YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
Bugün Pazar. Günlük siyasetin dışına çıkalım. Tarihin üstü açılmak istenmeyen sayfalarından birini ulaşabildiğim kaynaklardan paylaşmak istiyorum.
Fatih olarak anılan II. Mehmed’in hep iki oğlundan ve onların taht mücadelesinden söz edilir. Büyük oğlu Bayezid (II. Bayezid olarak tahta geçti) ile küçük oğlu Cem’in saltanat kavgaları anlatılır.
Oysa Fatih’in üç oğlu vardı. Yaş sırası ile Bayezid, Mustafa ve Cem. Öteki iki oğlu konumuz dışında. Adı unutturulmak istenen Şehzade Mustafa, Gülşah Hatun’dan 1450 tarihinde Manisa’da doğdu.
Şehzade Mustafa’ya ilişkin en geniş bilgi İtalyan asıllı Giovan Maria Angiolello tarafından yazılmış olanı. 1470’te Eğriboz kalesinin fethi sırasında Osmanlı’ya esir düşen Giovan, Şehzade Mustafa’nın hizmetine verildi.
Fatih’in savaştığı Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ile ilgili bilinen en değerli eseri yazan Giovan’ın, Türk Tarihi adıyla yazdığı bir kitap da var. İstanbul’un fethini takip eden 10 yıl boyunca payitahtta yaşayan hazinedar unvana sahip olan Giovan, Mustafa’nın ölümüne ilişkin ayrıntılar da anlatır.
O dönemde yazılan tarih kitapları Şehzade Mustafa’dan “akıllı bir devlet adamı, çok iyi bir asker ve gayet yakışıklı bir erkek” diye söz eder. Babasına çok benzediği not düşülür.
VEZİRİAZAM MAHMUT PAŞA’NIN KARISINI İĞFAL ETTİ
Şehzade Mustafa, Fatih ile birlikte Otlukbeli seferinde iken bir gece Veziriazam Mahmut Paşa’nın hanımının evine bir şekilde girer ve onunla birlikte olur. Mahmut Paşa seferden döndükten sonra şehzadenin neler yaptığını öğrenir.
Mahmut Paşa, bu çirkin olayını öğrenir öğrenmez hanımını boşar. Dedikodu şehirde yayılmaya başlayınca, Fatih olayın gerçek sebebinin iddialarla ilgili olmadığını gösterebilmek maksadıyla Veziriazam Mahmut Paşa’dan boşadığı hanımı geri almasını ister.
Veziriazam, isteğe boyun eğer ve boşadığı hanımını yeniden nikahlar. Ama bir daha da ona kendisini görmek istemediğini söyler.
Şehzade Mustafa’nın hayatına burada bir ara verelim ve çok kısa bir şekilde halkın gönlünde taht kurmuş olan ve pek çokları tarafından “veli” olarak nitelendirilen Mahmut Paşa’nın hayatına göz atalım.
Mahmut Paşa’nın kökeni hakkında muhtelif rivayetler nakledilir. Sırp asıllı olduğuna dair bilgiler daha fazla. 1420’de Kosova’da doğduğu bilinse de asıl adı bilinmiyor. II. Murat döneminde 1427’de annesi ile Osmanlılar’a esir düşen Mahmut, Şehzade Mehmet’in (II. Mehmet) hizmetine verildi.
İyi bir eğitim gördü. Çalışkanlığı ve zekâsı ile öne çıktı. En önemli yönlerinden birisi, Osmanlı tarihinde yeniçeri ocağından yetişip veziriazamlığa yükselen ilk isim olması idi.
II. Mehmed ile İstanbul’un fethinde görev aldı. Fatih’in hükümdarlığı döneminde iki kez veziriazamlık yaptı. İlk veziriazamlığı 1455-1466 tarihleri arasında oldu.
Bu makama ilk getirilmesi Zağanos Mehmed Paşa’nın Belgrad seferinde başarısızlığı üzerine görevden azledilmesi üzerine oldu. Mahmud Paşa o sırada ikinci vezir idi.
Fakat kuşatılan yerleri barış yoluyla alma yolundaki girişimleri pek kabul görmediği için Fatih Sultan Mehmed ile yıldızları pek barışmadı. İlk tatsızlık, Bosna seferi sırasında yaşandı. 1463’te Bosna kale komutanı ile varılan barış anlaşması ile alınınca Fatih’in “Mahmud, bu vilayet kolaylıkla hemen alınırmış. Ya niçin akıncılar gönderdin ki bu vilayeti bozalar?” diye sarf ettiği sözler hayli meşhur olur. (Mehmed Neşri-Kitab-ı Cihan-Nüma, C.II, TTK, Ankara 2014, s.765)
Mahmud Paşa’nın rakiplerinin farklı konuları da Fatih’e karalayarak nakletmesi ile Mahmud Paşa görevden azledildi.
Devletin ikinci adamlığından el çektirildi ama bütünüyle de kenara atılmadı. Kaptan-ı Derya (donanma komutanı) yapıldı. Burada yürüttüğü başarılı çalışmalar sonunda, özellikle Karadeniz sahillerinin alınması sırasında gösterdiği yararlıklar üzerine Fatih tarafından ikinci kez 1472’de yeniden veziriazamlığa getirildi.
Türk hükümdarı Uzun Hasan kumandasındaki Akkoyunlu ile Fatih komutasındaki Osmanlı ordusu arasında 11 Ağustos 1473’te Erzincan Otlukbeli’de yaşanan savaşı Osmanlı kazandı. Ancak savaştan önceki keşif sırasında Fatih’in çok sevdiği komutan olan Rumeli Beylerbeyi Has Murat Paşa’nın ölmesinde Mahmud Paşa’nın ihmali olduğu gerekçesiyle yeniden gözden düştü.
ŞEHZADE MUSTAFA’NIN ÖLÜMÜNDE MAHMUT PAŞA ŞÜPHESİ
Mahmud Paşa’nın İstanbul’a döndüğünde hanımı ile Şehzade Mustafa arasındaki olayı öğrenince ondan intikam alma yoluna gittiği söylenir. Fatih şehre yayılan iddiaların üstesinden gelmek için oğlu Mustafa’yı Karaman Valiliği’ne atadı.
Mahmud Paşa, 1474’te ikinci kez görevden azledilir. Bu kez herhangi bir görev verilmez ve Edirne’ye (bazı kaynaklarda Hasköy’e) sürgüne gönderilir.
Şehzade Mustafa ise Karaman Valiliği sırasında Bor’da bir hamamda yıkanıp çıktıktan sonra zehirlenir ve kısa süre içinde de ölür.
Menakıp yazarı Meali farklı konulara yer verdiği önemli eseri Hürname’de Şehzade Mustafa’nın ölüm döşeğindeyken lalası Ahmed Bey’i çağırıp ölümünden Mahmut Paşa’nın sorumlu olduğunu söylediğini yazar. Hürname’deki bilgiye göre Mahmud Paşa’dan intikam alınmasını da ister.
Şehzade Mustafa tahnit yapılır ve cesedi Bursa’ya getirilerek dedesi II. Murat’ın yaptırdığı cami avlusundaki türbeye gömülür.
Mahmud Paşa, şehzadenin ölüm haberini aldığında Edirne’de sürgünde idi. Taziye için hükümdardan izin istedi. Kendisine izin verildi. İstanbul’a geldiğinde muhalifleri, hükümdar nezdinde yine karalamalarda bulundular.
Yeniden veziriazam olabilmek için geldiğinden kuşku duyan muhalifleri, Paşanın hükümdara Mustafa’nın ölümünü kutlamak için İstanbul’a geldiğini söylediler.
Hükümdar iddiaların doğru olabileceğine dair kuşkulandı ve bazı adamlarını gönderip onlardan evini gözetim altına tutmalarını istedi.
Ertesi gün huzura çıkan görevliler, mazul (görevden alınmış) veziriazamın evinde gece boyu beyaz bir kıyafet içinde misafiri ile satranç oynadığı bilgisini aktardılar.
Fatih, bu bilgilerin doğru olduğuna kanaat getirdi ve Mahmud Paşa’yı Yedikule zindanına attırdı.
50 gün zindanda tutulan Mahmud Paşa, padişahla görüşmek istediğini Saray’a iletti. Huzura çıkarılan Mahmud Paşa, Fatih’ten “Suçum var ise beni idam et, ya da suçsuzsam beni affet” talebinde bulundu.
Fatih, Mahmud Paşa’nın sözlerine bir cevap vermedi ve tekrar geldiği yere gönderdi. 17 Ağustos 1474’te de asarak idam ettirdi.
Mahmud Paşa’nın idamı, her kesimde büyük üzüntüye yol açtı. Ölümü özellikle hamilik yaptığı ilim ve sanat camiasın arasında büyük üzüntüye sebep oldu.
Halk tarafından çok sevilen bu devlet adamının veli olduğuna inanılırdı. Pek çok kaynakta “Veli Mahmud Paşa” diye anılır oldu.
Mahmut Paşa, bugün İstanbul Fatih Eminönü’nde adını taşıyan semtteki türbede yatıyor. Paşa hayatta iken burada cami, çifte hamam, han (bugünkü Kürkçü Han), medrese, imaret ve sıbyan mektebinden oluşan bir külliye yaptırdı. Türbeyi ölümünden sonra esnafın kendi arasında topladığı para ile yaptırdığı belirtilir.