum.
1-Toplamda 5 veya 6 yazı yazacağım. Haddimi aşarak sizlere tavsiyem bir sonuca varmak ve nihai bir kanaate ulaşmak için acele etmeyin. Geçen haftaki giriş yazıma gelen tepkilerde bunu bariz bir şekilde gördüm. Yıllar öncesinin ve düşüncelerimi net olarak anlatamadım dediğim video ve o videoda kullandığım iki ayetin izahı adına 9 dakikalık yeni yayınlanan videom üzerinden yapılan nice ithamlar okudum. Bu bir açıdan iyi oldu. En azından aşağıda okuyacağınız yazının yazılması ve yayınlanmasını netice verdi. Ama yazı henüz yayınlanmadı. Sadece varlığından haberdar edildi. Yazı bitsin, yorumlarım net bir şekilde mukayeseli olarak ortaya konulsun, ondan sonra nihai kanaate varıp istediğiniz katkıyı, eleştiriyi yapabilirsiniz ve yapmalısınız. Kısa tweetimde de ifade ettiğim gibi ‘Müsademe-i efkardan barika-i hakikat zuhur eder.’ Düşünceler benim esirimdir, ben düşüncelerimin esiri değilim. Dolayısıyla karşıt düşüncelerin delilleri beni ikna ederse onları değiştirmekte zerre kadar tereddüt etmem.
2-Yazıda üç bölüm olacak. Bir: “Gayrimüslimler cennete giremeyecek.” İki: “Gayrimüslimler cennete girecek.” Üç: “Delilerin değerlendirilmesi ve sonuç.” İlk iki başlık altında okuyacağınız düşünceler bu satırların yazarının düşünceleri değildir. Bu iki bölümü literatürde “ghost writer/gölge yazar” deyimiyle ifade edilen satırlar olarak okumanızı rica ederim. Daha açık ifade edeyim, bu satırları kaleme alan benim ama yaptığım şey, iki ayrı kutupta yer alan insanların düşüncelerini özetleyerek aktarmaktan ibarettir. Ama delillerin değerlendirilmesi ve sonuç bölümü benim düşüncelerimi yansıtacak.
3-Uzun sürecek bu yazıda “Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir” ve “Cennet Müslümanların Tekelindedir” tabirlerini de okuyacaksınız. Kışkırtıcı bulabilirsiniz bu iki tabiri. Bunlar bana ait değil. Yıllar önce Süleyman Ateş ile Merhum Talat Koçyiğit’in kendi aralarında oldukça seviyeli bir şekilde yazılı olarak yaptıkları tartışmalara koydukları başlıklardır bunlar ve İlahiyat camiasına bu mesele böyle mal olmuştur. O yazıların başlıklarına bu kadar keskin ve dediğim gibi kısmen de kışkırtıcı sayılabilecek cümle konulmayabilirdi ama muhteva tam da bu iki cümlenin ifade ettiği çerçevede cereyan etmiştir. Ben de aynı çizgide devam edegelen bu müzakerede artık deyim haline gelen bu cümleleri zaman zaman kullanmakta mahzur görmedim.
4-Hem başlıkta hem bölüm başlıkları hem de yazı boyunca gayrimüslim veya gayrimüslimler tabirini çok okuyacaksınız. Hassas bir konu olduğu için vurgulamak isterim. Günümüzde “gayrimüslim” tabiri ayrımcılık ifade eden ve bazı kabul ve telakkilere göre hakaret unsuru içermektedir. Şöyle deniliyor: “Bu tabirin zihni arka planında Müslüman olmak ayrıcalıklı bir yere sahip. Müslüman olmayanlar daha aşağı bir seviyede kabul ediliyor. Nasıl İslam dinine inanan kişiye Müslüman deniyorsa başka dinlere inanan insanların da Hıristiyan, Brahman, Budist vb. isimleri var. Dolayısıyla gayrimüslim yerine inandığı dine göre isimlendirme yapılmalıdır. Hiçbir dine inanmayanlara da onlar kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa öyle hitap edilmelidir.” Evet, günümüzdeki tarzı telakki bu. Ama tahmin ve takdir edeceğiniz gibi bizim bu tabiri kullanırken ne ayrımcılık ne de hakaret gibi bir kastımız yoktur ve olamaz. Din, insanların kendi özgür iradeleriyle kabul veya reddedecekleri bir değerdir. Dini kimlikler özellikle devlet-vatandaş arasındaki münasebetlerde ayırıcı ve kayırıcı bir özelliğe sahip değildir ve olmamalıdır. Bu tabiri kullanmamızın sebebi literatüre böyle mal olduğu içindir.
Önemli bu dört hatırlatmadan sonra “gölge yazar” kapsamı içinde kaleme alacağım özetlemelere başlayalım. “Allah cennet ve cehennemle son bulacak bir hayat serüveninde dünyaya imtihan için gönderdiği kullarına net, muhkem, açık ölçüler ve kurallar koymuştur. Ne yaparsanız cennete ne yaparsanız cehenneme gideceksiniz baştan bellidir. Böyle bir mesele muğlak bırakılamaz. Bu olmadığı takdirde Allah haşa ve kella adil davranmamış olur. Allah’ın kitap ve peygamber göndermesinin en önemli sebebi de zaten budur.”
“Allah Kur’an’da yer alan sayısız ayet-i kerimesinde Kendisine inanmayan kafirler ve ortak koşan müşriklerin cehenneme gireceğini te’vil ve tefsir götürmez bir biçimde ifade buyurmuştur. Dolayısıyla Allah’a ve Peygamber’e iman esastır. Bu esası reddeden kim olursa olsun dünya hayatında ne kadar iyi birisi olursa olsun netice değişmez, bir insan kafir ve müşrikse cehenneme gidecektir.”
“Cennet müminlerin tekelindedir, Allah’a ve Hz. Muhammed’e (sas) iman cennete girmenin olmazsa olmaz ilk şartıdır, salih amel Hz. Muhammed’e inanmakla başlar, namaz, oruç, hac gibi ibadetler ve insanlara faydalı olan amellerle devam eder. Hz. Peygamber’e iman ve ibadetler yoksa, kişinin yaptığı ameller bütün insanlığa faydalı olsa da Allah katında hiçbir anlam ifade etmez, dolayısıyla ahirette cehenneme gideceklerdir.”
İçtihat, görüş, kanaat, hüküm vb. adına ne derseniz deyin “Cennet müminlerin tekelindedir” görüşüne kail olan kişilerin nihai söylemleri bu istikamette. Pekâlâ bu görüş sahiplerinin dayanmış olduğu deliller nelerdir? 6 madde halinde izah etmeye çalışacağım. İlk üçü bu yazıda, ikinci üç madde ise devam eden yazıda yer alacak.
1-Gayrimüslimler kategorisinin başında gelen hiç şüphesiz kafirler ve müşriklerdir. Bunlar iman etmedikleri müddetçe cennete giremezler. Dünyada yapmış oldukları iyilikler, cehennemdeki azaplarını hafifletebilir ama cennet yüzü göremezler. Zira İslam son din, Hz. Muhammed (sas) son peygamber ve Kur’an da son kitaptır. İslam kendinden önceki bütün dinleri batıl saymıştır. Dolayısıyla hangi din olursa olsun İslam’dan başka bir dine inanan insan gayrimüslimdir ve ahirette gideceği yer de cehennemdir.
Kur’an birbirine bağlı bu iki hususu yani İslam’ın son din ve onu kabul etmeyenlerin cennete değil cehenneme gireceğini çeşitli ayetleri ile ifade etmektedir. Mesela:
“Her kim, İslam’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki) bu din ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır. Üstelik böyleleri ahirette hüsrana uğrayacaktır.” (3/85)
“De ki: “Hak geldi batıl yıkılıp gitti! Zaten batıl yıkılmaya mahkûmdur” (17/81)
“Kafirlikte direnip ayetlerimize yalan diyenlere gelince, onlar cehennemliklerdir.” (5/86)
“Bizim ayetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve halat iğne deliğinden geçmedikçe onlar cennete giremeyeceklerdir. Biz şirk ve inkarcılıkta günaha batmış olanları böyle cezalandırırız. Cehennem ateşi onların altlarına döşek, üstlerine yorgan olacak. İşte biz kafirlikte direnenleri böyle cezalandırırız” (A’raf, 7/40-41)
“Peygamberin gerçek bir peygamber olduğuna tanıklık ettikleri, üstelik kendilerine ayetler geldiği halde imandan dönüp küfre sapanlara Allah’ın yol göstermesi ne mümkün? Allah inkarcılığa yönelin bir topluluğa hidayet etmez. Böylelerinin hak ettiği ceza Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lanetine uğramaktır. Üstelik onlar cehennemde temelli kalacaklar. Cehennem’deki azapları ne hafifletilecek ne de yüzlerine bakılacaktır…. Kafirlikte direnip kafir olarak ölenlere gelince, bunlar azaptan kurtulmak için dünyalar dolusu altın vermek isteseler bile bu istekleri asla kabul edilmeyecektir. Bunların hakkı acıklı/elemli bir azaba mahkûm olmaktır. Kendilerini bu azaptan kurtaracak kimse de olmayacaktır.” (3/86-91)
Görüldüğü üzere ilk iki ayette bahsi geçen “İslam” ve “hak”, Hz. Muhammed’in (sas) tebliğ ettiği hak din olan İslam’dır, batıl da İslam harici bütün dinleri ve inançları içine almaktadır. Sonraki üç ayette de zaten Allah açıkça hak din İslam’a inanmayanların ahirette gideceği yerin cennet olmayacağını beyan buyurmaktadır.
2-Kur’an’ın ehli kitap olarak zikretmiş olduğu Hıristiyan ve Yahudiler yukarıdaki ayetlerde zikredilen müşrik ve kafirler kategorisine dahildir. Çünkü birçok ayette açıkça ehli kitap denilerek onların dinlerinin her ne kadar İlahi bir asla dayansa da hak din İslam geldikten sonra batıl olduğu, inanç esası olarak ortaya koydukları şeylerin açıkça kafirliklerine delalet ettiğini anlatmaktadır.
“And olsun ki Allah Meryem oğlu İsa Mesih’tir” diyenler kafir olmuştur…..And olsun ki “Allah üç uknumdan/ilahtan biridir, üçün üçüncüsüdür” diyenler kafir olmuştur.” (5/72-73)
“Kimi Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler, Hıristiyanlar da “İsa Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bunlar, daha önceki inkârcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan asılsız sözlerdir. Allah onları kahretsin! Gerçeklerden, hak ve hakikatten nasıl da yüz çeviriyorlar!” (9/30)
“And olsun ‘Şüphesiz Allah Meryem oğlu Mesih’tir.’ diyenler apaçık küfre düşmüştür. (5/17)
Ayetlerin ifadesiyle “kafir olan, küfre düşen, hak ve hakikatten yüz çeviren” bu ehli kitap ahirette nereye gidecekler; cennete mi cehenneme mi? Allah muhayyel ve muhtemel bu soruya şöyle cevap veriyor: “Ey İsrail Oğulları! Benim de sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’ın ilahlığına eş ve ortak koşarsa bilsin ki Allah ona cennet yüzü göstermeyecektir. Böylelerinin ahirette yeri cehennemdir. Allah’a eş ve ortak koşan zalimlere yardım edip sahip çıkacak kimse de olmayacaktır.” (Maide, 5/72)
Necran Hıristiyanlarının Hz. Peygamber ile yaptıkları itikadi tartışmalar üzerine inen ayette de “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabii olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur ve Rahim’dir. De ki: Allah ve Resulüne itaat edin; eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah kafirleri sevmez.” (3/31-32) denilmektedir ki bu ayetler Hıristiyanlar için tek kurtuluş yolunun Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği dini kabullenmesi olduğunu gösterir. Kaldı ki burada Allah’a itaat ile Hz. Peygamber’e itaatin aynı netlikte vurgulanması, üzerinde dikkatlice durulması gereken bir başka noktadır. Peygambere inanmadan, ona itaat etmeden Allah’a iman ve itaat etmek mümkün değildir.
O halde gerek kafirler gerekse ehli kitap kim olursa olsun ‘batıl inanç ve dinlerini terk edip Müslüman olmadıktan sonra herkes ebedi olarak cehennemde kalacaktır. Bu hüküm Kur’an ve sünnetin kat’i ve kesin bir hükmüdür. Burada en ufak bir ihtilaf ve farklı bir görüş yoktur. Halihazırda tek geçerli ve hükmü devam eden din İslam’dır. Zira İslam dini geçmişteki bütün inanç ve dinlerin hükmünü ve geçerliliğini iptal etmiştir.
3-Müslüman olmayanların cehennemde ebedi kalacağı kesindir. Burada “geçici dünya hayatında yapılan bir tercihten dolayı sonsuz bir azap çekme Allah’ın rahmetiyle nasıl bağdaşır?” diyenler, merhamet-i ilahiden daha fazla bir merhamet göstermektedirler. Bu ise Allah’a karşı saygısızlık, mahlukata karşı da zulümdür. Böylesi bir yaklaşım Allah, insan ve tabiat arasında kurulan tekvini ve teşrii kanunlara (tabiat ve tarih yasalarına) muhaliftir.
Ayrıca, nasıl bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek ile eşdeğer ise, aynı şekilde bir dakika küfür de bütün kâinatı hor ve hakir görmek, Allah’ın esma ve sıfatlarına karşı cinayet işlemek demektir. Hem küfür üzerine ölen bir kafir, ebedî bir ömürle yaşayacak olsaydı ömrünü küfürle geçireceği de şüphesizdir. Dolayısıyla ebedî cehennem cezası adalete muhalif değildir. Şu ayetler de Müslüman olmayanların cehennemde ebedi kalacağını açıkça ispatlamaktadır:
“Kafirlikte direnip ayetlerimize yalan diyenler ise cehenneme gidecek ve orada temelli kalacaklardır.” (2/39)
“Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (4/14)
“İnkâr edip zulmedenleri Allah affedecek değil. Onları cehennem yolundan başka bir yola çıkaracak da değil. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır. Bu da Allah’a göre çok kolaydır.” (4/168-169)
“Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.” (23/103)
“Allah, münafık erkekler ve münafık kadınlar ile inkâr ettiklerini açıkla ilan eden kafirlere içinde temelle/ ebedi kalacakları cehennem ateşini va’d etmiştir. Cehennem onlara kâfidir. Allah onları rahmetinden uzaklaştırmıştır. Onların hakkı sürekli azaba mahkûm olmaktır.” (9/68)
“Hiç şüphesiz kafirlikte direnen Yahudi ve Hıristiyanlar ile müşrikler içinde ebedi kalacakları cehennem ateşine mahkûm olacaklardır.” (98/6)
Devam edecek.
A. Kurucan! Her ne kadar ‘ghost writer’ lik yapacagim desen de satir aralarindan ve sana gore karsi tarafta olan gorusleri aktarirkenki tarzin siritiyor, ama bunu gayet fitrî buluyorum, zira nihayetinde maksadin bir dogrunun ortaya cikmasi degil, kendi hukmunu isbatlamaya calisiyorsun.
Zaten bunu basta da soyle imâ etmissin: ‘eger beni ikna edecek deliller ortaya konursa, fikrimi degistirmeye hazirim’ mealinde cumle kurmussun. Yani, uzun zamandan beri benzer cikislarin oluyordu: Kurban Bayrami zamani yazdigin bir yazida, evlatlari gayri muslim olmus, dinsiz olmus, kizi bir Katolikle evlenmis vs, ama sen hepsini Kurban Bayrami’ni kutlamak icin evine davet ediyordun hayâli aile projeksiyonunda. Daha sonra, ateist oldugunu acikca deklare eden birisi arkasindan ‘Allah’tan rahmet’ diliyordun. Yani bu degisim sende coktan baslamis hatta donusum tamamlanmisti. Artik bir misyon geregi bolunerek cogalmak istiyorsun, ama bunun icin henuz olmemis baska hucrelere ihtiyacin var!
Simdi, su onemli bilgiyi vermeni beklerdim, zira obur turlu cahil halkta yanlis anlamalara yol aciyor. Tum peygamberlere gelen mesaj/din haktir, ki haddi zatinda ‘tevhid’dir. Lokman Suresi 13’te mealen” Lokman ogluna dedi ki: Sakın Allah’a şirk koşma, zira şirk en büyük zulümdür”! Yani, ozunde, Tevhid inanci/imani olan herkes Cennet’e girecek. Diger peygamberlerin, mu’min ummeti de ehl-i cennettir.
Bu zaviyeden, Imam Eş’ari’ye dayanan Hz. Ustad, eger şirke girmemisse, kendisine Islam daveti duzgun bir sekilde ulasmamissa, insallah onlar da ehl-i cennettir, manasina gelen ‘ehl-i fetret’ meselesini aktariyor.
Gerci, HE sana anlatsa, ona da bir kulp bulup kendince birseyler kiviracaginin orneklerini onceki bir kac yazinda belli ettin. O yuzden butun bu cikislarinin asil maksadini gercekten merak ediyorum. Bir tahminim var, ama senden mertce duymak isterim, kivirmadan, gevelemeden!
Sen saniyor musun ki, Allah’i ve emirlerini eger kendi cikarina uygun duserse ‘belki’ kabullenen bir guruha şirin gozuktugun zaman onlar oluk oluk Islam’a alacak? Benzer bir teklifi Mekkeli musrikler Efendimiz e yapmisti. Su koleleri ve toplumun alt tabakasindakileri uzaklastir, belki o zaman davetini dusunebiliriz tarzinda onerilerde bulunmuslardi. Yani, cikar icin dogruyu egip bukerek ‘rehber’ olun(a)maz!
Eskiden her cumalari, Clifton Ave’de yuzlerce insan etrafinda toplanir, cogu itibariyle aktaracagin hakikatleri dinlerlerdi. Hele ‘Davsanli’ sivesiyle anlattigin hikayeler… Ama malesef goruyorum ki, o kisi coktan gocmus gitmis. ‘Zombie-ant fungus’ denen bir mantar var. karincaya bulasinca, ilk basta birsey belli olmuyor, ama ona ragmen kolonideki diger karincalar, sevk-i ilahiyle onlari iceri sokmuyorlar. Daha sonra bu karincalarin vucudundan oyle garip bir mantar cikiyor ki, o yuzden zombi karinca diye tabir ediliyor. Cok da bulasici. Karincalarin aralarina almamalarinin hikmeti ortaya cikiyor. Demem o ki, eger eskiden seninle ayni ortami paylasmaktan memnuniyet duyan insanlar (en azindan bir kismi) simdi karsinda ciddi bir itiraz dalgasi olusturuyorsa, otur, dusun ve agla!
Allah’in rahmeti genistir; olene kadar tovbe kapisi aciktir, ama cuz-i iradenin de hakkini vermen gerekir!
Ayrica, oyle youtube da siritarak ‘sehadet getirerek’ sana yapilan tanimlamalari bertaraf edemezsin. Ayinesi istir kisinin, lafa bakilmaz. Sozle soylemek yeterli olsaydi, ibn-u selûrlar basimiza rehber olurdu!
İtiraz mı ediyorsunuz yoksa itham mı anlamadım. İtiraz ediyorsanız karşı görüşünüzü yazın, onu da okuyalım. Yok itham ediyorsanız neyle itham ettiğinizi açıkça delilleriyle yazın, anlayalım…
Üslubunuzdan anladığım, sadece itirazınız değil, şahsi bir husûmetiniz de var.
La Edri..! Amacin nedir? Gercekten ciddiye alip okudum. Sonra tekrar okudum. Son bir kere daha okudum. Tarafgirlik yapmadan bir hakikati mi anlatiyorsun? Yoksa sahsi bir sirun mu bilemedim. Maksadin hizmetse, hakikatin ortaya cikmasi ise ellerinden öpüyorum. Yok eger baska bir seyse lütfen bis yere mesgul etme, tevbe et. Tesekkurler.