HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
‘FETÖmetre’ ismi verilen vicdansızlık ve hukuksuzluk dolu kriterleri, yalnızca Cihat Yaycı’nın görevdeyken Deniz Kuvvetleri’nde kullandığını biliyordum. Meğer bu kriterlerin daha ağırını kullanan, kendilerine Nur Cemaati diyen bazı Nurcu gruplar varmış.
Nur Cemaati denilen gruplar; Said Nursi’nin yazdığı Risale-i Nurları esas alarak kendilerine hayat istikameti çizenler olarak biliniyor. Ancak sadece Risale-i Nur kitapları üzerinden yürüyerek bir yapı oluşturulduğundan pratikte bazı şeylerin farklı olduğu görülüyor.
Risale-i Nur üzerine biraz yoğunlaşıp, mütalaayı derinleştirenler zaman içinde kendi cemaatlerini oluşturmaya başladı. Said Nursi’nin hayatta olduğu son yıllarında başlayan bu eğilim, özellikle Zübeyir Gündüzalp’in erken vefatından sonra hız kazandı.
Anadolu’nun hemen her yerinde yerel bir cemaat oluşturup, oradan tüm Türkiye’ye, hatta zaman içinde dünyaya ulaşmayı hedefleyen gruplar oluştu. Bunların büyük çoğunluğu da dışa dönük yüzlerinde birbirine sempati ile bakıyormuş gibi davransalar da hemen hepsinde içe dönük mesaj şu:
“Risale-i Nurları özüne sadık olarak okuyup anlayan ……. Ağabey. Üstelik …. Ağabey, Külliyatın tamamını ezbere biliyor dense yanlış olmaz. Sen bir şey söyle, o konunun nerede olduğunu sana söyler ve pasajlar aktarır. … Ağabey, halisane bir Nur Talebesi. Maddi dünyayla hiçbir beklentisi de yok. Hayatını Risale-i Nurlara vakfetmiş biri.”
İsim isim cemaat gruplarını sıralamak bu yazının konusu değil. Onun için Nur Cemaatinin farklı fraksiyonları hakkında bir şey paylaşmanın gereği yok.
Bildiğim bir gerçek var; onu da biyoloji biliminden yardım alarak izah etmeye çalışayım:
Tek hücreli birçok canlıda çoğalma, hücre bölünmesi yoluyla olur. “Eşeysiz üreme” de denilen bu çoğalmada, önce hücrenin ortasından iki yanında çökme olur. Sonra hücre çekirdeği ikiye bölünür ve işlem aynı yöntemle sürüp gider ve üreme sağlanmış olur. Bu familyanın en bilineni amiplerdir.
Amacım kimseyi rahatsız etmek veya birilerine gönderme yapmak değil. Nur Cemaatlerinin pek çoğunu bir miktar tanımış biri olarak, iç bölünmeleri anlatacak başka örnek bulamadığım için biyolojiyle anlatma yoluna başvurdum.
EMİNE EROĞLU’NUN PAYLAŞIMINDA GÖRDÜĞÜM ACI
Emine Eroğlu’nu tanımıyorum. Bir yerde yolumuzun kesiştiği olduysa onu da hatırlamıyorum. Sosyal medya hesabında bulunan Youtube linkini tıklayıp izlediğimde, başarılı işlere imza attığını öğrendim. Timaş Yayınlarında yayın yönetmenliği görevinde bulunmuş biri olduğunu, sonra nasıl bir linçe uğradığını gördüm.
Emine Eroğlu’nun sosyal medyada bir paylaşımı önüme çıktı:
““Allah’tan korkmayanlar”da bugün!.. Üstadın neden “Eûzü billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyaseti” dediğinin cisme bürünmüş bir cevabı gibi… Dehşet verici!… Allah akıbetimizi hayreylesin.”
Bu paylaşımı neden yaptığını merak ettim. Altına baktığımda bir hesaptan yapılan alıntı vardı. “Sorularla Risale” isimli hesapta yazılanlar alıntılanmıştı:
“Fetö teröristi Risale-i Nur talebesi değildir ve sempatizanları da Nurcu değildir! – Paralel yapılanma Nurcu gibi görünen karanlık bir oluşumdur!”
İlgili hesaba gidip kimler olduğunu anlamaya çalıştım. Geçmiş paylaşımlarını, seçtikleri konuları ve yaklaşımlarını inceledim bir süre.
Söz konusu adres biyolojideki gibi “eşeysiz üreme” yoluyla çoğalmış bir Nur Cemaatine ait hesap olduğuna kanaat getirdim.
Emine Eroğlu, edebinden ağır olan paylaşımları almamış. Söz konusu Nur Cemaati kendisine her kesimi dost seçmiş, tek düşmanları var o da Hizmet Hareketi.
Çirkin ifadeleri ben de Emine Eroğlu gibi almamayı tercih edeceğim. Ama birini görmezden gelemedim. Anlaşıldığı kadarıyla Cemaat mensuplarına yapılan zulümlerden çevrelerinde rahatsız olan bazı insanlar var. Bu rahatsızlıklarını dile getirenler de oluyor sanırım.
Hizmet Hareketinin Risale-i Nur’a, iman hizmetine ve ümmetin kardeşliğine büyük zarar veren bir yapı olduğu öne sürülüyor, bundan dolayı yapılanları zulüm olarak görmedikleri belirtiliyor:
“Madem hâlâ ona ve yandaşlarına sahip çıkıyorsunuz o halde mağdur değilsiniz! Boşuna ağlamayın!”
Bu sözünü de Risale-i Nur’dan “Zarara kendi rızasıyla girene merhamet edilmez…” alıntısıyla destekliyor.
CİHAT YAYCI’NIN FETÖMETRESİ, BUNUN YANINDA HALT ETMİŞ
Cihat Yaycı, Tümamiral rütbesiyle Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevini yürütürken, Cemaat mensuplarını nasıl belirleyip ordudan uzaklaştırdığını anlatan bir sistem kullandığını açıklamıştı. “FETÖmetre” adını verdiği bu sistemde neler olduğunu kamuoyuyla da paylaşmıştı.
Asıl adı “Personel Adli İdari Takip Uygulaması” olan kriterler, 70 ana başlık ve 249 alt başlıktan oluşuyor. Esas itibariyle bu testten geçebilecek kaç subay bulunabilir tartışılır. Uzak ailenizde Cemaat mensubu birinin olması, sizin de bu listeye göre ihraç edilmenizi gerektiriyor. Meraklısı bu linkten ayrıntılarını görebilir.
Aslına bakacak olursak ordudan temizlenenler, Erdoğan-Perinçek muhalifi, NATO yanlısı, AB ile bütünleşme müzakerelerini destek veren subaylardı. En önemli ortak özellikleriyse rüşvet ve menfaat çarkına bulaşmamış olmalarıydı. Öyle anlaşılıyor ki bu algoritma, 3-5 sene sonra “ATAmetre” olarak uygulanırsa kimse şaşırmayacak.
Cihat Yaycı’nın bu sistemi daha sonra TSK’nın öteki birimlerinde hatta kimi kamu kuruluşlarında bile uygulandığı duyuruldu. Hukuk devletinde hiçbir geçerliliği olamayacak bu uygulama, Tek Adam rejiminde fişleme ve bulunduğu kurumdan atılmalarına gerekçe sayıldı.
Ancak, Yeni Akit yazarı Nurettin Veren, 4 Ekim 2018 tarihli yazısında, Cihat Yaycı’nın FETÖmetresinin hayatın her alanında kullanılması gerektiğini dillendirecek kadar pervasızlığı seçti.
Tekrar “eşeyli büyüme” yoluyla kendini Nur Cemaati içinde gösteren yapının uyguladığı FETÖmetreye dönmek istiyorum. “Bediüzzaman ve Nur Talebeleriyle, Paralel Yapı (FETÖ) Arasındaki Derin Farklar” başlığı altında 13 maddelik bir kriter listesi sıralanmış.
Sadece “Gaye ve Maksat” başlığı altındaki birinci maddenin içeriğinden söz edeceğim. Bu ülkede soruşturmanın muhatabı olanlar dışında bütün toplum 17-25 Aralık operasyonlarını, “Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık ve yolsuzluk operasyonu” olarak gördü.
Bu listeye bugün menfaatleri gereği Tayyip Erdoğan’ın yanında bulunan MHP lideri Devlet Bahçeli, BBP lideri Mustafa Destici ve Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek de dahil hemen hepsi, o dönem söz konusu operasyonlardan ortaya çıkarılanların doğru olduğunu savunmuş ve hükümetin istifasını istemişlerdi.
Halen 17-25 Aralık operasyonlarıyla ilgili bir konu açıldığında Bahçeli ve Perinçek, “Hırsızlık ve yolsuzluklarla ilgili görüşlerimiz orta yerde” cevabını veriyorlar. Destici’yi saymıyorum. Meclis’te bir sandalyeye oturmak için yapamayacağı yok.
Bu operasyonları “17-25 Aralık 2013 paralel darbe girişimleri” olarak gösteren bu Nur Cemaati, söz konusu operasyonları yapan Hizmet Hareketi mensuplarını bilcümle terörist olarak yaftalıyor. Dahası sadece söz konusu operasyonu yapanları değil, Hizmet Hareketine gönül veren herkes için, “Bunlar cemaat değil terör örgütüdür, bunlarla doğrudan bağı olanlar da bugün terörist durumundadır” demekten çekinmiyorlar.
Müslümanların özellikle de geniş manada Nur Cemaati mensuplarının vicdanları tefessüh etmiş durumda.
Kul hakkını savunmanın deist ve ateistlere kaldığı günleri yaşıyoruz.
Bence bu grubun isminide vermek gerekiyor, yazicimi, çivici mi, kerpetenci mi, okuyucu mu?
Isim belirtmeden yazilan yazilar çok da doğru olmuyor
Güzel bir yazı olmuş ; zamanında yezide karşı geliyorsun diye peygamber torunu Hz. Hüseyin in başını kesip , gövdesini atlarla çiğneye çiğneye toprağa karıştıran sözde ” müslümanların” yaşadığı ve devamlı varolduğu bir coğrafyadayız . Geçmiştekilere yapılanları okudukça yaşadıklarımız az bile geliyor desem yeridir . Amip güzel benzetme olmuş elinize sağlık …
Vicdanları neden tefessuh etti? Aslında kapı hep aynı yere çıkıyor: Sorgulamama, kendi aklını kullanmama, “abi daha iyi bilir”, “hocamız daha iyi bilir”, “tarikat şeyhimiz daha iyi bilir” deyip körü körüne başkasının aklına tabi olma. Bundan yaklaşık 250 sene önce Alman filozof Kant bu durumu aydınlanmama durumu olarak tarif etmiş. Demek bizim toplum hala büyük çoğunluğu itibariyle aydınlanamama aşamasında. Belki kendi aklını kullanmaya kalksa bazı şeyler aklına yatmayacak, vicdanı susmayacak.
Bu sorgulayamama durumu dini alanda daha vahim noktalarda. Bunda hem dini öğretenler, hem de öğrenenler sorumlu bence. Birçok konuda din adına bir şey söyleyenler insanları sorgulamadan uzak tutmaya çalışıyor. Onu deme dinden çıkarsın, bunu yapma günahtır vs. Tabii, dini alanda önde gelenlere verilen büyük bir kredi de var. Ağzına dini ifadeleri alanların da insan olduğu, kötü niyetli veya bencil olabilecekleri hesap edilemiyor. Bu krediyi kullanarak Tayyip uzun yıllar iktidarda kaldı, ülkeyi mahvetti. Herkes kendi konumuna göre kullanıyor bu krediyi.
Başka bir nokta ise bugün büyük bir kırılma veya hayal kırıklığı, uykudan uyanış durumu yaşıyor olmamız. Yazar, “Kul hakkını savunmanın deist ve ateistlere kaldığı günleri yaşıyoruz” diyor. Neden? Çünkü bugüne kadar her şeyin çözümünü dinde gören bir anlayışla büyüdük, bugünlere geldik. Anlaşıldığı kadarıyla bu yaklaşım pek doğru değildi. İnsanlığı bugünlere getirenler hep dindarlar mıydı? Hep dinin dışında kalanlar mı fren oldu? Aydınlanma, insan hakları, sosyal haklar vs. hep dindarların önderliğinde mi geldi? Tarih bize bunu söylemiyor.
Bence anlamamız gereken şu: İnanmak öbür dünya için fayda sağlayabilir. İnancımız bunu söylüyor. Ama bu dünya için inanmak ve dini bilgiler tek başına yeterli değil. Bir dindarın da kaliteli olması için, vicdanının uyanması için baska bilgilere de ihtiyacı var, aklını kullanmaya ihtiyacı var. Aksi takdirde dindarlık kılıfı altına her türlü pislik yaşamaya devam edebiliyor.
Ben de yazıdan hareketle ufak bir araştırma yaptım birkaç dakikalık internette. Karşıma çıkan twitter hesaplarından biri de kendine Nurcu diyen bir hesaptı. Hesabının altında kendini tanıtan ifadelere baktım, birilerinin “aslini astarını araştırsan büyük dedesi Yorgi, babası Mison” çıkarmış. Görüyormusunuz ırkçılığı, hem de Nurculuk adı altında.
Kul hakkını savunmanın deist ve ateistlere kaldığı günleri yaşıyoruz. Oncelike bu ifadenizin ayrimci bir dil oldugunu düşünüyorum. Ne yani deist ve ateist durust olamazmi. Kaldiki 15 temmuzda Adil Öksüz un daha ne oldugunu anlatamayan bir cemeat ne kadar dürüst? İğneyi once kendinize baturmaniz dileğiyle.
Hocaefendi hakkındaki ifadeler ağır. Yargılayıcı adam kendisini risalei nur talebesi sanıyor. Tarihteki kavramlarla yaşıyor. Risalei nur talebeliği çok kutsaldı. Fakat bu insanlar bu kutsalı muhafaza etmek istiyor. Yani hep aynı dönemi yaşıyor. O dönemi yaşayarak koruduğunu sanıyor birşeyleri. Yani anı korumakla geçiyor. O anın duygularını anmakla meşgul. Ama yapacak işler varsa insan vaktini sürekli nurculuğu anarak geçirmemeli.
“O nurcu, bu nurcu değil, o risale talebesi, bu talebe değil” diyerek insanları istif etmekle meşgul olunması yapılacak fayfalı işlere engel olur. Belli ki nurculuk, risale talebesi olmak onların tekelinde. Çünkü çok keskin yargılamalarda bulunuyor. Yani insanları yargılıyor. Nurcu değil diyor. Yani bizden değil diyor. Kapı önüne atıyor. Herkes onların kapısına gelecek yani. Kendi küçücük dünyalarına gelecek. İyi de birilerin de siz risaleyi muhafaza etmekle uğraşırken birilerin de dışarıda insanlara ulaşması gerekecek. Yoksa bencillik olur.
Küçücük dünyanda nurculuğu, risaleyi sahiplenmişsin, insanlar ayağına gelince aydınlanıyorlar. Ama sana gelmezlerse terörist oluyorlar. Yani risaleden dışlamakla kalmıyor, üstüne bir de terör sosu ekliyor. Sonra tayyipin önüne yem olarak atıyor.
Asıl sorunu da söyleyeyim. Sıkıntı şu; hizmet hareketin duruşu hepsini bozdu. Hocaefendi ve talebeleri yüzlerce kurumu feda etti, bir tek kuran hakikatına karşı. Hırsız ve müslümanı bir arada göstermemeye çalıştı. Ama hocaefendi şahsileşmiş nurculara müdahale edemezdi. Onlar korkudan seslerini kestiler. Hizmetin duruşu şu anda onları bozuyor. Daha doğrusu deşifre ediyor. Bunu tersine döndürmenin yolu hizmeti terörist yapmaktan geçiyor. Çünkü nurcuların duruşu, sessizliği, tayyipe desteği, hırsız ile risaleleri yan yana göstermektedir.
Belki korkudan belki çıkar gereği, belki de tayyipin onları uçuracağını yani büyüteceğini sanmalarından. Çünkü küçük bir cemaat olduklarının farkındalar. Ama bunu kendileri seçti. Muhafazakar oldular. Risaleleri koruyorlar. Bu yüzden insanlara iman hakikatlerini anlatmak için pek fırsat bulamıyorlar. İnsanlar yardım eli uzatılmasını beklerken onlar nurculuk alanında risaleleri muhafaza ediyorlardı. Yani risaleleri sahipleniyorlardı.
Bunun için illa çamur atmak gerekiyor. Çünkü düşmanlığının gereği çamur atması gerekmektedir. Yani özetle yukarıda geçen yargılayıcı ifadeleri hizmet düşmanlığı olarak görüyorum. Ayrıca bencillik damarını hissediyorum. Çünkü küçücük bir cemaat bir sürü nurcu, risale nur talebesi, nur cemaati gibi kavramları kullanarak hem bu kavramları sahiplenmekte hem de küçük bir nur cemaati olarak dünya kadar laf etmekte, insanların ahiret odaklı yaşantılarını adi bir terörist seviyesine indirerek onları öldürmektedir.
Yani terörist derken burada asıl kasıt hedef aldığı müslümanı öldürmektir. Yani kendi küçük dairesinde olmayanı yargılamakta, dışlamakta, ve onun dünyasını yıkmaktadır. Ve bunları risale okuyarak yapmaktadır. Yani kafasında birilerini öldürmeye çalışırken risale okuyarak feyiz almaktadır. Dışarıdan bu adama bakan şunu görecektir; bir adam oturdu, risale okudu, sonra kalktı başkasına terörist dedi. Sanki risalede terörist yazıyormuş gibi.
Aslında hizmete demek istediği şu; “siz neden direniyorsunuz? Siz direndikçe nur cemaatlerden ayrı düştüğünüz ortaya çıkıyor. “(Yani risaleler sanki tayyipe itaat etmiş, diyanete itaat etmiş gibi görünüyor). “Bu pozisyonumuz sizin yüzünüzden açığa çıkmaktadır”. İşte küçük nur cemaatlerin asıl rahatsızlığı bu diye düşünüyorum. Fakat bir mekanizma daha var.
Küçük nur cemaatleri diyanet tarafından veya ışid tarafından ele geçirildi diye düşünüyorum. Ve tayyip rejiminin desteklenmesi adına risaleler ve nurcular kullanılmakta. Yani nurcu, risalei nur talebesi, nur cemaati kavramları tayyipin rejimine hizmet etmektedir. Yukarıdaki düşmanca yazıların mit elinden çıktığını düşünüyorum. Nur kavramlarını bilerek kullandıklarını düşünüyorum. Sadatın mehdi kavramını, tayyipin halife kavramlarını kullanması gibi.
Burada yapılan hocaefendiyi ve talebelerini risale ile irtibatsız, paralel bir oluşum olarak göstermeye çalışmak. Zaten bu paralel açıklaması işin arkasında mit olduğunu gösteriyor. Çünkü yargılayıcı adam nurculuğa paralel bir yapıdan bahsetmektedir. Bunu erzincanda denemişlerdi. Cemaati dolayısıyla üstadı el kaide ile irtibatlı göstermeye çalışacaklardı. Önce paralel bir cemaat kurdular. Bu cemaati herkes nur cemaati sanarken bir baskın olacaktı ve el kaide dökümanları, belki silah ele geçireceklerdi. İşte bu planı yapanlar cemaate paralel cemaat diyerek zihin okumayla bu açıklamayı yapanın nurcu değilde bir mitçi olduğu anlaşılmaktadır.
Muhafazakar insanlar birşeyleri muhafaza ederken o muhafazakarlar içinde kokuşmanın olduğu çoğu yerde görülmektedir. Bir insan sürekli çevresindekilere değerleri hatırlatmakla meşguldür. Kendini geliştirememiştir. Çünkü hep çevresinin değer yargılarını korumakla meşguldür. İyi de üst mahalledekilerin suçu ne? Onlar neden bu değerleri hatırlamaktan mahrum kalıyor. Demek ki toplumda muhafazakar insanlar kadar üst mahalledeki gençleri de düşünen birileri lazım.
Ama muhafaza ile alakalı olan, atılgan olmayan, üst mahalledeki çocuklara sahip çıkanları hiç bir zaman anlamayacaktır. Kendi muhafazası içinde olmadığından yabancılaştırılan bir insan oluyorsun. Seni anlayamadığı, tanıyamadığı için kendince bir tanım yapacak. Peygamberler çoğu zaman tanımlanamadığı için ya sihirbaz olurdu ya da terörist. İnsanlar tanımlayamadıkları insanlardan çekinir ve kendi mıntıkasından uzak tutmaya çalışır. Bence mit yardımıyla bu belirsizliğin adını terörist koydular. Yani rahatsız edici şeyden kurtuldular ama katil oldular.
Yazıda hangi grup olduğunu yazmadiginiz için sizi de samimi bulmuyorum. Adam o kadar çirkef iken sizin temiz, edepli, ahlaklı veya insaflı rolüne girmeniz ise tam bir riyakarliktir.
Kim ne b*k yemiş ise yazın. Yazın ki tarihe not düşmüş olun. Aksi taktirde dedikodu hükmündedir. Eğer bu yazıda geçen grubun adını yazacak cesaretiniz yok ise yazıyı da boşuna yazmayın.
Hangi X Nur cemaati olduğunu okuyucu mu bulsun? Baya bir tecessüs yapmak lazım..
X Cemaatini bulduk diyelim, acaba hangisi? Gene bir tecessüs lazım.. Yapmayın Allah aşkına..
Sorularla Risale
Cemaatı
Yazar adını demiş, daha ne desin?
MİT kormuş olabilir diyor..
Bu internet olmasaydı, Müslüman ların içinde bu kadar münafık ve fasıkın olduğuna asla inanmazdım.