Gaye Erkan’ın biri söylediği, öteki sergilediği iki endişesi 

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME 

Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın Hürriyet’in tepesindeki isim olan Ahmet Hakan Coşkun’a verdiği röportaj, ekonomi çevrelerinde olduğu kadar magazin gündemini de etkiledi. Hemen her ortamda konuşuldu. Ancak Gaye Erkan’ın biri ifade ettiği, öteki ise anlattıklarıyla ortaya koyduğu iki endişesi üzerinde ise hiç durulmadı.

Kimi ekonomist ve gazeteciler, Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın röportaj vermesine, kimi Hürriyet’e konuşmasına, kimi de Ahmet Hakan’ı tercih etmesine takıldı.

Merkez bankası başkanlarının gazetecilerle görüşme geleneği bizde pek yok. Burası muhakkak. Ancak röportaj vermeye karar vermişse haklı olarak hedef kitlesinin neresi olması gerektiğini de düşünmüş olmalı.

Toplumun en geniş kesimine ulaşmak istiyorsa Ahmet Hakan gerçekten doğru bir isim. 30 yıldan bu yana medyada en ön planda olan birinden daha doğru kim olabilir ki… Kimi zaman magazinle, kimi zaman kendince entelektüel yaklaşımıyla kimi zaman da tepedeki siyasilerle kurduğu ilişkilerle adından söz ettiren biri Ahmet Hakan

AHMET HAKAN EKONOMİYİ BİLMEDİĞİ GİBİ NEFRET DE EDER

Dün kara dediğine bugün ak demekte bir sakınca görmeyen Ahmet Hakan, konuşmak için en isabetli kişi olacaktı. Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni ekonomiyi hiç bilmez. Dahası ekonomiden nefret eder. Bilmemesi kadar normal bir şey olmayabilir, ancak televizyon haber sunuculuğu yaptığı dönemde bültenlere ekonomi haberi girmemesi için ekibiyle yaptığı kavgaları medyadaki herkes bilirdi.

Ekonomi hakkındaki “engin bilgisini!” üç yıl önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir grup seçme gazeteci ile canlı yayınında ortaya koymuştu.

Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon sonuç” diye direttiği ve ekonominin çivisinin çıkmasına yol açacak adımları attığı sıralarda sorduğu o muhteşem soru, daha doğrusu değerlendirme unutulacak gibi değildi. “Faiz indi, enflasyon da iniyor” dediği, “Aman indirmeyin, böyle bir dönemde indirirseniz ülke için felaket olur” diye uyaranlarla dalga geçen tavrı onun unutulmamasını sağlayacak gazetecilik başarılarından biriydi.

Merkez bankası başkanlarının söyledikleri, siyasetçilerin söylediklerinden çok daha dikkate alınacak sözlerdir. Dünyanın her yerinde bu geçerli, bunu unutmamak gerekiyor. Gaye Erkan röportajının içeriğine yönelik TR724’ten Yusuf Dereli geniş çaplı bir değerlendirmede bulundu. Bundan dolayı ben bu konuya değinmeyeceğim.

GAYE HANIM ALAYLI DA DEĞİL, MEKTEPLİ DE…

Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan, merkez bankacı biri değil. Merkez Bankası kökenli yöneticilere göre, merkez bankacılığı çalışılarak öğrenilir. Bunun için eğitim ve ticari bankacılık alanlarındaki deneyim yeterli olmaz. Yine Merkez Bankası kökenli yöneticilere göre merkez bankacılığı, Merkez Bankası’nda öğrenilir.

Eski Merkez Bankası başkanlarından Rüşdü Saracoğlu’na (1987-1993) göre, bir gazeteciyle özel röportaj yapması henüz bir merkez bankası başkanının nasıl davranması gerektiğinin bilincinde olmadığını gösteriyor.

Eski Merkez Bankası yöneticilerinden Uğur Gürses de Erkan’ı farklı bir yönüyle eleştirdi. Bir merkez bankası başkanı olarak “hedge fonlara danışmanlık” olarak nitelenebilecek yaklaşımlarını hatalı buldu. Uzun uzun kişisel yaşam ayrıntılarına girmesinin de “garibanizm” olarak nitelendirilebileceğini hatırlattı.

Uğur Gürses’in eleştirdiği alanlardan birisi de Erkan’ın, Cumhurbaşkanı ile ilişki tarzı oldu. “Dükkan senin” şeklinde “Bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım.” diye özetlenebilecek yaklaşımı eleştirdi. Gürses’in Erkan hakkında bir de Merkez Bankası Başkanı mı yoksa siyasetçi mi olmak istediğine ilişkin tereddüdü var.

Gaye Hanımın alaylı olmadığı biliniyor. Esas itibariyle baktığımızda mektepli de değil. Ekonomist/iktisatçı değil, finans mühendisi yani türev ürün uzmanı.

MB Başkanı Erkan, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına ilişkin yorumları da hayli dikkat çekici. KKM’lerin vade sonunda yüzde 75-80’inin yenilendiğini, bunların yüzde 15’nin TL’ye geçtiğini, yüzde 5’inin ise dövize gittiğini söylüyor. “Böyle bir faizle dövize geçmesi matematiksel olarak saçma.” diye de ekliyor.

Erkan’a düşen, tasarruf sahiplerinin tercihini “saçma” bulmak değil, bunun nedenine inmek… Altında yatan “Yarın TL ne olur?” endişesinin kaynağına inip güven sorununu çözmeye çalışmak… Bunun anlamı, artık sorun para politikalarının bilinen araçlarıyla çözülemeyecek duruma gelmiş olduğunu görmek… Hani şu akla getirilmek istenmeyen “yapısal sorunlar” tarafına yönelmek…

ERKAN’IN SAMİMİYETİNDE ŞÜPHE YOK

Gaye Erkan, MB kültüründen gelmediği için bir gazeteciye özel röportaj verme konusunda beklenen hassasiyeti göstermemiş olabilir. Ancak samimi bir röportaj olduğu konusunda kuşku yok.

Yaz başından bu yana ekonomide makro anlamda doğru adımlar atılıyor. Orta yerde her şeyi kendine bağlamış bir otokratın bulunduğu ülkede iş yapmanın kolay olduğunu söylemek mümkün değil.

Ekonomideki bozulma önce makro göstergelerde yaşanır. Bunun günlük hayata yansıması zamanla olur. Nitekim Erdoğan’ın malum iddiasını ısrarla dillendirip faizleri indirmeye başladığı sıralarda pek çok kişi Ahmet Hakan gibi düşünmeye başlamıştı. “Faiz iniyor, ekonomi rayından çıkacak diyenler felaket tellallığı yapıyormuş.” diye konuşuyordu.

Sonunda neler olduğunu zaman içinde gördük. Şimdi de ekonomide makro göstergelerde bir miktar iyileşmeler yaşanıyor. Bunlar henüz yerine oturup sağlamlaşmış değiller. Bunun önündeki en büyük engel de ‘Tek Adam’ rejimi.

Nitekim hafta içinde The Economist bu riske dikkat çeken önemli bir değerlendirme yaptı. Türkiye ekonomisinin doğru yolda ilerlemeye başladığını ancak Erdoğan’ın Batı ile kavgalı tutumunun yol açabileceği risklere dikkat çekti. Erdoğan faktöründen dolayı da uzun vadeli yatırımcıların geri dönme isteksizliğini hatırlattı ve “Ülkede siyasetin ekonomiyi takip etmesi gerekiyor.” diye noktaladı.

GAYE HANIMIN SÖYLEDİĞİ VE SERGİLEDİĞİ ENDİŞE

Röportajı okuyan hemen herkes Gaye Hanımın İstanbul’daki ev kiralarının yüksekliğinden şikâyet ettiği, “İstanbul, Manhattan’dan pahalı olur mu? Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı.” sözlerine takıldı. Annesinin yanına yerleşmesini “garibanizm” yapmak olarak yorumladı.

Oysa bunun temelinde yatan dürtü başkaydı. Bulunduğu konumda kendini uzun vadeli görememe endişesi var. Gaye Erkan’ı böyle davranmaya iten sebebin her an iplerin kopacağı ya da kapının önüne konabileceği korkusu olarak değerlendirmek daha sağlıklı.

Aslında Gaye Hanım bunu yapacağı işlerde daha doğru adım atmada da kullanabilir. Kendine ev tutmayıp annesinin evine yerleşmeyi seçerek, Tek Adam’a, “Benim eyvallahım yok. Bana engel olursan çekip giderim.” şeklinde de mesajı vermiş olabilir.

Bana kalırsa, Ahmet Hakan’ı seçmesi ve ev kiralarının pahalılığından yakınarak annesinin yanında kaldığı mesajını Beştepe Sarayı’nın sakinine mesaj vermek için de tercih etmiş olabilir.

CDS denilen ülke risk puanları 800’lerden 300 puanın altına indiyse bu Erdoğan rejimine duyulan güvenden çok Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Gaye Erkan ekibinin attığı doğru adımlarla oldu.

Gaye Erkan’ın röportajda bir de doğrudan dile getirdiği endişesi vardı. Bu endişenin üzerinde de hiç durulmadı. Gaye Erkan’ın göreve geldiğinde Erdoğan’a her şeyi bütün açıklığıyla söylediği ve neler yapmaları gerektiğini bütün ayrıntılarıyla anlattığını 25 Kasım tarihli yazımda belirtmiştim. Erdoğan’ın seküler yapıdaki Şimşek ekibine güvence vermek için de cemaat ve tarikatlar konusunda teminat verdiğini yazmıştım.

Gaye Hanım, endişesini röportajın son bölümünde, “Benim burada en büyük hedefim de olayın paydaşlarının bir sürpriz yaşamaması.” diye dile getirdi.

Nurettin Nebati-Şahap Kavcıoğlu ikilisinden sonra Mehmet Şimşek-Gaye Erkan ikilisinin yaptıkları ve söylediklerinde insanı rahatsız edecek hiçbir unsur bulunmaz oluyor.

Erkan’ın siyasete göz kırptığı ihtimali üzerinde duranların söyledikleri de yabana atılmayacak bir görüş olabilir. Janet Yellen, FED Başkanlığından ABD Hazine Bakanlığına geçiş yaptığı gibi bizimki de aynı yolu takip etse ne olur?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. yav hani bi söz. adam yavşamış ayar tutmuyor derler ya. ben bu sözü ne zaman kim için hangi olay üzerine söylemişler anlayamadım gitti. anlayamamak da kusur olmamalı diye düşünüyorum. en azından yavşaklık kadar kusur olmaz dimi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin