Fransa tarihine baktığımız zaman, halk ayaklanmaları, toplu gösteriler ve ülkeyi kilitleyen genel grev kültürü hemen gözden kaçmıyor. 2 Şubat 2017 günü 4 polisin Afrika kökenli gence şiddet uygulaması sonucu halk Paris sokaklarına döküldü ve kısa surede ülkenin birçok kentine sıçradı. 2005 yılında ise ülke çapında çok büyük ayaklanmalar olmuş, güvenlik güçleri 3 hafta olayları kontrol altına alabilmişti. 2007 ve 2010 yılında da benzer olaylar yaşanmıştı.
Paris polisi, iddiaya göre rutin kontrol sırasında kendisine direnen 22 yaşındaki Theo L.’ye şiddet uyguladı. Polisin copla cinsel şiddet uyguladığı Theo doktora gitti. Doktorun 60 gün iş yapamaz raporu, polise yöneltilen cinsel saldırı iddialarına kesinlik kazandırdı. Fakat polis müfettişleri “kasıtsız ciddi bir kaza” raporu tuttu. Savcılık da polis müfettişlerinin raporu yönünde fikir beyan ederken hâkim, bir polis hakkında cinsel saldırı, diğer 3 polis hakkında ise “aşırı şiddet” kararı verdi. Polislere 5 ila 20 yıl arasında ceza gündemde.
Hollande tansiyonu düşürmek için gençlerle buluşuyor
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Theo’yu hastanede ziyaret etti ve olaya karışan polislerin derhal hak ettikleri cezayı bulacağını söyledi. Muhalefet kanadı hükümeti suçlarken, hükümet tansiyonu düşürmek için hamleler yapıyor. François Hollande, bir günü Paris banliyölerinde olmak üzere 3 ayrı şehirde gençlerle bir araya gelecek. Diğer taraftan başbakan Bernard Cazeneuve, Theo’ya destek için toplanan gençlerin tepkilerinin kabul edilebilir olduğunu fakat şiddete başvurmalarının meşru olmadığını ifade etti.
Öfkeli gençler sosyal medyadan organize oldu
10 Şubat akşamı sosyal medyadan organize olan Paris banliyölerinde protesto gösterilerine başladı. Theo’ya destek ve polis şiddetine dur demek için bir araya gelen göstericilerle polis arasında yer yer çatışmalar yaşanıyor. Olaylarda kamu binaları ve özel mülkler, iş yerleri, arabalar zarar gördü. Bobigny belediye başkanı protestocular için “kınama ve protesto olabilir ama onlar zarar vermeye geliyorlar” ifadelerini kullandı.
250 kişi gözaltına alındı
Olaylar Paris basta olmak üzere bir anda ülkenin birçok kentine yayıldı. Theo ve ailesi insanlara sükûnet çağrısı yapsa da olaylar kontrolden çıktı. Paris’in dışında Marsilya, Lille, Rouen, Nantes, Dijon, Lyon, Tolulouse gibi şehirlerde yaşanan olaylarda polisle karşı karşıya gelen protestocular ciddi zararlar verdi. Olaylar ikinci haftasını doldururken şu ana kadar Fransız polisi yakalık 250 kişiyi gözaltına aldı.
2005’te Paris’ten Fransa’ya yayılan sosyal ateş
27 Ekim 2005 tarihinde yine bir kontrol sırasında polisten kaçan 3 kişiden ikisi hayatını kaybetmiş bir kişi ise ağır yaralanmıştı. Polisten kaçan gençler çevrede bulan elektrik trafosuna sığınmış 17 yaşındaki Zyed Benna ve 15 yaşındaki Bouna Traoré’nin hayatını kaybetmiş 17 yaşındaki Türk asıllı Muhittin Altun ise ağır yaralanmıştı.
Fransa’da doğan Fransa’ya öfkeli gençler ülkeyi ateşe verdi
Bu olay aslında uzun yıllardır banliyölerde sıkışan nefretin patlamasıydı. Fransa’da doğmuş fakat Fransa’ya öfkeli gençler Paris sokaklarını ateşe verdi. 27 Ekim gecesi Paris’te başlayan yangın kısa surede nefret rüzgarının etkisiyle tüm Fransa’ya sıçradı. 3 hafta boyunca polis ve jandarmanın kontrol altına almaya çalıştığı ayaklanma Belçika’da Brüksel, Almanya’da Berlin’e kadar sıçradı.
2005 sosyal patlamanın bilançosu ağır oldu
2 gencin olumu bir gencin yaralanmasıyla başlayan ayaklanmalar 3 hafta sürdü Fransa’ya hem maddi hem de sosyal anlamada çok pahalıya mal oldu. Fransa, kontrolden olayların önüne geçebilmek için 8 Kasım 2005 tarihinden 21 Şubat 2006 tarihine kadar OHAL ilan etti. 11.700 polis ve jandarmanın görev yaptığı olaylar sırasında 233 kamu binası zarar gördü, 10.346 araç ateşe verildi. 244 güvenlik görevlisi yaralandı 5643 kişi gözaltına alınırken 1328 kişi cezaevine gönderildi.
Banliyölerde sıkışan gençler ya Fransa düşmanı oldu ya da radikalleşti
2005’te dönemin içişleri bakanı Nicolas Sarkozy’nin “bir avuç serseri” söylemi ve ardından gelen sert tedbirler olayların daha da yükselmesine sebep oldu. Zaten banliyölerde aşağılandığını ve ikinci sınıf olarak görüldüğünü düşünen gençler bir taraftan yaşadıkları ülkeye düşmen olurken diğer taraftan radikal kesimlerin ağına düşüyordu. İşsizlik oranının %40’lara dayandığı banliyöler aynı zamanda suç çetelerinin nemalandığı mekânlar haline geldi. Seneler sonra banliyölerden Ortadoğu’ya savaşmaya giden gençler Fransa’nın başını oldukça ağrıttı. Acı tecrübelerin ardından Fransa banliyö olaylarını doğuran sorunları çözmek için birçok alanda politika değişikliğine gitti. Bunlardan biriside suç oranının oldukça yüksek olduğu banliyölerin yapısının değiştirilmesi oldu.
Ayaklanmalar sosyal konutların yapısını deştirdi
1970’lerden sonra özellikle göçmenler için inşa edilen “HLM” sosyal konutlara yerleştirilen düşük gelirli insanlar, burada dışlandıkları ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini düşündükleri için yıllardır biriken nefret iki gencin ölmesiyle dışa vurdu. Olayın bir anda tüm ülkeye yayılması, bu durumun ülke çapında bir sorundan kaynakladığı savını güçlendirdi. Fransa o tarihten sonra on binlerce insanın bir arada yaşadığı binalar yerine iki katlı bahçeli daha az insanın bir arada olduğu yatay mimariye döndü. Sadece 2010 yılında Fransa çapında 131.509 yeni sosyal konut inşa edildi. Bu sayede suç üreten mekânlar yerini huzura teslim edecekti.
Proje belirgin oranda başarılı olsa da, hala banliyöler suç üretmeye ve radikalleşmeye devam ediyor. Gettolarda yasayan insanların eğitim olanakları ve iş imkânları daha güçlendirilmez sorun olmaya devam edecektir. Bunun dışında gettolarda yaşayan insanlar hala ayrımcılığa uğradıklarını düşmüyorlarsa bu sorunun kısa dönemde çözülmesi zor görünüyor. Bu sorunların üstüne mülteci krizinin meydana getirdiği atmosfer de eklenince aşırı sağ ve popülist politika yürüten siyasetçiler kendilerine daha geniş alanlar buluyor.