Fatih Terim Fonu; bir de benden okuyun!

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Türkiye, iki haftadan bu yana, futbol dünyası ünlülerinin bir banka şubesi yöneticisine nasıl para kaptırdıklarını konuşuyor. Kimine göre gündemin ülkede çok daha büyük paraların birileri tarafından iç edildiği bir dönemde böyle küçük paralarla meşgul edilmesi, ötekileri unutturmaya yönelik bir girişimden başka bir şey değil. Gelin işin esasının nasıl olduğuna biraz farklı açıdan birlikte bakalım.

Önce sevimsiz bir dizi tarih sıralayacağım.

Banka, Türkiye’nin denizcilik sektöründe gelişmesini sağlamak amacıyla 1938 yılında Türkiye Denizciler Bankası adıyla kamu kuruluşu olarak faaliyete başladı. 1992’de devlete yük olduğu gerekçesiyle bazı kuruluşların tasfiye edilmesi çerçevesinde Emlak Bankası bünyesine katıldı.

1997’de ise DenizBank adına bankacılık lisansı oluşturulup Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından Zorlu Holding’e 70 milyon dolara satıldı. Bu tarihten itibaren bankanın genel müdürlüğü görevini aralıksız olarak yürüten bir kişi var: Hakan Ateş.

Bu dönemde Denizbank, 1997-2006 arasında gerçekleştirdiği satın alma ve şubeleşme hamleleriyle hızlı bir büyüme kaydetti. Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmek için bahane aradığı bu dönemde Denizbank’ın, Ekim 2006’da yüzde 75’i 2,4 milyar dolara peşin para ile Belçika-Fransız ortaklığı olan bankacılık grubu Dexia’ya satıldı.

ATEŞ PATRON, SERMAYEDARLAR YANINDA ÇALIŞAN

Dexia yönetiminin, Zorlu döneminde bankaya büyük bir ivme kazandıran Genel Müdür Ateş’e güveni tam idi. Çırağan Sarayı’nda yapılan basın toplantısında Genel Müdür Ateş, “Dexia için Denizbank Kaşıkçı Elması gibi.” yorumunu yaparken, toplantıyı takip eden gazeteciler, Ateş’in Zorlu ve Dexia’dan aldığı komisyonu konuşuyordu.

Bankacılığı kadar işçatanlığı (çöpçatanlığın iş dünyası versiyonu) ile de tanınan Hakan Ateş, bu kez bankanın 6,4 milyar defter değeriyle Rusya’nın en büyük finans kuruluşu olan Sberbank’a satışına aracılık etti. Haziran 2012’de Çırağan Sarayı’nın aynı salonunda yapılan basın toplantısında gazetecilerin konuştuğu konu yine Hakan Ateş’in aldığı komisyon idi.

Sberbank yöneticileri ise bu toplantıda Denizbank’ın kendileri için öneminden söz ediyor ve uzun yıllar Türkiye’de kalma kararlılıklarını dile getiriyorlardı.

Rusya ile inişli çıkışlı seyreden siyasi ilişkiler, finans sektörünün de etkilenmesiyle Ruslar, yüzde 99,85’ine sahip oldukları Denizbank’ı 2,8 milyar dolara Körfez sermayesi BAE’li Emirates NBD’ye sattı.

Bu satış toplantılarında Hakan Ateş bankanın asıl patronu, bankayı ÖİB’den alan Zorlu Grubu, sonrasında Dexia, Sberbank ve Emirates NBD yöneticileri onun yanında çalışanlar konumunda gibiydiler.

Türkiye’de bankacılık sektöründe türünün örneği iki banka yöneticisi var. Birincisi uzun yıllar Yapı Kredi’nin genel müdürlüğünü yapan Hüsnü Özyeğin, diğeri ise Hakan Ateş. Hüsnü Özyeğin’in banka yöneticiliğini, patronu olan Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Karamehmet bütün yönleriyle anlatmıştı. 9 Şubat 2012’de Malatyalı İşadamlarına Holiday INN Airport Hotel’de Özyeğin’in nasıl bankacı olduğunu anlatırken, medya bu konuşmadan sadece Karamehmet’in “Medyaya girmem en büyük hatam oldu.” sözlerini haber yapmıştı.

Konuyu dağıttığımı sanmayın.

Emniyet camiasında Mehmet Ağar, futbol camiasında Fatih Terim ne ise bankacılık sektöründe de Hakan Ateş eşdeğer konumda.

Aralarında Arda Turan, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan, Fernando Muslera gibi 18 kişiyi dolandırdığı gerekçesiyle banka şube müdürü Seçil Erzan hakkında açılan dava, 43 milyon dolarlık para miktarı olarak belki öteki rüşvet, dolandırma ya da yolsuzluklara kıyasla çok küçük görülebilir.

Birileri belki bu davayı gündemde tutarak, kendi yaptıklarının konuşulmasını da engelliyor olabilir. Ancak dava ile ilgili olarak hazırlanan iddianame, Türkiye’de hukuk sisteminin işleyişini gün yüzüne çıkarması açısından çarpıcı bir örnek olarak önümüze konuldu.

Halen tutuklu bulunan Denizbank Şube Müdürü Seçil Erzan, birinci ifadesinde Denizbank’ı ve Hakan Ateş’i korumaya çalışırken, 3 Mayıs 2023’te verdiği ifadede, pek çok şeyin Genel Müdürün bilgisi dahilinde yapıldığını anlattı.

Seçil Erzan, olayın patlak vermesinden sonra Hakan Ateş’in kendisine nasıl telkinlerde bulunduğunu ve bankayı bu işin dışında tutması için nasıl yönlendirdiğini bütün ayrıntılarıyla anlatıyor. Bu konuda daha fazla detay isteyenler, Karar yazarı Yıldıray Oğur’un 27 Kasım tarihli yazısını mutlaka okumalı.

Bankacılık sistemini korumak ve yabancı sermayeyi ürkütmemek dürtüsüyle, iddianameyi hazırlayan savcı, birilerinin de telkiniyle olsa gerek Hakan Ateş ve Denizbank’a giden bütün yolları görmezden gelmiş ya da kendince kapatmaya çalışmış.

1984 doğumlu Seçil Erzan, biyografisinde yer alan bilgilere göre, Galatasaray’ın evi kabul edilen Florya şubesinde uzun süre görev yaptıktan sonra Levent Büyükdere Şubesi’nde müdür olarak 12 yıl boyunca kalıyor. Bu şube, tabiri caizse genel müdürlüğün burnunun dibinde. En büyük şube olacak, genel müdürlüğün hemen yanında bulunacak ve bütün bu yapılanlardan Hakan Ateş’in bilgisi dışında yaşanacak?!

Yakından tanıma fırsatı bulduğum pek çok büyük patrondan daha büyük bir egoya sahip olan Hakan Ateş, geçen yıl Denizbank’ın 25 yılına ilişkin hazırladığı tanıtım filminde ego katsayısını en yalın biçimde ortaya koymuştu.

Uzayda bankacılık yapma hayalini taşıyan Hakan Ateş’in, yanındaki şubede yıllar boyu devam eden bir “dolandırıcılık” olayından haberdar olmamasına ancak iddianameyi hazırlayan savcı inanır.

Savcılık Seçil Erzan’ın bankayı suçlayan ifadelerinden 4 ay sonra Denizbank Yönetiminde bulunan bütün isimler hakkında takipsizlik kararı verdi. Dayanak olarak da BDDK’nın hazırladığı 41 sayfalık raporu gösterdi.

Futbolcular, oluşturulan fonu “Fatih Terim Fonu” olduğunu söylüyor. Davanın bir numaralı sanığı gösterilen Seçil Erzan, bütün ilişkileri Fatih Terim bağlantılı yürüttüğünü belirtiyor. Ne var ki adından en çok söz edilen ama iddianamede adı geçmeyen ikinci isim ise Fatih Terim.

Türk futbolunda unutulmaz bir yere sahip olan Hakan Şükür, öteki futbolculara giden tekliflerin kendisine de yapıldığını ama her defasında geri çevirdiğini bütün ayrıntılarıyla anlattı. Fatih Terim, Saffet Sancaklı, Alpay Özalan ve Hidayet Türkoğlu gibi şaibeli isimlerin prim yaptığı Türkiye’de adı hiçbir şaibeye karışmamış olan Hakan Şükür’ün söyledikleri işin başka yüzünü ortaya koyuyor.

 

Öte yandan, her konuda hemen yayın yasağına başvuran Beştepe Sarayı, fon vurgununun gündemde tutulmasından hayli memnun görünüyor. Zira Hakan Şükür’ün dile getirdiği, sonradan da farklı şekillerde doğrulanan, Arda Turan ve Emre Belözoğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a gittikleri artık gün gibi aşikar. Yani Saray da fon dolandırıcılığı patlak vermeden önce olayın bütün ayrıntılarına vakıf olmuş oluyor.

Seçil Erzan dosyası, patronlar ve İmparatorların faniler gibi aynı kantara konmadığını bir kez daha gün yüzüne çıkardı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin