Ana Sayfa Dünya Futbol bir ‘ürün’e dönüşürken!

Futbol bir ‘ürün’e dönüşürken!

İnsanlığın kirli tarihi ya da FIFA (4) 

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Katar 2022 vesilesiyle hem futbolun tarihini özet şeklinde hem de FIFA’nın tarihçesini derin ayrıntılı duraklarla anlatıyorduk. FIFA, amatör bir ruhla başlayan organizasyon, bir süre sonra kontrolü kaybeden bir kuruluş olarak tarihe geçti. FIFA Başkanları, henüz 50 yıl bile olmadan futbolun gücünü futbol camiasından önce fark eden güçlerin oyuncağı olmuşlardı bile. 

Bu anlamda 1974 FIFA seçimleri bir kırılma noktasıydı. Nispeten daha etik, şeffaf ve demokrat olan İngiliz hakem Sir Stanley Rous, 1974 yılında Belçikalı bir silah tüccarının oğlu olan Brezilyalı yüzücü Joao Havelange’a kaybetmişti. 

Ve ne yazık ki dünya futbolu için kirlilik açısından daha kötüsü henüz yaşanmamıştı. 

50 küsur yaşındaki ve Stanley Rous’a nispeten daha genç olan Joao Havelange 1974 yılında hem FIFA başkanı olmuş hem de Adidas markasının mirasçısı ve dünya spor aleminde tekel olmak isteyen Horst Dassler ile taşınmıştı. 

Bu ilişki baştan çok kirli ve çirkindi. 

Çünkü Dassler aslında Havelange’ın rakibi Rous’un kampanyasını yönetiyordu. 

Ancak Adolf Dassler’in oğlu kişisel olarak çok daha parlak bir gelecek bulmuştu Belçikalı silah tüccarının oğlunda. 

Dünya spor ve futbol medyası Joao Havelange’ın seçilmesini ilk başta çok olumlu karşıladı. Nihayetinde pek çok Avrupa ülkesi Afrika kıtasını, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak sömürürken buna futbolu da eklemişlerdi. Afrika futbolu, ezilenlerin sporuydu. 

Havelange’ın verdiği ilk izlenim Afrika’nın hak ettiği muameleyi görmesiydi. Lakin onu yakından tanıyanlar bunun bir illüzyon olduğunu çok iyi biliyordu. 

1974 yılından itibaren pek çok kişi bu değişimi olumlu buldu ve  Güney Amerika ile Avrupa arasındaki uzun rekabette bir denge unsuru olarak da gördü. 

Ancak Havelange, yakında kafasındaki şeyin spor alemini küresel olarak yönetme planının sadece başlangıcı olduğunu gösterecekti. 

Çünkü Dassler’la dost olmak, son derece güçlü bir karışımdı. Havelange, bir politikacı olarak kurnazlığa ve harika organizasyon becerilerine sahipken, Dassler, Havelange’ın sahip olmadığı tüm doğru bağlantılara sahip vizyoner bir girişimciydi. 

Bu ikili Dassler’in çevresinden genç bir pazarlama dehası olan Patrick Nally ile birlikte, Rous’un dünya futbolunun siyasetinden daha fazlasını ihmal ettiğini göstereceklerdi. 

Üçlü, hiç boşaltılmamış bir altın çömleği üreten tarifi birlikte pişirdi; Dünya Kupası’nın (ve daha sonra Olimpiyatların) ticarileştirilmesi.

İngiliz spor yazarı David Goldblatt, meşhur kitabı ‘The Age of Football: Soccer and the 21st Century’de Havelange’ın zihninin izini sürmüştü. 

Kitaba göre Belçika kökenli Brezilyalı yeni başkanın planının dört ana ilkesi vardı. 

Birincisi, yalnızca en büyük şirketlere büyük kupaya resmi sponsorluk hakkı verilecekti. 

İkincisi, her sektörde yalnızca bir şirket münhasır haklara sahip olacaktı. Bu, bir soda şirketi, bir elektronik şirketi, bir kredi kartı şirketi vb. anlamına geliyordu. 

Üçüncüsü, FIFA bu hakların satışı üzerinde tam kontrole sahip olacaktı. Ev sahibi ülke, her şeyi ayarlamak için para harcayanlar olsa bile, uymak zorundaydı. 

Son olarak, FIFA tüm bunları kendi başına yönetmeyecek, bir aracı kullanacaktı.

İş bu nedenle Horst Dassler, hemen  International Sports and Leisure (ISL) şirketini kurdu. İş tanımı her ne kadar medya, tanıtım, organizasyon olsa da aslında FIFA’yı pazarlamak için kurulmuştu bu şirket.

FIFA, hakları sabit bir meblağ karşılığında ISL’ye sattı ve Horst Dassler hiç vakit geçirmeden sponsor peşine düştü. 

Elbette ilk hedefler küresel büyük markalardı: Coca Cola, KLM, Adidas, Phillips, Canon gibi. 

Daha sert ve tavizsiz sözleşme ise TV hakları için yapıldı. Horst, resmen FIFA’nın gayr-ı resmi pazarlamacısı olacaktı. 

Peki Joao Havelange bütün bunları niçin yapıyordu?

Silah tüccarı babasının hatırı için mi?

Elbette hayır…

Blatter-Havelange, dünya futbolunun iki kirli ismi!

İşte tam bu noktada hikayemize yeni bir isim dahil oluyor: Joseph “Sepp” Blatter ya da yaygın olan adıyla Sepp Blatter.

Önce kimmiş bu yeni kahraman (!) bir tanıyalım isterseniz. 

Blatter, İsviçre’nin Valais kantonundaki Visp’te Josef adıyla doğdu. 1959’da Lozan Üniversitesi’nden işletme ve ekonomi diploması almadan önce Saint Maurice’de okudu. İsviçre Buz Hokeyi Federasyonu genel sekreteri olması onu spora yönlendirdi.

Patrick Nally, futbolu bir ürüne dönüştüren kirli bir beyin…

Ardından olimpiyatlar geldi. 

Çünkü dünyanın en kaliteli saatlerinden olan İsviçre’nin medarı iftiharı Longines saatlerin pazarlama bölümünde işe başlamıştı. 1972 Münih Olimpiyatlarında markayı temsilen yer aldı. 

İşte Horst Dassler ve dolayısıyla Joao Havelange ile yolları tam da burada kesişecekti. 

Dassler, Almanya’da düzenlenen olimpiyatlarda ünlü bir markanın temsilcisi olarak tanışmıştı Blatter ile. Kısa sürede muhatabının kendi kafalarında olduğunu anlayacak ve iş teklif edecekti. 

Sepp Blatter’i Havelange ile tanıştırınca FIFA başkanı da bu gözleri ‘fel fecr’ okuyan adamın aradıkları isim olduğunu kavradı. 

Üçlü, hatta dörtlü sac ayak tamamlanmıştı: 

Havelange, Dassler, (Patrick Nally) ve Sepp Blatter…

(Devam edeceğiz)

HENÜZ YORUM YOK