İLKER DOĞAN | HABER İNCELEME
Hedefinde AKP iktidarı ve Gülen Hareketi olan ‘Kaos Planı’ yıllar sonra yine gündemde. ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ 12 Haziran 2009 tarihinde ‘AKP ve Gülen’i bitirme planı’ manşetiyle Taraf gazetesinde yayınlanmıştı. Ancak o gün, gazetenin birinci sayfasında bir haber daha vardı.
YouTube’dan yayın yapan Raindrops TV’de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan ilahiyatçı yazar Ahmet Kurucan, birinci sayfanın altında yer alan işte o haberi hatırlattı. Cemaat’i ‘terör örgütü’ ilan etmenin Ergenekon terör örgütünün planı olduğunu söyledi.
Ahmet Kurucan’ın hatırlattığı ‘Fethullahçılarda silah yakalanması sağlanacak’ başlıklı haberde, “Ordu, Gülen cemaatinin, Işık Evleri baskınlarında bulunması sağlanacak silah ve mühimmat sayesinde, ‘Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü’ olarak yargılanmasını hedefliyor. Planda, Gülen cemaatinin PKK ile işbirliği yaptığı; CIA, MOSSAD gibi kuruluşlarla ilişkide olduğu ve Ergenekon davasını yönettiği izlenimini yaratma amaçlı eylemler var.” deniliyordu.
‘KAOS PLANI’ GENELKURMAY’DA HAZIRLANMIŞTI
‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ Genelkurmay Harekât Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü’nde hazırlanmıştı. Altında eski Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek’in ‘ıslak’ imzası vardı. Ve bu belgenin gerçekliği Adli Tıp, Jandarma, Emniyet ve TÜBİTAK tarafından tam 7 kez tescillendi.
Plan tamamen ‘AK Parti hükümeti’ ve ‘Fethullah Gülen Cemaati’ne yönelik hazırlanmıştı. Hükümet ‘şeriatı getirmek istemek’ Gülen ise AK Parti’ye destek olmakla suçlanıyordu. Planın ‘İcra’ bölümünde, “Laik düzeni yıkıp İslam devleti kurma hayalindeki AK Parti hükümeti ve Gülen grubu başta, dinî oluşumların faaliyetlerine son vermek için çalışılacaktır.”deniliyordu. Askeri savcılık bile belgeyi doğruladı, Çiçek hakkında askeri mahkemede dava açıldı.
PERİNÇEK: CEMAAT’E ‘FETÖ’ ADINI VEREN BİZİZ
“Cemaat’e ‘fetö’ adını veren biziz.” demişti Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek, katıldığı bir televizyon programında. Devamında ise şunları söylemişti: “28 Şubat’ı devam ettiriyor Türkiye. AKP, 28 Şubat çizgisine geldi. 28 Şubat’ın hedefi fetö’ydü. 28 Şubat’ın bildirisini ben yazdım. 28 Şubat’ın hedefinde Erbakan yoktu.”
Katıldığı bir başka televizyon programında ise “28 Şubat’a gelince; 28 Şubat fetö’ye karşıydı. Bugün de fetö hapislere atılıyor. Demek ki 28 Şubat devam ediyor. 28 Şubat’ın esas darbe indirdiği güç Fethullah Gülen’di. Bu MİT’in hazırladığı raporda da görüyoruz bunu. Bunun ispatı MİT raporudur. Tansu Çiller de Fethullah Gülen’le işbirliği yaptığı için hedef alınmıştı.”
2004’TEKİ MGK’DA CEMAATİ BİTİRME KARARI ALINIYOR
Kaos Planı, Nisan 2009 tarihliydi. Ancak Gülen Cemaati’nin bitirilmesi kararının çok daha önce alındığını biliyoruz. 2004 yılında yapılan ve altında AKP’li isimlerin imzası bulunan MGK kararlarında da hedef Hizmet Hareketi’ydi.
Taraf Gazetesi 28 Kasım 2013’te manşetine taşımıştı MGK kararlarını. Buna göre ‘Cemaat’i bitirme kararı’ 2004’teki MGK’da alınmıştı. Belgeye göre Cemaat’in öğrenci evleri ve yurtlara engel olunacak, Camia’ya destek veren iş adamları takibe alınacaktı. AKP hükümeti temsilcileri belgeyi kabul etti. Ancak alınan kararların uygulanmadığını savundular.
DOLMABAHÇE’DE ‘MAHREM’ GÖRÜŞME
Tam bu noktada ‘Dolmabahçe’ görüşmesine değinmemek olmaz!
27 Nisan 2007 tarihinde AKP’nin 2002’den beri izlediği politikalara ilişkin bir muhtıra yayımlayan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, bu bildiriden yaklaşık 1 hafta sonra 4 Mayıs’ta Dolmabahçe’de bir araya gelmişti. İki ismin ne konuştuğu, hangi konuları görüştükleri ‘sır’ olarak kaldı.
Yaşar Büyükanıt, “Konuştuklarımız benimle birlikte mezara gidecek.” demişti. Öyle de oldu… Büyükanıt öldü. Erdoğan ise hala yaşıyor ancak o gün ne konuştuklarına dair bugün kadar açıklama yapmadı. Konuyla ilgili 2009 tarihli bir konuşmasında, “Mahrem bir görüşme yaptık. Bu benimle mezara kadar gider, hiçbir zaman açıklamam.” demişti.
KİRLİ PAZARLIK YILLAR SONRA DEŞİFRE OLDU
Gazeteci Ahmet Nesin, geçtiğimiz aylarda söz konusu görüşmenin içeriğine dair önemli bilgiler aktardı. Nesin, YouTube kanalında geçtiğimiz yıl ağustos ayında yayınlanan videosunda, askerin yolsuzluk dosyaları üzerinden Erdoğan’ı tehdit ettiğini söylüyordu.
Ahmet Nesin’in konuyla ilgili açıklamaları şöyle:
- Yaşar Büyükanıt’la Erdoğan görüşmesinde ne oluyor? (…) Dolmabahçe’de ciddi bir şekilde masaya oturuyorlar. Erdoğan önce Büyükanıt’ın önüne ‘darbe’ dosyasını koyuyor. Arkasından Yaşar Büyükanıt’ın eşi ve kızının fazla harcamalarını koyuyor. Ardından özel bazı şeyleri koyuyor. Bu darbe, Ergenekon ve Balyoz darbesi değil! Başlı başına bir darbe planı.
- Bunun üzerine Yaşar Büyükanıt, ‘Bu kadar mı’ diyerek önce Erdoğan’ın geçmişini koyuyor. Pakrudiniler üzerinden bir dosya koyuyor. İkinci dosya Erdoğan’ın belediye başkanıyken yaptığı bütün yolsuzluklar konuluyor. 3. dosya olarak Erdoğan’a, bakanların ve milletvekillerinin yaptığı bütün yolsuzluklar dosya dosya konuluyor ve diyor ki, “Bunları masaya yatırırsam, açıklarsam 3 gün içerisinde bu halk sizi taksim meydanında idam etmemize karşı çıkmaz’ diyor.
- Bir başka dosya daha koyuyor; o dosya Fethullah Gülen dosyası. ‘Bu ekiple uğraştığınız taktirde diğer dosyalarla ilgili kimse hiç bir şey yapmayacaktır.’ diyor. Yaşar Büyükanıt bu sözü veriyor. Erdoğan’ın askeriyenin emrinde çalışması bu şekilde başlıyor.
Ahmet Nesin’in açıklamalarına benzer iddialar daha önce de başka kaynaklar tarafından dile getirilmişti. Türkiye gazetesi yazarı Yücel Koç, 16 Şubat 2020 tarihli yazısında, Büyükanıt’ın o dönem Erdoğan’ın önüne Cemaat dosyası koyduğunu yazdı.
AKP REJİMİ, ‘YOLSUZLUKLARININ’ DİYETİNİ CEMAAT’E ÖDETİYOR!
Bütün bu belge ve açıklamalar Cemaat’in 15 Temmuz’dan çok önce ‘terör örgütü’ ilan edilmek istendiğini ortaya koyuyor. Planın asıl sahibi Ergenekon terör örgütü. Ancak 17 Aralık yolsuzluk soruşturması her şeyi bir anda değiştiriyor. Suç üstü yakalanan rejim, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ diyerek, hakkındaki suçlamaların üzerini örtmek için Ergenekon terör örgütüne sarılıyor. Yapılan kirli anlaşma (Dolmabahçe) sonrası bir kesim ‘darbe ve suikast’ gibi; diğer taraf ise yolsuzluk ve rüşvet gibi suçlamalardan yargılanmaktan kurtuluyor!
AKP’nin 28 Şubat’ı çoktan bitmiş görünüyor ancak Cemaat’in önünde daha uzun bir yol var…
Franz Kafka’nın kitaplarındaki en büyük özellik olayları sonuca bağlamaz öyle yarım bırakır, okuyucu ise yırtınır durur
Yani bir deli bir kuyuya bir taş atmış meselesine döner, fırtınalar kopar bomboş ceviz kabuklarında
birinci madde ; Tayyip çocukluğundan beri Derin Devlet tarafından yetiştirildi ve AKP nin dümenine koyuldu(bütün yorumlarda bu durum göz ardı edilirse sayfalarca yazılar anlamsız, okuyana vakit israfı olur). Çocukluğundan beri yetiştirildiğinin delillerini bilmeyen varsa bilenlerden öğrensin.
Bundan sonraki her hadise Kafka usulu tanımsız (UFO) hadiselerin cereyan ettirilmesi ve halkın uyutulması. Mesela uyuşturucuyla mücadele derneklerinde uyuşturucu ticareti gibi, Feminist derneklerinin kadın haklarıyla ilgilenmemesi veya sendikaların işçi haklarına tecavüz etme kurumu olması gibi veya en çok Kürt’ün PKK tarafından öldürülmesi veya Türk milliyetçilerinin MHP liler tarafından katledilmesi veya bu işin zirvesi olarak; kapı komşusu müslümanların mallarının, karılarının diğer müslümanlar tarafından ganimet olarak ilan edilmesi gibi mevzular vesaire vesaire vesaire vesaire
yok adamlar dolmabahçede görüşmüşler falan filan, yahu madem mahrem görüşme, isteselerdi binlerce kez gizli gizli buluşurlardı(zaten yüzlerce kez kendi adamları olan Tayyiple görüşmeler yapılmıştır), olay tamamen mahrem kalırdı, demekki mevzu böyle ilan edilmesi kararlaştırılmıştı onların planına göre…
Tayyip gibi islami camiaca hiç sevilmeyen birisini halka ceberruten sevdittirin bunlar değilmi(cumhuriyet mitinleri, veya dini değerleri/ başörtü meselesini tayyibe savundurtarak falan filan)
Daha önce, PKK gibi terör örgütlerini, nasılkı halkı korkutmak bölmek ve keyiflerince idare etmek maksadıyla bizzat devlet tarafından üretip kontrolleri altında ve kendi maksatları doğrultusunda kullandıysalar veya kendi kendine doğal yolla insanı ümitlerle ve halkın birlik olmasına vesile olabilmek hayalleriyle oluşan örgütleri kendi menfaatleri doğrultusunda ele geçirip halkın birliğini bloke edip kendi ahlaksız/ şeytani emelleri doğrultusunda kullandılarsa (çünkü halkın insani birliği gerçek demokrasi demek bu durum şeytanların çalışma alanını sıfırlar)
Kendi(derın devlet) uydurdukları ergenekon(PKK İŞİD Hizbilllahla eş değer bir durum) örgütünü TSK ile eşdeğer hale getirip, Tayyipe saldırtıp(halkın birkısmını tayyibin yanına kalanını Tayyibin karşısında), cemaatçi diye lanse ettikleri kendi kontrölündeki elemanı savcı olarak oraya atayıp halkın çok sevdiği askerleri(suçlu/masum) mehmetçikleri kodeslere tıkarak(bizzat kendi generalleri dahi tiyatronun gerçekliğine renk katmak için kadese girdi), her kesime bağrını açmış cemaati bu kesimce düşmanlaştırması, cemaatin yanında kalan kesimi tekrar başka oyunlarla bir daha bölmesi, TUSKON gibi saçma sapan faaliyetlerle bir kısım işadamlarını da yanına alarak başka kesimlere “ekonominin tamamını elegeçirecekler biz aç kalacaz” korku salması ve git gide bir sürü rakip alanlar oluşturarak cemaatin taraftarlarını geri dönülemez şekilde ayrıştırması uzaklaştırması ve en nihayetinden 15 temmuz darbe girişimini cemaate yaftalayıp öyle bir yaftalama ki; bu gün 80 milyon hala öyle inandığı gibi ve bugün hala cematin içinde olmasına rağmen biz niye bu darbeye kalkıştık düşüncesinde olanların dahi varlığı çok enterasan bir durum
ve Hatta Tayyip tehdit ediliyor gibi oyunları/Arınç takip ediliyor/ darbe yapılacak veya bizzat tayibin kendisi olan Fautavni gibi dehşet verici ve akıllara sığmayan psikolojik harp teknikleriyle bugünlere gelindi
ve biz hala yaşadıklarımızı bile analiz etmekten aciziz
Madem bu kadar acziyet var ve on yıldır bir dirhem yol katedemedik, hiç bir mensubumuza zerre miktar hayrımız olamıyor/ olmuyor / beceremiyoruz sa, neden hala bu saçmalıklarla uğraşıyoruz? Bir silkilenelim, kendimize gelelim, yeniden tamamen genç ve dinamik olacak ortak akıl ile hareket edecek yollar aramıyoruz?
Son olarak Ergenekon; PKK Hizbillah İŞİD gibi örgütlerden bir örgüttür, kullanıldı ve miadı doldu bitti derin devlet yani encümeni danişler hala faal işlerini yürütüyör
Bu şekilde absürt yorumlar bende dehşet hisleri uyandırır ve asla yorum ile aynı fikirde deyilim…
Çünkü elle tutulan bir zalim sürüsünü, manevi/görünmeyen vahşi bir canavar gibi gösterilmesi insanı ve bütün cemiyeti dehşete ve ümitsizliğe düşürür..
Her şey ayan beyan ortadadır. Nefislerini ilah edinen ve cemiyetde bu fıtratda olanların birlik oluşturup, mazlumları vicdansızca ezenler tarafından idare ediliyoruz.
Hasan Basri adlı yorumcu bir Hayal ET oluşturup onunla mücadele etmeyi tavsiye ediyor.
Bugün Hüseyin Gülerce gibilerin dahi sığındığı bu sınır tanımazların bütün gayesi yalnızca dünyadır. Nefislerinin sınırsız isteğine kul köle olmalarıdır.
Bunlar sonunda mutlak birbirlerini yiyecekler…
Sedat Peker örneği gibi…