Fransa yakın tarihinin sürprizlere en açık cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandık başına gidiyor. Pazar akşamı ya NATO’dan ve AB’den çıkıp zenginlerin mal varlıklarının yüzde 80’ine el koyacak Troçkist aday Jean-Luc Melenchon’u, ya AB’den ve Euro’dan ayrılıp sınırlarını Müslüman göçüne kapatmayı vadeden aşırı sağcı Marine le Pen’i ya da bugüne kadar hiçbir seçime girmemiş 2 yıl öncesine kadar kimsenin tanımadığı 39 yaşında liberal Emmanuel Macron’u seçecek.
Üç ay öncesine kadar seçimin favorisi olan ancak hakkındaki yolsuzluk skandalları nedeniyle anketlerde geriye düşen sağcı François Fillon’u da unutmamak gerek. Bugüne kadar 2002 hariç her seçimde merkez sağ Cumhuriyetçiler ve merkez sol Sosyalist Parti’nin adaylarını ikinci tura taşıyan Fransız halkı bu seçimde Komünist Parti ile aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin adayları arasında seçim yapmak zorunda kalabilir.
Peki, Avrupa’nın iki büyük motor ülkesinden biri olan Fransa’da seçimler nasıl oldu da bu kadar sürprize açık hale geldi? Avrupa’nın geleceği açısından da büyük önem taşıyan bu seçimde sürpriz adayların yükselişinde 3 temel neden yatıyor.
Birincisi, Fransa’da yüzde 10’un üzerindeki işsizlik oranı. İşsizlik oranı küçük şehirlerde ve gençler arasında daha da yüksek. 2008 ekonomik krizinden bu yana ekonomisinde beklenen toparlanmayı gerçekleştiremeyen Fransa Almanya’nın çok gerisinde kaldı. Sağcı Nicolas Sarkozy ve solcu François Hollande iktidarındaki başarısız ekonomik karne bugüne kadar şans verilmeyen partilerin önünü açtı. İkinci neden, Fransa’nın radikal İslamcı terör örgütlerinin öncelikli hedefi haline gelmesi. Son 3 yılda çok sayıda terör saldırısının hedefi olan Fransa’da popülist söylemler, güvenlikçi yaklaşım doğal olarak öne çıkardı.
Ayrıca, 10 yıl öncesine kadar NATO üyesi dahi olmayan Fransa’nın 3 kıtada cihatçı örgütlere karşı savaşması, Libya, Suriye, Mali müdaheleleri terör saldırılarının da önünü açtı. Bu nedenle, ilk tur için yarışan 12 cumhurbaşkanı adayından 7’sinin NATO’dan çıkmayı vadetmesi aslında şaşırtıcı değil.
Bu seçim kampanyasındaki belirsizliğin üçüncü ve en büyük nedeni ise mevcut cumhurbaşkanı François Hollande. Hollande, ekonomiden güvenliğe bir çok alanda silik bir yönetim sergiledi. Halk nezdindeki destek oranı yüzde 4’e kadar düştü ve cumhuriyet tarihinde ikinci dönem için adaylığını koymayan ilk cumhurbaşkanı oldu. Halbuki, Fransa’da başkanlık sistemi mevcut cumhurbaşkanlarına ikinci kez adaylık için büyük avantaj sağlayan bir sistem.
Hollande’ın çekilmesi, kendi partisinin Hollande’ın mirasını reddetmesi kampanyada büyük bir boşluğa yol açtı. Aynı zamanda büyük bir sistem karşıtı dalgaya. Sağ seçmen tarafından dahi başarısız bulunan 5 yıllık Sarkozy iktidarı ve ardından gelen 5 yıllık Hollande iktidarı seçmenlerin iki partili siyaset dengesine ve eski siyasetçilere karşı büyük tepki göstermesine yol açtı.
Nitekim, Hollande kendi iradesiyle çekilirken sağ cenahta Nicolas Sarkozy, Alain Juppe gibi ağırlığı olan siyasetçiler sürpriz şekilde ön seçimlerde elendi. Halkıon yeni yüzler görme talebinin en büyük sonucu ise Emmanuel Macron oldu. Siyaset karnesinde sadece 2 yıllık bakanlık tecrübesi olan Macron, “sağ ve sol ayrımı bitmiştir” sloganıyla 4 ay önce parti kurdu ve seçimin en büyük favorisi haline geldi.
ADAYLARI TANIYALIM
Pazar günü yapılacak ilk turda 4 favori aday bulunuyor. Bunlardan birincisi ikinci tura kalmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan aşırı sağcı Marine Le Pen. Ülkesinin AB’den, euro’dan ve Nato’dan çıkmasını istiyor. Sınırlarını göçmenlere kapatmak, ABD yerine Putin’in Rusya’sıyla yakın ittifak kurulmasını savunuyor.
Marine Le Pen, babası Jean-Marie Le Pen 1972’de kurduğu ırkçı parti Ulusal Cephe’yi 10 yılda marjinal bir parti olmaktan çıkardı. Siyasi meşruiyet sorununu aşmak, ana akım medyada daha çok yer almak için söylemlerini terk etti. Le Pen ,aşırı-sağcı olarak nitelenmeyi reddediyor, sıradan insanların sözcüsü olduklarını iddia ediyor. Artık, siyasi söylemlerinde laiklik, kadın-erkek eşitliği, feminizm gibi geçmişte sol partilerin öne çıkardığı temalar daha geniş yer tutuyor.
Muhafazakar hristyanlığın ve yahudi karşıtlığının yerini insan hakları, ifade özgürlüğü ve cinsel özgürlük söylemleri alıyor. Partisinin genç tabanını ise artık 90’larda aşırı sağın simgesi haline gelen şiddet eğilimli dazlaklar değil, Facebook’ta örgütlenen orta sınıf gençler aldı. Bu gençler artık yahudi düşmanlığı yapmıyor, Nazi soykırımını sorgulamıyor. Ancak, öfkesini Fransa’da yaşayan müslüman yaşıtlarına yansıtıyor.
İslam karşıtlığıyla birlikte yeni aşırı sağ partilerin oy tabanları da köklü biçimde değişti. Geçmişte bu partinin tabanını oluşturan kırsal bölgelerde yaşayan dindar hristiyan, gelir düzeyi düşük nufüsun yerini orta sınıf aldı. Le Pen, bu seçimleri kaybetse dahi Fransız siyasetinin merkezindeki yerini uzun süre korumaya devam edecek gibi görünüyor.
İkinci tura kalma ihtimali en yüksek ikinci aday ise Emmanuel Macron. Fransa’nın en iyi okulları Sciences-Po ve ENA’yı bitiren Macron önce ünlü filozof Paul Riceour’ün asistanlığını yaptı. Daha sonra bankacılık sektöründe 3 yılda 2,5 milyon euro kazandı. 34 yaşında ise Cumhurbaşkanı François Hollande’ın ekonomik danışmanı oldu. 2012’de sürpriz bir şekilde Hollande tarafından Ekonomi Bakanı olarak atandı. Siyasi hayatı 2012’de başlayan Macron’un 4 ayda seçimin favorisi haline gelmesi ülke tarihinde görülmemiş bir durum. Macron siyasi profil olarak sağ ve sol ayrımını reddediyor. Ancak, Barack Obama ve kısmen Tony Blair’e benzeyen bir siyasi çizgide. Ekonomi ve sosyal politikaları sol liberal olarak tanımlanabilir. Marine le Pen’in tam zıttı çizgide durduğu için tüm kıta Avrupası hükümetleri Macron’un kazanmasını istiyor. AB’yi savunan tek cumhurbaşkanı adayı. Tabi kazanması halinde arkasında bir parti olmadan ülkeyi nasıl yöneteceği merak konusu.
Seçimin ikinci tura kalmayı umut eden üçüncü adayı ise François Fillon. Eski Başbakan Fillon aslında 4 ay öncesine kadar seçimin açık ara favorisi konumundaydı. Sosyalist Hollande’ın başarısız iktidarında Senato ve yerel yönetimlerde çoğunluğu ele geçiren sağ parti bu seçimde zafere kesin gözüyle bakıyordu. 30 yıllık siyasi hayatında Katolik ve yolsuzluk skandallarından uzak bir aday olarak öne çıkan F,llon’la ilgili iddialar bomba etkisi yaptı. Eşine ve çocuklarına kamu kaynaklarından haksız maaş ödediği ortaya çıkan Fillon yargıçların kendisine darbe girişiminde bulunduğunu savunuyor. Ancak, kendi seçmeni nezdinde büyük itibar kaybeden Fillon anketlerde hızlı şekilde geriye düştü. Politik kariyeri boyunca 5 yıl başbakanlık, 7 yıl bakanlık, 4 yıl bölge başkanlığı, 5 yıl da Yerel Bölge Konseyi başkanlığı yaptı. Kendisini Fransa’nın Margaret Thatcher’ı olarak tanımlayan Fillon, liberal ekonomik önlemler alınmasını savunuyor.
Seçim kampanyasının asıl süprizi ise, radikal solun adayı Jean Luc Melenchon. Fransız Komünist Partisi’nin de desteklediği Melenchon, 5 ya da 6’ıncı sırada iken, son anketlerde yüzde 19 ile 3’üncü sıraya yerleşti. Gençler arasında popülaritesi artan Melenchon Fillon’la aynı destek oranına sahip görünüyor.