Fatih Camii saldırısı ve Erdoğan’ın en uzun senesi 

AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Fatih Camii imamı ve talebesine yönelik saldırı, İsrail protestoları adı altında İslâmi gövde gösterilerinin yoğunlukla yaşandığı günlerin ardından gerçekleşti. İmam Galip Usta ve talebesi Bilal Erdem’in camide bıçaklanması, zihinlerde farklı çağrışımlar yaptı. Neler olduğu ayrı bir tartışma ama ülkedeki gerginlikte yeni bir aşamaya geçildi.

Fatih bölgesi, İsmailağa ya da öteki adıyla Çarşamba Cemaati’nin merkez üssü konumunda. İsmailağa Cemaati’nin ekonomide Menzil Cemaati’nden sonra en güçlü konumda olduğunu bir tarafa not edelim.

Dünyaya her dönem gücü/parayı elinde tutanlar yön verdi. Bu tespit sadece günümüzde değil, hemen her dönemde geçerli. Gücü elinde tutanların ise  kullandığı iki manivela var; din ve milliyetçilik. Bu iki kavram, her dönemde ve her ülkede bütün kapıları açabilecek bir maymuncuk konumunda. Bu tür olayları öyle çok yaşıyoruz ki ben de bu iki kullanışlı maymuncuğa sık sık değinmeye çalışıyorum.

Fatih yöresi yalnız bugün değil, on yıllardan bu yana provokasyonun en kolay yapıldığı yer. İsmailağa Cemaati’nde cinayetler, ilk halifeler döneminin sünnetini yerine getirerek silah değil genelde bıçakla işleniyor.

Görgü şahitlerinin Galip Usta saldırısı ile ilgili anlattıkları sosyal medyada yazılanlardan epey farklı. Akşam namazı sonrasında adının Ömer Salgın olduğu öğrenilen kişi İsrail aleyhine sloganlar atıyor. “Allahu Ekber, kahrolsun İsrail. Uyanın Müslümanlar!” diye bağırıyor.

İmam Galip Usta’nın uyarısıyla güvenlik görevlileri taşkınlık yapan şahsı cami içinden dışarı çıkarıyor. Ömer Salgın, namazın ardından imam odasına geçen Galip Usta ile görüşmek istediğini söylüyor. Talebesi olan Bilal Erdem, içeri girmek isteyen kişiyi engellemeye çalıştığı sırada bıçak darbeleriyle yaralanıyor. Saldırgan ardından da imam Galip Usta’yı bıçaklıyor.

Saldırgan Ömer Salgın, güvenlik görevlileri tarafından yakalandıktan sonra da bir süre slogan atmaya devam ediyor.

Yaralılar, Vatan Caddesi üzerinde bulunan Vakıf Guraba Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alınıyor.

İSMAİLAĞA, SALDIRILARLA ANILIYOR

Buraya kadar anlatılanlar, yaşananların aktarımı. Ancak saldırıya ilişkin yapılan yorumlar taban tabana zıt. Kimine göre saldırıyı ülkeyi karıştırmak ve yeniden 28 Şubat benzeri bir ortama sürüklemek isteyen Kemalistler yapıyor. Öbür tarafta ise daha önce Hızırali Muradoğlu ve Bayram Ali Öztürk cinayetleri nasıl cemaat içi hesaplaşma ise bunun da benzeri bir saldırganlığı barındırdığı iddia ediliyor.

3 Eylül 2006’da İsmailağa Camii’nde, sohbeti sırasında cemaatten biri olarak tanınan Mustafa Erdal isimli bir mürit, ekmek bıçağıyla Bayram Ali Öztürk’ü kalbinden bıçaklayarak öldürmüştü. Öteki müritler de saldırganı orada linç ederek öldürmüş, linç olayı polis kayıtlarına “Saldırgan başını kürsünün taşına vurarak intihar etti.” gibi garip ifadelerle geçmişti.

Mustafa Erdal, öyle sıradan biri değildi. 3 yıldan bu yana cemaatin en sadık müdavimlerindendi. Buna rağmen Bayram Ali Öztürk’ün oğlu Mahmut Öztürk, babasını Ergenekon’un öldürdüğünü öne sürmüştü. Oğul Öztürk, devir değiştiğinde ise bu kez babasının cinayetini Gülen Cemaati’ne yıkmaya kalkmıştı.

METİN YÜKSEL CİNAYETİ HATIRLATMASI SONRASINA DENK GELDİ

İslamcı saldırganlığın sokaklara taşıp meydan okumaya dönüşmesi önce 1 Ocak 2024 sabahı Galata Köprüsü üzerindeki İsrail protestoları sırasında başladı. Ardından Hüda Par’ın Batman’da “Selahaddin Eyyubi’nin torunları Gazze için yürüyor” protestosunda “cenk, cihat, şehadet” nidalarıyla hilafet/Tevhit bayrağı açılması işi farklı bir noktaya taşıdı.

Siyasal İslamcılarla, sığınmacı karşıtlığı yaparak siyasette kendine alan açan Ümit Özdağ zihniyeti birbirlerine örtülü ve açıktan tehditler yöneltmeye başladı. Muhalif Gençlik isimli sosyal medya hesabından Galata Köprüsünde eylem yapıldığı gün paylaşılan bir görsel çok tartışıldı.

Cami avlusunda bir tabut ve başında bekleyen bir kişinin bulunduğu görselde, “En delikanlınızı Fatih Camiinin avlusunda vurduk. Yeşil komünistler akıllı olsun!” notu vardı. Notta ve resimde cenazenin kime ait olduğuna ilişkin bir bilgi yoktu ama cenazenin 23 Şubat 1979’da vurulan İslamcı kesimin gençlik sembollerinden Metin Yüksel’e ait olduğu biliniyordu.

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, ülkede Suriye ve Afganistan’dan gelen sığınmacılara karşı provokasyonların olacağına dikkat çekiyordu. İşin ilginç yanı bir süre önce Fatih Altaylı’ya verdiği röportajda provokasyonların nasıl başlayacağını ve neye dönüşeceğini de adam adım anlatıyordu.

Fatih Camii’nde yaşanan saldırıdan sonra AK Partili trol hesaplar, hep bir ağızdan olayın ardında Ümit Özdağ ve ekibinin olduğunu öne sürmeye başladı. İşi daha ileri götürüp Ümit Özdağ’ın ülke için milli güvenlik sorunu olduğunu öne süren ve partisinin kapatılıp kendisinin de tutuklanmasını talep eden paylaşımlar yaptılar. Ümit Özdağ yanlıları ise İslamcı zihniyetin ülkeyi bir çıkmaza sürüklediğini öne sürdüler. Siyasal İslam’ın ülkede bir milli güvenlik sorununa dönüştüğüne dikkat çektiler.

ÖZDAĞ: TROLLER HUZURSUZLUKLARI KÖRÜKLÜYOR

Fatih Camii imamına yönelik saldırıdan sonra Ümit Özdağ, sosyal medya trollerinin alçakça yalan bir kampanya yürüttüklerini belirterek bunun huzursuzlukları körüklemekten başka bir işe yaramadığını iddia etti.

Hedef tahtasına oturtulan Muhalif Gençlik isimli sosyal medya hesabından, troll hesaplardan yöneltilen suçlamalara cevap verildi. Olayla kendileri arasında bir ilişki kurmanın şark kurnazlığı olduğu öne sürüldü. Sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türksüzleştirilme güdülerine sahip bu çevreler bu isteklerine boyun eğmeyen insanları çeşitli iftiralarla hedef haline getirip şeytanlaştıracak ve ardından yapacakları hamlelere karşı duracak herkese şimdiden gözdağı vererek tepkileri kırmayı hedeflemektedir.” denildi.

Yapılan bıçaklı saldırının ardında nelerin olduğunu umarım yürütülecek soruşturmalardan sonra öğrenme imkanı buluruz. İsmailağa Cemaati içinde bir süreden bu yana kaynayan kazanın nasıl patlayacağını önümüzdeki ay ve yakın yıllar içinde göreceğiz.

Cemaatin ruhani lideri Mahmut Ustaosmanoğlu öldüğünde 93 yaşındaydı. Yerine gelen Hasan Kılıç ise 92 yaşında.

Önceki şeyhin ölümü sonrasında, Hasan Kılıç’ın seçilmesiyle iç kavga bir süreliğine askıya alındı. Kılıç’ın vefatı ardından İsmailağa Cemaati’nden en az 4-5 ayrı yapı çıkarılacağından şüpheniz olmasın.

SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN DİNDAR-SEKÜLER GERGİNLİĞİ

Türkiye, psikolojik harekatın kolaylıkla yapılabildiği ülkelerden. Son çeyrek asırdan bu yana toplumun katmanları arasında bile isteye oluşturulan fay hatları bütün canlılığını koruyor. Bu açıdan bakılırsa Fatih Camii’ndeki saldırıyla seçime giderken ülkedeki dindar-seküler gerilimini tırmandırma amaçlandığı muhakkak.

İstanbul’un başa güreşen iki başkan adayının kampanyalarını başlattığı güne denk gelmesi/getirilmesinin ayrıca üzerinde durulmalı mı dersiniz? Bilemedim.

2024 yılı çok hızlı başladı. Her gün dünü unutturan gelişmeler yaşanıyor. İlber Ortaylı, Osmanlı’nın son dönemini anlattığı kitabının adına “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı” adını vermişti. Bu yıl da Erdoğan’ın en uzun senesi olacağından kuşku yok.

 

Bu sevimli yumurcağın “6 gündür ocaktayız. İnşallah dibimiz tutmaz.” dediği gibi, bu yılın her ayı ocak gibi geçecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin