YORUM | M. NEDİM HAZAR
Filmi biraz geriye saralım ve size bir haber aktarayım.
Haber şu:
“Urfa Toprak Mahsulleri Ofisi’nde (TMO) Suriye’den Türkiye’ye arpa, buğday alındığı fakat bu mahsullerin TMO’nun depolarına girmediği ve 70 milyonun üstünde bir yolsuzluk olduğu iddia edildi. Olaya ilişkin 4 kişi tutuklandı.”
Detaylara bakalım, çünkü isimler çok ilginç.
“Bu konuya ilişkin açılan dava kapsamında eski AK Parti Milletvekili ve NEVÜ Eski Rektörü Mazhar Bağlı’nın kardeşi TMO Urfa Şubesi Müdür Yardımcısı Abdurrahman Bağlı tutuklandı.
Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek’in haberine göre, Urfa Toprak Mahsulleri Ofisi’nde (TMO) yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin TMO Urfa Şubesi Müdür Yardımcısı ve eski AK Parti Milletvekili ve NEVÜ Eski Rektörü Mazhar Bağlı’nın kardeşi Abdurrahman Bağlı’nın aralarında olduğu 10’u aşkın kişi 7 Nisan’da gözaltına alındı.”
Mazhar Bağlı’yı hemen hatırlayacaksınız, hani şu darbe esnasında 11. Kattan jete kafa atan vekil!
“Dört gün süren gözaltının ardından Bağlı’nın da aralarında bulunduğu dört kişi Urfa 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından ‘rüşvet almak ve vermek’, ‘ihaleye fesat karıştırmak’, ‘kamuyu zarara uğratmak’ suçunu işledikleri iddiasıyla tutuklandı.”
AKP rejiminde herkes kendi sıkletine göre yakaladığı yeri sömürürken Bağlı ailesine de Güneydoğu ve göçmenler düşmüş.
Urfa’da çok iyi bilinen gerçekler var. Bağlı ailesinin Avrupa’dan göçmenler için yollanan bütçenin çok büyük bir kısmını iç ettikleri.
Öyle az buz bir para değil, tek seferde indirilen 70 milyon avrodan bahsediliyor.
Siz bunu en az 40-50 ile çarpın.
Öyle saraya böyle vekil… Ortalıkta gezinen aile fertlerine bakın: Mehmet Selim Bağlı, Abdurrahman Bağlı.
Ne demişti Metiner: “Ayette akrabalarınızı kollayıp gözetin diyor, biz öyle yapıyoruz!”
Bu haberin günümüzle bağlantısı var.
Şöyle ki…
Birkaç gün önce Fransa menşeli bir haberde, Sivil toplum örgütü Dünya Doktorları Derneği’nin Türkiye’deki şubesinde “satın alma sürecinde zimmete para geçirilmesi ile ilgili yolsuzluk yapıldığı” iddia edildi.
Le Monde gazetesi, burada çalışanlar arasında çıkar çatışması ve yönetimdeki ciddi aksaklıklarla ilgili suçlamaları gündeme getirirken, bağımsız denetleme kuruluşunun da burada yaşanan sıkıntıyı teyit ettiğini yazdı.
Dünya Doktorları Derneği’nin Türkiye’deki şubesinde daha önce çalışan yaklaşık 15 kişinin de aynı suçlamaları dile getirdiği kaydedilen haberde, merkezi Paris’te bulunan sivil toplum örgütünün ise iddiaları yalanladığını aktardı.
Mevzu farklı gibi görünse de aynı aslında.
Avrupa’ya yapılan şantaj neticesinde göçmenler için kullanılmak üzere alınan milyarlarca avronun AKP ve çevresince iç edilmesi.
Bu talana elbette bütçe dayanmaz. Gerçi Avrupa ülkeleri Türkiye’nin bitmek tükenmek bilmeyen şantajlarına bir süre direndi ama o zamana kadar yükünü tutan tuttu.
Bakınız şu haber başlığı da 2009 tarihli:
“Dışişleri Bakanlığı: Suriyeli göçmenler için 6 milyar Avroluk AB fonu yetmeyecek, artırılmalı!”
Hatırlanacağı üzere AB, 29 Kasım 2015’te düzenlenen Türkiye-AB Zirvesi’nde, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için 3 milyar Avroluk fon sağlamayı taahhüt ederken 18 Mart’taki zirvede ise 3 milyar Avroluk ek fonun hayata geçirilmesi kararlaştırılmıştı. Fonların, Türkiye’deki sığınmacıların sağlık, eğitim, altyapı, gıda ve diğer ihtiyaçları için geliştirilecek projelere harcanması karara bağlanmıştı.
Hatırlayacaksınız, vaktiyle Kılıçdaroğlu şöyle demişti:
“14 Şubat 2020’de Erdoğan bir konuşma yaptı Suriyelilere 40 milyar dolardan fazla para harcadık dedi. Şimdi 2022’deyiz demek ki 50 milyar dolardan fazla para harcandı. Nereye gitti bu para? Nasıl buharlaştı? 50 milyar doları Suriyelilere versen hepsi han hamam sahibi olur. Asgari ücretin yarısı paraya çalışıyor bu insanlar!”
Evet cevap belliydi, harcanan 40 milyar dolar elbette abartılıydı zira bu paranın en az yarısı bizzat saraya tahsis edildi, kalanı ise Mazhar Bağlı ve ailesi gibi AKP’lilere peşkeş çekildi ne yazık ki!
Le Monde haberine geri dönecek olursak…
Dünya Doktorları Derneği’nin Türkiye’deki şubesi, özellikle Türkiye’de sayıları 3,7 milyonu bulan Suriyeli göçmenlere verdiği sağlık hizmetiyle tanınıyor.
Olayı ortaya bizzat Dünya Doktorları Derneği’nde çalışan bir kadın çıkarıyor.
Burada daha önce çalıştığını belirten ve isminin açıklanmasını istemeyen bir kadın, “Ben işe başladığımda bazı usulsüzlüklere tanık oldum bunları bildirmeye çalıştım ancak benim yöneticim bunları gizleme yoluna gitti” diyerek yaşadıklarını anlatıyor.
Burada çıkar çatışması ve kayırmacılık yapıldığı suçlamalarını işi bırakan diğer çalışanlar tarafından da gündeme getirildiğini yazan Le Monde, bu genç kadının dört ay çalıştıktan sonra istifasını verdiği Dünya Doktorları Derneği’nin merkezi Fransa’ya elektronik postayla şikayette bulunduğunu yazdı.
İşin enteresan yanı ise şu:
Derneğin genç kadına bir hafta sonra yazdığı cevabi yazıda “Sizinle iletişime geçeceğiz. Tanıklık etmesi muhtemel diğer kişilerin adını bize bildirmekten çekinmeyin” demesine rağmen haberin yazıldığı ana kadar Paris’teki merkezden gelen denetçilerin şu ana kadar şikayette bulunan bu kadınla temasa geçmemesi.
Nasıl bir çark ise, pisliğini Avrupa’ya kadar ulaştırmış durumda!