HABER-YORUM | HASAN CÜCÜK
Galatasaray 1992’de kadrosunu iki Alman Falko Götz ve Reinhard Stumph ile güçlendiriyordu. Götz Köln’den, Stumph ise Kaiserslautern’den transfer edildi. İki oyuncu da iki yıl sarı-kırmızılı forma için ter döktü. İki Alman’dan Götz 51, Stumph ise 44 lig maçında ter döktü. 10 numara mevkinde oynayan Falko Götz 16 gol attı. İki oyuncuda 1994’de Galatasaray’a veda etti. Falko Götz’in hikayesi oldukça ilginçti. Doğu Almanya’da doğan Götz, büyük bir riski göze alıp Batı Almanya’ya kaçısın başrol oyuncularından biriydi.
1962’de dünyaya gelen Falko Götz doğmadan bir yıl önce iki Berlin’i birbirinden ünlü duvarla ayrılmıştı. Doğu’dan Batı’ya geçmek için ölümü göze almak gerekiyordu. Batı’ya kaçışta Götz’e eşlik eden isim futbolcu arkadaşı Dirk Schlegel’di. Her iki isimde futbola başladıkları Dinamo Berlin’in genç takımında hızla yükseldiler. Kulüp, Doğu Almanya’nın gizli servisi Stasi’nin desteğini arkasına aldığından, onursal başkanlığını gizli servisin acımasız başkanı Erich Mielke yapıyordu. İki arkadaşın ortak bir özelliği de; devlet nezdinde her ikisininde güvenilmez olmasıydı. Olağan şüphenin gerekçesi; her iki futbolcununda Batı’da akrabalarının olmasıydı.
Falko, 1979’da 17 yaşındayken, Schlegel ise iki yıl sonra 20 yaşında Dinamo Berlin’i A takımına yükseldi. Her ne kadar olağan şüpheli olsalar da yetenekleri gözardı edilemeyecek kadar üstündü. Doğu Almanya genç milli takımının formasını giymeye başladıklarında, yurt dışına çıkmasına izin verilen az sayıdaki Doğu Alman vatandaşlarından oluyorlardı. Sporcu olmaları ülkeden çıkışın vizesiydi. Ne Falko ne de Dirk kendilerine Doğu Almanya’da bir gelecek göremiyorlardı. Batı’da akrabalarının olmasından dolayı günün birinde her iki isme kulüp ‘teşekkür ederiz ama kimliğiniz yüzünden futbola son vereceksiniz’ diyebilirdi. İki yakın arkadaş mayıs 1982’de Fransa’da oynadıkları bir gençlik turnuvasında kafalarına ilk kez Batı’ya kaçmayı koydular. 1983 yazında ise artık kararlarını veriyorlardı; ne pahasına olursa olsun Batı’ya gideceğiz. Bunun için sağlam bir plan yapmaları gerekiyordu.
İki arkadaş ‘kaçış planı’ üzerinde kafa yorarken, konuyu konuştukları tek yer saatler süren orman yürüyüşleri oluyordu. Stasi’nin bunu duyması halinde sadece kendilerinin değil, aileleri ve takım arkadaşlarınında başı derde gerecekti. 1979’dan itibaren aralıksız 19 yıl boyunca lig şampiyonu olan Dinamo Berlin’in Avrupa kupalarında mücadele ediyor olması kaçış için uygun zemini hazırlıyordu. 1983-84 sezonunda rakibin durumuna göre kaçma planı yapacaklardı. İlk rakip Lüksemburg’dan Jeunesse Esch takımıydı. İlk maçı Dinamo Berlin, Falko’nunda attığı iki golle de sahasında 4-1 kazandı. Kaçışta kendilerine yardım edecek bir arkadaşlarıda vardı. Batı Almanya’ya uzun uğraşlar sonrası resmi izinle taşınan bir arkadaşları Lüksemburg sınırında oturuyordu. Ancak arkadaşlarının henüz Batı Almanya kimliğini alamamış olması Lüksemburg’a geçişin önünü kapatıyordu.
Falko Götz, kaçış planını sadece babasına açıkladı. ‘Belki geri dönemem’ deyip anlattı. Arkadaşı Schlegel ise kaçıştan anne-babası dahil hiç kimseye bahsetmedi. Lüksemburg’a kaçmak için iki arkadaş fırsat kolladı ama ne mümkün. Batı Almanya’ya sadece yarım saat mesafede oynanan maçı 2-0 kazanıp, tekrar Doğu’ya döndüler. Bu dönüşe en çok oğlunu bir daha göremeyeceğini düşünen Falko’nun babası sevindi.
İkinci turda rakip Yugoslovya’nın Partizan Belgrad takımıydı. Bu iyiydi. Yugoslovya resmen Doğu Bloku içinde olmamasına rağmen komünist olması dost ülke konumuna taşıyordu. İlk maçı Dinamo, Fako’nunda attığı bir golle 2-0 kazandı. İkinci maç Belgrad’da deplasmanda olacaktı.
Maçın oynanacağı 2 Kasım 1983 günü öğlen saatlerinde takım otobüsüyle şehir merkezine gittiler. Kulüp görevlisi koltuğundan kalkıp, ‘Bir saatlik serbest zamanınız var. Saat 13’de tekrar burada buluşuyoruz’ dediğinde otobüste farklı koltuklarda oturan Götz ve Schlegel’in gözleri parlıyordu. Schlegel, ‘Konuşmadık ama sadece birbirimizin gözünün içine baktık’ derken, iki arkadaş otobüsten indikten sonra bile hala konuşmadı. Takım arkadaşlarıyla birlikte alış veriş yapan Falko ve Dirk bir taraftanda kaçmak için fırsat kolladılar. Aradıkları şans gittikleri bir plakçıda karşılarına çıktı. Pek fark edilmeyen ikinci bir çıkış kapısını görünce, göz göze gelip kararını verdiler. Diğer oyuncular plaklar arasında dalmıştı. Yavaş yavaş kimseye hissettirmeden kapıya yöneldiler. Sonrasında ise hızla çıktılar.
İki arkadaş plakçıdan çıktıktan sonra beş dakika kadar nereye gittikleri belli olmayan bir yöne doğru koştular. Durdurdukları ilk taksiye kendilerini Batı Almanya büyükelçiliğine götürmesini istediler ancak kabul etmedi. İkinci taksiyi durdurup, 10 mark verip elçiliğe götürmelerini istediler. Sadece bir km süren yolculuk sonrasında artık Batı Almanya büyükelçiliğindeydiler.
Elçilik görevlileri, kaçtıkları anlaşıldığında ilk bakılacak yerin Batı Almanya büyükelçiliği olacağını söyleyip, biran evvel Zagreb’teki konsolosluğa gitmelerinin uygun olacağını söylediler. Elçilik araçları yeraltı otoparkından çıktığında iki futbolcu arka koltukta oturuyordu. 4 saatlik yolculuk sonrası Zagreb’teki konsolosluğa ulaştılar. Burada Yugoslovya’dan nasıl çıkacakları konuşulurken, her iki isim için sahte iki Batı Alman kimliğini hazırdı. En iyi yolun tren yolu olduğunu karar verip, Münih’e bilet aldılar. Tren Ljubljana’dan gece yarısı kalkıyordu. Saat akşamın 6’sıydı ve yaklaşık 6 saattir kayıptılar.
Schlegel ve Götz, arabayla Ljubljana’ya götürüldü. Tren kalkmadan önce, ellerinde biletleriyle istasyona gittiler. Schlegel’in yeni adı Norman Meier olmuştu. Götz ise o zaman aldığı adı hatırlayamıyor. Sınır ve Yugoslovya gümrüğüne gelmeden önce 30 km yol vardı. Trendeki yerlerini aldılar. Artık hareket saati gelmişti. Sınırdan geçmeden önce tren durup, polisler geldiğinde her iki futbolcununda kabi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ancak kontrol sadece 20 saniye sürdü. ’Tamam sorun yok’ cevabıyla ikisi de derin bir nefes aldı. Sabah saat 6’da tren Münih’e vardığında büfeden aldıkları gazetenin manşetinde ’ Doğu Alman oyuncular Batı’ya kaçtı’ vardı.
Her iki futbolcuda Doğu’da kalan ailelerini düşünerek kesinlikle Doğu Almanya ve siyaset hakkında konuşmama kararı alıp, sadece futbol konuştular. Götz ve Schlegel 1979’da Batı’ya kaçan eski Doğu Almanya genç takım teknik direktörü Jorg Berger’e ulaştı. Berger, kulüplerle görüşmeler ayarladı. Bayer Leverkusen’e imza atmayı seçtiler ama forma giymek için bir yıl beklemek zorunda kaldılar. Dinamo Berlin, FİFA aracılığıyla her iki futbolcuya 12 ay transfer yasağı getirdi.
Falko Götz, Doğu Almanya’da bıraktığı anne-babasını tekrar 1988’de Macaristan’da görürken, Schlegel ise 1988’de Çekoslovakya’da gördü. Özgürce kavuşmaları ise 9 Kasım 1989’de Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla gerçekleşti.