YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU
Erdoğan’ın yeni Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde Hulusi Akar bakan yapılmadı ve yerine Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Milli Savunma Bakanı olarak atandı.
Cumhuriyet tarihi boyunca hep büyük beklentileri olan genelkurmay başkanlarının bir kısmı hayallerine kavuşurken bir kısmı da büyük hayal kırıklıkları yaşadılar.
CUMHURBAŞKANI ADAYI ÇAKMAK
Atatürk’ün ve devrimlerinin en büyük destekçisi olan Mareşal Fevzi Çakmak sadece “Ebedi Şef” Atatürk döneminde değil onun ölümünden sonra “Milli Şef” İnönü devrinde de genelkurmay başkanlığı görevini üstlenmişti. Yirmi yıl boyunca bu makamda kalan ve muhtemelen ölene kadar bu görevinin devam edeceğini düşünen Çakmak, 1944’te İnönü tarafından emekli edilince bu durumu bir türlü kabullenemedi. Emeklilik gerekçesi, tahmin edileceği gibi “yaş haddiydi”.
Falih Rıfkı’nın ifadesiyle “kolundan tutulup ana baba evinden atılmışa dönen” Mareşal, yıllardır birlikte çalıştığı İnönü’ye düşman olup onu hedefe oturttu ve ilk fırsatta hiç bilmediği bir alan olan siyasete soyundu. Halbuki Atatürk’ün ölümünden sonra cumhurbaşkanı adayı olmaya bile cesaret edememiş ve İnönü’nün önünü açmıştı.
DP’nin kurulması sonrasında bu partiyle yakınlaşan Paşa, 1946 seçimlerinde İstanbul’dan DP listelerinden bağımsız milletvekili seçildi. Çakmak’ın DP’nin yanında yer alması Celal Bayar ve ekibi için önemli bir moral kaynağı olmuştu. Ancak muhafazakâr kesim nezdinde büyük bir itibarı olan Mareşal’in çok fazla öne çıkmasının Bayar ve arkadaşlarını rahatsız ettiği anlaşılıyor. Sonrasında DP tarafından İsmet Paşa’nın karşısında cumhurbaşkanı adayı olarak gösterildi.
TBMM’ye 61 milletvekili sokabilen DP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde hiçbir şansı yoktu. Sonuçta Çakmak 59 oy alabildi ve İnönü bir kez daha cumhurbaşkanı seçildi. İnönü’yü tebrik etmemek için oyunu kullanıp hemen genel kurulu terk eden Mareşal bir süre sonra da DP’den desteğini çekerek parti içindeki “müfritler” tarafından kurulan “milliyetçi-muhafazakâr” Millet Partisi’nin fahri başkanlığını üstlendi.
Paşa DP’yi “muvazaa partisi” olmakla Bayar’ı da İnönü ile anlaşmakla suçluyordu. 10 Nisan 1950’de yani 1950 seçimlerinden bir ay kadar önce hayata veda eden Mareşal, çok arzu ettiği cumhurbaşkanlığı makamına gelemedi.
Onun siyasi başarısızlığında İnönü ve Bayar gibi “kurt politikacılarla” rekabet edecek tecrübesinin olmamasının payı büyüktü. Mareşal’in adı 1949’da İnönü ve Bayar’a suikast teşebbüsü hadisesine bile karışmıştı. Herhalde Çakmak’ın en önemli rolü, bugünkü MHP’nin atası denebilecek Millet Partisi’ni Türk siyasi hayatına katmış olmasıdır.
GÜRSEL’DEN SUNAY’A
1949’da bu makama atanan Nafiz Gürman Paşa ise 14 Mayıs 1950 seçimleri sonrasında “darbe endişesiyle” DP tarafından görevinden alınarak önce YAŞ üyesi yapıldı sonra da emekliliğe sevk edildi.
Ondan sonra bu görevi üstlenen Nuri Yamut ise 1954’te emekli olduktan sonra iki dönem DP milletvekilliği yaptı. 27 Mayıs Darbesi sonrasında tutuklanan Yamut Paşa’nın tutuklama sırasında tokatlandığı iddia edilmektedir. Paşa, Yassıada Yargılamaları sırasında vefat etmiştir.
DP iktidarının genelkurmay başkanlarından İsmail Hakkı Tunaboylu da DP’den vekil seçilmişse de kısa bir süre sonra vefat etmiştir. DP döneminin son genelkurmay başkanı Rüştü Erdelhun ise en talihsiz komutanlardan birisidir. Paşa, 27 Mayıs darbecileri tarafından tutuklandı ve Yassıada’da yargılandı.
Yargılamada idama mahkûm edilen Erdelhun’un cezası sonradan ömür boyu hapse çevrildi. Kayseri Cezaevi’ndeyken eşine yazdığı mektupta görev yaptığı süre içinde orduyu siyasete karıştırmadığını ifade eden Erdelhun, 1964’te Gürsel tarafından affedildi ve 1983’te yalnızlık içinde hayata veda etti.
Atatürk ve İnönü’den sonra Çakmak’ın ulaşamadığı cumhurbaşkanlığı idealini elde eden ilk asker ise 27 Mayıs Darbesi öncesinde İzmir’e emekliliğini beklemesi için gönderilen Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel oldu.
Gürsel darbenin lideri ve Milli Birlik Kurulu’nun başkanı olarak önce devlet başkanlığı görevini üstlendi. 1961 seçimleri sonrasında da rakip aday Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in tehditle adaylıktan çekilmesiyle TBMM tarafından cumhurbaşkanı seçildi.
1961 Anayasası’na göre cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıl olarak belirlenmişti. Ancak Gürsel, hastalığı nedeniyle bu süreyi tamamlayamadı. Tedavi için ABD’ye gönderilen darbeci Paşa, burada komaya girince Türkiye’ye geri getirildi.
Sonrasında da GATA’dan otuz yedi doktorun imzaladığı raporla görevinden azledildi. 14 Eylül 1966’da vefat eden Gürsel’in ölüm haberinin verildiği gazetelerin diğer sütunlarında darbecilerin idam ettirdiği Menderes, Polatkan ve Zorlu için okunacak “Mevlid-i Şerif” ilanları yer almıştı.
27 Mayısçıların Erdelhun’un yerine genelkurmay başkanı yapıp bir süre sonra emekli ettikleri Ragıp Gümüşpala Paşa ise DP’nin mirasçısı AP’nin başkanlığını üstlenmişti. Onun vefatından sonra da partinin genel başkanlığına Süleyman Demirel gelecektir.
Gürsel’in cumhurbaşkanlığından azli sonrasında bu görev için Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ın adı gündeme geldi. CHP lideri İnönü’nün desteklediği Sunay’a 1965 seçimlerinde büyük bir zafer kazanan AP’nin genç lideri Demirel, YTP ve CKMP karşı çıktılar. Ancak askerin baskısı karşısında Demirel’in onayıyla yeni Genelkurmay Başkanı Cemal Tural ve kuvvet komutanlarının locadan izlediği seçimde Sunay cumhurbaşkanı seçildi.
Böylece TSK’nın resmi internet sitesinde ilk genelkurmay başkanı olarak belirtilen İsmet İnönü’den (3 Mayıs 1920-10 Kasım 1921) sonra ikinci defa bir genelkurmay başkanı cumhurbaşkanı seçilmişti.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevinden sonra 27 Mayıs Darbesi sonrasında Gürsel cumhurbaşkanı olmuş, Sunay’ın da seçilmesiyle artık ordunun tepe noktasının rüyalarını cumhurbaşkanlığı makamı süslemeye başlamıştı. Sunay’ın görev süresinin sonuna gelindiğinde de dönemin Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler’in ismi öne çıktı.
Cumhurbaşkanı Sunay da süreçte Gürler’in yanında yer alıyor ve seçilmesi için gerekli olan şartları yerine getiriyordu. Ancak bu sefer Demirel, 1966 yılındaki seçimin tersine Genelkurmay Başkanı’nın cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıktı.
Böylece Demirel ve CHP’nin yeni lideri Bülent Ecevit’in de desteğiyle eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçilirken Gürler’in cumhurbaşkanlığı hevesi kursağında kaldı.
DARBECİ EVREN’DEN KUDRETLİ PAŞALARA
Gürler’den sonra bu makama atanan Semih Sancar’ın böyle bir hayalinin olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak ondan sonraki Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, cumhurbaşkanlığı hayaline lideri olduğu 12 Eylül Darbesi ile ulaştı.
Kendisinin yaptırdığı 1982 Anayasası’nın “cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesi” hükmüne de bir “hile-i şer’iyye” ile çözüm bulan Evren, anayasaya geçici bir madde koymuştu. Bu maddeye göre anayasanın halk oylamasında kabulüyle Evren de cumhurbaşkanı seçilecekti. Evren böylece bu dahiyane planla referandumda çıkan %92 kabul oyu ile cumhurbaşkanı seçildi.
Evren’den sonraki genelkurmay başkanları Necdet Üruğ ve Necip Torumtay da 1983 ve 1987 seçimlerinden birinci parti olarak çıkan ANAP’ın lideri Turgut Özal’ın 1989’da cumhurbaşkanı olmasıyla herhangi bir girişimde bulunamadılar. Özal’dan sonra da Demirel’in cumhurbaşkanı seçilmesiyle “sivil cumhurbaşkanları dönemi” devam etti.
Torumtay sonrasının Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ise Tansu Çiller’in lideri olduğu DYP’den milletvekili seçilerek parlamentoya girdiyse de siyasi hayatı sadece milletvekilliğinden ibaret kaldı. Ancak Çiller’in Refah Partisi ile yaptığı koalisyonla birlikte yaşanan 28 Şubat süreci bir taraftan askerin gücünü artırırken diğer taraftan da yeniden cumhurbaşkanlığı hayallerini gündeme getirdi.
Sürecin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı olsa da Demirel sonrası için özellikle Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in adı öne çıktı. Deneyimli siyasetçi Demirel ise usta bir manevrayla Bir’in cumhurbaşkanlığı hayallerini bitirdi. Bir, 28 Şubat davasında da ceza aldı ve rütbeleri söküldü.
Karadayı sonrasının genelkurmay başkanları Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Hilmi Özkök’le ilgili bu tür bir iddia hiç gündeme gelmedi. Sonraki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ise 27 Nisan Muhtırası ile cumhurbaşkanlığı seçimine doğrudan müdahale ettiği gibi “sözde değil özde demokrasi ve laikliğe bağlılık” sözüyle de muhtemelen kendisini tarif etti. Ancak o da 2007 seçimleri sonrasında realiteyi kabullendi.
Ergenekon davaları ve AKP’nin 2011 seçimlerinde de yüksek bir oy almasıyla Büyükanıt sonrasının genelkurmay başkanlarının cumhurbaşkanlığı hayalleri kuramadıklarını söyleyebiliriz. Buna rağmen yıllar sonra Erdoğan’ın karşısına çıkacak adaylar arasında Ergenekon davasından tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un isminin geçmesi enteresan bir durumdur.
VE AKAR
Hulusi Akar’dan önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in de cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerinde adı hiç geçmedi. Buna karşılık Ergenekon davaları sayesinde önü açılan Akar, 2015’te bu makama atandı. 15 Temmuz sürecindeki rolü hala karanlık olan Akar, 2018’de Erdoğan tarafından Milli Savunma Bakanı yapıldı.
Beş yıllık bakanlık görevinden sonra 2023 seçimlerinde milletvekili olarak meclise giren Akar’ın bakanlık görevi de Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in bakan olarak atanmasıyla sona erdi. Muhtemelen Erdoğan, Akar’ı mecliste bir komisyon başkanı yapacak ve bu da onun son siyasi görevi olacak.
İnönü ve Bayar, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi’nin önde gelen komutanlarından, yılların Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak’ın siyasette önünü kesmişler, Demirel ve Ecevit de cumhurbaşkanlığı hayali kuran Faruk Gürler’e fırsat vermemişlerdi.
Akar’ın da önceki birçok genelkurmay başkanı gibi cumhurbaşkanlığı hayali varsa da yılların kurt politikacısı Erdoğan tarafından, omuzlarında 15 Temmuz’un vebalini taşıyacak bir şekilde siyasi hayatının sona erdirileceğini tahmin etmek zor değil.
Hepsinin ortak özelliği ölümlü olmalarıdır.. Bu da bizim için bir tesellidir.
kestirmeden çözmüşsün.Ama Hulusinin şöyle iyileşemez adamakıllı bir hasta olup senelerce yatağa çakılıp öyle ölmesi daha âdil olur.