YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK
“TBMM’de sabahtan akşama kadar yapılan şu: Sen fetöcüsün, ben değilim, vay sen bana fetocu dedin, valla ben fetöcü değilim, sen zaten fetöcüydün, vallahi, billahi, tallahi fetocu değilim, ben değil seni fetöcülerle dolaşırken görmüşler vs. vs…” Sorun üretme değil problem çözme yeri olan Meclis’in içine düştüğü paranoyayı resmeden bu çığlık milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ait. Söz konusu bu paranoya sadece Meclis’e özgü bir durum değil. Siyasi rakipler arasındaki çekişmelerden, karı-koca kavgalarına, bürokrasideki koltuk kavgalarından şirketlerin ticari rekabetlerine, uluslararası krizlerden medyadaki polemiklere, yargılanmaktan kurtulma çabalarından intikam operasyonlarına, futboldan magazine çok geniş bir yelpazeyi etkisi altına almış durumda.
Darbe girişimi sonrası ilk birkaç ayda binlerce kişi “fetöcü” suçlamasıyla güvenlik birimlerine yapılan çoğu da asılsız çıkan ihbarlara konu edildi ve insanlar mağdur edildi. Sonraki yıllarda ise kavramın üretim hızı ve çeşitliliği çığırından çıkarak siyasal tartışmalardan aşk kavgalarına kadar muazzam bir alana yayıldı. “FETÖ sanığını serbest bırakan hakimi FETÖ’den rüşvet aldı diye tutuklayan hakim FETÖ’den tutuklandı.” Bu haber 8 Mayıs 2017 tarihinde bir gazetede yayınlandı. Haberin başlığı, yaşanan olayın absürtlüğünü, çelişkisini ve fecaatini göstermesi adına uygun bir örnek olarak paranoya tarihindeki yerini aldı.
Fetö’nün siyasi ayağı tartışmalarına hemen hemen bütün siyasi partiler katılmakla beraber asıl “gerçek fetöcü kim kavgası” AKP ile CHP arasında ve MHP ile İyi Parti arasında uzun süredir devam etmektedir. AK Partililer CHP’yi “fetö” ile işbirliği içinde olmakla suçlamakta; CHP’liler ise AK Partilileri “fetö”nün siyasi ayağı olmakla itham etmekte. Devlet Bahçeli, Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığı adaylığı için gereken 100 bin imzanın “fetöcü” seçmenler tarafından toplandığını söylerken; Akşener de Bahçeli ve genel başkan yardımcılarının yolsuzluk operasyonlarına destek verdiği için “fetöcü” olduğunu söylemiştir.
İktidar ve muhalefet partileri arasında yaşanan polemiğin ve konunun geldiği noktanın çarpıklığının somut örneği en son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde görülmüştü. Tarafların birbirine yönelik suçlamaları sonucunda ortaya şöyle bir durum çıkmıştı. Seçimde yarışan iki adaydan ikisi de “fetöcü”; iki rakip siyasi parti de “fetöcü”; iki taraf da “fetöcü slogan ve taktikleri” kullanıyorlar; hem İmamoğlu’nun kazandığı seçimi organize eden seçim kurulları hem de Erdoğan’ın kazandığı seçimi yöneten seçim kurulları “fetöcü”; hem seçimin iptali yönünde olumlu oy kullanan hem de olumsuz oy kullanan YSK üyeleri “fetöcü”; seçimin iptalini destekleyenler de desteklemeyenler de “fetöcü” ve son olarak “fetö” hem seçimin iptal edilmesi için uğraşıyor hem de iptal edilmesine üzülüyor…
Yaşanan bu çarpıklığı ve hukuksuzluğu sonlandırması gereken partiler ne yazık ki bugün de aynı zihniyetle hareket etmeye devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında yaşanan laf dalaşını hep birlikte izliyoruz. İki taraf da en temel insan haklarını yok sayarak birbirlerine ithamlarda bulunuyor. Suçun şahsiliği, masumiyet karinesi gibi en temel hukuk ilkeleri yokmuş gibi açıklamalara ve suçlamalarda bulunmaya devam ediyorlar. Yaşanan bu laf dalaşında Soylu ve AKP’liler İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu “fetöcü” olmakla suçlarken, İmamoğlu ise asıl kendisine fetöcü diyenlerin geçmişte “fetö” ile beraberliklerine vurgu yaparak AKP’lileri fetöcü olmakla suçluyor. Kardeşlerin iltisakından, irtibatından bahsederek terör örgütlerini desteklemekle itham ediyorlar. Bir tarafın şehit kardeşi dediğine diğer taraf terör örgütü mensubu diyor.
McCarticiliği gölgede bırakacak bir diyabolizasyon örneği olan “fetöcülük” Türk siyasi tarihinin unutulmaz dönemlerinden birinin yaşanmasına neden oluyor. Nefreti kışkırtmanın en ciddi yöntemi olarak kullanılan bu kavram dizginlerinden boşalarak sahibini de altına alarak hızla ilerlemeye devam ediyor.
“Fetö” kavramı soykırımın önemli aşamalarından biri olarak gösterilen “simgeleme” amacıyla kullanılmaktadır. Gerçi kavramın kapsamı cemaat üyelerinden çok daha fazlasını ifade edecek kadar genişlemiş olmasına rağmen yinede kavram her geçen gün işlevselliğini artırmaya devam ediyor.
Açık bir nefret söylemi olan “fetö” kavramı, toplumsal barışın ve kamu düzeninin önündeki en büyük engellerden biri haline gelmiştir. Bu gerçeği görmeyen sadece kendisine değil tüm topluma çok büyük zarar vermeye devam etmiş olacaktır.