YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Mukayeseli/karşılaştırmalı politik analizler çok verimli ve analitiktir. Görünmeyen veya görülmek istenmeyen detaylar bu analizler tarafından açığa çıkarılabilir. Bu yazıda ben de mukayeseli bir analiz yapmak istiyorum. Filistin’in özgürlük meselesiyle Kürtlerin özgürlük meselesini karşılaştırmayı amaçlıyorum. Yani izninizle yine tehlikeli bir alana gireceğim. Linç edilme tehlikesini göze alıyorum anlayacağınız.
Türkiye, güvenlik ve dış politikasını tamamıyla İsrail-Gazze savaşına endekslemişken, aleni şekilde Batı karşıtı bir yönelime girmişken ve Erdoğan HAMAS’ın “terör örgütü olmadığını”, “vatanını savunan mücahit bir grup olduğunu” resmi ağızdan dile getirmişken, elbette konuya salt güvenlik, dış politika ve Türkiye’nin yönelimi gibi konulardan yaklaşmak olanaklı. Nitekim dünkü (25 Ekim) yazımda bu konuyu incelemiştim. Ancak konunun bir başka boyutu daha var.
Okurlarımızın bildiği üzere, son 100 yıldır Türkiye’de kimlik ve kimliğe ilişkin politikalar tartışma konusu. Cumhuriyet 1923’te kurulduğunda ülkedeki tüm insanların bir ulus/millet kategorisiyle tanımladı. Resmi bir kimlik oluşturdu. Bu kimliği etnik/kültürel bir çerçeveye oturttu. Etnik olarak Orta Asya’dan göç miti diskuru üzerinden Türkiye’de yaşayanların Orta Asya kökenli Türkler olduğu kabul edildi. Kültürel olarak Türk dili ve Türk kültürü üzerinden monolitik, tek tip, homojen bir kültür endoktrinasyonu benimsendi.
Bildiğimiz gibi Anadolu’da etnik Türk olmayan farklı topluluklar mevcut. Bunların başında Kürtler geliyor. Elbette Araplar, Gürcüler, Ermeniler, Rumlar, Boşnaklar, Lazlar, Süryaniler, Romanlar gibi başka etnik topluluklar da var. Ancak demografik olarak Kürtler, şüphesiz ki kendisini Türk olarak tanımlayan Türkofonların ardından, Türkiye’de yaşayan en geniş etnik gruptur.
Kürtlerin diğer etnik topluluklardan diğer bir farkı da, belirli bir coğrafyada yoğun olarak yaşamalarıdır. Daha detaylı ifade etmek gerekirse, bugün Türkiye’de “güneydoğu Anadolu” ve “doğu Anadolu” olarak nitelenen coğrafyanın çok geniş kesimlerinde Kürtler çoğunluktur. Bu bölgelerde belirgin bir Kürt nüfus yoğunluğu bulunuyor.
Bir diğer önemli detay, Kürtlerin yukarıda belirttiğim bölgelerde yerli/endojen bir halk olmasıdır. Başka bir ifadeyle, Kürtlerin tarihi bu bölgelerin yerel tarihi denebilir. Kürtler bilinen tarih boyunca bu topraklarda yaşadılar. Özellikle “güneydoğu Anadolu” denen bölge, Kürtlerin ana yurdu. Bu bölgenin doğusunda ve güneyinde kalan topraklarda da, yani kuzey Irak ve doğu İran ve kuzey Suriye’deki birçok bölgede de, Kürtler demografik olarak çoğunluktadır ve bu bölgeler de Kürtlerin ana vatanı.
Türkiye’de İsmail Beşikçi’nin ve dünyada birçok Ortadoğu çalışan tarihçinin işaret ettiği gibi, Kurdistan denen coğrafya, Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında bölünmüş durumda. Kurdistan kavramın siyasi bir içeriği olup olmaması ayrı bir konu.
Kürtlerin bu durumu, Filistinlilerle benzerlik göstermekte. Filistin de Osmanlı ve İngiliz otoritesi altındayken coğrafi bir anlam dışında politik bir anlama sahip değildi. Bugün Filistin denen topraklar, tarihte modern döneme kadar hiçbir zaman politik bir içeriğe sahip olmadı. Diğer bir ifadeyle, Filistin adı altında bağımsız bir devlet var yoktu. Filistin coğrafi bir terimdi. Tıpkı Kurdistan gibi.
Dahası, mukayeseli değerlendirildiğinde, Kurdistan ve Kürtlerin siyasi (devlet ve ulus olarak) varlık iddiası, Filistinlilere göre daha güçlü argümanlara sahiptir. Çünkü Filistinli kavramı civic bir kimliktir. Bir etnik topluluk değildir. Etno-linguistik olarak Filistinliler Araptır. Araplarla Filistin arasındaki aidiyet ilişkisi, Kürtlerle Kurdistan arasındaki aidiyet ilişkisi kadar köklü ve eski değildir. Belirttiğim üzere, Kürtler tarihleri boyunca hep Kurdistan’da yaşadılar, hala da orada yaşamaya devam ediyorlar. Oysa Filistinliler olarak tanımlanan Araplar, bölgeye sonradan geldiler (veya bölgedeki siyasi otoritenin 7. yy’da Arapların eline geçmesi sonrasında linguistic ve dini olarak Müslüman-Arap dominant grup tarafından asimile edildiler). Bu bağlamda, dediğim gibi, Filistinli olma durumu civic bir aidiyetken, Kürt olma durumu etnik bir aidiyettir.
Bilindiği üzere Filistinliler de Kürtler de başat olarak Müslümandır. Bu bakımdan aralarında bir fark bulunmuyor.
Fakat İslam ülkelerinin duyarlılığı bakımından karşılaştırılır olurlarsa, Filistin “özgürlük mücadelesine” büyük bir kitlesel destek varken, Kürtlerin “özgürlük mücadelesine” birakin kitlesel, hiçbir destek yoktur. Hatta bilakis, Kürtlerin davasına karşı Türkiye, İran, Irak ve Suriye modern zamanlarda daima karşı oldular. Irak’ta ABD desteği ile bir Kurdistan özerk bölgesi kuruldu. Ama bu iç dinamiklerle gerçekleşmedi. ABD olmasaydı, Sunni-Şii Arap çoğunluk Kürtlere bu özerkliği büyük bir olasılıkla vermeyecekti.
Diğer aktörlere gelince; Kürtlerin Türkiye’de, İran’da ve Suriye’de herhangi bir resmi statüleri yoktur. Türkiye, tamamıyla Kürtlerin kimliğini reddediyor. Mecliste Kürtçe konuşan vekillerin konuşmaları dahi “tanımlanamayan bir dil” olarak niteleniyor. Tam vodvil!
Suriye’de tıpkı Irak’ta olduğu gibi, ABD baskısı ve koruması üzerinden bir fiili özerk bölge, Rojava kuruldu. Fakat bu bölgeye hem Türkiye, hem de Suriye tepki gösteriyor, her ikisi de Rojava’yı yok etmeyi amaçlıyor.
İran’a gelince, Kürtler orada da baskı altındalar, herhangi bir statüleri yok. İslam ülkeleri, gerek İslam Ülkeleri Organizasyonu, gerekse de Arap Ligi, Kürtler konusunda üç maymunu oynuyor. Kürtlerin özgürlük talepleri ve kendi kaderini tayin arzuları destek bulmuyor.
Dediğim gibi, Filistin ile Kurdistan’ı mukayeseli değerlendirdiğimizde fark inanılmaz derecede nettir. Tekrar sorayım o zaman: Bu fark neden kaynaklanıyor? Neden argümanları çok daha güçlü olmasına karşın, Kürtlere üvey evlat muamelesi yapılıyor? Kürtlerin Müslümanlığı mı yetersiz? Filistinliler Arap oldukları için mi Arap devletleri ve diğer Müslüman çoğunluklu ülkeler tarafından destekleniyor?
Ben esas sorunun İsrail’le alakalı olduğunu düşünüyorum. İsrail, Müslümanları meta seviyede birleştirici bir etkide bulunuyor. Filistin meselesinde esas belirleyici nokta, herhangi bir halkın özgürlük mücadelesi olmaktan çok, bu teolo-ideolojik mücadelenin İsrail’e ve Yahudilere karşı veriliyor oluşu.
Bir diğer belirleyici ise, Müslüman devletler içerisinde uluslaşan Müslüman halklara yönelik görmezden gelme pozisyonu. Türkiye, İran, Irak ve Suriye Müslüman değil de, mesela Yahudi, Hindu, Budist veya Hristiyan çoğunluklu devletler olsaydı, o zaman Kurdistan meselesine Filistin gibi önem atfedilebilirdi.
Demek ki Müslüman çoğunluklu toplumlar için hala Ümmet kimliği önemli bir rol oynuyor. Kendilerinden olmayanlarla aynı dinin ülkesinde yaşayan etnik bir Müslüman azınlığa destek veriliyor, fakat aynı sorun Müslüman bir ülkede Müslüman bir azınlık tarafından dile getirilince farklı prensipler geçerli oluyor.
Bu konuda İslam dünyasında bir tutarlılık var demek zor. Türkiye’nin ikiyüzlülüğüne ise girmeye bile gerek yok sanırım!
Aslında Filistini kontrol eden siyonistler aynı zamanda Türkiyede ki kimliği de belirliyor. Türklere Batı kimliği giydirilirken Kürtler yok sayıldı, aslında nadasa bırakıldı. O yokluk içinde Kürt kimliği ile istedikleri gibi oynama fırsatı buldular. Nasıl Türkleri CHP ye emanet ettilerse, Kürtleri de HDP ye emanet ettiler. Tıpkı Filistinlileri Hamasa emanet ettikleri gibi.
Yani demeye getiriyorsunuz ki bu yüzden İsrail’in Filistinli sivilleri katletmesine göz yumuyorsunuz, öyle mi? Kürtler gibi ‘köklü’ bir tarihleri olmadığı için yani ! Nasıl ki Türkiye, İran, Suriye gibi sözde Müslüman devletler, Kürtleri ve onların mücadelesini görmezden gelirken sözüm ona ümmetcilik bahanesiyle Filistin’e sahip çıkıyorlar. Aynen öyle de siz de ‘Kürt davası’na sahip çıkarken Filistin’i toptan terörist gören anlayışa ses çıkarmıyor, belki de destek veriyorsunuz. O, bana göre sözde Müslüman ülkelerin aldıkları pozisyon iki yüzlülük ise sizinki ne oluyor bu durumda?
Burak Islam dünyasini bölmeyide sen Bati tarafindan oynan oyunlara konsantere ol. Disardan dizayn olmadan burdaki halklar Kürdistan kuracaklarsa oda kurulur, kukla olmadan. Masonist Ittihat-Terakki, Ingiliz, Alman oyunlarina usak olma. Osmanliyi Rus savasina sürükleyende Alman donanmasiydi.
iyide Almanların projesi başarıya ulaşsaydı tadından yenmezdi yani, bugün Rus belası yoktu, kominizm denilen leninler stalinler olmayacaktı filan.
kimbilir başka ne belalara maruz kalırdık oda ayrı konu. işte burası dünya…
TR724 deki Salih Hosoglunun yazisina bak iki haber üstte. NYT daki Hastahane bombalamsi oku ve söylediklerin icinde özür dile.
Unutmadan:
Putin, Ukrayna’nın doğusunda ilk elden işgal ettiği topraklara tanklarla girerken yaptığı işe ‘teröre karşı özel operasyon’ adını vermiş ve ‘bölgeyi nazisizleştirmek’ istediklerini söylemişti. Yani özellikle Donetsk bölgesinde yaşayan Ukrayna’lıları ‘Nazi’ olarak tanımlamıştı.
Peki siz sayın hocam, Rusya’nın işgalinin başlamasından kısa bir süre önce bölgede gerginlik had safhaya yükselmişken katıldığınız bir Youtube canlı yayınında Ukrayna’dan bağlanan bir muhabire ne demiştiniz, hatırlıyor musunuz? Ben hatırlatayım: Ukrayna’nın mücadelesini, haklı davasını selamlıyorum ! Yani Putin’in iddiasına göre Nazi olan insanların mücadelesini selamlamıştınız.
Ben anlayamadım, anladım diyen bir adım öne çıksın lütfen.
İslam hakkında salt var olduğu algı ve kanaatlere dayanarak herkesi İslamcı olarak aynı sepete dolduran bir adam işine geldiğinde “civic kimliğin” ne kadar muhteşem bir şey olduğunu günlerce sayfalarca anlatıp da işine gelmeyince “ulus kavramını” en güçlü faktör olarak öne sürer ve bunda hiçbir çelişki, beis ve ikiyüzlülük görmez ya, pes doğrusu. Daha ne denir bilemiyorum.
İslam’da “ümmet” vardır ve bu kavram MEC tarafından zaman zaman kutsanilan “civic kimlik” kavramının temelini oluşturur, lakin bunu İslam’a karşı takıntılı bir düşmanlık sergileyen insanlara anlatmak mümkün müdür emin değilim. İslam’da ırk kavramı ayaklar altına alınmış, çocuk yaştaki azatlı kölenin oglu siyah tenli bir insan bile (Usame bin Zeyd, ra) bizzat Rasulullah(sav) tarafından ordu komutanı yapılmıştır. Insanlar ırka ten rengine millete göre değil sadece bir şekilde gruplandirilir, inanan ve inanmayan. Inanan herkes ummettir ve kardeştir. Kalan herkes kafirdir. Bu kadar net. Kâfir kelimesini Türkçedeki anlam kaymasına ugramis ve hakaret haline gelmiş manasıyla kullanmıyorum, terminolojik olarak kullanıyorum. Türkçede bu kavram için daha çok gayri müslim kullanılıyor olsa da, şer’i terminolojideki kâfir kelimesini tam olarak kapsamıyor. Merak edenler lütfen kendileri okuyup iyice arastirsinlar.
İslam bu kadar net çizgiler koymusken, kendini İslam’a nispet eden insanlar ve ülkeler üzerinden İslami bilmeyen insanlarda İslam’dan tamamen kopuk algıların oluşması noktasında kabahati sadece MEC gibi bu algıya sahip insanlara yüklemek de adil olmaz.
Kahrolası ırkçılık kavramı bugün her coğrafyada ve her toplumda vardır ve insanların basının belasıdır. Bir Arap ülkesi olan Suud’da, Mısırlı bir diğer Araba karşı bile ırkçı yaklaşımlar gösteren insanlarin bulunması, içinde zerre kadar kibir bulunan insana cennetin haram olması esasinin idrak edilememesi ve bununla amel edilmemesinden başka bir şey değildir.
Fransız ihtilali ile tüm dünyaya ithal edilen “ulusçuluk kavramı”, Anglosakson dominasyonunda dünyayi şekillendirirken hem birinci hem ikinci dünya savaşı sırasında ittifak olan İngiliz Fransız ve Rus kolonal sisteminde halen neden yoktur, hiç sorgulanmaz. Dünyanın şu an çok uluslu ve bunu kendi içinde göreceli de olsa sorunsuz bir şekilde yürüten ülkeleri neden ABD Kanada Avustralya İngiltere ve bir de karşı kutup olarak öne sürülen Rusyadir, hiç düşünülmez. Multikulturel olmak, civic kimlik inşa etmek onlarda olur, onlara uygundur, ama Asya’ya geçince ne hikmetse buna gerek yoktur.
Işine geleni anlayıp işine gelmeyeni anlamayanlar için Bilaloglana anlatır gibi yazayım.
1-Anglosaksonlar iki dünya savaşı sonrasında haritayi cetvelle çizdi.
2- Kürtler 4 ülkeye, Azeriler 2 ülkeye, Beluciler 2 ülkeye (Afganistan’daki azınlık ihmal edilince) Hint muslumanlari ise çok daha komplike bir şekilde, Araplar ise daha da karmaşık bir biçimde parça parça edildi.
3- Kurtlere Arap irkcisi Baas rejimi Saddam hükümeti “SOYKIRIM” yaptı. Halepce’yi yok etti. Türk rejimi “SOYKIRIM” yaptı, halen de yapıyor.
4- Türk, Paki, İran vb birçok ülkeyi ulus devleti olarak dizayn eden İslam değildir.
5- Türkiye diye bir devlet olabilirken, Kürdistan diye bir devletin olamaması, “adiliktir, adaletin katlidir, ikircikliliktir, hukuksuzluktur”. Bunun müsebbibi de İslam degildir, zira ırkçılığı körükleyen kabartan köpürten de İslam değildir. (Bu cümleyi kendisi 2008 yılında bizzat bir grup Kürt tarafından, sadece yanlarına çay içip selam vermeye gittim diye “pis Türk” olarak hakarete uğramış biri olarak yazıyorum, zira türk veya başka bir ırka ait olmanin bir atomun kütle ağırlığı kadar bile anlam ve önemi olmadığına iman ediyorum.)
6- İslam’da kutsal vatan diye bir şey yoktur, “kutsal”ı sadece Allah(CC) ve Rasulullah(sav) belirler ve toprak olarak kutsal olan sadece üç bölge vardır, Mekke, Medine ve Mescid-i Aksa ile çevresi. Insan doğduğu büyüdüğü yeri, dilini memleketini vatanını ailesini fıtri olarak sever, savunur, korur. Bunu yapmasi da gerekir. Ancak bunları Haram kılınan veya çevresi bereketli kılınan üç bölge ile karıştırmanin İslam’da hiçbir karşılığı yoktur. Insanın kendi doğduğu topraklari savunması hem haktır, hem de şarttır. Ancak bu o toprakları kutsal yapmaz.
7- İslam ülkeleri diye adlandırılan ülkelerin yönetimleri ve yöneticilerinin “İslam” ile ve esasları ile alakaları bile tartışmalı iken her şeyi bir torbaya doldurmak, hem cehalet, hem kolaycilik, hem de adam sendecilikten öte bir şey değildir.
8- Hem RTE’ye ve onun rejimine “İslamcı” nitelendirmesi yapmak, hem de onun “münafık, kâfir bir tagut” olduğuna inanan benim gibi bazı insanları “İslamcı” olarak yaftalamak, İslam hakkında bilgilere değil sadece algilara sahip olmanın bir tezahürüdür. Sıfat arayan olursa ben sadece müslimlerden bir müslimim.
Kendini İslam’a nispet eden insanlar, İslam’ın özüne, Kur’an ve Sünnet’e tam bir teslimiyet ve bağlılık ile dönmek yerine, güncelleme çalışmaları, her hüküm bu devirde uygulanamaz gibi yaklaşımlarla dolu alternatif yollar arama çalışmalarına devam ettikleri sürece de yaşanan hiçbir sorunun çözülebileceği yoktur.
Batı “hypocricy”sinin ete kemiğe bürünmüş türkofon sözcüsününden çözüm beklemek, adil ve omurgalı bir insan hakları savunucusu olmasını beklemek, konuştuğu dil ne olursa olsun ben müslümanim diyen insanlara sadece ziyandan başka bir şey getirmeyecektir.
Ilaveten…
Dünya haritasıni çatışma ve savaşlara müsait olacak şekilde çizen İslam değildir. Dünyada savaslarini hiç bitmeyecek durumda tutarken kendi kurtarılmış izole dünyalarında sükunet tahdis edenlere, sürekli silah satanlara hiç bakmamak, bunları hiç sorgulamak, tüm faturayı evirip çevirip bir şekilde İslam’a yıkmaya çabalamak, ikiyüzlülüğün en alasidir.
Müslümanın ihtiyacı olan şey sadece İslam’a dönmesidir, ahlakıyla adaletiyle her unsuruyla amel etmeye gayret etmesidir. Kendi çarkınin dönmesi için Soykırım sistemini, Kölelik sistemini yeniden biçimlendiren Batı hypocricysine kendisini kaptirmamasidir. Objektif olarak bakabilenler için İslam’ın daha o 7. yüzyılda köleliğe getirdiği kurallar bile bugün bir maden işçisinin sahip olduğu hakların fersah fersah ötesindedir. Kendini İslam’a nispet edenler İslam’ı ahlakıyla hukukuyla sosyal yaşama bakan yönleriyle İslam’ın kendisine ait değer yargılarıyla her açıdan bir bütün olarak ele alıp tamamıyla yaşamaya gayret etmedikçe bir çıkış bulunabilmesi mümkün değildir.
https://www.instagram.com/reel/Cywcq7yNyqj/?utm_source=ig_web_copy_link&igshid=MzRlODBiNWFlZA==
Bir müslüman karsisindaki insan terminolojik manasıyla kâfir de olsa HİLFU’L-FUDÛL anlayışı kapsamında herkesle oturup, konuşup, diyalog kurup anlaşabilir, ortak bir noktada ulaşabilir. Lakin bu dost edinmek ile, veli edinmek ile, onların ibadetlerine eşlik etmek ile karıştırılmaması gereken bir husustur.
Ancak bir müslümanın adil olmayan, hakliya hakkını teslim etmeyen, ikiyüzlü, sadece kendi menfaatini düşünen hiç bir insanla yapacak hiçbir işi yoktur. İslam, Yahudiye atılan hırsızlık iftirasinda bile suçluyu Kur’an ayetiyle açığa çıkarıp Yahudi’nin hakkini korumus bir dinken, kalkıp her kötülüğü İslam’a her iyiliği sekuler Batıya fatura etme yaklaşımlarına sahip olan insanlarla ortak bir noktada buluşmak diye bir şey söz konusu dahi olamaz. Zulüm sadece fiziki şiddet değildir, adaleti yok eden herşeydir ve zalim zulmüne son vermedigi sürece anlaşmak mümkün olmayacaktır.
Bir deli kuyuya tas atiyor Kirk Akilli cikarmaya calisiyor. Saplanti olmus bu vatandasta bazi konular. Bilgiside eksik ve kaynagida konvansiyonel ve modern Bati sömürgecileri. Korkak bir zaat ayni zamanda. Kuyruk, wagon olma heveslisi kendisine saygisi yok!
Ben onu çoktan geçtim hocam, benim derdim okuyan insanlar yansıtma ustası, üstün manipülasyon yeteneklerine sahip bu insanın tumturakli sözlerine aldanmasin. Herkes açıp kitap okusun kitap. Herkes kendisi araştırsın, sorgulasin, düşünsün. Süslü sözlere aldanıp filtresiz bir şekilde her şeyi kabul etmesin. 10 tane doğrunun asrasina sokusturulan bir tane yanlışı farkında olmadan yutmasın. Ekranlar iyi hoş ama daha Kur’an’ı anlamayan insanlariz çoğunlukla. Ayetler üzerine saatlerce araştırma yapmaktan uzak kalmış, Kur’an okumaktan, Hadis okumaktan uzak kalmış insanlarız. Hesap günü hicbirimizin ben buna inandiydim, ben öyle biliyordum, ben öyle duyduydum gibi mazeretleri olmayacak. Her birerlerimizin inandığımız din İslam diyorsak eğer o dini alfabesinden başlayarak, ilk inen ayetinden başlayarak harf harf kelime kelime satır satır okuyup, öğrenip amel etmeye herşeyden daha çok ihtiyacımız var. Cennet ucuz değil. Kur’an’ı anlamaya ve yaşamaya cabalamadan varılabilecek bir yer yok. Bugün dünyada doğusundan batisina yetişkinlik çağında Kur’an ve Hadis okuya okuya her şeyi didik didik edercesine okuya okuya sorgulayarak müslüman olmuş o kadar güzel insanlar var ki. Bu insanlari bari örnek almak lazım hic olmazsa..
https://youtu.be/Jus0vbOM1ow?feature=shared
Şu videonun ilk 5dk’sinda bahsedilen o kılı kırk yaran insanlar bu gün de yok değil. Bir Marcel Krass’a bakınca ben bu videoda tarif edilen insanlardan birini görüyorum misal. Her ne kadar işine gelmeyenler bu adamı Hassprediger olarak yaftalasalar bile, müslüman olarak doğup büyümüş insanların bile aklına gillugus sokacak bazı noktalarda, (hirsizlik ve zinanın hükümleri gibi mesela) bu ve benzeri Avrupalı ABDli Hintli Çinli sonradan Müslüman olmuş bazı insanların en ufak soru işaretleri bile yok. En ince teferruata bile dikkat ederek İslami yaşamaya çalışıyorlar.
https://youtu.be/lbGW6_4Ix5E?feature=shared
Bu abla da nikap bile takacak kadar takvalı olmaya gayret eden ibretlik bir ornek. Kimsenin lafından kınamasından da zerre kadar korkuları endişeleri de yok, maşallah. (Videonun yayınlandığı kanal Sözler Köşkü ile bağlantıli bir kanal bu arada. Merak eden olursa.) Bunlar sadece birkaç misal. Yahudisinden Cinlisine daha binlerce örnek var. Asıl mesele ise şu ki, ben nerdeyim ben. Ben nasıl bir müslümanim. Hz. Ömer(ra) bile hayatı boyunca korkuyu hiç kaybetmeden yaşarken, ya o münafık bensem endişesi ile diken üstünde gibi hareket ederken, benim halim ne olacak. Işte bu hepsinden önemlisi. Bireyden başlayarak herbirimiz Kur’an ve Sünnet’e dönmedikce, algi yönetimlerine, manipülasyonlara, telkinlere, ikna yöntemlerine kapılıp gitmeye devam ettikçe, hiçbir yerde yaşanan hiçbir problemin kalıcı bir şekilde çözülme ihtimali yoktur.
Aynen Hocam. Baskalari kalmasin. Islami Bati mantigina uyarlama ve eksik görme anlayisini Millete satmaya calisiyor bu tür zaatlar. Bati dünyasinin Bilim, Teknoloji, Zenginlik ve Demokrasi konusundaki basarilarindan dolayi asaglik kompleksine sahip olmamizi ve onlara hayran olmamizi istiyorlar. Bizide onlarin arkasindan gidip kuyruk olmamizi. Islam 2. degildir hicbirzaman. Bilimi Cindende olsa alirsin o ayri.
Zaten tam Ihlas ve Uhuvvet olsa Müslümanlar arasinda, Allahin ipine simsiki sarilsak ne Kafirler nede Münafiklar hicbirsey yapamaz onlarin herkonuda 100 misli gecen Cografyadan bagimsiz Medeniyetler kurulur.
Islamcilik (Adina Kurban oldugum Islam) ve Bati hayranligi yalakaligi(ayni anda dinsizligi) iki önemli engeldir. Islamciligin Halk arasinda olmasinin sebebi de kolayciliktir, tenbelliktir, tempelverliktir.
IHLAS + UHUVVET
Rabbim cümlemize razı olacağı sıratı müstakim üzere bir iman ihsan eylesin. Salih amel ile bütünleşmiş bu imani ihsan şuuru ve ihlas ile taclandirsin. Dünyanın neresinde olursa olsun, dili ırkı milleti ülkesi toplumu ne olursa olsun, müslüman olmak ile kardeş olmus olan tüm kullarına sadık ve sağlam bir uhuvvet ile kenetlenebilmeyi, birbirinin derdiyle dertlenebilmeyi, bir vücudun azaları gibi olabilmeyi nasip etsin. Salih bir kalp ve kavi bir iman ile kabre girebilmeyi, salihlerden olarak hasrolabilmeyi nasip etsin. Mahşerde Rasulullah(sav)’in sancağı altında toplanabilmeyi, cennette de Onunla(sav) birlikte olabilmeyi nasip etsin.
Bati hayranligi ve yalakaligi sirf Müslüman olmayanrda degil, HH ya bile büyük oranda sizmis.
Akil vicdan ve namus=Efe hoca
Bir tek cümle olsun işgalci Ermenistan’a eleştirisini okudun mu, bebek katili Pkk’ya tek laf ettiğini gördün mü.
Çaman ve Çamangiller, yani imzacı sözde akademisyenler “bu suça ortak olmayacağız” diyerek, Pkk terör örgütüne toz kondurmadan, Türk devletini suçladılar.
Türk devletine sövünce mi namuslu olunuyor. Türk milletine “soykırımcı, katil” deyince mi vicdan sahibi olunuyor.
Şimdi ise HH’de vicdan sahibi okurlar Filistin’den yana tavır alınca fırıldak gibi çark ediyor. Bu mu senin akıl, namus, vicdan sahibi hocan.
Bu yaklaşımınız bana pek uymadı. Svaşların adlarında bile islam yok. Israil arap savaşları diye geçer
Arapların son yüzyıldır mücadeleleri içerisinde islam yer almıyor, buna Türkiye de dahil
Filistin israil mücadelesi içerisinde cihatçılar ön plana çıksada 90% insanın bu durumdan çok uzakta olduğunu söylemek gerekir, Yaser Arafat ve ekibinin laik bir rejim olduğunu hatırlatmak isterim. Hatta Deniz Gezmişlerin orda silahlı eğitim aldığı bilinen bir durum.
Burda biraz elma armut durumu olmuş. ortada islam yok o kesin bir durum. islamın bu son yüzyılda rakidalleştirilip dünya nufusuna öcü gösterilmesi hususu fevkalade iyi bir proje ve bu her kesim tarafından sindiriliyor. Mehmet efe Hocam ! sizde malesef bu zokayı yutmuşsunuz.
Ha bu arada biz insanlar bu işlere menfaatimize göre bakıyoruz. Koca Avrupa(!) bir anda israil yanlısı kesildi. Özgürlükler bir anda rafa kaldırıldı. Israil aleyhinde en küçük söyleme orantısız saldırılıyor. Ve bizler ne oldu o koca özgülükler diyarı ve söylemleri demek zorunda kalıyoruz.
Aslında herşey koca bir yalanmış. Konuşuyoruz ama boşş